Hayatı
Çeşitli alanlarda eser vermekle birlikte daha çok tarihçi, filozof ve ahlâk düşünürü olarak dikkat çeken İbn Miskeveyh, 320/932’de Rey’de doğmuş ve 421/1030’de İsfahan’da vefat etmiştir. Ahmed b. Kâmil, Ebû Süleyman es-Sicistânî, Ebû Tayyip er-Râzî, İbnü’l-Hammar gibi hocalardan çeşitli ilimler tahsil eden İbn Miskeveyh, daha çok Platon, Aristoteles, Galen, Proclus, Kindî, Amirî, Fârâbî gibi isimlerin etkisinde kalarak felsefe yapmıştır. İbn Miskeveyh çeşitli alanlardaki katkılarına rağmen İslâm felsefesi geleneğinde daha çok pratik felsefe ve ahlâk alanında sonrasında yazılan metinlere de kaynaklık edecek olan Tehzibü’l-Ahlâk’ın müellifi olarak yaptığı etkiyle anılmaktadır.
Tanrı Tasavvuru ve Tanrı-Âlem İlişkisi
Tanrının varlığını ispat, Tanrı-âlem ilişkisi, kozmik varlıkların hiyerarşisi gibi meseleler onun metafizik bağlamda ilgilendiği konular olarak gözükür. İbn Miskeveyh, tanrının varlığının ispatı noktasında hareket delilini önemser. Fakat tanrının sıfatları hakkında yapılabilecek bir konuşmanın dilinin negatif olacağını düşünür. Tanrı-âlem ilişkisini ise sudûr teorisiyle açıklar. Fakat İhvân-ı Safâ’da gördüğümüz sudûr teorisi ile yoktan yaratmayı telif etmeye yönelik bir gayret İbn Miskeveyh’te de görülür. O, kozmik varlıklar hiyerarşisini nübüvvet teorisini temellendirme yolunda kullanır. Nübüvvet teorisini ise mütehayyile gücü ile feyz teorisini bir arada kullanarak ve aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşen yetkinleşme ile yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşen sudûr ve feyz sürecini devreye sokarak açıklamaya çalışır.
Tanrı hakkında konuşmanın kolaylık ve güçlüklerinden söz eden İbn Miskeveyh, Yaratıcı'yı nitelemek için, çeşitli kelimeler kullanır. Bir etki altında kalmadan Etki Eden, Zorunlu Varlık, Hareket Verenlerin İlki, İlk Hareket Ettirici, İlk Bir ve İlk Varlık, İlk ve tek yaratıcı, salt iyi, kendisinden cömertlik taşan, düzene koyan Bir, bir olan Hak, gerçek anlamda Bir, İlk Sebep, doğru anlamıyla Basit/Yalın, yalın anlamda Birlik gibi tanımlamalar bunlardan bazılarıdır.
İbn Miskeveyh, Tanrı'ya giden yolun duyusal bir süreçten çok, akli bir süreçle mümkün olduğunu düşünür. İbn Miskeveyh’in bu anlamda başvurduğu ve özellikle vurguladığı delil ise Aristoteles’in de yer verdiği kendisi hareket etmeyen hareket ettirici düşüncesinden geliştirilen hareket delilidir. İbn Miskeveyh, hareket delilini hudus, imkan ve sebeplilik delillerinin hepsini kapsayan kuşatıcı üst bir delil olarak görmektedir. İbn Miskeveyh sisteminde hareket ve hareketi açıklamak için kullanılan arzu Tanrı ve Evren ilişkisinde açıklayıcı bir role sahiptir. İşaret edildiği üzere, Tanrı hakkında daha çok negatif teolojinin dilini kullanarak konuşulabileceğini iddia eden İbn Miskeveyh buna bağlı olarak Tanrı’nın ne olduğundan ziyade ne olmadığının netleştirmeye çalışılabileceğini düşünür. Nitekim Tanrı’nın hareket etmeyen olarak tanımlanmasında da bu durum dikkat çeker. İbn Miskeveyh bunun ardından ise Tanrı’nın bir ve ezelî oluşu gibi nitelikleri temellendirir.
İbn Miskeveyh Tanrı-âlem ilişkisinde sentezci bir tutum benimseyerek hem felsefî gelenekteki feyz teorisini hem de yoktan yaratmayı kullanarak din ile felsefe arasındaki uzlaştırma çabalarını devam ettirmiştir. Bu doğrultuda İbn Miskeveyh, cisim, nefis, akıl ve Tanrı şeklindeki standart sudûr şemasını ve aklın feyiz yoluyla ilk olarak yoktan meydana getirildiği düşüncesini benimsemiştir.
Psikoloji ve Bilgi Teorisi
İbn Miskeveyh’in nefsin mahiyeti, tanımı, kısımları ve bedenle ilişkisi gibi psikoloji görüşlerinin temelinde büyük oranda Platon’un nefsin ölümsüzlüğü hakkındaki üç delilinin ve Proclus gibi filozofların etkisi altında benimsediği nefsin gayrı maddi ölümsüz bir cevher olduğu düşüncesi bulunmaktadır. Bu düşünce ile materyalist bir ruh görüşünü benimseyen Stoacılığa karşıt bir tutum takınmış olmalıdır. Mensup olduğu felsefî gelenekte alışılageldiği üzere nefsin güçlerini merkeze alan bir psikoloji anlayışı benimsemiş ve üçlü taksimi eserinde ifade etmiştir. Buna göre Platon’dakine benzer şekilde İbn Miskeveyh’te de nefsin beyinde gerçekleşen düşünme, karaciğerde gerçekleşen arzu ve kalpte gerçekleşen öfke gibi üç işlevi bulunmaktadır. Hem bu işlevlerden düşünmenin daha yetkin bir şekilde çalışması için diğer iki işlevin zayıf olması gerektiği gibi düşüncelerde hem de sonrasında ahlâk felsefesindeki erdemler şemasının da bu işlevlerden hareketle belirlenmesi gibi durumlarda İbn Miskeveyh’teki Platoncu etki belirgin bir şekilde görünür hale gelir. İbn Miskeveyh hem bilgiyi hem de bilginin kaynaklarını duyusal ve akli olarak ikiye ayırmak bakımından da Platon ve Aristoteles’in düşüncelerini uzlaştırmaya çalışan fakat Platon’a daha yakın duran görüşlerden miras kalan tutumu benimsemiş görünür. Bu anlamda insanın hem beş dış duyu gibi cismani veya duyusal güçleri hem de tahayyül, tefekkür ve taakkul gibi ruhsal güçleri bulunmaktadır.
Ahlâk Felsefesi
İbn Miskeveyh’i İslâm felsefesi tarihinde asıl önemli hale getiren alan ahlâk felsefesidir. Filozofun tartıştığı ahlâk felsefesi meselelerinden birisi huyların değişip değişmeyeceği problemidir. O, ahlâki eğitimi bütünüyle gereksiz kılmama adına ahlâkın değişebileceği fikrini savunur. Bu noktada da nefsin üç temel gücüyle ilişkili klasik dörtlü erdem tasnifini kullanır. Onun Tehzibü’l-Ahlâk’da ortaya koyduğu ahlâk anlayışı, sonrasında Nasîruddin Tûsî, Muhyi-i Gülşenî ve Kınalızâde gibi isimlerin ahlâkla ilgili eserlerine de etki etmiştir. İslâm felsefesinde ahlâkın belirli bir sistematik içerisinde ele alındığı ilk eser olan Tehzibü’l-Ahlâk Sokrates, Platon, Aristoteles, Galen, Kindî, Ebû Bekir er-Râzî gibi filozoflardan, İran hikemiyatından ve İslâmî kaynaklardan hareketle yazılmıştır. İbn Miskeveyh’in ahlâk felsefesiyle ilgili görüşleri; erdem, mutluluk, sevgi, dostluk, adalet, haz ve acı gibi konular bağlamında belirginlik kazanır.
İbn Miskeveyh ahlâkı birisi mizaçtan kaynaklanan tabiî ahlâk, diğeri alışkanlık ile eğitimden kaynaklanan ahlâk olmak üzere iki kapsamda inceler. Bu inceleme İslâm felsefesinde yerleşik olan insanın bilme ve eyleme şeklindeki iki gücünden ve buna bağlı olarak ortaya çıkan teorik ve pratik yetkinlik ayrımları üzerinden ilerler. Bunun ardından yukarıda da işaret edilen düşünme, arzu ve öfke şeklindeki üçlü nefs taksimi üzerinden hikmet, iffet, cesaret ve adalet şeklindeki dört temel erdem ve bunların altındaki erdemler belirlenir.
Adalet, Aristoteles’ten hareketle Tanrı’ya karşı adalet, insanlara karşı adalet ve geçmiş nesle karşı adalet olmak üzere üç tür olarak incelenir. Adaletin karşıtı olan kötü durumlar ise arzu, kötülük, hata, üzüntü ve talihsizlik gibi sebeplerden kaynaklanır. İbn Miskeveyh, mutluluk ve iyiliği, bunlar arasındaki benzerlik ve farklılıkları da hem Yunan felsefesine hem de İslâm’a özgü unsurlardan hareketle inceler.
İbn Miskeveyh’in ahlâk felsefesi bağlamında, belki de İslâm düşüncesinde ilk kez ciddi ve derli toplu denilebilecek bir düzeyde tartıştığı diğer bir konu, Risâle fi’l-lezzât ve’l-âlâm eserinde incelediği haz ve acı problemidir. İbn Miskeveyh izafî yetkinlik ile mutlak yetkinlik arasında yaptığı ayrımı haz ve acı problemine taşır ve hazzın, birisi izafî diğeri mutlak iki türü olduğunu belirtir. Neticede haz; doğal haz, doğal olmayan haz ve gerçek haz olmak üzere üçe ayrılır. Bu anlamda Tanrı’nın akılla idrak edilmesi İbn Miskeveyh’te en yetkin lezzet olarak görülür. İbn Miskeveyh’in haz ve acı problemi bağlamında yaptığı diğer bir ayrım ise etkin ve edilgin haz ayrımıdır. İbn Miskeveyh, kalıcı, akli ve tanrısal olmakla nitelenen etkin hazların geçici, bedensel ve çabucak acıya dönüşen edilgin hazlardan üstün olduğunu düşünür. Bu ayrım bağlamında mutluluk nefsin büyük oranda acı sonuçları olan hareketten kurtulup dingin bir şekilde olduğu zaman sahip olabildiği etkin ve bedensel olmayan bir haz olarak görülür.
İbn Miskeveyh; bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasındaki mertebeli yapıdan ve bir alt türün en üst sınırıyla bir üstteki türün en alt sınırı arasındaki yakınlıklardan söz etmesi nedeniyle zaman zaman evrim hakkındaki görüşleriyle de dikkat çeker. Fakat onun düşüncesinde bir evrim söz konusu ise bile çağdaş araştırmacılar bunun modern dönemdeki evrim anlatısından farklı olduğuna işaret ederler. Zira İbn Miskeveyh’in evrimle ilişkili gibi gözüken görüşleri, yatay ve biyolojik seviyede gerçekleşen bir evrimden ziyade, dikey ve yetkinliğe doğru gerçekleşen, daha da önemlisi türsel dönüşmeyi içermeyen bir evrim intibaı uyandırmaktadır. İbn Miskeveyh çeşitli varlık türleri arasındaki mertebeli yapının insanlar arasında da olduğunu düşünür ve peygamber ile filozof arasındaki ilişkileri bu bağlamda tartışır. Ona göre, peygamber ile filozof arasındaki en temel fark, metafizik gerçeklerin kavranmasının peygamberde yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşen feyz ile filozofta ise aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşen felsefî yükseliş ile gerçekleşmesidir. İbn Miskeveyh, peygamberi filozoftan üstün gören yönüyle Fârâbî’den farklı bir tutum benimsemiştir.
Öne Çıkan Eserleri
-
Tehzîbü’l-Ahlâk ve Tathîru’l-A‘râk: thk. Constantine K. Züreyk, Beyrut 1966; The Refinement of Character, Beyrut 1968; nşr. İbnü’l-Hatîb, el-Matba‘atü’l-Asriyye, [Kahire] 1977; trc. Abdülkadir Şener v.dğr., Ahlâkı Olgunlaştırma, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983; trc. Abdülkadir Şener v.dğr., Ahlâk Eğitimi, Büyüyenay, İstanbul 2017.
-
el-Fevzü’l-Asgar: Beyrut (1319) ve Kahire'de (1325) basılan eserin tahkikli neşri A. E A. Fuad (Bingazi 1974) ve Salih Udayme (Tunus 1987) tarafından yapılmıştır.
-
el-Lezzât ve’l-Âlâm: nşr. Abdurrahman Bedevî, Dirâsât ve Nusûs fi’l-Felsefe ve’l-Ulûm inde’l-Arab içinde, el-Müessesetü’l-Arabiyye li’d-Dirâsât ve’n-Neşr, Beyrut 1981, s. 98-104; trc. Mahmut Kaya, “Lezzet ve Elem Üzerine”, İslâm Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde, Klasik, İstanbul 2003, s. 261-267.
-
Risâle fi’n-Nefs ve’l-Akl: nşr. Abdurrahman Bedevî, Dirâsât ve Nusûs fi’l-Felsefe ve’l-Ulûm inde’l-Arab içinde, el-Müessesetü’l-Arabiyye li’d-Dirâsât ve’n-Neşr, Beyrut 1981, s. 57-97.
-
“Ölüm Korkusu, Mahiyeti ve Nefsin Ölümden Sonraki Durumu”, trc. İbrahim Aslan, AÜİF Dergisi, LII/2 (2011), 327-332.
-
Tecâribü’l-Ümem ve Te‘akibü’l-Himem: Kitabın VI. ve VII. ciltlerinin tercümesiKıvamüddin Burslan tarafından yapılmıştır.
-
Risale fi Mahiyyeti’l -Adl.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu