Hayatı

802/1399 yılında Kahire’de doğdu. Küçük yaşta kaybettiği babası Kutluboğa, kendisini azad eden devlet görevlisi Cemaleddîn Sûdûn b. Abdullah eş-Şeyhûnî’nin (ö. 798/1395) memlüklerine komutanlık yapmıştır. İbn Kutluboğa Cemâlî ve Sûdûnî lakaplarını bu devlet görevlisine nispetle almıştır. Annesi vefat ettikten sonra İslami ilimler öğrenimi görmek üzere yetimler medresesine gönderildi. Kur’ân-ı Kerim’i ve bazı temel metinleri ezberledi. Geçimini sağlamak için bir müddet terzilik yapmak zorunda kaldı. Sonra tekrar öğrenim hayatına döndü ve döneminin önemli âlimlerinden dil ilimleri, mantık, fıkıh, tefsir, hadis, kelâm, matematik ve tarih okudu. Başta fıkıh ve hadis olmak üzere dini ilimlerde uzmanlaştı. Hocaları İbnü’l-Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449) ve İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457) ile yakın ilişki içinde oldu. Genç yaşta ders okutmaya, fetva vermeye ve kitap yazmaya başladı. Hayatını anlatan çalışmalarda kendisine yüzden fazla eser nispet edilmektedir. Cedel ve münazaraya yatkınlığı devrinin âlimleriyle girdiği tartışmalarda kendisini gösterdi. Hayatının çoğunu Eşrefiyye dergahında İbn Arabi’nin vahdet-i vücûd anlayışına bağlı bir derviş olarak geçirdi. Aralarında İbnü’ş-Şıhne (ö. 890/1485) ve Şemseddîn es-Sehâvî’nin (ö. 902/1497) de bulunduğu birçok öğrenci yetiştirdi. 4 Rebîülahir 879/18 Ağustos 1474 tarihinde Kahire’de vefat etti.             

Öğretisi

İbn Kutluboğa Mısır Hanefî fıkıh geleneğinin önemli simalarından biridir. Kudûrî’nin (ö. 428/1037) el-Muhtasarı ve Ebü’l-İz el-Halebî’nin Menarü’l-envâr muhtasarı üzerinde yaptığı şerh çalışmaları fıkhi melekesinin oldukça gelişmiş olduğunu göstermektedir. Eserlerini inceleyen bazı çağdaş araştırmacılar onun Hanefî mezhep hiyerarşisinde ashab-ı tahriç olarak ifade edilen fakihler mertebesinde bulunduğunu ifade etmektedirler. Tahriç genellikle mezhepte ele alınmamış yeni meseleler ya da ele alınan meselelerin ortaya çıkardığı yeni sorunlar hakkında mezhep usûlünü takip ederek hüküm vermek anlamına gelmektedir. Bu bağlamda üretilen hükümler Hanefî doktrininde bulunan zahir, nadir ve nevazil/vakıat/fetava hüküm kategorilerinden değişime ve gelişime daha açık olan sonuncusuyla ilgilidir. İbn Kutluboğa’nın kendi akranları arasında infirat ettiği birtakım fetvalar bu kategori ile ilişkilendirilmektedir.

İbn Kutluboğa kendi zamanının meseleleriyle yakından ilgilenmiştir. Rehin akdine konu olan bir akarın vakfedilmesiyle ortaya çıkan fıkhi bir tartışmada Hanbeli kadının verdiği hükmün kendisine sorulması üzerine Mûcebâtü’l-ahkâm ve vâkıatü’l-eyyâm isimli bir eser yazmıştır. Bu eserde o füru-ı fıkhın diğer alanlarında da Hanefî mezhebindeki hakim görüşü ve Hanefî kadının amel edeceği hükmü belirtmiştir. Yine bir vakıf köy arazisinin mahkemede yalancı şahitler kullanılarak güya daha kıymetli başka bir vakıf arazi ile istibdal edilmesinden sonra istibdal akdinin feshinin mümkün olup olmadığı hususundaki soruya akdin iptal edilmesi gerektiğini söyleyerek cevap vermiş ve cevabını kendi asrında yaşayan birçok hukukçunun görüşleriyle desteklemiştir.   

İbn Kutluboğa hadis alanında da uzmanlaşmış bir âlimdir. Bu durum hocası İbn Hacer’in (ö. 852/1449) Nüzhetü’n-nazar ve Zeynüddin el-Irakî’nin (ö. 806/1404) Fethü’l-muğîs isimli isimli hadis usûlü eserleri üzerine yaptığı şerh ve haşiyelerden anlaşılabilir. Müellif Hanefî mezhebinin Kenzü’l-vüsûl, el-Hidaye ve el-İhtiyar gibi temel eserlerindeki hadisleri tahriç etmeye özel bir ilgi göstermiştir. Onun bu ilgisi ile bir risalesinde Ebu Hanife’ye nispet ettiği, ‘Nereden söylediğimizi bilmedikçe hiç kimseye görüşümüzle fetva vermesi helal olmaz’ (İbn Kutluboğa, 2013, s. 59) sözü arasında ilişki kurulabilir. Başka bir ifadeyle onun hadis alanındaki incelemeleri hadis ilmine olduğu kadar fıkha da hizmet etmektedir.   

İbn Kutluboğa Nüzhetü’n-nazar’ın haşiyesinde tenkitçi yönünü ön plana çıkarır ve hocasının görüşlerine pek çok itirazlar yöneltir. Bu minvalde serdettiği görüşlerinden birkaçı şunlardır: Hadis usûlüne ilişkin muhtasarların kaleme alınış amacı okuyucuların konuları daha iyi anlamasını sağlamak ve ezberlenmelerinin kolaylaştırmaktır. Metni ezberlemek onu daha iyi anlamaya hizmet eder. Tevatür yoluyla nakledilen hadis-i şeriflerde kesin bilgi isnatta oluşur; bu durum rivayetin Hz. Peygamber’e ait oluşunu kesin olarak göstermez. Sahih hadisler kendi aralarında kuvvet yönünden derecelendirilmez. Zira bir şey tamam olduktan sonra daha üst başka bir rütbe alamaz.

İbn Kutluboğa itikadi konularda Mâtürîdî mezhebine bağlı kalmıştır. Hocası İbnü’l-Hümâm’ın el-Müsâyere isimli eseri üzerine yaptığı Şerhü’l-müsâyere fi akaidi’l-münciye fi’l-âhire isimli şerh çalışmasında Allah’ın tekvin sıfatının ezeli oluşu, kulun iradesi, cennet, cehennem, ruh, imanda tasdik ve ikrarın rolü gibi konularda kendi görüşlerini açıklamıştır. Bu konularda akla yüklediği fonksiyonla ve bazı kelâmi tercihleri ile Eş’arî çizgiye yaklaştığı belirtilmektedir (Sakallı, s. 153).

İbn Kutluboğa’nın tasavvufi yönü de bulunmaktadır. Biyografik eserlerde onun Eşrefiyye Dergâhı’na mensup bir sufi olduğu ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin (ö. 638/1240) vahdet-i vücûd anlayışını benimsediği belirtilmektedir. Sultanü’l-âşıkîn olarak tanınan ve vahdet-i vücûd anlayışı ile ilişkilendirilen İbnü’l-Fârız’ı (ö. 632/1235), Tâiyye Kasidesi’ndeki bazı ifadeleri zahirine hamledip hulûl ve ittihada nispet etmek suretiyle tekfir eden başta İbnü’ş-Şıhne ve Bikâî gibi kimselere karşı İbn Kutluboğa ve beraberindekiler kasidedeki ilgili ifadeleri tevil ederek mutasavvıf-şairi savunmuşlardır.

Öne Çıkan Eserleri

  • Şerhü’l-Müsâyere fi’l-Akaidi’l-Münciye fi’l-Âhire: el-Matbaatü’l-Kübra’l-Emiriyye, Bulak 1317.

  • Tâcü’t-Terâcim: Mektebetü’l-Müsennâ, Bağdat 1962; thk. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf, Dârü’l-Kalem, Dımaşk 1992; Dârü’l-Me’mûn li’t-Türâs, Dımaşk [t.y.].

  • Mûcebatü’l-Ahkâm ve Vâkıatü’l-Eyyâm: thk. Muhammed Suud el-Maînî, Matbaatü’l-İrşad, Bağdat 1983.

  • et-Ta‘rîf ve’l-İhbâr bi-Tahrîci Ehâdîsi’l-İhtiyâr: nşr. Abdullah Muhammed Derviş, Dımaşk 1997.

  • Tahrîcü Ehâdîsi’l-Pezdevî: thk. Muhammed Edib Salih, Dârü Künûzi İşbiliyâ, Riyad 2013.

  • et-Tercîh ve’t-Tashîh ale’l-Kudûrî: thk. Şevket Kerasniş el-Elbânî, er-Risâletü’l-Âlemiyye, Beyrut 2018.

    Kaynak: İslam Düşünce Atlası
    Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu