Hayatı
Fahreddîn-i Irâkî, bilgili ve kültürlü bir aile ortamında yetişti, eğitimine erken çağlarda başladı. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Kur’ân tilavetindeki mahareti sebebiyle Hemedan’ın tanınan bir sı̂mâsı hâline geldi. On yedi yaşında naklı̂ ve aklı̂ ilimlerde icâzet aldı, ardından Hemedan’da bulunan Şehristân Medresesi’nde ders vermeye başladı. Ancak bir süre sonra Hemedan’a gelen gezgin Kalenderî dervişlerin etkisinde kalarak medrese hocalığını bıraktı. Onlarla birlikte Hemedan’ı terk ederek, Fars ve Hint bölgelerine seyahatlerde bulundu. Seyahatleri esnasında uğradıkları önemli duraklardan birisi, Sühreverdiyye şeyhi Bahâeddı̂n Zekeriyyâ Mültânî’nin (günümüzde Pakistan sınırları içerisinde kalan) Mültan’daki zâviyesi idi. Orada Bahâeddîn Zekeriyyâ’ya intisap etti ve yirmi beş yıl onun hizmetinde bulundu. Şeyhi vefat ettikten sonra Mültan’dan ayrıldı. Mekke ve Medine’ye gidip hac farı̂zasını yerine getirdi. Daha sonra Şam yoluyla Konya ’ya geldi. Burada dönemin önemli iki sûfîsi Sadreddîn Konevî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ö. 672/1273) ile tanıştı.
Konevî tarafından tertip edilen Afîfüddîn Tilimsânî, Müeyyedüddîn Cendî ve Saîdüddîn Fergânî gibi Ekberî ekolün seçkin isimlerinin de hazır bulunduğu Füsûsu’l-Hikem ve el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye derslerine katıldı. Bu derslerin etkisi ile Fars kültür havzasının İbnü’l-Arabî mektebi ile tanışmasında hatırı sayılır ölçüde katkıya sahip eseri Lemaât’ı kaleme aldı. Konya ’da bulunduğu yıllarda kendisini himâye eden ve kendisine mürîd olan Emir Muînüddîn Süleyman Pervâne Tokat’ta onun için bir zâviye inşa ettirdi. Muı̂nüddı̂n’in Moğollar tarafından öldürülmesinden sonra Irâkî, evvelâ Sinop’a ardından da Mısır’a gitti, sultanın iltifatına mazhar oldu ve kendisine şeyhüşşüyûh ünvanı verildi. Mısır’da kaldığı süre tam olarak bilinmeyen Irâkı̂ oradan Şam ’a geçmiş, 688/1289’de 78 yaşında iken vefât etti. Şam’da Sâlihiyye Mezarlığı’nda İbnü’l-Arabî’nin türbesi yanına defnolundu.
Öğretisi
Irâkî, Ekberî ekolün diğer mensupları kadar velud bir yazar değildir. Bununla birlikte Fars diline derin tesirleri olan bir müelliftir. Eserlerinin ana teması bütünüyle aşktır. Bu yönüyle Ahmed Gazzâlî ile başlayıp öğrencisi Aynu’l-Kudat Hemedanî ile devam eden çizgide eserler kaleme almıştır. Eserleri arasında özelikle Lemaât’ta sûfînin vecdi, şâirâne bir coşkunluğa bürünmüş, metafiziğin temel konusu olan “varlık olmak bakımından varlık” Irâkî’nin dilinde “aşk olmak bakımından aşk”a dönüşmüştür. İbnü’l-Arabî ve Sadreddîn Konevî ile başlayan tasavvufî üslûbun anahtar kavramı olan vücûd, yâni “varlık”ın yerini Irâkî’de “aşk” almıştır. Aşkı bir mârifet ve hakîkat kaynağı olarak gören bu tasavvufî çizgi, Fars ve Osmanlı irfânî-şiir geleneğini de derinden etkilemiştir.
Öne Çıkan Eserleri
-
Lemaât: nşr. Nesrîn Muhteşem, Külliyât-ı Fahreddîn-i Irâkî içinde, İntişârât-ı Züvvâr, Tahran 1386/2007; trc. Ercan Alkan, Lemaât: Aşk Metafiziği, Hayykitap, İstanbul 2012.
-
Uşşaknâme: nşr. Nesrîn Muhteşem, Külliyât-ı Fahreddîn-i Irâkî içinde, İntişârât-ı Züvvâr, Tahran 1386/2007.
-
Dîvân: nşr. Nesrîn Muhteşem, Külliyât-ı Fahreddîn-i Irâkî içinde, İntişârât-ı Züvvâr, Tahran 1386/2007.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu