Hayatı

Klasik tabakat ve rical kitaplarında Emîr Pâdişah hakkında bilgi yok denecek kadar azdır. Meşhur eseri Teysîru’t-Tahrîr’in girişinde “neseben Hüseynî”, “mevliden Horasânî”, “menşe’en Buhârî”, “muvattınen Mekkî” olduğunu ifade etmektedir. Bu ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla Horasan’da doğmuş, sonrasında eğitim amacıyla Buhara’ya seyahat etmiş ve nihayet sürekli ikamet yeri olarak Mekke’yi tercih etmiştir. Kâtip Çelebi, 972 ve 987 yıllarında Mekke’de vefat ettiği yönünde iki farklı bilgi verse de çağdaş kaynakların çoğunda 987 yılında Meşhed’de vefat ettiği belirtilmiştir. Yine Teysîru’t-Tahrîr’in girişindeki ifadelerden hayatının büyük bölümünü Mekke’de geçirdiği ve burada tedris ile meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Meşhed’de vefat ettiğine dair bilgi kabul edildiğinde muhtemelen vefatına yakın bir zamanda Meşhed’e gittiği düşünülebilir. Fıkıh, tefsir, hadis, dil bilimleri, tarih ve tasavvuf gibi farklı alanlarda birçok eser yazmış olması onun velûd bir yazar olduğunu göstermektedir.

Öğretisi

Emir Pâdişah, İbnu’l-Hümâm’ın et-Tahrîr adlı fıkıh usûlü eserine yazdığı Teysîru’t-Tahrîr isimli şerhiyle öne çıkmıştır. Eserinin girişinde Mâlikî İslam hukukçusu İbnu’l-Hâcib’in Muhtasar adlı fıkıh usûlü metnini, bu metnin şârihi Adudiddin el-Îcî ve “el-muhakkiku’s-sânî” olarak nitelediği muhaşşî Teftâzânî’yi; ayrıca et-Tenkîh ve şerhi et-Tavdîh sahibi Sadruşşerîa’yı anarak mealen şöyle der: “Bir zamanlar ilmin bu değerli insanlarda nihayet bulduğunu ve tahkîk’in ancak onların yanında bulunabileceğini söylerdim, ta ki İbnu’l-Hümâm’ın metnini bulana kadar.” Emir Pâdişah’ın bu ifadeleri, kendi dönemi içinde usûl literatürünün öne çıkan unsurları ve bu unsurlar içinde İbnu’l-Hümâm’ın yerini göstermesi bakımından anlamlıdır. Buna göre Emir Pâdişah, hicri VII ve VIII. asırlarda başlayan ve tahkîk metodu olarak adlandırılan faaliyetin bir takipçisi konumundadır. Bu metotta İbnu’l-Hâcib ve şârihi el-Îcî öncülerden olsa da Emir Pâdişah, İbnu’l-Hümâm’ın en az bu isimler kadar önemli bir yere sahip olduğunu ve zamanının büyük bölümünü onun et-Tahrîr adlı eserinin anlaşılmasına vakfettiğini ifade etmiştir.

Emir Pâdişah’ın Teysîr adlı şerhi incelendiğinde onun, İbnu’l-Hümâm’ın kullandığı kavramların dilbilim açısından anlaşılması için büyük gayret sarf ettiği görülmektedir. Bizzat Emir Pâdişah, İbnu’l-Hümâm’ın metninin, anlaşılması güç ifadelerle örülü olduğunu dile getirmiştir. Yazdığı şerhin, metnin anlaşılmasını kolaylaştırması nedeniyle Teysîr şeklinde adlandırıldığını belirtmiştir. Kavram analizine örnek verecek olursak usûl ilminin, tarîk kavramı ile ifade edilmesine dair açıklamalarına bakabiliriz. İbnu’l-Hümâm’ın eserinin henüz girişinde kullandığı “Hanefî ve Şâfiî tarîki” ifadesini Emir Pâdişah şöyle şerh etmektedir: “Usûl ilmi, bizi şerî hükümlerin istinbat keyfiyetine ulaştırdığından bu ilme tarîk adı verilmiştir. Bu ilmin kaideleri hakkında hukukçuların görüşleri de birbirinden farklı olunca tarîk’ler ortaya çıkmıştır.” Emir Pâdişah’ın, kavram analizini merkeze alan bu yaklaşımının, eserin özgünlüğü noktasında olumsuz sonuçlar doğurduğu söylenebilir. Eser, İbn Emîr Hâcc şerhi ile karşılaştırıldığında, ikincisinin İbnu’l-Hümâm’dan müstakil şekilde usûl ilmi tartışmalarına daha fazla yer ayırdığı görülecektir. Emir Pâdişah ise çoğu zaman, kavramların doğru şekilde anlaşılmasını sağlamakla yetinmiştir. Bununla birlikte yazar, eserinde sık sık dile getirdiği “eş-şârih” ifadesiyle İbn Emîr Hâcc’ı kastetmekte ve bu bölümlerde İbn Emîr Hâcc’ın yorumlarını değerlendirerek yer yer ona karşı çıkmaktadır.

Emir Pâdişah’ın kavram analizleri için verilebilecek bir diğer örnek, hilaf ve cedel ilimlerinin tanımlarıdır. Ona göre hilaf, istinbat yoluyla kendisine ulaşılan ve haklarında ihtilaf edilen hükümlerin korunması ya da geçersiz kılınmasını sağlayan ilimdir. Cedel ise şer’î hükümler hakkında olsun ya da olmasın herhangi bir görüşün korunmasını ya da geçersiz kılınmasını sağlayan ilimdir. Bu tanımlar üzerinden düşünüldüğünde usûl ilmi, istinbatı sağlayan; hilaf ve cedel ilmi ise istinbat neticesinde elde edilenin korunmasını sağlayan ilimler olarak birbiriyle sıkı irtibat içerisinde resmedilmiştir.

Usûl ilmindeki yaklaşımlarının genel bir özeti olarak Emîr Pâdişah’ın, usûl ilminin “âmm lafızlar mücmel değildir, delâleti kat’îdir”, “emir sîgası vücûba delalet eder, tevakkufa yer yoktur”, “nehiy sîgası, muamelatta butlanı değil, fesadı gerektirir”, “Kitab’ın, haber-i vâhid ile tahsisi caiz değildir”, “mürsel rivayetler kabul edilir”, “icmâın hücciyetinde inkırâz-ı asır şart değildir”, “sükûtî icmâ katî hüküm ifade eder” gibi önemli konularında kendi mezhebi olan Hanefî çizgiyi takip ettiği görülmektedir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Teysîru’t-Tahrîr: Muhammed Haseneyn Mahlûf el-Adevî, Matbaatu Mustafa el-Bâbî el-Halebî ve Evlâduh, Kahire 1932.

  • Şerhu’s-Sirâciyye: Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1102.

  • Tefsîru Sûreti’l-Feth: Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 192.

  • Şerhu Elfiyyeti’l-Irâkî: Süleymaniye Ktp, Şehid Ali Paşa, nr. 340.

  • Tercemetu Fasli’l-Hitâb: Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 2752.

  • Muhtasaru Târîhi’l-Hulefâ: Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 4344.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu