Hayatı

Ebû Abdillah Efdalüddin Muhammed b. Nâmâver b. Muhammed el-Hûnecî, günümüzde Merağa ve Zencan şehirleri arasında kalan Hûnec kasabasında 590/1194 yılında doğmuştur. Bu kasaba XIII. yüzyıl Moğol istilaları sonucu yıkılmış, yerine farklı adlarla şehirler kurulmuştur. Hayatının erken dönemi hakkında pek bilgi bulunmayan Hûnecî, Eyyûbîlerin hükümdarlığı altında bulunan Kahire’ye gitmiş ve orada kâdılkudâtlık görevinde bulunmuştur. İbn Ebû Usaybia, 632/1234 yılında Kahire’de tanıştığı Hûnecî’nin şer’î ve felsefî ilimlerde yetkin bir kişi olduğunu ve ondan İbn Sînâ’nın el-Kânûn fi’t-tıb adlı eserinin küllî meseleler bölümünü okuduğunu aktarmaktadır. Şer’î ve felsefî ilimlerin yanında tıp ilminde de maharet sahibi olan Hûnecî, bu alanda bazı eserler telif etmiştir. Hûnecî, 5 Ramazan 646/22 Aralık 1248 tarihinde Kahire’de vefat etmiştir.

Öğretisi

Hûnecî, İslâm dünyası içerisinde saf Aristocu mantık anlayışının devamını savunan Ebü’l-Berekât el-Bağdadî ve İbn Rüşd (ö. 595/1198) gibi mantıkçıların ait olduğu Bağdat Ekolü’ne mensup değildir. O, Aristocu mantığa ana hatlarıyla modalite, şartlı önermeler ve şartlı kıyaslar gibi yeni birtakım konuları dahil eden İbn Sînâcı geleneği takip eder. İbn Sînâ’nın kurmuş olduğu mantık sistemi içerisinde yer almasına rağmen onun düşüncelerini aynıyla tekrar etmez. İbn Sînâ’nın biçimlendirdiği ana arter içerisinde kalarak, şekil ve içerik bakımından mantığa birtakım yenilikler kazandırma çabası içerisine girer. Başta, mantığın ana konuları içerisinde yer alan, hatta mantığın bel kemiğini oluşturan kıyasın uygulama sahasını teşkil eden beş sanat konusunu eşsiz eseri Keşfu’l-esrâr’a dahil etmez. Bilinçli yapıldığı var sayılan bu tercih, onun mantığı müstakil bir ilim olarak gördüğü şeklinde de yorumlanabilmektedir. Bu tercih, daha sonra gelen mantıkçılar üzerinde derin tesirler bırakarak mantık konuları içerisinde beş sanatın ihmal edilmesine neden olmuştur. Nitekim kendisinden sonra yazılan mantık eserlerinde bu konuya neredeyse hiç yer verilmediği görülür. Yer veren bazı düşünürler de eski eserlere nazaran kısaca değinmiş, sadece beş sanatı oluşturan önermelerin tanımını yaparak bazı örnekleri sıralamışlardır. İbn Haldûn (ö. 808/1406) Mukaddime’de bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: “(...) Sonra kıyası, içeriği açısından değil genel olarak sonuç vermesi açısından ele aldılar. İçeriği açısından kıyası değerlendirmekten yüz çevirdiler. Kıyasın içeriği açısından incelendiği beş bölüm şunlardır: Burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata. Bazıları bu konuları basitçe incelese de çoğunluk bu konular mantık ilminde önemli olmasına rağmen sanki onlar hiç yokmuş gibi davrandı ve onları terk etti. Sonra ortaya koydukları konular hakkında çok geniş değerlendirmelerde bulundular. Böylece bu ilimde söylenen şeyler uzayıp çoğaldı. İlk olarak bu şekilde hareket edenler İmam Fahruddin b. el-Hatib ve Efdalüdddin el-Hûnecî’dir.”

Buna mukabil Hûnecî’nin, mantığın teorik boyutuna yani sûrî kısmına, pratik/maddî tarafından daha çok önem verdiği görülmektedir. Hûnecî, mantık kitapları içerisinde müstakil bir bölüm halinde ele alınmayan ve önermeler içerisinde “ahkâmu’l-kazâyâ” başlığı altında değerlendirilen çelişki (tenâkuz), düz döndürme (aksu’l-müstevî) ters döndürme (aksu’n-nakiz) modalite (müveccehât) gibi konuları eserinde müstakil birer bölüm olarak ele alır. Bu bölümler içerisinde onun değindiği bazı konulara daha önceki mantıkçılar temas etmemiştir. Bu gerçeği, Keşfu’l-esrâr üzerine şerh yazarak eksikleri itmam eden Kâtibî de tasdik etmektedir: “Söz konusu kitap değerli meseleleri, latif kaideleri, tümel kuralları ve daha önceki kavimlerin yer vermediği özellikle de modal önermeler ve onların hükümleri, çelişki ve iki döndürme [düz ve ters döndürme] muhtelâtât konuları [farklı modal önermelerden kurulu kıyaslar] ve şartlı kıyaslar gibi mantıkî nükteleri kapsamaktadır”.

Hûnecî, mantığın sûrî yönünün yanında maddî yönüyle ilgili de birtakım değişiklikler yapar. İçerik anlamında kazandırdığı en önemli değişiklik, mantığın konusu noktasındaki yeni yaklaşımıdır. O, mantığın konusu noktasında İbn Sînâcı merkezî konumdan ayrılır. Mantığın konusu İbn Sînâ tarafından “ikincil akledilirler” olarak tayin edilirken, Hûnecî bu görüşü “tasavvurî ve tasdikî bilinenler” olarak değiştirir. Zira mantıkçı, tasavvurî ve tasdikî bilinenlere ilişen zatî arazları inceler. Onun İbn Sînâcı mantık anlayışından ayrıldığı diğer nokta ise modal kıyaslar konusudur. İbn Sînâ’ya göre birinci şeklin küçük ve büyük öncülleri imkan modalitesine sahip olduğunda kıyas doğrudan sonuç ve sonuç da imkan modalitesine sahip olarak çıkar. Ancak küçük öncül imkan, büyük öncül ise devam ya da zorunlu modalitesine sahip olduğunda bu kıyas doğrudan bir sonuç vermez. Halbuki Hûnecî bunu kabul etmez. Ona göre küçük öncül imkan, büyük öncül devam ya da zorunlu modalitesine sahip olduğunda kıyas yine sonuç vermektedir. Hûnecî’nin en çok üzerinde durduğu konulardan biri de şartlı önermeler ve şartlı önermelerden kurulu kıyaslardır. İbn Sînâcı gelenek içerisinde şartlı önermeler bitişik ve ayrık şartlı olarak ikiye; ayrık şartlı önermeler hakikiye, mâni‘atü’l-cem‘ ve mâni‘atü’l-hulüvv şeklinde üçe ayırmaktadır. Hûnecî eserinde bu geleneği takip etmekte; bunun yanı sıra daha çok şartlı önermeler konusunda iki bitişik şartlı önermenin hangi şartlar altında birbirini gerektireceği ve birbirine nasıl döndürüleceği üzerinde durmaktadır. Bunlara ek olarak bitişik şartlı önermenin hangi şartlar altında ayrık şartlı önermeyi gerektireceğine değinmekte; nitelik itibariyle olumlu bir ayrık şartlı önermenin hangi ayrık şartlı önermeyi gerektireceğine işaret etmektedir. Örneğin ona göre nitelik ve nicelikte birleşen ve tarafları birbirlerinin çelişiği[nakîz] olan iki hakiki ayrık şartlı önerme birbirini hem gerektirmekte hem de birbirine döndürülmektedir. Bu açıdan bakıldığında “sayı ya tektir ya da çifttir.” şeklindeki olumlu hakiki ayrık şartlı önerme “sayı ya tek olmayandır ya da çift olmayandır.” şeklindeki olumlu hakiki ayrık şartlı önermeyi gerektirmektedir. Aynı şekilde Hûnecî ilk defa nitelik ve nicelik açısından farklı olan ayrık şartlı önermelerin birbirini gerektirme ve birbirine döndürülme şartlarına değinmektedir.

Öne Çıkan Eserleri

  • Keşfu’l-Esrâr an Gavâmizi’l-Efkâr: ed. Khaled el-Rouayheb, Iranian Institute of Philosophy& İnstitute of İslâmic Studies Free University of Berlin, Tahran&Berlin 2010.

  • el-Mûcez fî-Mantık. Yazma nüshaları için: Brockelmann, Gal Suppl. I, 838.

  • el-Cümel fî’l-Mantık. Neşirleri için bkz. Sümeyra Çimen Omaç, el-Huneci ve el-Cümel fi’l-mantık Adlı Eseri, Yayımlanmamış Y.L. Tezi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bil. Enst., 2017; Mostafa Momeni, “Textual Criticism and Verification of the Essay “al-Jumal fi-l-Mantiq” by Afdal al-Din al-Khunaji”, Contemporary Wisdom 11/1 (2020): 233-258. doi: 10.30465/cw.2020.5420

  • Telhîsu Metâlibi’l-Âliye: Fahreddin Râzî’nin  Metâlibü’l-âliye adlı eserine yazmış olduğu özettir.

  • Şerhu mâ Kâlehu er-Reis İbn Sînâ fi’n-Nabız: Hûnecî’nin, İbn Sînâ’nın Kanûn fi’t-tıb adlı eserinin külli meseleler bölümü üzerine yazdığı şerhten ibarettir.

  • el-Mûcez fî İlmi’l-Emrâz ve Esbâbiha ve Alâmâtiha: Tıp alanına aittir.

  • Edvâru’l-Hummiyât fî’t-Tıb: Tıp sahasına ait bu eser günümüze ulaşmamıştır.

  • Şerhu Muhtasar İbn Hâcib: Fıkıh alanında olup günümüze ulaşmamıştır.

  • Makaletü fi’l-Hudûd ve’r-Rusûm (el-Hudûr ve’l-vürûm): Bazı kaynaklarda Hûnecî’ye ait bir eser olarak geçmesine rağmen günümüze ulaşmamıştır.

  • Et-Tuhfetü’s-Sultâniyye fî Esrâri’l-Kelâmiyye: Hûnecî’nin kelâm alanına dair eseridir. 

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu