Hayatı
Aynülkudât el-Hemedânî, 492/1098 yılında Hemedan’da doğdu. İçinde yetiştiği aile ortamının sunduğu imkânlar, çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim almasına vesile oldu. Ömer Hayyâm ve Şeyh Hamaveyh’in kelâm, matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat derslerini takip etti. Genç yaşta fetva verecek bir seviyeye ulaştı, akabinde Hemedan kadılığına ve oradaki medresenin müderrisliğine tayin edildi. Kelâm ilmine merak sardı ve bu doğrultuda çeşitli okumalar yaptı. Ancak bu okuma merakı kendisinin entelektüel bir krize girmesine yol açtı. Bununla beraber içine girdiği entelektüel krizden İmam Gazzâlî’nin eserlerini okuyarak çıkmaya çalıştı. Tasavvufa intisabı yirmi üç yaşında iken Ahmed el-Gazzâlî sayesinde gerçekleşti. 515/1121 yılında Hemedan’a gelen Ahmed el-Gazzâlî ile yirmi gün boyunca sohbet etti ve beş yıl mektuplaştı. Tasavvuf yoluna girişi sonrasında düşüncelerini açıkça ifade ettiği için çeşitli ithamlara maruz kaldı. Bunlar arasında hulûl ve ittihadı savunduğu, âlemin kadîm olduğu fikrini benimsediği, peygamberlik iddiasında bulunduğu, eserlerinde şathiyelere yer verdiği gibi ithamlar zikredilebilir. Bu ithamlar sebebiyle Bağdat’ta bir süre hapsedildi. Selçuklu Sultanı Sencer’in veziri Kıvâmüddin Dergezînî’nin emriyle 525/1131 tarihinde ders verdiği medresesinde asılarak idam edildi.
Öğretisi
Aynülkudât’ın düşünceleri üzerinde iki ismin tesiri büyüktür: Arapça kaleme aldığı eserlerde Muhammed, Farsça eserlerinde ise Ahmed el-Gazzâlî tesiri göze çarpmaktadır. Hapse atılması ve asılmasına sebebiyet veren ithamlara cevap teşkil edecek düşüncelerini yazdığı Şekva’l-garîb isimli savunusunda büyük oranda İmam Gazzâlî etkisi görülür; aşk kavramını merkeze alarak Tanrı ve âleme dair görüşlerini dile getirdiği Temhidât’ında ise hem muhteva hem de üslup açısından Ahmed el-Gazzâlî etkisi gözlenir. Tanrı’nın mutlak anlamda yegâne fâil olduğu fikrine sahip olan Aynülkudât’a göre, Hz. Peygamber’e nispet edilen hidâyet ile İblis’e nispet edilen dalalet mutlak olmaktan ziyade mecazidir ve bu bağlamda hidayet ile dalalet tıpkı cevher ile araz, siyah ile beyaz örneklerinde olduğu gibi biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Özellikle İblis hakkındaki fikirlerinde Hallâc ve Ahmed el-Gazzâlî etkisi olmakla beraber, aşkın merkez kavram olmasının payı büyüktür. Âlem ilâhî aşk ve sevginin bir sonucu olarak vücuda gelmiştir. Dolayısıyla Tanrı’yı ve mevcudatı tanımanın yegâne vasıtası aşktır. Nitekim bu yönüyle aşk ilâhî bir cevherdir. Ayrıca fütüvvet yorumu tasavvuf tarihi açısından oldukça dikkat çekici bir yapıdadır. Eserlerinde Bâyezîd-i Bistâmî ve Hallâc’ın sekr tavrına yakın bir çizgiyi benimsemiş ve bu çizgiye mahsus tavrı herhangi bir meşrulaştırıcı gayret içine girmeksizin kendini rengini de vererek olduğu gibi aktarmıştır.
Öne Çıkan Eserleri
-
Zübdetü’l-Hakâyık: nşr. Afif Useyran, Dâr Byblion [Dâru Bibliyon], Paris 2005.
-
Temhîdât: nşr. Afif Useyran, İntişarat-ı Menuçihr-i Hayaban, Tahran 1991.
-
Şekva’l-Garîb: nşr. Afif Useyran, Dâr Byblion [Dâru Bibliyon], Paris 2005.
Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu