Hayatı

XVIII. yüzyıl Osmanlı dönemi sanatkârındandır. Hayatı hakkında çok fazla bilgi yoktur.  Mevcut olan imzalı eserleri 1718 ile 1763-1764 yılları arasına tarihlenir. Buradan hareketle Sultan III. Ahmed (1703-1730), I. Mahmud (1730- 1754), III. Osman (1754-1757) ve III. Mustafa (1757-1774) dönemlerinde hayatta olduğu anlaşılmakdır. Mustakimzâde, 1759-1760 yılları arasında yazmaya başladığı ama tamamlanıp temize çekilmesi 1787 senesini bulan Tuhfe-i Hattâtîn adlı eserinde hattat Yedikuleli Seyyid Abdullah’ı anlatırken müzehhib Ali Üsküdarî’den merhum diye bahseder. Elimizdeki en geç tarihli eserinin (TSMK.CY.412) 1763-1764’te yapıldığını varsayarsak, sanâtkar 1763-1764 sonrasında ve 1787 öncesi bir tarihte vefat etmiş olmalıdır.

Mustakimzâde’ye göre Ali Üsküdarî’nin hocası Yusuf-ı Mısrî, talebesi Sultan Selimli Reşid Mustafa Çelebi’dir. Süheyl Ünver ise eserlerindeki üslup benzerliklerinden dolayı Nakkaş Hüseyin’in de onun öğrencisi olma ihtimali üzerinde durur. Habib, Hat ve Hattatan adlı eserinde ismini “Ali Çelebi Ruganî Üsküdarî” şeklinde kaydeder. Ancak sanatkârın kendi eserlerinde ismi çoğunlukla “Aliyyü’l- Üsküdarî” veya “Ali el Üsküdârî” olarak geçmektedir. 1731-1732 tarihli ehl-i hiref defter kayıtlarında adına rastlanması da saray için eser yapan nakkaşlar arasında olduğu varsayılmaktadır.

Ali Üsküdarî’nin eserlerini, saz üslubunda lake uygulamaları, natüralist üslupta çiçekler ve klasik tezhip olmak üzere üç ana grupta sınıflandırmak mümkündür.

Sanatkâr, XVI. yüzyıl saz üslubunu renk, teknik ve kompozisyon açısından tekrar yorumlamıştır. Klasik saz üslubunda görmeye alışık olduğumuz altın ve mürekkeb uygulamaları, onun eserlerinde tıpkı Babür yazmalarında olduğu gibi yerini çok renkliliğe bırakır. Hem tasarım hem de motiflerin iç detayları oldukça karmaşıktır.  Bitkisel motiflerin bilhassa kılcal damar çizgileri gerçekçi bir bakış açısıyla yoğun olarak işlenir. Ayrıca saz uygulamalarında motiflerin üst üste yığılarak hazırlanan desen anlayışını, klasik tezhip desenlerinde olduğu gibi kuşbakışı bir görüntü ile helezon sistemi üzerine taşımıştır. Çok renkli ve detaylı saz üslubu çalışmalarını yazı altlığı, kubur, cild ve murakkaa gibi farklı objeler üzerinde uygular.

Sanatkârın XVIII. yüzyıl Osmanlı sanat ortamına kattığı bir diğer yenilik, gerçekçi bir gözle resmettiği çiçekleridir. Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin (1720-1721) Fransa’ya elçi olarak gönderilmesinden sonra Osmanlı sanatında etkili olmaya başlayan Avrupa zevki Ali Üsküdarî’nin sanatında da önemli izler bırakır. “Naturalist üslupta çiçekler” veya “Şukûfe” diye adlandırılan bu tarz gül, sümbül, lale, karanfil, leylak gibi çiçeklerin botanik özelliklerini koruyarak, kurdele veya vazolar içinde resmetmiştir.

Sanatkârın klasik tarzda tezhipli eserleri mevcutsa da bu alanda özgün bir tavrı oluşmamıştır. Yaşadığı dönemde Fransız Rokokosu’ndan etkilenen diğer Osmanlı sanatkârları gibi o da tezhip uygulamalarını “Türk Rokokosu” adı verilen yerli üslubun etkileri altında yapmıştır.

İslam Düşünürleri

Ali Üsküdarî’yi özgün kılan başka bir özellik, birbirinden farklı çizim disiplini ve görünüşe sahip teknik veya boyama tarzlarını aynı eser üzerinde tatbik edebilmesidir. Örneğin halkârî, çift tahrir veya rokoko üslûbunu bir arada kullanmış olduğu son derece başarılı eserlerine rastlamak mümkündür (İÜK. T. 5650, kitap kabı; TSMK. CY.412, ruganî yazı altlığı; TSMK.CY.413, ruganî yazı altlığı).

Ali Üsküdarî, sadece müzehhib değil, çiçek ressamı, halkârî ve ruganî (lake) ustasıdır. Tasarımları kubur, yazı altılığı, kalemdan, murakkaa, yazı çekmecesi, yay veya levha gibi pek çok farklı yüzeyde bulunmaktadır. Sanatkârın Şah Kulu üslûbundaki en güzel halkârîlerinden biri, 262x134 mm. ebadındaki ruganî yazı altlığıdır (Arthur M. Sackler Gallery, S 1986-23).

İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlı bulunan (T. 5650)  cönk şeklindeki Mecmûa-i Gazeliyat onun eserlerini ihtiva eden önemli kaynaklardandır. Dış kabı ruganî olup, içerisinde 30 adet çiçek resminin yer aldığı bu yazmanın hattı Derviş Mustafa b. el-Hâc Mehmed’e, çiçek resimleri ve tezhipleri ise Ali Üsküdârî’ye aittir.

Yine Frankfurt’taki Museum fur Kunsthandwerk’te muhafaza edilen (nr. 13322) yazı altlığı onun özgün tarzını yansıtan eserler arasındadır. Arka yüzde yer alan, iri bir sencîde sarılma rumî motifi halkârî tekniğinde uygulanmıştır. Motifin orjinalliği ana hatlarının rumî grubuna dahil olmasına rağmen, yaprak motifi ile saz tarzında tezyin edilmesidir.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu