Hayatı

Tam adı Zeynüddîn Abdurrahman b. Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Muhammed el-Antâkî el-Bursevî el-Bistâmî el-Hanefî el-Hurûfî'dir. İlk tahsilini doğduğu Antakya şehrinde aldıktan sonra, başta Arap dili olmak üzere çeşitli dinî ilimlerde bilgi ve görgüsünü ilerletmek için, Bilâdu'ş-Şâm bölgesi ve Kâhire (Ezher) gibi İslâm medeniyetinin klâsik ilim merkezlerine seyahat etti. Arap dili ve edebiyatı sahalarında arzu ettiği seviyeye ulaşıncaya kadar çeşitli Arap ülke ve şehirlerinde dolaştı. Bu seyahatleri esnasında dil ve din ilimlerinin yanında başta gizli ilimler olmak üzere tıp, simyâ ve tarih gibi sahalarda da kendini yetiştirdi. Daha sonra “muhayyemü'l-ulemâ” yani âlimlerin yurdu dediği Bursa'ya geldi. Şehri çok sevdiğinden dolayı burayı vatan edindi. Akabinde Anadolu içinde ve dışında bir çok seyahatte bulundu. Larende'de Molla Fenârî'ye ders verdi (1409-1410); Akşehir'de Ferruh Şah Medresesi’nde Sayhatü'l-bûm fî havâdisi'r-rûm adlı ilginç eserini bitirdi ve Edirneboli'de Şeyh Bedreddin'e okuttu (1413-14); uşşü'l-ulemâ yani âlimler yuvası dediği İznik'te bazı eserler kalem aldı (1421); Mısır'ın Fustas şehrine, akabinde İskenderiye'ye seyahat etti (1423-24); sonra Bursa'ya döndü (1424-25); siyâset ilmi üzerine eserler kaleme aldı (1430-31); daha sonra meşhur eseri el-Fevâihü'l-miskiyye fi'l-fevâtihi'l-mekkiyye'yi telif etti (1438-39); son olarak da hayat hikâyesini ve eserlerinin adlarını zikrettiği Durretu tâci'r-resâil ve ğurreti minhâci'l-vesâil adlı kitabını yazdı (1441-42). 858/1454’te Bursa'da vefat etti; kabri bu şehirdedir.

Öğretisi

Taşköprülüzâde, Abdurrahman Bistâmî'yi Şekâikü'l-nu’maniyye'de dördüncü tabaka, yani Sultan Yıldırım Bâyezîd dönemi âlimlerinden kabul eder. Ancak, tafsilatı bilinmemekle beraber, Sultan Çelebi Mehmed ve Sultan II. Murad dönemlerini de idrak etmiş, hatta bazı eserlerini Sultan II. Murad'a sunmuştur. Zamanında hadis, tefsir ve fıkıh sahalarında âlim, ilmü havâssi'l-hurûf, ilmü'l-vefk, ilmü'l-cifr konularında da ârif olarak bilinmekteydi. Kısaca söylenirse, Abdurrahman Bistâmî hem faaliyetleri hem de eserleriyle Osmanlı dönemi Hermetik-hurûfî düşüncenin arkasındaki âlimdir. Bu çerçevede, eserleriyle hurufî-tasavvufî bir dünya görüşü inşa etme çabası içerisindedir. Bu bağlamda, çalışmalarında, kozmogoni, kozmoloji, insanın yaratılışı, tarih, toplumun oluşumu, siyaset anlayışı, bilgi tasavvuru gibi konuları belirli bir düzen içerisinde verir. Bunlara temel teşkil etmesi için de varlığı hurûfî bir ontolojiyle anlamlandırmaya çalışır. Buna göre, harfler ile sayılar aynıdır. Bütün var olanlar bilfiil harf, bilkuvve sayıdır. Aralarındaki fark; birinin, diğerinin varlığının illeti olmasıdır. Bu çerçevede yazılı olan sözlünün, sözlü olan düşünülenin, düşünülen akledilenin, akledilen de var olanların göstergesidir. Tabiî olan aslî harfler ya düşünceye ya söze yahut da yazıya ilişkindir. Düşünceye ilişkin harfler insan nefsine mürtesem ruhânî suretlerdir. Söze ilişkin harfler, havada akan seslerdir ve kulaklar yoluyla idrâk edilirler. Yazıya ilişkin harflere gelince, muhtelif eşyaların üzerine kalemlerle çizilen nakışlardır. Abdurrahman Bistâmî'nin siyaset teorisi ve bu konu hakkındaki fikirleri de Hermetik-Platonik mirası devam ettirmesi açısından önem taşır.

Öne Çıkan Eserleri

Abdurrahman Bistâmî'nin klâsik kaynaklarda zikredilen eserleri ile klâsik kaynaklarda zikredilmemesine rağmen zamanımıza gelen ve ona nispet edilen eserlerinin toplamı önemli bir yekûn tutar (50 civ.). Eserlerinin çoğu ilmü havâssi'l-huruf, ilmü'l-cifr, ilmü'l-vefk gibi gizli ilimlerle ilgilidir ve telif edildikleri dönem itibarıyla Osmanlı ilim ve kültür hayatını kavrama açısından son derece önem taşırlar. Ayrıca ilimler tasnifi, tarih ve siyaset felsefesi gibi sahalara dair birçok eseri vardır. Bütün eserleri Arapça'dır.

  • Kitâbu durreti tâci'r-resâil ve ğurreti minhâci'l-vesâil: Abdurrahman Bistâmî'nin hayatı ve eserleri ile ilk dönem Osmanlı ilim ve kültür hayatı açısından önemli bir yazmadır. Tahsili esnasında okuduğu kitaplar ile bu kitapların müelliflerinin isimlerini verir. Bu bilgiler ile XIV-XV. yüzyılda gizli ilimler sahasında tahsil gören bir insanın okuduğu ana kaynak eserlerin tam bir listesi elde edilebilir. Diğer bir özelliği, Bilâdu'ş-Şam, Mısır, Osmanlı ve Anadolu topraklarındaki seyahatleri ile bu seyahatler sırasında gizli ilimleri yaygınlaştırma konusunda yaptığı faaliyetler hakkında malûmat vermesidir. Bu çerçevede, Anadolu'da ve özellikle Osmanlı bölgesinde çeşitli şehirlerde hangi eseri telif ettiğini, kime okuttuğunu, tarihiyle birlikte zikreder. Bu durum, o dönemde Anadolu'da yaşayan, ismini bilmediğimiz bazı âlimleri tespit etmemizi sağladığı gibi, ismini bildiğimiz bazı âlimlerin tahsili ve Abdurrahman Bistâmî ile olan ilişkilerini tespit etme imkânı verir. Diğer bir özelliği de, "İhvânu's-safâ ve hallânu'l-vefâ" adlı bir "grup"tan bahsetmesidir (Nuruosmaniye, nr. 4905, eksik).

  • Kitâb el-fevâihi'l-miskiyye fî'l-fevâtihi'l-Mekkiyye: Klasik kaynaklara göre en önemli çalışmalarından olan eserin telifine Mekke'de (795) başladı, 1440-41 yılında bitirdi ve Sultan II. Murad'a sundu. Eser, kısaca, hurûfî-tasavvufî bakış açısından genel ve düzenli bir dünya tasavvuru oluşturma çabasıdır. Yalnızca Türkiye yazma kütüphanelerinde otuza yakın nüshası vardır (Hafîd Efendi, nr. 320). Kâtip Çelebi, eseri, Osmanlılar döneminde ilimler tasnifini kendisine konu alan ilk kitap olarak görür; ancak eseri tamamlayamadığını belirtir. Buna göre isim düzeyinde de olsa eserde yüzü aşkın ilim adı mevcuttur.

  • Şemsü'l-âfâk fî ilmi'l-hurûf ve'l-evfâk: Taşköprülüzâde'nin ifadesiyle, ilmu havâssi'l-hurûf ve ilmu a`dâdi'l-vefk sahasında telif edilen en önemli ve en düzenli eserdir. Kitap’ta, bu ilimler hem tarihî ve hem de sistematik açıdan ele alınır. Bu sahalarda Osmanlı döneminde en çok kullanılan kitaptır. Eserde, sihirli kareler çerçevesinde klasik ibtidâî sayılar teorisinin konularından aritmetik ve geometrik diziler hakkında da bilgiler mevcuttur. Dünya kütüphanelerinde birçok nüshası bulunan eserin, yalnızca İstanbul kütüphanelerinde onbeşe yakın nüshası vardır (Hekimoğlu, nr. 533, Müellif hattı).

  • ed-Durrü'l-munazzam fî's-sırrı İsmi'l-A`zâm: Miftâhü'l-cifri'l-câmi`ve's-sırrı'l-lâmi` diye de bilinir. Taşköprülüzâde'ye göre, ilmü'l-cifr konusunda kaleme alınmış en önemli kitaplardandır (İstanbul Üniversitesi, AY, nr. 6180, 80 vr.). Sultan III. Mehmed devrinde onun emriyle Şerif Efendi tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir (1597-98). Bu tercümenin de birçok nüshası vardır (Topkapı, Revan Köşkü, nr. 1739, Mütercim hattı).

  • Nazmü's-sulûk fî tevârîhi'l-hulefâ' ve'l-mulûk: Eser, Nazmü'l-sulûk fî musâmereti'l-mulûk adıyla da bilinir. Hurufî-tasavvufî bakış açısıyla kaleme alınmış bir dünya tarihi olarak kabul edilebilir. İstanbul kütüphanelerinde birçok nüshası bulunur (Halet Efendi, nr. 311, Müellif hattı).

  • Sayhatü'l-bûm fî hevâdisi'r-rûm: Bir kaside olarak kaleme alınan bu eser, bazı yazma nüshalarda İbnü'l-Arabî'ye nisbet edilir. Müellif, Fetret dönemini kendisine konu edinen eserini Edirneboli'de Şeyh Bedreddin'e okuttu (1413-14). Abdülbâkî Gölpınarlı, Şeyh Bedreddîn'in kendisini mehdi olarak görmesinde, bu okumanın ciddi bir yeri olduğu kanaatindedir (Nuruosmaniye, nr. 2841, Hacı Mahmud, nr. 4268).

  • Vasfü'd-devâ fî keşfi âfâti'l-vebâ: Osmanlı döneminde kaleme alınmış ilk veba risâlelerinden birisidir (1434-35). Eser antik dönemden beri devam edegelen ve matematik tarihinde Delos problemi diye bilinen taz’îfü'l-mezbah (sunağın iki katına çıkarılması) problemini de ihtiva eder. Problemin, matematik tarafına fazla eğilmez, ancak konu ile ilgili tarihi bilgi verir, hatta problemin Eflâtun'un ağzıyla matematik yapısına da işaret eder ve çözümün dayandığı orta-orantı yöntemini zikreder. Eserde ibtidâî sayılar teorisini ilgelendiren sihirli karelerden de bahsedilir (Şehid Ali Paşa, nr. 2811/44). Bu eseri daha sonra el-Ed'iyyetü'l-müntehabe fî'l-edviyeti'l-mücerrebe adıyla genişletti. Osmanlı tasavvuf tarihi açısından en önemli yönü veba hastalığı esnasında fırka, mezhep ve tarikatların şifa niyetiyle hangi kitabı okuduğunu zikretmesidir (Ayasofya, nr. 377/3, Müellif nüshası).

  • Durretu fünûni'l-küttâb ve kurretu uyûni'l-hussâb: Dîvân muhâsibleri için kaleme alınmış bir matematik eseridir ve şimdiye kadar bu konuya hasr edilmiş, ismi tespit edilebilen ilk Osmanlı eseri özelliğini taşımaktadır.

  • Mebâhicü'l-elbâb fî menâhici ilmi'l-hisâb: Matematik sahasındaki bu eser, Yıldırım Bâyezîd devri matematikçilerinden Ali b. Hibetullah'ın Hulâsatü'l-minhâc fî ilmi'l-hisâb adlı çalışmasından sonra Osmanlı matematiğinde telif edilmiş ilk hesap kitabıdır.

Abdurrahman Bistâmî'nin zikredilen alanlarda bir çok başka eseri vardır. Bunlardan, el-Fark beyne's-sihr ve ilmi'l-hurûf (Esad Efendi nr. 3704); Fevâhirü'l-nusûs ve cevâhirü'l-fusûs (Hacı Selim Ağa nr. 739); Menâhicü'l-tevessul fî mebâhici'l-teressul (Esad Efendi nr. 3305; İstanbul 1299); el-Asârü'l-fâhire fî zikri ulemâi's-seneti'z-zâhire, Zevâhiru'l-fuhûm fî cevâhiri'l-ulûm, ez-Zurrü'l-ğalî fî menakıbi'l-Gazzalî, Riyâsetü'l-fazl fî siyâseti'l-adl sayılabilir.

Kaynak: İslam Düşünce Atlası
Dijital Yapım: MÜSİDER ve TV5 Televizyonu