Afrika edebiyatının temsilcileri arasında Nijeryalı Chinua Achebe, Nobel ödüllü Wole Soyinka ve Ben Okri, Senegalli Leopold Sedar Senghor ve Mariama Ba, Kenyalı Ngugi wa Thiong, Ganalı Ayi Kwei Armah, Güney Afrikalı Nadine Gordimer, Mısırlı Necib Mahfuz, Tanzanyalı Abdulrazak Gurnah, Somalili Nuruddin Farah ve Sudanlı Tayyip Saleh gibi tanınmış isimler yer alıyor.

Afrikalı yazarların birçok eseri Türkçeye çevrilirken son olarak Wole Soyinka'nın 2. Dünya Savaşı öncesi ve devam ettiği süreçte Nijerya’da geçen çocukluğunu anlatan "Ake: 'Bir Edebiyat Devinin' Çocukluk Yılları" eseri Türkçeye kazandırıldı.

Cape Town Üniversitesi Afrika Çalışmaları Bölümü Öğretim Görevlisi ve karşılaştırmalı edebiyatçı Ahmet Sait Akçay ve Afrika edebiyatı üzerine çalışmalarıyla bilinen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Sudanlı Dr. Süleyman Nasır, Afrika edebiyatının sürecini, temsilcilerini, dünyada ve Türkiye'deki yerini AA muhabirine anlattı.

"Afrika edebiyatı esas biçimini sömürgecilikten sonra aldı"

Akçay, Afrika edebiyatının sömürgecilikten dolayı dışlanan ve ötekileştirilen siyahların deneyimlerini ve itirazlarını öne çıkardığını belirterek, "Afrika edebiyatı esas biçimini sömürgecilikten sonra aldı. Modern Afrika edebiyatı, Batıyla yüzleşme sonrasında başlar çünkü modern edebi formlar ilk kez Batı edebiyatında tezahür etti. Afrika edebiyatının kökenlerine inersek 18. yüzyılın ikinci yarısına kadar gideriz. Ancak modern anlamda ilk romanları yazanlar R.R.R. Dhlomo, Sol T. Plaatje, Thomas Mofolo ve John Dube gibi Guney Afrikalı siyah yazarlar olmuştur. Bu sürece anti-sömürgeci edebiyat da deriz." dedi.

Akçay, Afrika edebiyatının gerek yerel dillerde gerekse Avrupa dillerinde üretimlerinin içerik açısından farklı olmadığını ve batı eserleriyle sürekli diyalog içinde olduğunu vurgularken, "En temelde Afrika edebiyatı eleştirel bir dil oluşturmuştur. Wole Soyinka, Christopher Okigbo, Chinua Achebe, Amos Tutuola ve Camara Laye, Cheikh Hamidou Kane, Nuruddin Farah, Bessi Head, Ama Ata Aidoo ve J. P. Clark gibi şair ve yazarların öncülüğünde Afrika edebiyatının kanonlaştığını söylemek mümkün. Modern Afrika edebiyatının babası olarak bilinen Achebe dünya edebiyatında Afrika edebiyatının varlığını kanıtlamış oldu." ifadelerini kullandı.

Siyah deneyimin Afrika edebiyatının en temel özelliklerinden biri olduğunu söyleyen Akçay, "Siyahları yabancılaştıran, onları ötekileştiren bir Afrika edebiyatının olamayacağını da vurgulayarak, "Yazarı siyah ya da beyaz kim olursa olsun, siyahların tecrübelerine yaslanan her metin Afrika edebiyatına girer, bu açıdan J. M. Coetzee de Dennis Brutus da Doris Lessing de Afrika edebiyatında anılır." diye konuştu.

Afrika edebiyatının Türkiye'deki yeri

Akçay, Afrika edebiyatının Türkiye'de henüz tam olarak anlaşılamadığına dikkati çekti.

Aynı zamanda "Modern Afrika Edebiyatı" kitabının da yazarı olan Akçay, Türk edebiyatında Afrika edebiyatının her zaman için Avrupa-merkezci bir yaklaşımla ele alındığına işaret ederek, "Afrikalı yazarların eserlerini Türkçeye çevirmekle iş bitmiyor, 'eserleri kim nasıl anlayacak?' sorusu burada önemli. Achebe bundan kırk yıl önce çevrildi, sonra tekrar gündeme geldi, ancak Achebe’yi etnografik bir malzeme olarak okumaktan öteye bir algı oluşmadı." dedi.

Afrika'ya dair kültürel bilgi olmadan Afrikalı yazarların anlaşılamayacağını ifade eden Akçay, "Türkiye'de ne yayınevi ne çevirmen ne de okur Afrika eserini takdir edecek seviyede. 'Batı ödül vermişse vardır bir şey' deyip çevirince yanlışlıklar komedyasına da dönüşebiliyor iş. Küçük bir örnek vereyim, Soyinka, Achebe, Chigozie Obioma gibi nice yazar 'chi', 'abiku' ve 'egungun' gibi Afrika yaşam felsefesini temsil eden metaforlar kullanır, bunların anlaşılması gerekmektedir. Yoksa kültürel doku anlaşılamaz. Türkçede olan da bu, yanlış çeviriler, siyah kimliğin hakkını vermeyen anlamsız Batıcıl yargılar. Hala 'zenci' terimi tercih eden çevirmenlerin biraz olsun tarihsel sürece dair bilgi sahibi olmaları gerekmekte." şeklinde konuştu.

"Afrikalı yazarların dilini küçümseyen çevirilerden vazgeçilmeli"

Son yıllarda uluslararası alanda Afrikalı yazarların öne çıkan edebi eserleri arasında Nijeryalı Chimamanda Ngozi Adichie'nin "Amerikana"sı, Ganalı Taiye Selasi'nin "Ghana Must Go" eseri, Etiyopyalı Maaza Mengiste'nin "The Shadow King" romanı ve Zimbabveli NoViolet Bulawayo'nun "We Need New Names" gibi eserleri sıralanıyor.

"Amerikana"da yeni siyah kimliğinin diaspora bağlamında bir arayışı sergilenirken siyahilik, "Afrika'dan kopmayan global bir kimlik" olarak betimleniyor.

"The Shadow King" romanı, Etiyopyalı kadınların İtalyan sömürgeciliğine karşı mücadelesini anlatırken "We Need New Names" romanı ise sömürgeciliğin etkisinden kurtulmuş bir Afrika'yı tasvir ediyor.

Afrikalı yazarların dilini küçümseyen çevirilerden vazgeçilmesi gerektiğine değinen Akçay, "Soyinka'yı anlamak James Joyce’un 'Ulysses'ini anlamaktan daha zordur. Soyinka'nın Türkçesi yayımlanan Ölüm ve Kral’ın Atlısı oyununu düşünelim, Ato Quayson’un önsözü olmadan metnin içine bile giremez okur. Her Afrika metni için olmasa da çoğu için bir kılavuz gerekebilir." düşüncesini dile getirdi.

Afrika edebiyatının en önemli yazarlarının Türkçede olmamasından yakınan Akçay, Nuruddin Farah, Dambudzo Marechera, Ben Okri, Bessi Head, Mongo Beti, Francis Nyamnjoh ve Ayi Kwei Armah gibi klasik yazarların Türk edebiyatında yer almadığına da değindi.

Akçay, son yıllarda Afrika kökenli yazarların artışıyla beraber dünya edebiyatının önemli eserler kazandığını ve Afrika edebi eserlerinin görünür olduğuna değinerek, Afrika edebiyatının "Afropolitan" olarak tanımlanan dünya yazarları olduğunu söyledi.

Chimamanda Ngozi Adichie, NoViolet Bulawayo, Taiye Selasi, Yaa Gyasi gibi romancıların yeni bir akımın kurucuları olduğunu ifade eden Akçay, şunları dile getirdi:

"Afrika merkezli bir dünya edebiyatı bu. Yetkinlikleri hem dilde hem de içerik açısından çok belirgin. Ancak Batı edebiyat algısının Afrika edebiyatını kabullenmesi neredeyse yarım asrı aştı ki hala aştığını söylemek güç. Bugün hala Afrika edebiyatına antropolojinin at gözlüğüyle bakmakta ısrar ediyoruz. Her eserde egzotik, yerelleştirilmiş otantisite ya da amiyane dille 'kabile' yaşamını aramak modern zihniyetin ne kadar benimsendiğini yeterince açıklar."

Bağımsızlık için edebiyat

Birçok Afrikalı edebiyatçı şiirlerini, hikaye ve romanlarını bağımsızlık için yazdı, eserleriyle sömürgecilere karşı halkı başkaldırıya çağırdı.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Türk Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Sudanlı Dr. Süleyman Nasır, bağımsızlık sürecinde Afrikalı şair ve yazarların halkı mücadeleye katılmalarını sağladığını ifade ederek, "Şair ve yazarlar aynı zamanda düşünce insanlarıdır. Bu yüzden edebiyat ile Afrikanizm arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. Dolaysıyla Afrika edebiyatı, farklı siyasi, ideolojik, ekonomik, sosyal ve edebi akımlardan etkilenmiştir." dedi.

Tek bir Afrika edebiyatından bahsetmenin doğru olmayacağına dikkati çeken Nasır, "Afrika çok geniş bir kıta ve her ülkede, hatta her ülkenin içinde bile onlarca farklı kültürel ve etnik grup bulunmakta. Ayrıca her ülkede onlarca dilin konuşulduğu da unutulmamalı. Bu nedenle 'Afrika edebiyatları' ifadesi bana daha doğru geliyor." şeklinde konuştu.

Adana Altın Koza Film Festivali'nde 11 film ilk kez seyirciyle buluşuyor Adana Altın Koza Film Festivali'nde 11 film ilk kez seyirciyle buluşuyor

Dünya edebiyatları tarihi süreçlerden etkilenip değişiklik gösterdiği gibi Afrika edebiyatları da aynı süreci yaşadı ve genel olarak "Sözlü Afrika Edebiyatı", "Sömürgecilik Dönemi Afrika Edebiyatı", Bağımsızlık Süreci ve Milli Edebiyatların Dönemi" ile "Bağımsızlık Sonrası Afrika Edebiyatı" olarak 4 ana tarihi sürece ayrıldı.

Sözlü Afrika Edebiyatı, sömürgecilik hareketiyle yerini yeni edebiyata bırakmaya başlasa da Afrika’nın farklı bölgelerinde hala varlığını sürdürüyor. Sömürgecilik Dönemi Afrika Edebiyatı ise Batı edebiyatından etkilense de genellikle sömürgeciliğe karşı mücadele eden ve Afrika’nın farklı gelenek ve göreneklerine sahip çıkmaya çalışan bir edebiyat olarak nitelendiriliyor.

Bağımsızlık Süreci ve Milli Edebiyatların Dönemi, Afrika’da bazı ülkelerin bağımsızlığını kazanmasıyla bağımsızlık mücadelelerine ilham olurken Bağımsızlık Sonrası Afrika Edebiyatı ise farklı edebi ekollerden etkilendi.

Afrika'da "sözlü edebiyat" devam ediyor

Afrika'nın özellikle kırsal bölgelerinde sözlü edebiyat geleneksel olarak dilden dile aktarılıyor.

Tarih boyunca Afrika'nın her köyünde, kasabasında ve hatta her şehrinde ünlü hikaye anlatıcıları, Afrika’da kültürel mirası nesilden nesile aktaran önemli şahsiyetler olarak varlığını sürdürdü.

Nasır, Afrika’da, yazılı edebiyatın sözlü edebiyattan daha fazla olduğu bir ülkeyi bulmanın zor olduğunun altını çizerek, sözlü edebiyatın Afrika topluluklarında toplumları harekete geçiren, yönlendiren ve her fırsatta kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyan bir tür olduğunu kaydetti.

Afrika edebiyatında en yaygın edebi türün şiir olduğunu söyleyen Nasır, "Şiir, bir Afrikalı için hayatın her safhasını renklendiren bir edebi tür olarak nitelendirilebilir. Afrikalı insanlar, törenlerde, çalışırken, ineklerini güderken şiir ya da şarkı söyleyerek işlerini yaparlar. Bu yüzden, Afrika'da sözlü edebiyatın en önemli unsuru önce şiir, sonra hikaye ve roman gelir." dedi.

Afrikalı edebiyatçılar eserlerini hem kendi hem de Batı dillerinde yazıyor

Afrika'da edebi eserler Fransızca, İngilizce, Portekizce ve yerel Afrika dillerde yazılsa da uluslararası alanda Batı dillerinde yazılan eserler öne çıkıyor.

Afrikalı edebiyatçıların eserlerini yazarken Batı dillerini tercihlerinde, eğitimlerini bu dillerde almış olmaları, Afrika’yı savunabilme ve tanıtabilme düşüncesi, şair ve yazarların hitap ettiği kitlenin eğitimli ve bağımsızlık sürecinde rol oynayan kişilerden veya gruplardan oluşması ve Afrika genelinde okuryazarlık oranının çok düşük olması nedeniyle eserlerini daha geniş kitlelere ulaştırabilme gibi gerekçeler sıralanıyor.

Nasır, dil konusunda ise şunları söyledi:

"Afrika edebiyatlarının yazıldığı dillere baktığınızda, özellikle yeni Afrika edebiyatının Fransızca, İngilizce, Portekizce ve yerel Afrika dillerinde yazıldığını görürsünüz. Ancak Afrika tarihine bakıldığında, milattan sonra 13., 14. ve 15. yüzyıllarda İslami saltanatlar döneminde Arapça ile de birçok edebi eser verildiği görülmektedir. Ne var ki, Afrikanistler bu gerçeği göz ardı ederek, Arapça yazılan edebiyatı Afrika edebiyatı tanımına dahil etmemişlerdir. Kendi kanaatime göre, Afrika edebiyatının sadece Sahra Altı Siyah Afrika ile sınırlı tutulmasının ardında yatan sebep de bu gerçektir."

Kaynak: AA