Roman ve hikaye yazarı Atay, 12 Ekim 1934'te Meh­met Cemil Atay ile Muazzez Zeki Hanım'ın oğlu olarak Kastamonu'da dünyaya geldi.

Eserleriyle iz bırakan Atay, ilkokul ve lise eğitimine Ankara'da devam etti. Üniversite öğrenimini İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinde 1957'de tamamlayan Atay, üniversite yıllarında Beyoğlu'nda yer alan Baylan Pastanesi'ne giderek Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar ile tanıştı.

Yedek subay olarak vatani görevini yapmak üzere 1957'de askere giden Atay, askerliğinin ilk altı ayını İstanbul'da, kalan hizmetini ise Ankara'da tamamlayarak 1959'da İstanbul'a döndü.

Usta kalem, aynı yıl Pazar Postası dergisinde yazılar yazarak, derginin redaksiyon ve tashih işlerini yürüttü.

Rus edebiyatı ve Fyodor Dostoyevski'den etkilendi

Modacı Fikriye Fat­ma Gürbüz ile 1961'de evlenen yazarın kızı Özge, 1962'de dünyaya geldi. Çift 1967'de ayrıldı.

Bir arkadaşıyla 1962'de inşaat şirketi de kuran Atay, İstan­bul Devlet Mühendislik ve Mimar­lık Akademisi İnşaat Bölümünde öğretim üyeliği de yaparak topoğrafya ve yol inşaatı dersleri verdi.

Başarılı edebiyatçı, 1971-1973'te "Meydan Larousse" lügat ve ansiklopedisinde redaksiyon ve son okuma işlerini yürüttü. Hürriyet gazetesinin 1973'te çıkardığı "Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi"nde madde yazarlığı yaptı.

Oğuz Atay, 1960 sonrası toplumsal değişim ve aydınların tu­tumuna eleştiriler getirdiği "Tutunamayanlar" romanıyla 1970'te TRT tarafından verilen Sanat Ödülleri Yarışması'nda "Başarı Ödülü" kazandı. Halen çok satan kitaplar arasında yer alan eser, topluma ilişkin gözlemler ve aydınların yaşamına, toplumsal kurumlara yönlendirdiği eleştiriler sebebiyle önemli bir tartışmanın merkezini oluşturdu.

Makale ve söyleşileri çeşitli dergilerde yer alan usta kalem, yazılarında Rus edebiyatı ve Fyodor Dostoyevski'den etkilendi.

Cumhuriyet dönemi aydınlarının ruhsal ve düşünsel sorunlarına odaklanan Atay, insanı ve anlam dünyasını, iç konuşma, diyalog, psikanaliz, hiciv, taklit, parodi, pastiş, alay gibi post-modern teknikleri kullanarak ele aldı.

"Oğuz Atay, döneminde fark edilmemiş büyük bir yazardır"

Yazar Necip Tosun, katıldığı bir söyleşide Atay'ın döneminde tanınmamış, ihmal edilmiş bir yazar olduğunu ifade ederek, şunları kaydetmişti:

"Ben gençliğimde Oğuz Atay’ın kitaplarını okuduğumda, büyük bir yazar olduğunu anlamıştım. O günden sonra yazarların hayatlarına ilişkin yazılar yazdım, araştırmalar yaptım. Bu araştırmalarımda değerli yazarların döneminde olmasa da daha sonra değerinin bilindiğini gördüm. Bunlardan en talihsizi Oğuz Atay'dır. 'Tutunamayanlar' kitabının neden Türk edebiyatında sessizlikte karşılandığını araştırdım. Araştırmalarım sonrası Türk edebiyatında bakış açılarından dolayı bir kurban olduğunu düşündüm. Oğuz Atay, döneminde fark edilmemiş büyük bir yazardır."

Sanat muhabiri Pakize Kutlu ile1974'te evlenen Atay, 1975'te doçent oldu.

Usta isim, 1976'da hastalandı ve beyninde çıkan tümör nedeniyle bir süre Londra’da tedavi gördü. Bu hastalıktan kurtulamayan yazar, 13 Aralık 1977'de İstanbul'da yaşama veda ederek Edirnekapı Şehitliği'nde annesinin kabrinin yanına defnedildi.

Şair Hilmi Yavuz: Maalesef şiir geriye itilmiştir Şair Hilmi Yavuz: Maalesef şiir geriye itilmiştir

Türk toplumunun kültürel kimlik sorununu ve birey, toplum, devlet ilişkilerini ele almayı hedeflediği "Türkiye'nin Ruhu" tasarısını yazmaya ömrü yetmeyen Atay, "Bir Bilim Adamının Romanı", "Eylembilim", "Korkuyu Beklerken", "Günlük, "Anı: Efendi Kaptan Kurtar Bizi" ve "Topoğrafya" nın da aralarında bulunduğu birçok eseri Türk yazı hayatına kazandırdı.

Kaynak: AA