The Economist’te yer alan analiz şu şekilde:
Türkiye’de son beş yılda, yıllık enflasyon Ekim ayında %86'ya ulaşarak büyük bir krizin eşiğine geldi.
Döviz rezervlerinin çoğunu lirayı desteklemek için harcayan Merkez Bankası'nın bu çabası da pek işe yaramamış olacak ki geçen ay para birimi dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine indi.
İşin daha da kötüsü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mayıs ayındaki beklenmedik seçim zaferinin ardından bazı maliyetli vaatlerini yerine getirmek üzere olduğunu biliniyor.
Yasa tasarısı, bugüne kadar mali açıdan oldukça ılımlı bir tutum sergileyen hükümeti büyük olasılıkla daha da zora sokacak gibi görünüyor.
Yaşanan bu kaos, Sayın Erdoğan'ın izlediği parasal politikanın kötüye gidişini yansıtıyor. Enflasyonla mücadele yönteminin, kemer sıkmak yerine faiz oranlarını düşürmeyi ısrarla savunuyor.
Erdoğan, Yüksek enflasyona, dalgalanan para birimine ya da yatırımcıların kaçmasına değil, Türkiye'nin geçen yıl %5,6'ya ulaşan ve oldukça istikrarlı olan GSYH'ye (gayri safi yurt içi hasıla) odaklanıyor.
Uzun dönemli büyümeyi belirleyecek olan üretkenliğin durması ve dış rezervlerin azalması nedeniyle böyle bir durumun sürdürülemez olduğu yönündeki uyarıları ciddiye almıyorlar.
Devletin çok fazla borçlandığı durumlarda fiyatları serbest bırakmak hiperenflasyona ve para biriminin çökmesine neden oluyor.
Erdoğan, serbest para politikasının yükselen piyasalarda enflasyonu düşürmeye yardımcı olduğunu savunuyor. Endüstriyel büyümeyi teşvik etmek için şirketlerin ucuz krediye erişimini isteyen ülkelere bu fikir oldukça cazip geliyor.
Devlet tahvillerindeki faizlerin düşük olması da yabancı yatırımcıların çekilmesine ve para biriminin değer kaybetmesine yol açıyor.
Sorun, Erdoğan'ın izlediği politikaların işe yarayacağını düşünmekten kaynaklanıyor.
Eğer yüksek oranlar yabancı borç verenler ve kayıt dışı borç alanlar arasında sulandırılıyorsa, düşük oranlar da sulandırılabilir.
Gopinath'ın araştırması, para politikasının büyümeyi sağlayabileceği kesin değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi enflasyonu düşürebileceğini de desteklemiyor.
Eğer bu görüşünde haklıysa da, yetkililerin para politikasının ekonomideki etkisini güçlendirmek için dış borçlanma üzerindeki risk primini azaltmaları gerekiyor. Bunun için de yatırımcıları kendilerine inandırmak gerekiyor ki bu da bütçe açıklarını kontrol altında tutmak ve mali durumu istikrarlı hale getirmek anlamına geliyor, yani uçuk teorilerin peşine takılarak olmuyor. Sayın Erdoğan'ın yaptığı girişim deneyinin deney olarak kalması daha iyi olacaktır.