TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş İzmir programı kapsamında Ege Üniversitesi Rektörlüğünü ziyaret etti. İzmir Valisi Süleyman Elban ve AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı ile birlikte geldiği ziyarette Rektör Prof. Dr. Necdet Budak tarafından karşılandı. Kurtulmuş, ziyaretin ardından, Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezi'nde yapılan Ege Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Törenine katıldı. Törende, Vali Süleyman Elban, Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, İzmir Emniyet Müdürü Celal Sel, AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve AK Parti İl Başkanı Bilal Saygılı da yer aldı. Törende konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Üniversiteler Türkiye'nin geleceğinin teminatı olan yerlerdir. Üniversitelerimiz Türkiye'nin gelişmesinin, kalkınmasının, daha ileriye gitmesinin, dünyayla yarışabilmesinin en önemli merkezlerinden birisidir. İzmir'de Ege Üniversitesi de gerçekten Türkiye'de bilim hayatının öncülerinden olmuş. Cumhuriyetimizin ilk asrını geride bıraktık. Nice zor, fırtınalı günleri geride bıraktık. Bu kadar zorluktan nasıl çıktık buraya geldik derseniz, üç anahtar kelimeyi ifade etmek isterim. Bunlardan biri milli birlik ve beraberliktir. Bir diğerinin demokratik uzlaşma kültürü olduğunu ifade etmek isterim. Bir diğeri ise kalkınmacılıktır. Türkiye en zor şartlarda bile hep karşısına bir hedef olarak 'Kalkınmacılığı' koymuştur" dedi.

Türkiye'nin bugün sahip olduğu muazzam potansiyeliyle, önünde kendisini bekleyen fevkalade imkan ve fırsatlarla yeni dünya düzeninin kurulmasında etkili ülkelerden birisi olmaya aday olduğunu söyleyen Numan Kurtulmuş, "Bugün Türkiye'de 209 üniversitemiz var, 7,5 milyon evladımız bu üniversitelerde eğitim alıyor. Sayıları artık 10 binlerle ifade edilen bir öğretim üyesi kadrosuna sahibiz. Bu Türkiye için büyük bir gelişmedir" dedi.

'Türkiye'nin çok kutupluluğun nimetlerinden istifade edeceği dönem olacak'

Türkiye'nin hava alanında bir tane araç üretemezken bugün milli savunma sanayisinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, "Piyade tüfeğinin kurşununu üretemeyen bir Türkiye'den hayranlıkla izlendiği bir konuma gelinmiştir. Dolayısıyla bu kadar büyük imkan ve fırsatları olan Türkiye için önümüzdeki dönem, çok kutupluluğun nimetlerinden istifade edeceği bir dönem olacak. Bu süre içerisinde hem siyaset hem de akademi dünyamızın en önemli sorumluluklarından birisi yeni oluşacak dünya sisteminin insani, hakkaniyetli ve adil bir şekilde oluşması için fikir üretmek ve teklifleri ortaya sunmaktır. Bugün dünya, iklim değişikliklerinden çatışmalara, işgallere, küresel ölçekte dünyanın her tarafını ilgilendiren göçmen krizlerinden, yabancı düşmanlığına, İslam karşıtlığına kadar, çok alanda, yoğun problemlerle boğuşmaktadır. Bu süreç içerisinde bütün sorunlarla ilgili küresel bir kurum mevcuttur. Dünyada açlığı, kıtlığı önlemek için FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) diye bir kuruluş vardır ama maalesef sadece kağıt üzerinde bir kuruluştur. Dünyada göçmen meselesini halletmek için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) diye bir kuruluş var ama bu kurum dünyadaki göçmen meselesini halledebilecek en ufak bir imkana sahip değildir. İklim krizleriyle ilgili anlaşmalar, organizasyonlar vardır ama hiçbir sorun neredeyse ele alınamamaktadır. Ayrıca dünyada barışın sağlanması için Birleşmiş Milletler diye kocaman bir bina ve o Birleşmiş Milletler'in içerisinde muhteşem bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi vardır. Fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir çatışmayı önleyememektedir. Ayrıca bu çatışma bölgelerine gitsinler diye birtakım Birleşmiş Milletler Barış Gücü misyonları vardır. Bunların da çoğu hemen hemen işlevsiz, kontrolsüz bir hale gelmiştir. Uluslararası Adalet Divanı vardır. En son İsrail'in Gazze'de yapmış olduğu soykırım Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı'na taşındı. Türkiye olarak biz de o davaya müdahiliz. Oradan İsrail aleyhine birtakım kararlar çıkmasına rağmen uygulanabildi mi? Bütün bu kurumların hemen hepsi maalesef uygulamalarında başarısız olan, işlevleri ortadan kalkmış birtakım kurumlar haline gelmiştir" diye konuştu.

'Uluslararası kurumların başarılı olmaları için meşruiyet sahibi olmaları gerekir'

Uluslararası kurumların başarılı bir şekilde devam edebilmeleri için üç tane temel şartı yerine getirmeleri gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bunlardan birincisi kendi alanlarında istikrarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmeleri. İkincisiyse meşruiyet sahibi olmalarıdır. Herkese eşit davranan, herkese karşı adil davranan bir meşruiyet içerisinde hareket etmeleridir. Üçüncüsüyse etki alanlarındaki insanlara, bütün insanlığa güvence sunabilmeleridir. Bu kurumlardan hangisi istikrarlıdır? Hangisinin meşruiyeti vardır? Hangisinin insanoğluna herhangi bir güvence verdiği görülmüştür? Gazze, insanlık tarihinin dönüm noktalarından birisidir. İddialı bir şekilde söylüyorum ki bundan sonra ne uluslararası sistem eskisi gibi devam edecek ne İsrail bu şekilde saldırganlıklarını sürdürebilecek ne de Filistin davası bu haliyle devam edecektir. Filistin davası için yeni bir dönem başlamıştır. İsrail için de yeni bir dönem başlamıştır ama hepsinden önemlisi dünya için yeni bir dönemin kurulması artık kaçınılmaz olarak ihtiyaç haline gelmiştir. 7 Ekim'de İsrail'in yoğun saldırılarından sonra, 14-15 uluslararası toplantıya katıldım. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; başlangıçta ülkelerin bir kısmı İsrail'den daha fazla İsrail'i savunurken; şimdi bu soykırım, bu insanlık suçları, bardağı taşırmış olan bu katliamlar hiç kimsenin savunamayacağı bir noktaya geldi. Cumhurbaşkanımız bütün bunları uluslararası platformlarda söylerken belki çok fazla taraftar bulmuyordu ama 14 ay sonunda geldiğimiz noktada bizim açıktan söylediklerimiz karşısında takdirlerini ve tebriklerini ifade ediyorlar."

'Haklının hakkının alındığı bir bakış açısının ortaya konulması lazım'

Katıldığı uluslararası bir oturuma değinen Kurtulmuş, "İsrail'in Birleşmiş Milletler üyeliğinin askıya alınmasının konuşulma hakkı gelmiştir' dedim. Ancak Türkiye'nin temsilcisi bunu söyleyebilir. Ancak böylesine büyük bir antiemperyalist mücadelenin içinden geçen bir milletin evladı bunu söyleyebilir. Çoğu bizatihi toplandıktan sonra geldiler, tebrik ettiler. Dünyada yeni bir sistemin kurulmasının vakti gelmiştir. Türkiye öncü olacak ülkelerden birisidir. Türkiye'nin siyaseti ve akademisi bu konuda hayati tarihi rolü oynayacak. Yeni bir dünya sistemi kurulacaksa dört tane temel noktayı ifade etmek istiyorum. Yeni bir dünya kurulacaksa şu andaki sistemin en temel yanılgılarından birisi olan güçlünün hakkını almak üzere kurulmuş olan bu uluslararası sistemin kodlarından mutlaka uzaklaşmak hatta bu konuları tamamen silmek, haklının hakkının alındığı ve teslim edildiği bir bakış açısının ortaya konulması lazım. Filistinlilere İsraillilerin yapmış olduğunun milyonda birini Filistin yapsaydı bütün dünya başlarına yıkılırdı. Çünkü öteki adamın İsrail hükümetine destekleri vardı. Gazze'de çok insan öldü. Hepimiz her gün seyrettiklerimizde, duyduklarımızda, haber aldıklarımızda kahroluyoruz. Artık sözün bittiği yer. Bugünkü küresel sistemin ikinci temel yanılgısı, dünya sistemini kuranlar sadece dünyayı değil bütün kainatı babalarının malı gibi görürler" dedi.

'Dünya hiç kimsenin babasının malı değildir'

'Dünya hiç kimsenin, hiçbir milletin, hiçbir siyasetin, hiçbir ülkenin babasının malı değildir' diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Dünya 8 milyar insanın ortak yeridir. Bize de mülk olarak verilmiş değil, mirasçı olarak devredilmiştir. İklim anlaşmalarından sonuç çıkmamasının temel nedenlerinden birisi budur. İklim sözleşmeleri üzerinden birtakım siyasi manevra yapanların önce şunun hesabını vermesi lazım. 'Kalkınma' adı altında dünyanın bütün imkanlarını sömürmek isteyen bu zihniyetin büyük payı vardır. Üçüncü temel meseleyse insanlar arasında bir eşitsizlik anlayışı söz konusudur. Irk ayrımcılığı, göçmen karşıtlığı ve bugün İsrail'in yaptığı saldırıların arkasındaki temel mesele insanlar arasında hiyerarşidir. Kendilerini birinci sınıf, diğerlerini ikinci, üçüncü sınıf görüyorlar. Yeni sistemden bahsedeceksek insanların yaradılışta eşitliği prensibini içselleştirmiş anlayışı ortaya koymak zorundayız. Yeni sistemin dördüncü temel ilkesi ise milletlerin, devletlerin egemenlikte eşitlik prensibi olmasıdır. Bir Afrika'daki ufak bir devletin herhangi bir Batılı ülkeden, egemenlik bakımından bir farkı yoktur, olmamalıdır. Hiçbir devlet bir diğerinden üstün değildir. Biz farklı bir milletiz. Hiçbir zaman emperyalizmin boyunluğuna girmedik. Şu İzmir'den düşmanı nasıl denize attığımızı, hangi yoğunluklarla attığımızı dün gibi hatırlıyoruz. Bu Anadolu topraklarına girdiğimizden bu yana hangi büyük güçlerle de mücadeleler verdiğimizi biliyoruz. Hiçbir zaman köleleştirilmedik. Hiçbir zaman emperyalizmin çizmesi altında kalmadık. Hiçbir zaman bu milletin asli evlatlarından başka kimseden ise emir almadık."

'Sağlık konusunda AR-GE mutfağı olmak istiyoruz'

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak ise "Ege Üniversitesi'nin 70'inci yılında sağlık temalı logomuzu da sizinle paylaşıyorum. Sağlık konusunda Ar-Ge mutfağı olmak istiyoruz. Köklü üniversitemizi ulusal ve uluslararası arenada hak ettiğimiz noktaya taşıma hedefiyle attığımız tüm adımlar sizlerle daha güçlenmektedir" dedi.

Fidanlar toprakla buluştu

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında, İzmir'de 15 Ağustos'ta başlayan ve 3 günden daha uzun süre ağaçların yanarak yok olduğu Karşıyaka'da Seyir Terası Bölgesi'ndeki fidan dikim etkinliğine katıldı. Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'de her yaz mevsiminde çıkan orman yangınlarının sadece ağaçların ya da birtakım canlıların yanmasına değil, halkın ciğerlerinin de yanmasına neden olduğunu söyleyerek, "Dünyadaki mevsimlere göre farklı bölgelerde yoğun orman yangınlarıyla karşılaşıyoruz. Çünkü insan hatalarıyla olan yangınlar bir yana, esas itibarıyla iklim krizi, kuraklık ve aşırı sıcaklık yüzünden çok sayıda orman yangınına şahit oluyoruz. Türkiye'de yaşanan yangınların yüzde 90'ından fazlası, insan hatalarından oluyor. Herkesin çevreye duyarlı hale getirilmesi, bu yangınları önlemek açısından çok değerli. Yeni neslin ağaçları cansız nesne şeklinde görerek değil de her birisine sevgi ve şefkatle yaklaşan nesiller olarak yetişmelerini sağlamalıyız" dedi.

'Yeryüzü babamızın malı değildir'

Orman yangınlarından korunmanın yolunun önce eğitimden başladığına dikkati çeken Kurtulmuş, "Bugün gençlerimizi bir araya getirmiş olmak önemli bir derstir. Türkiye esasında su bakımından zengin olan bir yer değildir. Uyanık olmalı, son yıllarda artan orman yangınlarıyla mücadele kapasitemizi her yıl biraz daha arttırarak devam ettirmeliyiz. Hem kurumsal kapasitemizi arttırıyoruz hem araç-gereçlerimizi arttırıyoruz. Ormancı kardeşlerin eğitimlerini profesyonel hale getiriyoruz. Önce koruyup sonra yeşillendirip mevcut olana da gözümüzün içi gibi bakmalıyız. Atalarımız bize hayatla haşır neşir olmayı öğretti. Hepimizin büyükleri fidan dikmiş, ağaç yetiştirmiştir. Kültürümüzde dikili ağacı olmamak bir eksikliktir. Genç nesillere dikili ağacı olmanın kainatla, evrenle barışık olmanın da bir göstergesi olduğunu öğretmemiz lazım. İnsanoğlunun modern çağlardaki en büyük yanılgısı emrine amade kılınan dünyanın ve kainatın zenginliklerini hemen şimdi bitirerek, bunu imkan olarak görmesidir. Babasının mülkü gibi görüp, bunu sınırsız bir iştahla gelir elde etmek için kullanmasıdır" ifadelerini kullandı.

'Yola devam edeceğiz'

Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın birçok yerinde ormanların açılarak oraların birtakım rant yerleri haline getirildiğini biliyoruz. Sanayileşmeyle birlikte nehirlerin zehir akar hale geldiğini biliyoruz. Başta Amazon ormanları olmak üzere dünyanın birçok yerinde kainatın en önemli varlıklarının nasıl talan edildiğini biliyoruz. Dolayısıyla insanoğlunun önce bu yanılgıdan kurtulması lazım. Yeryüzü bizim babamızın malı değildir. Bizim üzerimize düşen, gördüğümüz şeyi kendi malımız gibi almak, onu mülk edinmek değildir. Yeryüzünün bize miras bırakıldığını ve bunu en iyi şekilde devretmemiz gerektiğini nesillerimize öğretmeliyiz. Dünyanın kendi babasının malıymış gibi olduğunu düşünenlerin dünyaya vereceği hiçbir şey yoktur. Onlar sadece tahribattır, sadece dünya nimetlerinin talan edilmesidir. Başta orman varlıklarımızı arttırarak, koruyarak, bilinçlendirmeye devam ederek yola devam edeceğiz. Hz. Peygamber'in bize öğrettiği şey, 'Kıyametin koptuğunu duysanız elinizdeki fidanı dikin'. Bu sözüyle 'Yeryüzünde bizden sonra yaşayacak olanların hakkını verin' demek istiyor."

'Bu alana 1 milyon 100 bin fidan dikilecek'

İzmir Valisi Süleyman Elban da Karşıyaka'da 15 Ağustos'ta başlayan ve 3 günden daha uzun süren yangınının orman teşkilatı ve tüm kurumların katkısıyla söndürüldüğünü belirterek, "Yangın, bu yoğun ve fedakar çalışmalarla, 80 kilometrenin üzerine çıkan rüzgar şartlarına rağmen, insanüstü bir çabayla kısa sürede söndürüldü. Orman yangını sırasında ve söndükten hemen sonra bu alanın her metrekaresinin ağaçlandırılacağını söyledik. Ayın 18'inde orman yangını bittikten 10 gün sonra 28 Ağustos'ta alanda temizlik ve ağaçlandırma çalışması ile ilgili hazırlıklara başladık" dedi.

Bu sahada hazırlıkların tamamlandığını söyleyen Vali Elban, şöyle devam etti:

"Mart 2025'e kadar bu alana 1 milyon 100 bin fidan ve 8 ton tohum atarak 2 bin 900 hektarlık yangından etkilenen alandaki 1580 hektarlık orman alanını yeniden ayağa kaldıracağız. 1320 hektarlık alandaki yerleşim yeri ve mera dışında kalan orman olmayan yerleri de ağaçlandıracağız. Dolayısıyla daha fazla ağaca kavuşturacağız. Bu alanın birkaç sene sonra yemyeşil orman olduğunu hep birlikte nefes olduğunu göreceğiz. Bu yaz dönemi ilimiz genelinde yangından etkilenen tüm alanda ağaçlandırma çalışmaları başladı."

Eski Gençlik ve Spor Bakanı, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu da hem bugün hem yarınlar için fidanların toprakla buluşturulacağını dile getirerek, "Toprak, su, canlı bir mirasın ötesinde birer emanettir. Çevre dostu, ağaç dostu bir neslin yetişmesi için güçlü çalışmalarımızı birlikte gerçekleştireceğiz" diye konuştu.

Konuşmaların ardından Kurtulmuş ve protokol üyeleri alana fidan dikti.

'Cumhuriyetin ikinci asrında daha etkili bir Türkiye hedefi'

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Karşıyaka'da Seyir Terası Bölgesi'ndeki fidan dikim etkinliğinin ardından İzmir Valisi Süleyman Elban'ı makamında ziyaret etti. Ziyarete AK Parti milletvekilleri de eşlik etti. Kurtulmuş, Valilik Şeref Defteri'ni imzaladı. Son olarak İzmir İktisat Kongresi binasında düzenlenen İzmir Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Buluşması'na da katılan Kurtulmuş, siyasetin ne kadar güçlü olduğunun önemli göstergelerinden birisinin sivil toplumun gücü olduğunu belirtip, "Sivil toplum ne kadar güçlüyse milletin siyaset mekanizmasına olan desteği ve katkısı da o kadar güçlüdür. Türkiye'nin önemli bir süreçten geçtiğini hep beraber görüyoruz. Öncelikle tarihsel olarak cumhuriyetimizin ikinci asrını idrak ediyoruz. Bu sene Cumhuriyet'in 101'inci yılını kutladık. İkinci asrın ilk yıl dönümü. Önümüzde uzun bir süre var. Geçtiğimiz bir asrın içerisinde nice zorluklar, nice güçlüklerle ülkemiz büyük bir mesafe katetti. Yokluklar, zorluklar yaşadık. Ama sonuçta geldiğimiz nokta hiç de küçümsenmeyecek bir noktadır" dedi.

'Hedefimiz çok daha etkili bir Türkiye haline gelmek'

Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün Türkiye, dünyanın dört bir tarafında adından söz edilen, sözünün kıymetinin arttığı bir ülke haline gelmiştir. Ancak bizim milletimizin bir temel özelliği var. Hiçbir zaman önündeki mevcut durumla yetinmez. Mutlaka önüne yeni hedefler koyar. O hedeflere ulaşabilmek için imkanlarını seferber eder ve o çerçevede her hedefi gerçekleştirerek hep daha ileriye daha güçlü bir noktaya doğru gider. Bizim de önümüzdeki hedefimiz, cumhuriyetin ikinci asrında dünyada birçok yerde çok daha etkili bir Türkiye haline gelmek. Bilimde, sanatta, sporda, sanayide, teknolojide, uluslararası ilişkilerde, bölgesel denklemlerde çok daha güçlü bir hale gelebilmek. Yani kısacası Türkiye Yüzyılı dediğimiz yeni bir dönemin kapılarını sonuna kadar açmak."

'Önce millet-devlet kaynaşmasının gerçekleşmesi gerekir'

Bu hedef için el birliğiyle, güç birliğiyle çalışmak gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, imkanları sonuna kadar ortak hedefler doğrultusunda kullanmak gerektiğine dikkati çekip, "Türkiye Yüzyılı, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye'nin yüzyılı demektir. Bir ülkenin sözünün güçlü olması için önce millet-devlet kaynaşmasının gerçekleşmesi gerekir. Devletin bütün kurumlarıyla birlikte etkin kurumsal bir kapasiteye sahip olması, güçlü bir ekonomiye sahip olması, güçlü bir bilim hayatına sahip olmasından söz ediyoruz. Ayrıca sanayi ve teknoloji alanında da dünya milletleriyle rekabet edebilecek bir güce ulaşabilmesidir. Sivil toplumun da güçlü olması, güçlü Türkiye'nin sözü güçlü Türkiye'nin önemli ayaklarından birisi olacaktır" ifadelerini kullandı.

'Hepimizin aynı istikamette yürümesi lazım'

Türkiye'nin her alanda gücünü göstermesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bunu sadece savunma sanayi olarak söylemiyorum. Her alanda Türkiye'nin dostlarının, başarılarımızı gördükçe sevindiği, düşmanlarımızın da en azından endişe ettiği korktuğu, çekindiği bir Türkiye'yi kurmak önümüzdeki yüzyılın esas hedefidir. Bugün içerisinde güveni, istikrarı sağlayarak yolumuza devam edersek huzuru, sükuneti sağlayarak yolumuza devam edersek Türkiye bu hedeflerini de gerçekleştirecektir. Bu anlamda herkesin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor. Dünya görüşlerimiz, siyasetimiz dünyaya bakışımız, yorumlamalarımız, tekliflerimiz farklı olsa da hepimizin aynı istikamete yürümesi lazım. Hepimiz aynı istikamette yürümeliyiz. Önümüzdeki dönem, dünyada yeni gelişmeleri hep beraber yaşayacağımız bir dönemdir. Dünya çok kutuplu bir düzene doğru gidiyor. Ve bu çok kutuplu düzenin içerisinde bir ya da birkaç ülkenin ya da belli bölgelerin sözü değil dünyanın her yerinde farklı güç merkezlerinin, güç denklemlerinin ortaya çıkacağı bir gelişmeyi yaşayacağız. Bu dönemin en avantajlı ülkelerinden birisi Türkiye'dir. Türkiye hem nüfusu itibariyle hem ekonomik potansiyeli itibariyle hem okuma-yazma oranları itibariyle dünyanın neredeyse tam merkezinde olan bir ülkedir. Bunu coğrafi konum itibariyle söylemiyorum. Türkiye Doğu'yla da Batı'yla da ilişki kurabilen, kuzey ülkeleriyle de güney ülkeleriyle de ilişki kurabilen, dünyanın her yerindeki farklı merkezlerle rahat müzakere edebilen, mevcut durumunu gözden geçirebilen ender ülkelerden birisidir" açıklamalarında bulundu.

'Diplomasi masası'

"Yenidoğan çetesi" hastanesinde refakatçi hemşirenin ölümüne ilişkin soruşturma tamamlandı "Yenidoğan çetesi" hastanesinde refakatçi hemşirenin ölümüne ilişkin soruşturma tamamlandı

Türkiye'nin uluslararası arenadaki gücünden örnekler veren Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ukrayna ile Rusya arasında devam eden gerilim döneminde neredeyse dünyada her iki tarafla da görüşebilen tek ülke Türkiye olmuştur. Dolmabahçe'de Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde iki tarafın da katıldığı bir anlaşmaya varıldı. Ama maalesef bazı ülkeler savaşın devamını kendi menfaatlerine gördükleri için bu çerçevede masadan kalkıldı ve savaş bir şekilde devam ettiriliyor. Türkiye olarak bu coğrafyadaki en temel özelliklerimizden birisi karşılıklı rıza ve müzakere ile işlerin çözülmesi için diplomasi masasını sürekli açık tutmaktır. En ağır, en zor konuların bile karşılıklı müzakereyle yapılmaktan başka çözüme ulaşılmasından başka bir yol yoktur. Türkiye bu anlamda kendi milli eksenini tahkim ederek dünyada önümüzdeki dönemde karşımıza çıkacak fırsatları Allah'ın izniyle değerlendirecektir."

Milli eksen vurgusu

Türkiye'nin bir tane ekseni olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Yıllardır bu memlekette bazıları hep böyle Türkiye ne zaman tam bağımsızlık yolunda adım atsa ne zaman Türkiye kendi milli menfaatlerini önceleyen bir durumun içerisine, bir sürecin içerisine girse hatta Türkiye'ye tepeden bakan bazı ülkelere, bazı oluşumlara karşı kendi şahsiyetli duruşunu ortaya koysa birilerinden hep, 'Türkiye eksenini kaydırıyorsunuz' eleştirisi gelir. Biz de yıllardır, 'Türkiye'nin ekseni ne doğudur ne batıdır. Türkiye'nin ekseni ne şurasıdır ne burasıdır. Türkiye'nin bir tane ekseni vardır. O da kendi milli eksenidir' diyoruz. Bu milli eksenimizi tahkim ederken hiç şüphesiz Avrupa'yla da Amerika'yla da Doğu'yla da Batı'yla da Müslüman dünyasıyla da Hristiyan dünyasıyla da dünyanın farklı yerlerindeki güç merkezleri Çin'le de Hindistan'la da birçok yerle görüşeceğiz. Müzakere edeceğiz. Alışverişimiz olacak. Her alanda dünyanın bütün ülkeleriyle ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Bizim birisine dost olmamız için bir başkasına düşman olmamıza gerek yoktur. Bu anlamda hiç şüphesiz bir tane önceliğimiz vardır. O da ülkemizin menfaatleridir. Bu çerçevede Türkiye Allah'ın izniyle önümüzdeki dönemde bu bölgedeki gelişmeleri de dikkate alarak çok daha güçlü olarak yoluna devam edecektir" ifadelerini kullandı.

'Çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir'

Orta Doğu'da yaşananların tesadüf olmadığına dikkat çeken Kurtulmuş, İsrail'in 14 ayı aşkın bir süredir Filistin topraklarında olduğunu belirtip, "Bu saldırılarının arkasında yatan husus bugünün meselesi de değildir. İsrail'in Arz-ı Mevud meselesi tabii ki var. Böyle bir hedefi, böyle bir isteği var bunu biliyoruz. Bunu bir devlet politikası olarak biliyoruz. Ama esasında Orta Doğu coğrafyasında bizim de merkezinde olduğumuz bu coğrafyada olanlar Osmanlı cihan devletinin bir asır evvel yıkılmasından sonraki süreçte ortaya çıkan politikanın tamamlanma süreçleridir. Orta Doğu coğrafyasının bir kez daha parçalanması iradesinin ortaya konulmasından dolayıdır. Filistin meselesi bugün başlamadı. 1917'de Osmanlı, Filistin topraklarından çekilmek mecburiyetinde kaldıktan sonra İngiliz manda yönetiminin oraya gelmesiyle birlikte başladı. İlk yaptıkları iş o coğrafyada önce Yahudi yerleşim alanlarını açmaya başlamak ve aynı zamanda eş zamanlı terör örgütlerini kurdurarak İsrail'in kuruluşunu hazırlamak. Bu oyunun birinci perdesiydi. Uzun yıllar devam etti. İkinci perdesi ise 90'ların başında Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı işgaliyle birlikte başladı. Ondan sonraki süreçte bu coğrafyada iki fay hattı üzerinden ülkeleri paramparça etmeye başladılar. Irak'ın işgaliyle birlikte başlayan süreçte Irak parçalandı. Suriye parçalandı. Yemen parçalandı. Libya parçalandı. Hepsi bir şekilde siyasi türbülansın içine sokuldu. Allah'a binlerce şükür. Bu kadar dağıtılmış, dağıtılmaya çalışılmış olan, bu kadar bölünüp parçalanmaya çalışılmış olan bu coğrafyada güven ve istikrar içerisinde istikrar adası olarak Türkiye bugünlere kadar geldi. Bundan sonra çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir" ifadelerini kullandı.

'Türk'ün, Kürt’ün birbirine karşı en ufak bir düşmanlığı yoktur'

Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Memleketimizde ayrılık gayrılık meselesini tamamıyla bir kenara bırakmamız ve özellikle terör örgütleri vasıtasıyla hizaya sokulmaya çalışılan bu coğrafyaya inat artık terörün sıfırlandığı bir Türkiye'yi oluşturmak mecburiyetimiz vardır. Çok şükür 40 yılı aşkın bir süredir bu memlekette etnik fitneyi oluşturmaya çalışmalarına rağmen, ayrılıkçı bir siyaseti hem de terör örgütlerinin marifetiyle kökleştirmeye çalışmalarına rağmen bugün iftiharla söyleyebiliriz ki; bu memlekette Türk'ün, Kürt'ün birbirine karşı en ufak bir düşmanlığı yoktur. İçerideki bütün bu farklılıklarımızı mezhep olarak, meşrep olarak, etnik köken olarak, kültür olarak, siyaset olarak farklılıklarımızın hepsini zenginlik olarak telaki edip, güçlü bir Türkiye idaresi etrafında buluşmaktan başka çaremiz yoktur. Çünkü karşımızdaki emperyal planın böl, parçala, iradesiz hale getir ve yönet şeklinde tecelli ettiğini adım adım ve birer birer örnekleriyle gördükten sonra zaten büyük bir imparatorluk birikimine sahip olan millet olarak bundan başka bir yolu tercih etmemiz asla düşünülemez. İçimizdeki zenginlikleri, farklılıkları zenginlik olarak telakki edeceğiz. Yolumuza devam edeceğiz. Bunun için demokrasimizi, fikir özgürlüklerini geliştireceğiz. Bunun için Türkiye'deki güçlü siyaset mekanizmalarını daha güçlü hale getireceğiz. Bunun için Türkiye'nin sanayileşmesi, Türkiye'nin teknolojide ileriye gidebilmesi için her türlü çalışmayı ortaya koyacağız. Devlet ve millet olarak her alanda el ele güçlü bir şekilde bu mücadeleyi sürdüreceğiz."

'Bazen sivil toplumun gücü, hükümetlerin gücünden, devletlerin gücünden daha etkilidir'

Kurtulmuş, sivil toplumun da önemine dikkat çektiği konuşmasında, "Gönlümüz arzu eder ki sivil toplum kuruluşlarımızın her birisi kendi alanında ana akım sivil toplum kuruluşları olsun. Herkes hangi alanda uğraş veriyorsa, o alandaki faaliyetleri ile Türkiye'nin en iyileri olsun. Dünyanın en iyileri olsun. Bugün birçok alanda özellikle insani yardımların gerçekleştirilmesi konusunda birçok sivil toplum kuruluşumuzun dünyanın en zor bölgelerinde nasıl fedakarca ve disiplinli bir çalışma yaptığına şahit olan birisi olarak ifade etmek isterim ki bazen sivil toplumun gücü, hükümetlerin gücünden, devletlerin gücünden daha etkilidir. Devlet olarak vazifemiz sizlere, sivil toplum kuruluşlarına, millete, insanlığa ve ülkemize yapacağınız bütün bu hizmetlerde, desteklerde yardımcı olmak önünüzü açmak ve sizin daha rahat çalışabilmenizi temin etmek" diye konuştu. (DHA)