YURT HABERLERİ

Edirne'deki tabyalar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

Abone Ol

Osmanlı döneminde Balkan Savaşları öncesi Edirne’nin savunulması amacıyla kentin çevresinde oluşturulan 35 tabyadan karargah olarak kullanılan Hıdırlık Tabya ve Şükrü Paşa anıtının bulunduğu

Kıyık Tabya restore edilerek müzeye dönüştürüldü. Bu 2 tabyayı her yıl binlerce kişi ziyaret ederken, Arnavutköy Tabyası ile yakındaki bir tabya ise bakımsızlık nedeniyle yok oldu.

Diğer 31 tabya ise definecilerin yanı sıra olumsuz şartlar nedeniyle tahribata uğradı.

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, çağının en önemli koruma hatlarından biri olan Edirne tabyalarının korunması gerektiğini söyledi.

Kentin kuzeydoğu hattında bulunan tabyaların, Edirne çevresinde bulunanların bir örneği olduğunu belirten Prof. Dr. Beksaç, “Bildiğimiz kadarıyla Edirne çevresinde 35 tane tabya var. Bu tabyalardan 2 tanesi restore edildi, tanıtıldı. 2 tanesi yok olup gitti, şu anda izi bile yok. 2 tane korunmuş olan Hıdırlık ve Şükrüpaşa tabyası olarak bilinen Buçuktepe Tabyası dışındakiler maalesef kaderine terk edilmiş durumda. Eskiden kırsal bir yapının ortasında kalan bu tabyalar, günümüzde artık tamamen şehirleşmenin tehdidi ile karşı karşıya olup, yeni binalar tabyaları tehdit eder duruma geldi” dedi.

‘DÖNEMİN EN ÖNEMLİ ASKERİ SAVUNMA HATLARI’

Tabyaların büyük bir bölümünün defineciler ve diğer olumsuz şartların tehdidi altında olduğunu belirten Prof. Dr. Beksaç, “Çoğunda ağır tahribat izleri mevcut. Bunların bir an önce korunmaya alınması lazım. Çünkü gerçekten Edirne tarihinin, her ne kadar çok hoş olmasa da acı da olsa, belirli bir safhasını temsil ediyor” dedi.

Prof. Dr. Beksaç, tabyaların döneminin en önemli askeri sistemlerinden biri olarak yapıldığını ifade ederek, “Tabyaların yapılış süreci Balkan Savaşlarının hemen öncesindeki aşamayı temsil ediyor. Balkanların kaybedilmesi ile birlikte 20’nci yüzyıl başından itibaren Edirne’nin korunması önemli bir nitelik kazanıyor. Bunun üzerine tabya faaliyetine geçildi. Dönemin en önemli askeri savunma hatlarından bir teşkil edildi ve buraya çok iyi miktarda toplar ve diğer savunma malzemesi kondu. Çağının en önemli koruma hatlarından birisi olarak Edirne tabyaları ortaya çıktı” dedi.

‘EDİRNE'NİN MÜDAFAASINDA BÜYÜK ROL OYNADI’

Edirne’nin müdafaasında tabyaların çok büyük bir rol oynadığını kaydeden Prof. Dr. Beksaç,

şöyle konuştu:

*Bu tabyaların, saldırmakta olan Bulgar gruplarına karşı önemli bir mani teşkil ettiği bir gerçektir. Ama her ne kadar bu olsa da ikmal yollarındaki yetersizlikler, diğer şartlar nedeniyle tabyalar maalesef istenileni gösterememiştir. Tabyalar çok iyi örgütlenmiş biçimdeydi. Edirne’nin bütün çevresini kuşatmaktaydı.

*Özellikle batı, kuzeybatı, doğu, kuzeydoğu tabyaları daha ağırlıklı olarak tahkim edilmişti. Şu anda Yunanistan sınırları içinde kalan birkaç tabyamız var. Hatta tabyaların arasında bir dekovil hattı olduğunu da biliyoruz.

*Bu dekovil yoluyla tabyalar arasında ikmal yapılmakta, mühimmat ve zahire temini sağlanmaktaydı.

*Bunun dışında çok iyi örgütlenmiş olan bir cephaneliği vardı. Tam da tabyalar hattının ortasına gizlenmiş bir cephanelikti. Çağının en önemli askeri mimari örneklerinden biri olarak bu tabyalar önemli bir önemli belge niteliğine haizdir.

‘DEFİNECİLİK YAPILMASINI GEREKTİRECEK HİÇBİR ŞEY YOK’

Prof. Dr. Beksaç, tabyalarda define arayanlara da tepki göstererek, “Defineci faaliyeti yapılmasını gerektirecek hiçbir şey yoktur. Çünkü burada definecilerin aradığı hiçbir şeyi bulmak mümkün değil. Yıkılması tarihe karşı ihanet, atalarımıza karşı ihanetten başka bir şey değildir. Çünkü burada hiçbir şey bulunmaz. Burası bir askeri savunma tesisidir” dedi.

Tabyaların sit alanı özelliğine dikkat çeken Prof. Dr. Beksaç, “Buraları sit alanı olarak teşhis edildi. Ama buraların esasında daha farklı biçimde korunması gerekliydi. Maalesef o konuda biraz geç kalındı. Bunlar 1970’li yıllara kadar kullanılıyor. Bu süreçten sonra artık askeri sistemin, yapılaşmanın ve stratejinin değişmesi ile birlikte bu tabyalar tamamen kaderine terk ediliyor. Askerin çıkmasından sonra tamamen tabyaların hepsi atıl duruma düşüyor” diye konuştu.

‘MÜZE OLARAK KULLANILABİLİR’

Atıl durumda olan tabyaların da değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Beksaç, “Aynı şekilde buraları da müze olarak kullanılabilir. Bunların da bir an önce toparlanması lazım. Bu tabyalar bir bütün, tek bir tabya değil. Bütün olarak korunması gereken bir askeri ve kültürel bir miras. Turizm olmasa bile buraların korunması, tertiplenmesi ve belirli bir ölçüde dikkat altına alınması gerekiyor. Bunlar yok olup gidecek. Tarihi mirasımızın önemli bir belgesini kaybedeceğiz” ifadelerini kullandı.