GÜNDEM

Sinan Ateş cinayetinde ikinci gün: Ateş'in tetikçisini Bolu'ya götüren sanığa MHP'ye ait araç soruldu

Abone Ol

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin açılan davanın birinci duruşmasının ikinci celsesi, bugün saat 09.00’da Sincan Cezaevi’nde başladı. Davanın, güvenlik gerekçesiyle Ankara Adliyesi yerine Sincan Cezaevi’nde görülmesine karar verildi.

Dün gerçekleşen duruşmada, sanıklar Eray Özyağcı, Tolgahan Demirbaş, Doğukan Çep, Suat Kurt, Vedat Balkaya, Aşkın Mert Gelenbay, Zekeriya Asarkaya ve Hakan Saraç'ın ifadeleri alındı. Sanıklar, olay günü yaşananlara dair beyanlarda bulunarak, savunmalarını gerçekleştirdiler.

Dün cinayetin tetikçisi Eray Özyağcı ve azmettiricisi Doğukan Çep savunma yaptı. Bugün ise aralarında dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal’ın da aralarında bulunduğu 14 sanığın savunma yapması bekleniyor.

Bugün savunma yapacak isimler

Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşmasında tutuklu yargılanan sanıklar Murat Can Çolak, Ufuk Köktürk, Mustafa Uzunlar, Osman Bayraktar, Mehmet Yücel, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Serdar Öktem, Caner Günay, Emre Yüksel, Umut Ersoy, Alper Atay, Erdem Karadeniz ve Mustafa Ensay Aykal savunma yapacak.

Tetikçiyi Bolu’ya götüren MHP’ye ait araç

14.15: Eski Ülkü Ocakları Yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski kalemi Emre Yüksel de savunmasını yaptı.

Bilirkişi raporuna göre, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel'in Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'a tahsisli 06 AT 5021 plakalı Audi araçla tetikçi Özyağcı’yı Ankara’dan Bolu’ya götürdüğü kaydedilmişti.

Savunmasında Emre Yüksel, 12 yıllık mimar olduğunu, yüksek lisans yaptığını ve Türkiye Futbol Federasyonu’nda hakemlik yaptığını belirtti. Yüksel, olay günü Tolgahan Demirbaş ile çiftlikte atış yapmak için buluştuklarını ve Balgat’ta yemek yediklerini söyledi. Plaka sorgulaması hakkında ise bir kafede rahatsız oldukları için aradığını ifade etti.

Mahkeme başkanı, Yüksel'e olay saatinden sonra 58 görüşmesini sordu. Yüksel, bu görüşmelerin çoğunun cevapsız çağrı olduğunu belirtti.

Savunmasının ardından, Ülkü Ocakları’na tahsisli 06 AT 5021 plakalı aracı sıklıkla kullandığını, Ülkü Ocakları yöneticisi olarak bu aracı kullanma hakkına sahip olduğunu ve Bolu'ya bu araçla gittiklerini söyledi. Ayrıca, Yüksel, Ülkü Ocakları’na tahsisli araçların her yöneticisi için kullanılabilir olduğunu belirtti.

Konuyla ilgili olarak Yüksel, savunmasında şu ifadeleri kullandı:

"12 yıllık mimarım, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaktayım. Türkiye Futbol Federasyonu’nda hakemlik yaptım. Ben kanunlara uyan, vatanına milletine bağlı bir insanım. Maktül Sinan Ateş’le hiçbir tanışıklığım yok. Olaydan bir gün önce silah ruhsatım çıkmıştı. Olayın olduğu gün Tolgahan Demirbaş’la çiftlikte atış yapmak için görüştük, sonra Balgat’ta yemeğe gittik, ardından ocağa gittik işlerimizi hallettik. Ben hayatımın bütün akışına devam ediyordum. Tutuklanma gerekçemde hiç tanımadığım Aytaç Ataç ve Çağlar Zorlu’nun ifadeleri yüzünden tutuklandığım soruluyor.

Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. İki buçuk yıl önce atılmış bir mesaj, ifademde gösterilince hatırlamıştım. Ben bir kafe açmıştım, bu araç da orada rahatsız olunmuş bir araç olabilir, o yüzden sormuşumdur. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum.

Ben Tolgahan’ın konumuna gitmedim, oralardan geçmedim. Misafirlerimin işi uzadı, çiftliğe gitmedim. Ben akşam Tolgahan Demirbaş’la İstanbul’a geçtik. Kullanımı bana ait olan 06 AT 5021 plakalı araçla gittik. Erken dönmemizin sebebi, eşiyle ayrı yaşıyordu, bir telefon geldi, oğlu yılbaşını birlikte geçirmek istedi, döndük.

Bana tahsisli araç hala İstanbul’dadır, benim bir ayağım İstanbul’dadır, benim için şehir dışına çıkmak benim için rutindir. Bir HTS’nin altından geçerken, Tolgahan Demirbaş’ın olduğu bir fotoğraf.

Bolu’da durduk, Çorbacı Mülayim’de çorba içtik, dinlenme tesisine geçip İstanbul’a geçtik. İki kişi gittik. 06 AT 5021 plakalı Milliyetçi Hareket Partisi’ne ait araç Ülkü Ocakları’na tahsisli. Bu aracı şahsıma ait yetkisi yoktur. Sık sık kullandığım, birçok yöneticinin kullandığı araç. Bu araç benim sıklıkla kullandığım araç. Ülkü Ocakları’na ait araç, Ülkü Ocakları yöneticisi olarak kullanma hakkına sahibim, aracı Ülkü Ocakları’ndan aldık.

Emniyette bana tek bir soru soruldu; 'Emre Yüksel, cuma öğleden sonradan itibaren ne yaptın?' 'Kiminle görüşecektin' sorusu yok. Ben bu sorulara cevap verdim. Silah olayını söylemedim, çünkü Demirbaş’la sözleştik (Çiftlik evi için) görüşemedik. 'Silah aldık, atış yapacaktık' gibi ifadelerin emniyet tutanağında geçmemesi için 'göl kenarında oturacaktık' dedik. Bolu’da kimseyle görüşmedim, kimseyle buluşmadım. İstanbul’a gezmeye giderken çorba içtik. Telefon geldi, zaten gezmeye gittik diye döndük.”

'Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir'

Ayşe Ateş’in avukatları, Bolu’ya neden Tolgahan Demirbaş ile Emre Yüksel’in kendilerine ait araçlarla gitmek yerine Ülkü Ocakları’na tahsisli araçla gittiklerini sordu. Yüksel soruya, aracın uzun yolda daha iyi olduğu iddiasıyla cevap verdi, “Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç, Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir” dedi.

12.30: MHP’li avukat Serdar Öktem "Tutuklandığım ilk gün Cumhuriyet Savcılığı’nda ifade verdim. Savcılar Durmuş Ali Kaya ve Durdu Özer’in olayı bir camiaya yöneltmek amacıyla manipüle ettiğini düşünüyorum. Bana ilk gelen soru ‘MHP üyesi misin? oldu. ‘Evet onurum ve şerefimle gurur duyduğum MHP’ye üyeyim, ama ne alakası var anlamadım’ diye sordum. Vatan haini olmakla yargılanan Cevheri Güven benim hakkımda 3 video yaptı. Sosyal medyada yazıp çiziliyor. FETÖ’cüler, DHKPC’liler, PKK’lılar hakkımda gözaltına alındığımı yazdılar, ne kadar terörist varsa hakkımda haber yaptılar. Bunlardan rahatsız olduğum için bu yüzden Emniyet’e gitmek istedim'' ifadelerini kullandı.

Telefon şifresini unuttuğu için şifresini veremediğini kaydeden sanık Serdar Öktem, yöneltilen soru üzerine Avukatlık Kanunu’nda yer alan madde 36’ya göre şifreyi hatırlasa da vermeyeceğini belirtti. Bunun üzerine müşteki avukatlarından Şeyda Şahin, “Bu şifreyi verse müvekkiller ayıklanır ve bizim dosyamızla alakalı olan kısımlar getirilebilir” dedi. Müşteki avukatları ve sanık avukatları arasında karşılıklı atışmalar yaşandı. Müşteki avukatları masalara vurarak duruma tepki gösterdi.

'Polisler hakkında tutanak tutacağım'

Mahkeme Başkanı müşteki avukatlarının tepkilere devam etmeleri dahilinde salondan çıkartılacaklarını söyledi ve Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel’in kolluk kuvvetleri tarafından salondan çıkartılmasını istedi. Bunun üzerine avukatlar, Mahkeme Başkanı’na tepki göstermeye devam ederken bir avukatı ve Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’ı salondan çıkarttı.

Mahkeme Başkanı, salonda bazı kolluk kuvvetlerinin görevi yapmadıklarını da ifade ederek “Burada beni bas bas bağırttırıyorsunuz. Neden görevinizi yapmıyorsunuz. Burada talimatı veren benim. Neden gerçekleştirmiyorsunuz? Görev yapmayan polisler hakkında tutanak tutacağım'' dedi.

Yaşanan gerginliğin ardından avukatların Serdar Öktem’e yönelik sorularına devam edildi. Ardından duruşmaya saat 14.00’a kadar ara verildi.

11.45: Sanık Aytaç Ataç’ın savunmasına geçildi.

Aytaç Ataç, savunmasında suçlamaları reddederek şunları söyledi:

“Tolgahan Demirbaş’ı tanıyorum, her hafta takımını çiftlikte kahvaltı yaptırdı. Kendisi de sürekli gelmeye başladı, köpek hediye etti. Ona bakmaya geliyordu. Tolgahan benden habersiz oraya çokça gitmiştir, köpekleri beslemiştir. Olay günü saat 11 sularında beni aradı, çiftliğe gideceğini söyledi. Biz Yavuz Süleymanoğlu’yla restoranda otururken telefon geldi, 'Sinan Ateş’i vurmuşlar' dedi. 'Kim o' dedim, 'eski Ülkü Ocakları Başkanı' dedi, ben de 'Tolgahan tanır' diye aradım. 'Vurmuşlar haberin var mı' dedim, 'yok abi' dedi. Sonra öldüğünü gördüm, öldü mü, nereli diye aramalar yaptım. Cenazesine baktım, çok üzüldüm. Benim tek bildiğim budur. Olay günü Çağlar’ı da aradım (Zorlu). 'Sinan Ateş vurulmuş haberin var mı' dedim.

10.20: Duruşmada, sanıklardan otopark sahibi Uzunlar’ın ortağı olan Osman Bayraktar’ın savunmasına geçildi.

Bayraktar, aynı zamanda diğer sanıklardan Hakan Saraç’ın geçmiş dönemde cezaevinden arkadaşı.

Bayraktar, hakkındaki suçlamaları reddetti.

Doğukan Çep, Bayraktar’ın savunması sırasında söz istedi. Soru sormaması ve ne dediğinin anlaşılmaması üzerine mahkeme başkanı sinirlenerek, “Kes sesini, otur yerine, alın mikrofonunu” diye bağırdı.

10.10: Mustafa Uzunlar'ın savunması başladı.

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti.

Aracın sahibi olan otopark işletmecisi Mustafa Uzunlar da gözaltına alınarak tutuklanmış, ifadesinde söz konusu aracı Ataşehir’deki otoparkta iki polisin aldığını söylemişti.

t24'te yer alan habere göre; Mustafa Uzunlar savunmasında suçlamaları reddederek, “27 Aralık günü otoparka gittiğimde Doğukan Çep otoparktaydı. Kendisi araç kiralamak için benden araç istedi. Polis arkadaşlarla birlikte düğün tebriğine gidip geleceğiz dedi. Ben de aracı kiralayabileceğimi söyledi. İndirim de yaptım, polisler var diye de güvendim. Ben aracı yıkamaya verdiğimde, bu iki polis arkadaşın ‘Pavyona gideriz’ konuşmalarına denk geldim. Aracı polislere çalışanım teslim ettim, ben spora gittim. Doğukan ben ayrılırken oradaydı, geri geldiğimde yoktu. Araca önce özel harekâtçılar bindi, ardından Babi lakaplı Eray geldi, polislerle birlikte gittiler. Ben Doğukan’a sordum 'Sen gitmeyecek misin?' diye, 'Ben gitmeyeceğim arkadaşlar gidecek' dedi. Ben de polisler verdiğim ve Doğukan’ın arkadaşım olmasıyla sebebiyle aracı verdi. Saat 16.00-17.00 gibi gittiler, ben otoparkın kayıtlarını polise teslim ettim" dedi.

Uzunlar, konuşmada geçen ‘İcraata gitmişler’ konuşmasına ilişkin, "Polislerin kendi aralarındaki pavyon konuşmasını kastettim, çapkınlıktır. Beni kandırarak, bu olaya kattığı için Doğukan’ın kendisinden de şikayetçiyim" dedi.

Avukatlar Uzunlar’a Doğukan Çep’i neden farklı bir isimle kaydettiğini sorduğunda “korktuğunu” öne sürdü. “Bu araçta GPS cihazı yok, diğer araçlarınızda GPS cihazı var mıydı?” diye sorduklarında ise sanık müdafileri ve Ateş ailesi avukatları arasında gerginlik çıktı.

Mahkeme Başkanı müdahale etti, Uzunlar soruya, “Uzun süreli yolda olacaklara takabiliyoruz” yanıtı verdi.

09.40: MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün savunması da gerçekleşti.

Köktürk, Ateş’in öldürülmesinde azmettirici olduğu iddiasıyla gözaltına alınan Doğukan Çep’in, cinayetten bir gün önce kendisini aradığını söyledi.

Azmettirici olduğu iddia edilen Doğukan Çep ile 2013 yılında Maltepe Cezaevinde aynı koğuşta tanıştıklarını itiraf eden Köktürk, Çep’in Ateş öldürülmeden önce kendisini 28 Aralık gece 23.00’de Facetime üzerinden aradığını söyledi.

Köktürk, duruşmadaki savunmasında suçlamaları reddetti. Çep’in olaydan önce kendisini arayarak borç istediğini söyleyen Köktürk, ödemenin bu nedenle yapıldığını öne sürdü.

Köktürk, savunmasına şu şekilde devam etti:

“Benim tutuklanmamdaki motivasyon para göndermem değil, ben daha önce cinayetten cezaevinde yattım. Nasıl olacak da eşim doğuma yakınken, cinayetle ilgili bir parayı eşimin hesabından atacağım… Bana başka da sorulan bir soru yok. Parayı ihtiyacı olduğu için ödeme yaptım. Biz tahliye olmayacağız, görülmemiş mahkemenin verilmiş kararıyla alınıyoruz. Evimi basıyorlar, ‘Kime attın parayı?’ diyorlar. Ama onlar için süper bir şey var. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çektirmişim, MHP’yle ne alaka abi? ‘Yok Olcay kılavuz işin içinde mi?’ Ne alakası var Ülkücü camiayla? 55 yıllık parti, böyle bir şeye mi kalır? Bu kadar aptallık olabilir mi? Allah’ından bulacaklarını düşünüyorum. Burada normal cinayet davasında olmayacak şeyler dönüyor. 4 bin lira para atmışım sadece. Doğukan Çep benim sevdiğim arkadaşım, yokluk gördük, bu kadar arkadaşlığım var. Onun dışında bir tane olaya karışmışlığım var mı? Allah şahidimdir sırf Milliyetçi Hareket Partisi’nde fotoğraf çektirdim, Yavuz Selim Demirağ diye bir gazeteci hakkımda yazmaya başladı, eskiden severdim de onu.”

Avukatlar Serdar Öktem ile cinayetten bir gün sonra 31 Aralık’ta facetima üzerinden neden görüştüğünü sorarak, “Öğlen saatlerinde başlayan görüşme, akşama kadar sürüyor ev gece saatlerinde siz yakalanana kadar sürüyor. Ne konuştunuz? Doğukan Çep’in cinayet günü sizi araması var” diye belirtti.

Duruşma salonunda gerginlik çıktı, Köktürk, “O dosyayı kim incelediyse o da buraya gelir inşallah. Ben cinayet için arar mıyım ertesi gün? Ben Doğukan Çep’le yakın arkadaşım, görüşürüm” cevabı verdi.

Tetikçi Eray Özyağcı, 28 Aralık'ta özel harekât polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık transporter araçla Ankara'ya getirilmişti.

Aracın sahibi olan otopark işletmecisi Mustafa Uzunlar da gözaltına alınarak tutuklanmış, ifadesinde söz konusu aracı Ataşehir’deki otoparkta iki polisin aldığını söylemişti.

Mustafa Uzunlar savunmasında, suçlamaları reddederek, “27 Aralık günü otoparka gittiğimde Doğukan Çep otoparktaydı. Kendisi araç kiralamak için benden araç istedi. Polis arkadaşlarla birlikte düğün tebriğine gidip geleeceğiz dedi. Ben de aracı kiralayabileceğimi söyledi. İndirim de yaptım, polisler var diye de güvendim. Ben aracı yıkamaya verdiğimde, bu iki polis arkadaşın ‘Pavyona gideriz’ konuşmalarına denk geldim. Aracı polislere çalışanım teslim ettim, ben spora gittim. Doğukan ben ayrılırken oradaydı, geri geldiğimde yoktu. Araca önce özel harekâtçılar bindi, ardından Babi lakaplı Eray geldi, polislerle birlikte gittiler. Ben Doğukan’a sordum 'sen gitmeyecek misin' diye, 'ben gitmeyeceğim arkadaşlar gidecek' dedi. Ben de polisler verdiğim ve Doğukan’ın arkadaşım olmasıyla sebebiyle aracı verdi. Saat 16.00-17.00 gibi gittiler, ben otoparkın kayıtlarını polise teslim ettim" demişti.

09.20: Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi Eray Özyağcı, cinayetten iki gün önce 28 Aralık'ta özel harekat polisleri Muratcan Çolak ve Aşkın Mert Gelenbey'in kullanımındaki kiralık bir transporter araçla Ankara'ya getirilmişti. Bugün gerçekleşen duruşmanın ikinci ayağında ilk olarak diğer özel harekât polisi Muratcan Çolak’ın savunması alındı.

Çolak, suçlamaları kabul etmezken diğer polis Gelenbey’in teklifiyle Ankara’ya gitmeye karar verdiklerini söyledi. Çolak, “Daha sonra tanımadığım Eray Özyağcı geldi, dedesinin hasta olduğunu, Ankara’ya gitmek istediğini söyledi. Aşkın da bana abisinin sıkıntılı olduğunu söyleyerek, 'gitmişken eğleniriz' dedi. Ankara’ya gittik. Ben uyudum zaten. Arabayı yaklaşık 40 kilometre sürdüm dönüşte, sonra yine uyudum” şeklinde savunma yaptı.

Mahkeme Başkanı, araya girip, “Eğlenmeye gittiniz, abisini sormadı mı, 'niye geldiniz, eğlenmiyoruz' diye? Sen uyumaya mı gittin?” sorusunu yöneltti. Çolak da bu soru üzerine çelişkili ifadeler verdi, “Ben abisine sordum ‘Eğlenmeye gitmeyeceğiz mi?’ dediler ama ben uyudum, gidemedik” dedi.

Çolak, Doğukan Çep’i tanıyıp tanımadığına ilişkin sözlerinde de çelişkili bilgiler verdi. Başkan, bunun üzerine Çolak’ın "Otoparka Doğukan Çep geldi" sözlerini hatırlattı, Çolak, net cevaplar veremedi.

Mahkeme Başkanı, yine önceki ifadelerinde uyuduğuna ve eğlenceye gideceklerine ilişkin bir ifadesi olmadığını söyledi.

Mahkeme başkanı, Çolak’a "2 saat için mi Ankara’ya gittiniz” diye sordu, Çolak “Arabada içmiştim, uyumuştum” cevabı verdi.

'Ben yakalaması olup olduğunu bilmiyordum'

Çolak, Eray Özyağcı’nın üzerinde herhangi bir silah görmediğini de iddia etti.

Tahliyesini ve beraatını talep eden Çolak’a taraf avukatları sorular yöneltti.

“Eray Özyağcı size yakalaması olduğunu buna rağmen Ankara’ya götürüp götürmeyeceğini soruyor. Siz yakalamasının olduğunu bildiğiniz bir insanı polis memuru neden taşır?” sorusuna Çolak, “Ben yakalaması olup olduğunu bilmiyordum” yanıtını verdi.

09.15: Duruşma, heyetin yerini almasıyla başladı.

Duruşmaya yoğun katılım

Duruşmayı, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş'in yanı sıra, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Sercan Hamşıoğlu ve Selçuk Türkoğlu, Saadet Partisi milletvekilleri Mustafa Kaya ve Mehmet Atmaca da takip etti.

DÜN NE OLMUŞTU?

Tetikçi sanık Eray Özyağcı, polise ve savcılığa verdiği ifadeyi değiştirerek, kendisini Doğukan Çep’in azmettirdiğini söylemişti. Cinayeti organize eden Doğukan Çep ise mahkeme başkanının, "Sen mi azmettirdin?" sorusuna, "Ben azmettirdim" yanıtını vermişti.

Çep savunmasına da, “Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiriciyim" sözleriyle başlamıştı. Çep, "Dava dosyam için Sinan Ateş'ten yardım istedim, benden para aldı, sonra telefonlarıma çıkmadı. 'Öldürün' demedim, ayağından vurdurduk ama öldü. O açı Selman'ın açısı. Bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu, Eray'a yazıldı" dedi.