Bugünün Dünya Eczacılar Dünya Çiftçiler Günü olması hasebiyle emek veren bütün eczacılar ve çiftçilerin gününü kutlayan Kılıç, “Aynı zamanda engelliler haftası içerisindeyiz, birazdan engelsiz yaşamın tesisi için de birkaç hususa değinmiş olacağız” dedi.

Ekonomideki kriz halinin, Türkiye’ni birinci gündemi olarak varlığını sürdürdüğüne dikkat çeken Kılıç, şunları söyledi:

“Bu kriz hali, yediden yetmişe bütün vatandaşlarımızı derinden etkilemektedir. Ülke yönetimindeki yanlış politikalar, insanımıza ağır faturalar çıkarmaktadır. Burada birçok farklı alanı örnek verebiliriz.  Enflasyonun yüksek olması, insanımızın alım gücünün yerle yeksan olması; ekonomi yönetiminde yapılan yanlışların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Eğitim müfredatının sürekli değişiyor olması, insanımızın devlet okulları dışındaki alternatiflere yönelmek zorunda kalması; Milli Eğitim Yönetiminde yapılan yanlışların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Tarım ülkesi olmamıza rağmen birçok temel üründe dışarıya bağımlı olmamız, son bir yıl içerisinde canlı hayvan ve et ithalatının zirve yapmış olması ve dünyada gıda enflasyonunun yüksek olduğu ilk beş ülke arasında olmamız; Tarım ve Hayvancılıkta yapılan yanlışların ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

YÖNETİM KRİZİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Mahkemelere olan güvenin neredeyse sıfırlandığı, haklı olanın hakkını alabildiği değil, güçlü olanın kayırıldığı bir düzenin ortaya çıkmış olması; Adalet sisteminde yapılan yanlışların ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bugün ne yazık ki sadece ekonomide değil, ülkemiz sathında bir ‘yönetim krizi’ ile karşı karşıyayız. Biz Milli Görüş Hareketi ve Saadet Partisi olarak geçmişten bugüne ikazlarımızı ve çözüm önerilerimizi her zaman paylaştık. Var olan sorunların çözümü için gerekli katkıyı sunmaya her zaman hazır olduk. Aman ha yapmayın etmeyin dedik ancak mevcut iktidara dinletemedik.

AK PARTİ, SAADET PARTİSİ’Nİ 6 YIL GERİDEN TAKİP EDİYOR

Şimdi bakıyorsunuz AK Parti iktidarı icraatlarıyla Saadet Partimizi en az altı yıl geriden takip ediyor.

Bundan altı yıl önce biz bazı hakikatleri ifade edince bizleri yaftalamaya çalışanlar, bugün neredeyse aynı şeyleri söyleyen AK Parti iktidarını alkışlayabiliyor. Oysaki biz bataklığa saplanmadan önce ondan nasıl kurtulabileceğimizi ifade ve işaret ediyorduk ve bugün de aynı ikazları yapıyoruz.

Şimdi kamuda tasarruf tedbirleri açıklıyorlar; Altı yıl önce biz, ülke ekonomisini çökerten sebepler olarak; betona gömülen ülke kaynakları ve yanlış yatırımlar derken, bugün iktidar zorunlu haller dışında yatırım programına yeni proje alınmayacak diyor. Biz, kamu kaynakları israf ediliyor derken buna kulak tıkayan iktidar, bugün bir dizi kamu harcamalarında kısıtlama olacak diyor. Biz, ‘kamuda birden fazla maaş olmaz, bunlar adil olmadığı gibi ekonomiye de ciddi yüktür’ dediğimizde duymazdan gelen, konuyla ilgili meclise verdiğimiz grup önerimizi reddeden iktidar, bugün yeni fark etmiş olmalı ki çoklu maaşlarla ilgili de tedbir alınacağını açıklıyor. Genel Başkanımızın 2018 yılından beri dile getirdiği, faydasız ve gereksiz yatırımların durdurulması hususunu şimdi anlıyor ve uygulamaya çalışıyorlar ancak iş işten geçmiş vaziyettedir. İlerleyen süreçlerde yeni kamu tasarruf tedbirleri paylaşılacağı ifade edildi, bunların da takipçisi olacağız. Sadra şifa vatandaşın cebine katkı sağlayacak hususları ilerleyen süreçlerde takip edip göreceğiz.

KAMUDA TASARRUF PAKETİ

Anlaşılan o ki; kamuoyunu yatıştırmak için adımlar atılmış ancak, bunlar göstermelik pansuman tedbirlerdir. İnsanımızın alım gücü düşmüşken, kemer sıkmaktan beli kopacak hale gelmişken daha kapsayıcı tasarruf tedbirlerinin açıklanmasını beklerdik ancak açıklanan pakete bakıyorsunuz bomboş! Cumhurbaşkanlığının örtülü ödeneği ile ilgili bir tasarruf var mı? Yok! Cumhurbaşkanlığının özel uçaklarından, yüzlerce araçlık konvoylarından bir tasarruf var mı? Yok! Saraylardan tasarruf var mı? Sarayların elektriği kısılıyor mu? Yok! Saraylar kamuya hizmet etmiyor mu ki, kamuda tasarruf tedbirlerine sarayların harcamaları dahil edilmedi?

VATANDAŞI YÜK OLARAK GÖREN İKTİDAR EKONOMİYİ DÜZE ÇIKARAMAZ

Siz memurun, çalışanın servisleri olmayacak diyorsunuz, çalışanların iş yerindeki klimayı kısacağız diyorsunuz fakat holdinglere getirdiğiniz vergi muafiyetinden bir şeyler kısıyor musunuz? Yok! Yıllarca kulak tıkadılar; faiz, israf ve rant yerine öğretmen maaşlarını, emekli aylıklarını, çiftçiye verdikleri cüzi destekleri yük olarak gördüler. Vatandaşı yük olarak gören bir iktidar anlayışının ekonomiyi düze çıkarmasını bekleyemeyiz.

FAİZ BATAKLIĞINDAN KURTULMADAN EKONOMİ DÜZE ÇIKMAZ

Bakın halen ikaz ediyoruz; faiz bataklığı kurutulmadan ekonomi düze çıkmaz! Tarım ve hayvancılıkta yanlış politikalar terk edilmeden, üretime yönelik adımlar atılmadan ülke ekonomisi düze çıkmaz.  Yanlış uygulanan yap işlet devret modeli ile ülkenin geleceğini yabancı şirketlere ipotek ettiren bir anlayışla ekonomi düzelmez! Açıklanan tasarruf tedbirleriyle 1 yılda ekonomiye kazandırılması planlanan miktar, faiz harcamalarının 10’da 1’ine bile tekabül etmiyor. Ancak hal böyleyken faizden tasarruf edileceğine dair en ufak bir işaret yok! Bu yılın ilk üç ayında sadece faize harcanan para 250 milyar 476 milyon TL’dir. Bunun ekonomiye yükünü hesapladığımızda bir yılda tasarruf edilmesi planlanan miktarın 2,5 katıdır. Buna karşılık bu yılın ilk üç ayında yapılan çiftçi destekleri, faize harcanan miktarın neredeyse sadece 10’da 1’ine tekabül ediyor. 24 milyar 608 milyon tarıma, 250 milyar faize.

TARIM SEKTÖRÜ ALARM VERİYOR

Ekonomi bir yana tarım sektörümüzde ne yazık ki ciddi alarmlar vermekte, ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Tam da bu noktada bu yılın ilk aylarında seller ve fırtınalar sonucunda ülkemizin birçok noktasında tarım alanları ve seralar zarar görmüştür. Antalya’mızda meydana gelen sel, fırtına ve hortumlar sonucunda Demre, Kumluca, Finike ve Manavgat ilçelerimizde ciddi hasara yol açmıştı. Hortum, sadece Kumluca’da 1000 dönüm seraya zarar vermiştir. Artan maliyetlerden dolayı üretim yapmakta zorlanan çiftçilerimiz yaşanan bu afetlerden dolayı da ciddi bir maliyetin altına girmişlerdir. Afetlerden olumsuz etkilenen çiftçilerimize mutlaka ilave destekler yapılmalı ve zararları derhal telafi edilmelidir.

ENGELLİLER HAFTASI

Bir insan engelli değilse de engelli adayıdır ve engellilik durumu günlük yaşantıda her insanın kolaylıkla karşılaşabileceği bir durumdur. Bu sebeple amacımız sadece ‘engelliler haftası’ vesilesiyle engelli vatandaşlarımızı hatırlatmak değildir. Asıl amaç günlük yaşantıda engelli bireylerin temel haklarına erişebilmesi için uygun ortamın inşa edilmesini sağlamaktır. En başta şunu belirtmek gerekir ki; Engelli olmak hiçbir insanın rızası ya da tercihi değildir. Engellilik durumu; genetik birtakım biyolojik etkenlerin yanı sıra yaşamın akışı içerisinde karşılaşılan kaza ve bazı yanlış uygulamaların sonucunda oluşur. Engelliler; savaşların, iş kazalarının, terörün, yanlış tedavinin veya bilinçsiz yürütülen süreçlerin kurbanlarıdırlar.

TÜRKİYE’DE 10 MİLYONDAN FAZLA ENGELLİ VAR

Sosyal devletler, istisnasız bütün vatandaşlarının sosyal güvenliğini teminat altına almak mecburiyetindedir. Zira sosyal devlet ilkesini benimseyen ülkeler, tüm vatandaşlarına insan onuruna yaraşır, adil ve yeterli bir yaşam düzeyi temin etmekle yükümlüdür. Bu anlamda devlet, engellilerin korunması, toplumun içinde herkesle birlikte ve toplumsal yaşamın ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel ve kamusal olmak üzere tüm alanlarında aktif olarak yer alması, ekonomik kalkınmanın nimetlerinden toplumdaki diğer bireylerle birlikte eşit bir şekilde yararlandırılması görevini sosyal devlet ilkesi gereğince yerine getirmelidir. Dünya üzerinde yaklaşık 1 milyar engelli yaşamaktadır. Ülkemizde ise en az bir engeli olan kişi sayısı 10 milyonun üzerindedir.

ENGELLİ İSTİHDAMI

Gün geçtikçe engelli birey sayısı artmaktadır. Engelli bireylerin sayısının git gide artış göstermesi engellilere yönelik düzenlenen ve düzenlenecek olan sosyal politikalara da önem kazandırmaktadır. Bu politikaların başında ise özellikle engellilerin en büyük sorunlarından biri olan istihdam sorununa yönelik politikalar gelmektedir. Ancak, gerek toplumsal önyargılar gerekse uygulama politikalarındaki bazı eksiklikler sonucunda engellilerin istihdamı büyük ölçüde yetersiz kalmaktadır. Engelli bireylerin insan onuruna yaraşır bir şekilde kimseye muhtaç olmadan bağımsız bir şekilde yaşayabilmelerini ve önyargılardan uzak bir şekilde toplumla bütünleşmelerini sağlayabilmek için çalışma hayatı içerisinde yer almaları gerekmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de, özellikle engellilerin istihdamında en kolay ve en yaygın yöntem olarak kullanılan kota sisteminin kapsama alınan işyerleri açısından yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Engelli istihdam zorunluluğu bulunmayan ve kontenjan fazlası engelli istihdam eden işyerlerine verilecek teşvikler arttırılmalı ve çeşitlendirilmelidir. Özellikle işgücü piyasasında diğer engellilere kıyasla istihdam edilmeleri daha zor olan ruhsal ve zihinsel engellilerin istihdamını sağlayan korumalı işyerlerinin sayısı arttırılmalı ve desteklenmelidir. Diğer yandan başkasının sürekli bakımına muhtaç engellilerin istihdamı noktasında ev dışına çıkamayan engellilerin istihdamını arttırabilecek evde çalışma imkânları geliştirilmelidir.

EĞİTİMDEKİ ENGELLER KALDIRILMALIDIR

Aynı zamanda engelli bireylerin meslek sahibi olmaları ya da mesleklerini günün değişen koşullarına uygun olarak geliştirmeleri ve çalışma hayatı içerisinde daha fazla yer almaları açısından temel ve mesleki eğitim imkânları arttırılmalı ve eğitim almalarının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Her türlü mekânsal alanın ve toplu taşıma araçlarının engellilerin erişilebilmesine uygun hale getirilmesinde yerel yönetimler bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmemekte veya getirememektedir.

Eski yapılarda erişilebilirlik adaptasyonun yapılmasının engellilerin yaşama katılması için zorunluluktur. Uygulanan rant odaklı kentsel politikalarla kentler sadece engelliler için değil neredeyse herkes için erişilemez durumdadır. Üst geçit ve alt geçitler, kaygan zeminler, dar ve yüksek kaldırımlar, eğimi yüksek rampalar, güvenli olmayan yaya geçitleri, yeterli aydınlatılması yapılmamış sokaklar, görme engelliler için kaldırımlardaki kılavuz yönlendirmelerin yetersizliği ve otomobil öncelikli ulaşım politikaları, yaşamı imkânsız kılmaktadır. 10 milyonu aşan engelli nüfusu kent hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanamadığı gibi engelliler sokağa çıkamıyor, kent yaşamına dahil olamıyor. Hükümet tüm bunların uygulamalarını hayata geçirecek adımlar atmadığı, yapılan uygulamaların denetimini gerçekleştirmediği ve mevzuatların hayata geçirilmesini erteledikleri için sorumludur. Biz buradan çağrı yapıyoruz; Engelliler Haftası vesilesiyle bütün engellerin kaldırıldığı ve engelli bireyler için yaşanabilir ortamların tesis edilmesi için bütün paydaşları sorumluluk üstlenmeye davet ediyoruz.”