Selahaddin Eyyubi, 1138 yılında Tikrit'de dünyaya geldi. Tikrit, Irak'ın günümüzdeki başkenti Bağdat'ın 140 kilometre kuzeybatısında yer alan Dicle Nehri kıyısına kurulmuş bir kasabadır. 1187 Hıttin Savaşı ile Kudüs'ü 88 yıl süren Haçlı esaretinden kurtarmıştır. Bu nedenle Kudüs Fatihi olarak da anılan Selahaddin Eyyubi, aynı zamanda Eyyubi Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarı olarak bilinmektedir. İşte hayatına dair merak edilen tüm detaylar... 

SELAHADDİN EYYUBİ KİMDİR, NEREDE DOĞDU, KAÇ YILINDA KUDÜS'Ü FETHETTİ? 

Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. 

Ayasofya'da yeni düzenleme: Turistler 25 euro ödeyerek girecek  Ayasofya'da yeni düzenleme: Turistler 25 euro ödeyerek girecek 

Selahaddin Eyyubi, 8 Eylül 1138 tarihinde Tikrit'de doğmuştur. Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. Kudüs'ü Haçlılardan Hıttin Savaşı'yla 2 Ekim 1187 tarihinde alarak kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferi'ni etkisiz hale getirmiştir. 
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'nin hizmetinde görevliydi. Annesi Selçukluların Harim emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harimi'nin kız kardeşidir. Babası Necmeddin Eyyub'unun vali olarak atadığı Baalbek ve Şam'da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında ve Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh (İslam hukuku), tarih öğrendi, Şam'daki Dar'ul-Hadis'den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu. 

Askeri yaşamı Zengi'nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin'in komutanlarından, amcası Şirkuh'un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh'un, Mısır'ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs'ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır'ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Selaheddin Şirkuh'un ölümünden ve Şavar'ın öldürülmesinden sonra, henüz otuz bir yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine 1169 yılında atandı. 

1171 yılında Mısır'da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Selahaddin Eyyubi böylece Mısır'ın tek yöneticisi durumuna geldi. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin'in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174 yılında ölmesiyle sona erdi. Selahaddin, Nureddin'in dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi. 

Mısır'daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selaheddin, Nureddin'in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye'ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174'ten 1186'ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır'daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı. 

1176 yılında kardeşi Turan Şahla berâber Yemen'deki Abdün-nebi Fırkasını yıkan Selâhaddîn Eyyûbî, Abbâsî halîfesi tarafından Suriye, Yemen, Filistin ve Kuzey Afrika'nın sultânı îlân edildi. Bu durum aynı zamanda halîfe tarafından devletinin kabul edilmesi demekti. 

Selahaddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187'de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187'de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin'de Taberiye yakınındaki Hattin'de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı'nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Selahaddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs'ü 2 Ekim 1187'de teslim alarak indirdi. 

Salahaddin'in başarısına düşen tek gölge Sur'un ele geçirilmemesiydi. 1189'da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur'da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs'ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti. 

III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz'de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192'de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Selaheddin başkent Şam'a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler. 

Bu tarihte Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat'a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ve Hemedan'a kadar Kuzey Irak'ta onun adına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Melikü'1-Efdal Ali geçti. 

Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler'in ardından Memlükler'le devam etmiş, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Kahire'yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen, Şam gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fatımî hilâfetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs'ü ve Haçlılar'ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs'ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır. 

Tarih boyunca Selahaddin Eyyubi'ye farklı etnik kökenler atfedilmiştir. Genel kanaat Selahaddin'in Kürt olduğu yönündedir. Ancak Zeki Velidi Togan, Eyyubîlerin evvelâ Kürtleşmiş sonra da Türkleşmiş bir Cenubî Arap sülâlesinden olduğunu aktarmıştır. Bunun yanı sıra Türk kökenli olduğu da iddia edilir. Tarihçi İbn Haldun'a göre ise Selahaddin Eyyubi'nin ataları, Yemen'in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbâniyye Kürtlerinin Ravvadi aşiretine mensup Araplardandı. 

Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selahaddin Eyyubi, İslâm tarihinin en tanınmış kahramanlarından biridir. Önemli olan da onun bu yönüdür. Mehmed Akif Ersoy onu "Şark'ın en sevgili sultanı", Fransız tarihçisi Champdor "İslâm'ın en saf kahramanı" diye nitelemiştir. 

Tarihçilerin anlattığına göre Selâhaddin zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur'an'ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu. Amelde Şafiî, itikadda Eş'arî idi. Müneccimlere inanmazdı. Bahâeddin İbn Şeddâd tarih bilgisinin kuvvetli, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler. 

Selâhaddin, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr onun, "Af konusunda hata etmek, haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider." dediğini nakleder. Aman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü çok takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddâd ve İbn Cübeyr tarafından özellikle vurgulanmıştır. 

Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece bir Mısır dinarıyla otuz altı veya kırk yedi Nâsırî dirhemi çıktığı kaydedilir. İmâdüddin el-İsfahânî, Selâhaddin'in savaşa girdiği zaman kendi atını askerlere verip başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi sırasında askerlere 12.000 at dağıttığını söyler. İbn Şeddâd ise herkes hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir. 

İmar faaliyetleriyle yakından ilgilenen Selâhaddin'in devrinde Filistin, Mısır, Hicaz ve Yemen'de çok sayıda medrese, zaviye, cami, köprü, kale, hamam inşa edilmiştir. Bunların en önemlileri Kahire surları ile kalesi, Nil nehri üzerine yaptırdığı köprüler, Bahrü Yûsuf denilen kanallar, Akkâ ve Kudüs'ün tahkimi, Amr b. Âs Camii, Kubbetü's-sahra ve Mescid-i Aksâ'nın tamiri, Kahire'deki Saîdüssuadâ (Salâhiyye) Hankahı ve Salâhî Hastahanesi'dir. 

Bu dönemde İslâm dünyasının her tarafından Eyyûbîler ülkesine akın eden âlimler ve talebeler çok sayıda ilmî eser kaleme almıştır. Onun faaliyetleri kendisinden sonra gelen devlet adamlarına örnek teşkil etmiş, Suriye ve Mısır İslâm dünyasının önemli ilim merkezleri haline gelmiştir. Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine'ye önem veren Selâhaddin "Hâdimü'l-Haremeyn"unvanını kullanan ilk hükümdar olmuştur. 

Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193 tarihinde Şam'da ölmüştür. Mezarı Şam'da Emeviye Camii haziresindedir. 

Selahaddin Eyyubi'nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.