Seçim ve tercihimiz

Abone Ol

14 Mayıs Pazar günü ülke ve milletimiz için önemli bir seçim olacak. 20 Yıllık AKP ve Erdoğan iktidarına yeter mi devam mı diyeceğiz?


20 yıllık tek başına olan bir iktidarın ülkeyi getirdiği nokta; 
* Hayat pahalılığının vatandaşı silindir gibi ezdiği,
* Tarım ve hayvancılıkta bile dışa bağımlı hale geldiği,
* Üretim yerine tüketimin öncellendiği,
* TL’nin dünya paraları karşısında, en değersiz hale getirildiği,
* Milletin fakirleştiği, yandaş sermaye sahipleriyle beraber, bir avuç kişinin zenginleştiği, 
* İşsizlerin çığ gibi büyüdüğü, umutların tükendiği,
* Hak, hukuk ve adaletin her alanda darbe yediği,
* Yargı mekanizmasının, siyasallaştığı
* Ehliyet ve liyakatın yerine torpil ve itaatin aldığı,
* Yolsuzluk, hırsızlık, israf ve savurganlığın yaygınlaştığı,
* KHK’larla binlerce vatandaşın mağdur edildiği,
* Gençlerimizin ve her meslekten vatandaşımızın yurt dışına gitmeye çalıştığı,
* Kutuplaşma, ayrıştırma ve ötekileştirme üzerinde siyaset yapıldığı,
* Dini ve milli değerlerimizin, çok yoğun istismar edildiği,
* Yalan, iftira ve baskılarla muhaliflerin sesinin kesilmeye çalışıldığı,
* Seçimlere giren partilerin, rakip görmek yerine düşman görüldüğü,
* Seçim gün milletin “irade beyan günü” yerine bir “savaş günü” gibi gösterilmeye çalışıldığı
* Ahlaki yozlaşma ve aile mefhumunun ciddi zarar gördüğü,
* Kullanılan dil ve üslupla siyasettin kirletildiği,
* İktidarın, mafya liderleriyle ilişki ve yolsuzlukla gündemden düşmediği 
* LGBT’lilerin dernekleştiği (2004), mevcutta 17 derneğin olduğu, eşcinsellerin evlendiği (2014)
* ABD, AB, İsrail, Yahudi lobileriyle en yüksek ilişkilerin kurulduğu, PKK ile en yüksek temasların yapıldığı,
* TBMM işlevsiz hale getirildiği,

Ortak akıl ve ortak yönetim yerine tek adamın söz sahibi olduğu bir dönemin devam etmesinden yana mı yoksa;

* Yalana yerine; doğruların konuşulduğu,
* Yağcılık, yalakalık ve kundura yalamak yerine; liyakat, dürüstlük ve mürekkep yalayanların
* Yandaş ve adam kayırma yerine; liyakat ve eşitliğin
* Farklı şekillerdeki zulmün yerine; adaletin,
* Gözü doymayan ve emek sömürüsü yapan vicdansızların yerine; emeğe saygı, merhamet ve eşitliği,
* Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve rant yerine; emek, alın teri ve helal kazancı, 
* Tek adam ve tek akıl yerine, istişare, ortak akıl ve milletin iradesinin tezahür ettiği ortak yönetme,
* Tüketim ve rant yerine; üretim, istihdam ve halka hizmeti
* Borç, faiz, enflasyon, kur ve ithalat sarmalı yerine; üretim, tasarruf ve ihracatı
* Kutuplaştırma, ayrıştırma ve ötekileştirmek yerine; kucaklaşma, hoşgörü, uzlaşma ve beraber yaşamayı… tercih edeceğiz.


Denenmişi bir daha denemek yerine, hak, hukuk, adalet, ahlak, dürüstlük, liyakat, istişare, üretim, adil paylaşım, eşit yurttaşlık ve farklılıklarımızla beraber yaşama ortamının oluşması için, “Millet İttifakına” fırsat vermek gerekir diye düşünüyorum.
 
Cumhur İttifakının, “dış güçler, terör ve din elden gidecek” iftiraları üzerinden oluşturmaya çalıştığı korku politikasıyla iktidarının devamını sağlamaya çalıştığına hepimiz şahidiz. Bunların doğru olmadığına önceki seçimlerde gördük ve şahit olduk. Dolaysıyla vatandaşlarımızın Cumhur İttifakının bu oyununa gelmemesi gerekir. Müslümanların kazanımlarının garantisi Saadet Partisidir.

Gördüğümüz kadarıyla milletimiz bu sefer değişimden yana tercihini kullanacak, sonrası için:
Unutmayalım, kime oy verirsek verelim, seçimi kim kazanırsa kazansın barış ve kardeşliğimize birlik ve beraberliğimize zarar vermemelidir. İktidarlar ve partiler geçicidir, ülkemiz ve milletimiz bakidir. Hiçbir ülkenin ve milletin bekası/geleceği bir kişiye mahkum edilemez. 


Unutmayalım, Erdoğan öncesi de Türkiye vardı, ondan sonra da olmaya devam edecektir, 
Unutmayalım, Erdoğan’dan öncede Müslümandık, ondan sonra da Müslümanlığımız devam edecektir.

Unutmayalım, Dış mihraklar ve emperyalist ülkeler, dünde bize düşmandı, hep bizi pazar olarak görmek ve sömürmek istemiştir, yarında isteyecektir.

85 Milyon olarak bize düşen, üreteceğiz, güçlü olacağız, farklılıklarımızla beraber uzlaşı ve beraber yaşama kültürünü, saygı ve sevgi içinde birlik ve beraberliğimizi muhafaza edeceğiz. 


Bu seçimleri, İman ve Küfür, yerli ve yerli olmayan havasına sokmak ve buna bazı hocaların, alimlerin, tarikatların alet edilmesi ülkemize, milletimize, dini değer ve kurumlarımıza yapılan en büyük yanlıştır. Millet İttifakında bulunan, Saadet Partisin içinde bulunduğu 6 partinin mensuplarını “küfür ve düşman” itham etmek kimin haddine ve ne büyük cehalet!

Yeri gelmişken sormak isterim; Ülkemizde bu kadar adaletsizlikler, yolsuzluklar, kul hakkı yemeler, rüşvet, torpil, israf ve savurganlık yapılırken, 85 milyonun neredeyse yarısı hain ilan edilirken, ABD, AB ve İsrail’le dostluklar ve yüksek ilişkiler kurulurken, Katil İsrail’in Cumhurbaşkanı TBMM’de konuşturulurken, Mavi Marmara davası satılırken, İsrail’in Kudüs’ü başkent ilanı onaylanırken, Irak ve Suriye’de işgalci ülkelere destek verilirken, bütün Müslümanalar faize alıştırılırken, yandaş TV’lerde aileler bombalanırken, İslam Birliği savunucusu Erbakan’a ihanet edilirken ve her seçim öncesi Erbakan lehine bu yerli ve yabancı alimlerimiz neredeydiler neden çarşaf çarşaf açıklamalar yapmadılar?

Şeyh Ahmet Yasin’in: “Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum” dediği gibi, dinin istismar edilmesine ve toplumun dini değerlerden uzaklaşmasına ve bu alandaki tahribatlara karşı sesiz kalan, “yerli ve yabancı alimler ve tarikatlara karşı, bu ümmet de  “Ya rabbi alimlerin suskunluğundan sana şikayet ediyorum” diye şikayette bulunsa, bu alimler ve şeyhlerimiz ne diyecekler?

Netice olarak, 14 Mayıs seçimlerinin, huzur ve barış içinde geçmesinin ve Milletimizin iradesi hangi yönde olursa olsun herkesin saygı göstermesini,  ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini dilerim.


Vesselam.