Kaya, şunları dile getirdi:
Beraat etmiş, hakkında herhangi bir mahkeme kararı ya da soruşturma olmayan ya da soruşturmalardan takipsizlik kararı almış olan insanların mağduriyetlerinin hâlâ devam ediyor olmasını neyle izah edeceğiz? Hele hele bunların yanında FETÖ borsası ve intikam hissiyle hareket edildiğine dair dedikoduların eklenmesi, hukuksuzlukta dahi eşitsizlik hissiyle donanan mağdurlar açısından daha fazla yıkımları beraberinde getirmiştir. Üst düzey görev alan kimi yönetici ve siyasetçilerin çok yakın akrabalarının aynı kriterlere uymasına rağmen onlarla ilgili farklı muamelelerin yapılmış olması kamuoyundaki vicdanı sızlatmakta ve bu eşitsizliği daha net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Masumiyet karinesi, savunma hakkı gibi temel hakların çiğnenmesi yanında suçun şahsiliği ilkesini de ortadan kaldıran, birinci ve ikinci derecede akrabaların zararların görmesi ya da birinci ve ikinci derece akrabaları yüzünden suç ve sosyal maliyet yükleyen zihniyet ve uygulamalar da halen devam etmektedir. OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle meslekten çıkarılanların neredeyse tamamına yakını yani yüzde 97’si 15 Temmuz sonrasında adli ve cezai soruşturmalara muhatap olmuşlardır. Yani her 100 kişiden 97 kişiyle ilgili 15 Temmuz öncesinde herhangi bir idari ve cezai soruşturma yürütülmemişken 15 Temmuz sonrası binlerce insanın soruşturulduğu bir süreci hep beraber yaşadık. Bu sürecin tüm hukuksuzluklarıyla gözler önünde olduğunu hep beraber görmemiz lazım. Süreç maalesef tüm hukuksuzluklarıyla ve toplumun korkularıyla maskelendi. 12 Eylül döneminde bile dört yıl içerisinde insanların çoğu işlerine iade edilmişken üzerinden geçen yedi yıla rağmen hâlâ insanlar bir nöbet beklemektedirler. Dolayısıyla kanun hükmünde kararname mağdurları yıllardır kanaatle ihraç olanların hukukla neden iade edilemediğini soragelmektedirler. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, idare mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay olduğu halde, süreç yıllarca bütün kurumları bypas eder, yetkisiz kılar şekilde ilerledi. Her şey OHAL denilen, OHAL Komisyonu denilen, ağır aksak işleyen ‘Komisyon kararları, mahkeme kararlarının üstündedir’ anlayışıyla merkeze alınan bir akılla yönetildi. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, eğer yöneticilerimiz hukuka saygı duyuyorsa hakkında beraat kararı olanı, takipsizlik kararı almış olanları ya da soruşturma geçirmemiş olan bir kişiyi işe iade etmemek onların ve çocuklarının vebaline girmek manasına gelir. Devlet hukukun verdiği kararlara uygun olarak hareket etmeli, asla ve asla idari kanaatler hukukun önüne geçirilerek bu süreç zehirlenmemelidir. Genel Kurulu bu konuda bir Meclis araştırması komisyonu kurmak üzere göreve davet ediyorum.