Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, şunları söyledi:
“Türkiye’nin 81 ilini karış karış geziyoruz. Her gün bir ilde oluyoruz, o ilin dertleriyle dertlenip, o şehrin sorunlarını Meclis’ te nasıl gündeme getiririz, nasıl çözüm önerilerini ortaya koyarız. Bunların istişaresi için bugün Rize’deyiz. Çok güzel ve de çok değişik bir ülkede yaşıyoruz. Neden bu değişik ifadesini kullandım. Akşam yattığımızdaki gündem maddeleri ile sabah kalktığımızdaki gündem maddeleri çok farklı olduğuna şahit oluyoruz. Problemler belli. Eylül ayı içerisinde 18 ili ziyaret etmiş olacağım. Gittiğim her yerde problemler net. Ahlak ve adaletteki problemlerle eğitim ve ekonomideki sıkıntılar her yerde aynı. 1 Ekim’de TBMM açılacak ve yeni yasama dönemi başlayacak. TBMM’ açıldığında iktidar partisi Anayasa’yı tartışmaya açacaktır. Türkiye’nin bunca sorunu varken Anayasa’yı konuşmak gerçek sorunları saklamaktır. 2012, 2014, 2016, 2018, 2020. Cumhurbaşkanı, bu yıllarda her sefer yeni Anayasa ile açıklamalar yaptı. Bu açıklamaları yaptıkları tarihlere baktığımızda ekonomik krizler had safhaya ulaştığı zamanlardır. Sivil Anayasa yapılmalı mı? Elbette yapılmalıdır. Saadet Partisi olarak sivil anayasanın yapılması konusunda sonuna kadar arkasındayız. Ama acil çözülmesi gereken problemler varken bu konuyu gündeme getirmenin de çok samimi olmadığı kanısındayım. 1982 Anayasası, askeri bir Anayasa’sıdır. Bu Anayasa tam 23 kez değiştirildi. Bu 23 kez değiştirilmesinin 12’si de AKP hükümeti dönemlerinde gerçekleşmiştir. 2017’ de cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesidir. O tarihte çok köklü bir değişiklik yapıldı. O tarihte birçok madde de uzlaşıldı ama AK Parti sadece cumhurbaşkanlığı sistemini değiştiren yasayı geçirdi. Bugün bir referandum yapılsa cumhurbaşkanlığı sisteminden geriye dönüş yüzde 50’nin çok üzerinde çıkar. Şimdi ne yapmamız lazım, ülkenin gerçek sorunları ile meclisi yüzleştirmemiz lazım. Anayasa bundan sonra maalesef tartışılan bir konu olacak.
Her 4 Çocuktan Biri Okula Aç Gidiyor
Eğitim en önemli mesele olmasına rağmen gündem değil maalesef. Üniversite sınavları yapıldı. Çocuklarımız bu sınava girdiler. 6 Şubat depreminden dolayı sınavı hazırlayan kurum dediler ki sadece 1 dönem derslerinden sınav yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en kötü Üniversite sınavlarının sonuçlarıyla karşı karşıya kaldık. Normal bir ülke olsak eğitimde biz neyi yanlış yaptık ta bu çocuklarımız yarım dönenden sorular sorularla bu kötü sonuçları aldılar da tartışmamız gerekirdi. MEB Bakanımız Yusuf Tekin çıkıp sınavın hemen ardından Türkiye’ de kızlar ve erkeklerin ayrı olduğu liseler yapmamız gerekir dedi. Bu tartışılabilir mi? Tartışılır. Esas dikkat çekmek istediğim husus ana konuyu tartışmak yerine toplumu biraz daha kutuplaştırmayı özellikle gündem maddesi yapmalarıdır. Oysa Türkiye’de kız ve erkeklerin ayrı ayrı okudukları kız ve erkek liseleri vardır. Bakan bile bunun farkında değil. Niye bu gündeme getirildi. Muhalefetin bu oltayı tutup Türkiye’ye yanlış bir tartışma ortamı hazırlamak. Geçtiğimiz hafta okullar açıldı, feryat-figan her taraf. Okul öncesi bir çocuğumuzun eğitime başlarken ki masrafı 7 bin 627 lira iken bu yıl 17 bin 234 liraya çıkmış. İlkokulda geçen yıl 12 bin 500 lira ile okula başlarken bu yıl bu rakam 28 bin 390 liraya çıkmıştır. Asgari ücret 11 bin 500, emekli 7 bin 500 lira alıyor. 2-3 çocuğumuzun okula başladığını düşünürsek karşımızda ne tablo çıkacağını düşünemiyorum. Kırtasiye giderleri yüzde 98 ila yüzde 318 artmış durumda. Bunu tartışabiliyor muyuz? Tartışılmasına müsaade etmiyorlar. Bugün Türkiye’de her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. OİCD’nin raporuna göre Türkiye’de yüz çocuktan 22’si yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bizden daha kötü haritada bulamayacağımız Kosta Rika var. Bunları tartışalım, bunları konuşalım istiyoruz.”