CHP, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti 18 Temmuz’da; KDV ve ÖTV oranlarının iktidar tarafından yükseltilmesi ve temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışı nedeniyle oluşan sorunlara çözüm bulunması amacıyla, TBMM Genel Kurulu’nun olağanüstü toplanarak genel görüşme açılmasına ilişkin önerge vermişti. 

TBMM Genel Kurulu bugün, saat 15.00’te toplandı.
 
Saadet Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada, özetle şunları söyledi:
“Bugün yüce Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırma gerekçemizi, özellikle iktidar çevreleri popülist bir atraksiyon ve hatta zaman kaybı olarak gördüler. Asgari ücret ve emekli maaşları ile ilgili bir huzursuzluk… Bir kanunu düzenlemeyle; emekli mağduriyetlerini, şimdi hemen düzenleyelim, ocak ayını beklemeyelim. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, ‘evet bir mağduriyet var bir eksikliğimiz var. Bu eksikliği gidereceğiz, sabırla bekleyiniz.’ Bu sabırla bekleyin dediğiniz zamana kadar 6 aylık bir süre var. Bu 6 aylık süre içerisinde insanlar tatilini yapamayacaklar, enflasyon karşısında ezilecekler. Vatandaşlarımız çocuklarını okula gönderirken ulaşımda özel okullarda çok ciddi sıkıntılar yaşayacaklar. Bir siyasi parti vatandaşlarına yalan söyler mi? Yapamayacağı vaatleri abartarak dillendirmek başka bir şey olmayan şeyleri varmış gibi göstermek Kaf dağının ardından sahte muştularla topluma umut pompalamak, göz boyamak bile isteye göz boyamak başka bir şeydir.

MAHALLENİN BELALISININ ZORBALIĞINDAN NE FARKI VAR: AK Parti iktidarı uzun zamandır bir şey keşfetti. Neydi o? Halkı her anlamda bir açmaza ve çaresizliğe hapsetmek. Buna Stalin’in tavukları da diyebiliriz. İktidar, kontrollü ve bilinçli bir yoksullaştırma siyasetini bu ülkeye dayattı… İktidar, seçim öncesi olan olmayan ne varsa saçtı savurdu. Olmayan petrolleri traktörünüze doldurun gidin dedi. Olmayan doğal gazı hanelere gönderdi. Saçma sapan vaatlerle halkımızı kandırıp durdu. Sırf seçim kazanmak uğruna Hazine ve Merkez Bankası kaynaklarını har vurup harman savurdu. Karşılıklı para bastı. Kredi ve swap adı altında yüksek faizle borç alarak ülkemizi borçlandırdı. Uyguladığı bu seçim ekonomisiyle daha yılın yarısında 2023 bütçesini tüketti. Ülkemizin ormanlarını, zeytinliklerini imara açtı. Deprem bahane edip zeytinlik alanları imara açmak nasıl bir şeydir. Sokakta gelip geçeni gözünün üstünde kaşın var diye döven mahallenin belalısının zorbalığından ne farkı var bunun. Sizin mahallenin belalısı gibi zorbalığa iten parasızlık mı, yoksa başka şeyler mi bir açıklayın da dinleyelim öğrenelim. 

HEP ALDATILDIK LAFININ ARKASINA SIĞINIYORLAR: Tüm bu hovarda harcamalardan sonra memurun, emeklinin maaşlarını ödeyebilmek için yeni kaynak arayışına girdiniz. Peki bulduğunuz dahiyane fikir neydi? Vatandaşa yeni vergi ve harçlar salarak günü kurtarmak… Hep aldatıldık lafının arkasına sığınıyorlar ama esasen kimsenin bunları aldattığı falan yok. Tam tersine bu iktidar, halkımızı durmadan aldatıp duruyor. Hem de cilalı ve tumturaklı yerli milli safsataları ile. Bu torba kanunla yüce meclisin önüne neyi, nasıl getirdiler. Her zamanki gibi Ali Cengiz oyununa tevessül edip elma şekerinin içerisine bir zehir şırınga ederek getirdiler?

MEMURA MAAŞ ZAMMI DA YAPIYORUZ DEDİKLERİ YASANIN İÇİNE MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİNİ KOYDULAR: Görünürde memura maaş zammı da yapıyoruz dedikleri yasanın içine mesela motorlu taşıtlar vergisini koydular, hem de iki defa ödenecek şekilde. Kurumlar vergisi oranlarını artırdılar. Harçları yüzde 50 oranında artırıp akaryakıt ve doğalgazdan alınan ÖTV'ye fahiş artış yaptılar. Mecliste verdiğimiz önergeler iktidar partisinin ve ortaklarının oylarıyla reddedildi. Reddetme gerekçeleri ise kısa zaman içinde anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasayı onaylamasından sonra motorinde ve benzinde fahiş zamlar ardı ardına gelmeye başladı. Önceden hazırlandığı çok net olan bu düzenlemelerin iyi niyetten yoksun, devlet yönetmekten vareste bir anlayışta olduğunu üzülerek ifade ediyorum.

BU ZAMLAR VE GETİRİLEN VERGİ ARTIŞLARI FRAGMAN: Bu sözü söylemekten gerçekten büyük bir üzüntü duyuyorum. Ama inanın bu günler daha iyi günlerimiz. Bu zamlar ve getirilen vergi artışları daha fragman. Önümüzdeki aylarda iktidar, enflasyonu bilerek körükleyerek vatandaşların ceplerinden ne var ne yok almaya devam edecek. Merkez Bankasının bilmem kaç milyar dolarlık döviz rezervi ve tonlarca altın stoku var diyorlardı. Karadeniz’de bulunan doğalgaz ve Gabar’da bulunan petrol bile bunun gibi on tane depremin masraflarını karşılayacak miktarda diyorlardı. Hani nerde? Hani vatandaşa bedava vereceğiniz o doğalgaz? Hani Gabar’da bulunan ve traktörü yanaştırıp depolarımızı dolduracağımız o muazzam petrol?

EMEKLİLERİMİZİ ÖLMEDEN MEZARA GÖNDERMEYE YEMİN ETMİŞ BİR İKTİDAR VAR: Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Mayıs’ta yani seçimlerden hemen önce en düşük memur maaşını 22 bin lira yapacakları müjdesini vermiş ve bu artışların da otomatik olarak emekliliklerine de yansıyacağını açıklamıştı. Erdoğan, memurlarımıza bu sözü verdiğinde bir dolar 19,5 TL idi. Söz verdiği 22 bin TL maaş yaklaşık 1.128 dolar yapıyordu ki bugün itibariyle bir dolar 27 TL’yi geçti. 22 bin TL, 810 dolara kadar düştü. Bir başka ifadeyle maaşlar daha verilmeden yaklaşık 320 dolar yani yaklaşık 8 bin 600 TL azalmış oldu. Birkaç hafta veya birkaç gün, hatta yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Ya emeklilerimiz? Sözümü lütfen mazur görün ama emeklilerimizi ölmeden mezara göndermeye yemin etmiş bir iktidar var. Yahu 7 bin 500 TL emekli aylığı alan emeklinin maaşına güya yüzde 25 zam yapıyorlar ama bakın görün ki en düşük emekli maaşı yine 7 bin 500 TL oluyor. Şaka gibi değil mi? Buna itiraz edeceklere nasıl olduğunu vaktim kalırsa uzun uzun anlatırım.

OTORİTER REJİMLERLE NERDEYSE AYNI LİGDEYİZ: Bundan kısa bir süre önce girdiği her seçimi kaybetmekle meşhur Binali Yıldırım, ‘Türkiye’yi parmakla gösterilen ülkeler arasına sokacağız’ buyurmuştu. Dünya Demokrasi Endeksi’ne göre 2022 yılında Türkiye olarak 103. sıraya düşmüşüz. Yani otoriter rejimlerle nerdeyse aynı ligdeyiz. Bu sıralamaya göre; Gambia, Nepal, Bolivya, Uganda ve Guatemala gibi ülkeler bile bizden daha iyi durumda arkadaşlar. Düşürüldüğümüz duruma bakın. Nerede iyi bir şey varsa ya sonuncuyuz ya sondan bir iki sıra önde, mesela: demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, basın özgürlüğü, gelir adaleti, hukuk bağımsızlığı gibi. Nerede kötü bir şey varsa da ya birinciyiz ya da ilk sıralarda, mesela enflasyon, adaletsizlik, pahalılık gibi.

DEVLET VE KURUMLARI İÇİ ÇÜRÜMÜŞ VE KÜFLÜ BİR MUMYA CESET HALİNE GELMİŞ: Devletimizi ve kurumlarını öyle bir hale getirdiniz ki; dışardan bakıldığında devasa ve görkemliler. İçine girdiğinizde çürümüş ve küflü bir mumya ceset görüyorsunuz. Kurumlarımız tel tel elimizde kalıyor. Kızılay mesela, TÜİK mesela, Merkez Bankası mesela. Kızılay var diye umutlanırsınız ama deprem olunca afet zamanı ora buna çadır ve kan sattığını görüsünüz. Sağlık bakanlığımız var diye gurur duyarsınız pandemi olunca aşı yapılan Hıfzıssıhhayı kapattıklarını öğrenirsiniz. On kuruşluk bir maskeyi aylarca dağıtmayı beceremediklerini görüp feryat edersiniz. Aslında tüm bu yapılanların ekonomik gerçeklerle, iyi niyetle uzaktan yakından bir ilgisi falan bulunmamaktadır. Defalarca söylediğim şeyi burada tekrar söylüyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiği ülke ekonomisini değil Mehmet Şimşek, Adam Smith ya da Keynes gelse yine de düzeltemez.”