Ekonomist Doç. Dr. Musa Öztürk, iktidarın Körfez ziyaretini ve asset kavramını değerlendirdi.
"Milli savunma bütçesinden daha fazlasını faize veriyoruz"
Bütçe açığını değerlendiren Musa Öztürk şunları kaydetti: Yıl sonuna baktığımızda biz Milli Savunma Bütçesinden daha fazla bir parayı sadece faize, borca da değil bakın. Faize ödemiş olma ihtimalimiz söz konusu. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi evet borç olarak milli gelirine oranı borç olarak diğer ülkelere göre düşüktür ancak bu kadar yüksek faizle borçlanan bir ülke yok dünyada. Bu nedenle halihazırda hükümetin bu açıkları kapatmak, başta bütçe açığı olmak üzere rezervlerdeki negatif durumu kapatmak üzere çok acil nakit ihtiyacı var.
Hükümetin Körfez ziyareti
Öztürk ayrıca hükümet yetkililerin çokça cüretkar davrandıklarını dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti. "Bu noktada da gayet cüretkar olduklarını O hasret kavramının altında, şirketin varlıkları veyahut da finansal varlıklar, bireysel varlıklar, mülkiyet hakları. Bunların hepsi aset kavramının altında ele alınan başlıklardır. Hangisinin sunacağı ve Kars'a ne olacağı Önemli. Zaten cumhurbaşkanının yatırım ofisinin geçtiğimiz aydan itibaren Türkiye'de firmaları gezip körfez sermayesinden ve Suudi Arabistan'dan ortak ister misiniz? Şeklinde bir ikna turuna çıkmış olduklarını da biliyoruz. Dolayısıyla buna bir bütün olarak baktığımızda Alsancak Limanı ve diğer kamu kaynakları şu an görünen olasılıklar. Bunun dışında Botaş olasılığı çok dillendiriliyor. Tüpraş çok dillendiriliyor Borsa İstanbul'da zaten şu anda Katarlı bir yatırım danışmanı var. Fiili olarak web sitesinden de görebilirsiniz. Bunun daha da artarak devam etmesi olasılığı var. Bunların lehte bir olanı var. Aleyhte olanı var. Şu anki olasılıklar için söylüyoruz arazilerinin Körfez Sermayesi'ne aktarılması, satılması veya kiralanması ihtimali var.
"Alsancak Limanı, BOTAŞ, Havelsan, Aselsan gibi startejik kurumlarımızı veriyoruz"
hükümetin acil hatta biraz daha geniş çerçeveden konuşmak gerekirse halihazırdaki problemleri gidermek üzere acil problemleri gidermek üzere acil nakit ihtiyacı söz konusu Bu noktada da maalesef vereceğimiz ikna etmek üzere yabancı sermayeyi ikna etmek üzere vereceğimiz atacağımız adımlar oldukça riskli. Burada az önce de ifade ettim. Siz de söylediniz. Alsancak Limanı da BOTAŞ'ta Havelsan, ASELSAN gibi stratejik kurumlarımız da ihtimal dahilinde tıpkı iki bin altı yılında Türk Telekom'un özelleştirilmesi olayında olduğu gibi olasılıklar var. Hatta bunun bir ileri boyuta da götürebiliriz ilk bölümde konuşurken de ifade etmeye çalıştım. Şu anki politikalarımız bir tür niyet mektubu öncesi adımlar gibi. Hani bu işin sonu IMF'ye varacak. Hükümet de bir şekilde IMF'ye açık veya örtülü olarak anlaşmaya meyil ediyor gibi. Bunu Bunu Ortodoks politikalar başlığı altında sunuyorlar. Ancak şunu da ifade edelim. Ortodoks politikalar temelde Washington dediğimiz, Önder'in Amerika'nın çektiği işte merkezinde doların olduğu petrodolar sistemini kutsandığı serbest piyasa ekonomisinin Sandığı ezel ezel ilişkisinin tanımlandığı bir ekonomi sistemi. Bugün bütün dünya yeni Washington'u tartışırken sosyal hakların özellikle de gelir uçurumunun hedeflerinin giderilmesinin hedeflendiği sistemleri konuşurken bizi böyle bir politikaya savrulmamız ezen eznen ilişkisini koruyacak, ezenin de elini güçlendirecek bir politikaya yönelmemiz izah edilebilir değil. Şu anki turlarda da bahsettiğiniz özelleştirmeler Türkiye ekonomisinin cari problemlerin, kronik problemlerini, gelir dağılımının problemin Enflasyon problemini gidermeye yönelik değil. Sadece kuru baskılamaya yönelik işte bir haber değeri olursa ki orada da hocaların bahsettiler. Şu anki adımların hepsi bir halkla ilişkiler adımı gibi. Ne kadar Türkiye ekonomisinin finansal sermayede Güven ortamında problemini çözecek hepsi tartışmalı. Çünkü bunu çok da uzun sürmeyecek. Yarın sabah bu haberlerin piyasadaki karşılığını göreceğiz.
Kur'da geri çekilme görebilecek miyiz?
Öztür: Eğer kurda bir durulma hatta geri çekilme görürsek bu adımların kalıcı bir geri çekim görürsek bu adımların bir işe yaradığına dair bir işaret görmüş oluruz. Ancak bunu görmezsek attığımız imzalar tırnak içerisinde ifade etmek istiyorum. Verdiğiniz imtiyazlar, tavizler veya özellikler Artık hangisi olduğunu yakın zamanda metinler açıklanırsa, anlaşma metinleri kamuoyuyla paylaşılırsa görürüz. Orada belli olacak. Bunların tekrar şunu altını çizerek söylememiz lazım. Stratejik olmaması gerekiyor. Stratejik sektörler olmaması gerekiyor. Tank tank palet fabrikası aklınızda unutmadık. Türk Telekom facialarını unutmadık. BOTAŞ'ın TÜPRAŞ'ın ne kadar önemli olduğu gündelik yaşantımıza ne kadar önemli olduğunu biliyoruz.
"Baykar da ortak anlaşalarda yer alıyor"
Öztürk, Selçuk Bayraktar'ın Körfez ziyaretinde yer almasını eleştirdi. Yine anlaşmalarda gördük Sayın Selçuk Bayraktar, işte Baykar'ın oraya gittiğini ve ortaklık anlaşmalarında yer aldığını biliyoruz. Evet. Bu tarz stratejik kurumlar uluslararası ortak bir yapıya bölünmelerinin hani bunun bir sınırı vardır. Özelleştirmenin de bir adabı vardır. Şeklinin ölçülmesi gerekir.
"Hükümetin acil 200 milyar dolar bulması gerek"
Öztürk, Türkiye'nin döviz ihtiyacını da anlattı. Burada şunu da ayrıca ifade etmemiz lazım. Türkiye'de bir döviz ihtiyacı hiç olmadığı kadar var. Çünkü hepimizin bildiği üzere döviz kurundaki bir artış fiyatlara yansıyor Özellikle dört yüz elli milyar dolar gibi dış borcu olan bir ülkede ki bunun iki yüz milyar doları kısa vadeli, yani bir yıldan önce ödeyeceğimiz bir borcumuz. Dolardaki bir liralık artış toplumumuzu fakirleştir. Anında dört yüz elli milyar lira fakirleşmiş oluruz bu durumda kurmalı mevduat gibi bizim uygulamaya çalıştığımız alternatif paketleri buradaki sermayeyi kendi şirketlerimizde açabilmemiz gerekiyor. Yani Baykar''a birileri ortak olacaksa bizim kendi vatandaşımız öncelikli olmalı veya Togg'a bir ortaklı yapı kurulacaksa kur korumalı mevduatı veya diğer mevduatta olan vatandaşlarımıza öncelik tanınarak dolarizasyon engellenmeli. Halbuki biz ne yapıyoruz? Bir taraftan kendi vatandaşımızı Işte buradaki sıçramalara karşı korumasız hale getirip yangını atarken öbür taraftan maalesef milli kurumlarımızı, bahsettiğiniz gibi limanlarımızı asırlık kuruluşlarımızı yabancılara çok yani uygun da demek istemiyorum Belirsiz koşullar altında ortaklık modeliyle vermeye çalışıyoruz.
Eğer bu startejik süreci yönetemezsek...
Musa Öztürk şunları da kaydetti: Bu bir stratejik süreç. Stratejik dönemdeki kasıt da şu. Bu süreci başarıyla yönetemezsek bundan sonraki gerek finansal yapımızda gerekçede büyüme kalitemizde ciddi problemler yaşayacağız Dolayısıyla işin ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Üzülerek söylüyorum. O aset kavramı, bunu ifade ettiğiniz gibi çok önemli bir maske olarak kullanılmış, bilinçli kullanılmış bir kavram diye ifade edebilirim, dedi.