Osmanlı'dan günümüze tamamen yasaklı günlerden öngörülere ve sözlere varan toprak satışlarını Milli Gazete yazarı Siyami Akyel köşesine taşıdı. Akyel, kaleme aldığı yazısında, "Eğer bu uygulamaya son verilmez ve toprak satışları bu şekilde devam ederse, bu ülkenin bize ait olduğunu kanıtlayan tapu senetlerimiz el değişecektir." vurgusunda bulundu.

Türkiye için düzensiz göçmen ve açık sınır politikasından daha vahimi “yabancılara toprak ve mülk satışı” konusunda izlediği politikadır. Gerek gerçek kişilerin gerekse tüzel kişiliklerin ülkemizden toprak ve mülk edinmesi, tapu senetlerimizin el değiştirmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan, toprak ve her türlü mülk satışı Türkiye’nin var olma yok olma/bekâ meselesidir.

Göçmenlerin ileride ülkelerine dönme ihtimali az da olsa vardır ancak mülk satışı yoluyla elden çıkan gayrimenkullerin ve özellikle toprakların geri alınması söz konusu değildir. Bu, bir ülkenin ipotek altına alınması demektir.

Osmanlı dönemi

Tarihsel sürece baktığımız zaman Büyük Osmanlı Devleti’nde yabancıların toprak edinmesi tamamen yasaktır. Osmanlı’nın yıkılış döneminde Batılı devletlerin baskılarıyla imzalanan 1856 tarihli Islahat Fermanı ile yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinimi konusunda süreç başlamış, 16 Haziran 1868 tarihli “Tebâa-yi Ecnebiyenin Emlâke Mutasarrıf Olmaları Hakkında Kanun” ile ilk yasal düzenleme yapılmış ancak ilgili kanununda “Hicaz bölgesinden mülk edinimi, doğuştan Osmanlı uyruklu olup sonradan yabancı bir devletin uyruğuna geçenler” hariç tutulmuştur. Çok sınırlı olan bu kanuni düzenleme 1914 yılında çıkartılan “Kavanin-i Mevcudede Uhudu Atikaya Müstenid Ahkâmın Lağvı” ile sona ermiş ve yabancılara önceden tanınan bütün ayrıcalıklar kaldırılmıştır.

Cumhuriyet dönemi

Cumhuriyet döneminde ise Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile mütekabiliyet (karşılıklılık) sistemi getirilerek yabancıların taşınmaz edinmeleri sınırlı tutulmuştur. Mütekabiliyet esasının geçerli olduğu ülkeler “İngiltere, Fransa, Japonya, İtalya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya” vatandaşları idi. Ancak Lozan Antlaşması’ndan kısa bir süre sonra yürürlüğe giren 18 Mart 1924 tarih ve 442 sayılı Köy Yasası’nın 87’nci maddesinde “… Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunmayan gerek şahıslar, gerek şahıs hükmünde olan cemiyet ve şirketlerin (eşhası hususiye ve hükmiye) köylerde arazi ve emlak almaları memnudur…” denilerek köylerden toprak ve emlak almaları yasaklanmıştır ancak bu yasak 22 Aralık 1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Yasası’nın 35’inci ve 36’ncı maddeleriyle mütekabiliyet şartı ve Tapu Yasası’nın sınırlayıcı kurallarına uymak şartıyla tekrar düzenlenmiştir.

1980-1999 dönemi

21 Temmuz 1984 tarih ve 3029 sayılı yasa ile Tapu Kanunu’nun 35 ve Köy Kanunu’nun 87’nci maddesine mütekabiliyet/karşılıklılık şartı aranmayacağı fıkrası eklenmiş ancak Anayasa Mahkemesi’nin 13 Haziran 1985 tarihli ve E.1984/14, K. 1985/7 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

22 Nisan 1986 tarih ve 3278 sayılı kanun ile Tapu Kanunu’nun 35’inci ve Köy Kanunu’nun 87’nci maddesine birer fıkra eklenmiş ancak bu da Anayasa Mahkemesi’nin 9 Ekim 1986 tarih ve E.1986/18 ve K.1986/24 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

2000- 2023 dönemi

19 Temmuz 2003 tarih ve 4916 sayılı kanunla Tapu Kanunu’nun 35’inci ve Köy Kanunu’nun 87’nci maddelerini yürürlükten kaldıran yeni düzenlemede “… Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri lehine, taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmesi halinde karşılıklılık şartı aranmaz…” denilmekteydi. Düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından 14 Mart 2005 tarih ve E.2003/70, K.2005/14 sayılı kararla iptal edilmiştir.

29 Aralık 2005 tarih ve 5444 sayılı kanun ile 22.12.1934 tarih ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesine geçici madde eklenmiştir. (Resmî Gazete, Tarih: 07.01.2006, Sayı: 26046).

Yabancılara mülk satışı hakkındaki kanundaki en son değişiklik 6302 sayılı Tapu ve Kadastro Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile gerçekleşmiş ve 03 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilen kanun ile Türkiye’de taşınmaz edinmek isteyen yabancı ülke vatandaşlarının toprak ve mülk alımı kolaylaştırılmıştır.

Yapılan değişiklikle mütekabiliyet şartı kaldırılmış, 183 ülke vatandaşının karşılık şartı aranmaksızın ülkemizden mülk edinmesinin önü açılmıştır. Buna göre yabancı uyruklu kişiler eskiden 2,5 hektar (25 dönüm) arazi alabilirken, yeni düzenlemeyle 30 hektara (300 dönüm) çıkartılmış; Bakanlar Kurulu gerekli gördüğünde bunu 60 hektara (600) dönüme çıkartmaya yetkili kılınmıştır.

Bir taraftan milliyetçilik söylemiyle vatandaş avutulurken, diğer yandan ülkenin toprakları/arazileri yabancı gerçek kişiler ile tüzel kişiliklere (şirket, vakıf vs.) satılmaktadır. Türk Lirası’nın dolar ve euro karşısındaki değer kaybı göz önüne alındığında yabancıların ne kadar toprak alabilecekleri daha iyi anlaşılacaktır. Eğer bu uygulamaya son verilmez ve toprak satışları bu şekilde devam ederse, bu ülkenin bize ait olduğunu kanıtlayan tapu senetlerimiz el değişecektir.

Ülkemizin toprakları yabancılara satılmaya, tapu senetleri el değiştirmeye devam ederse bunun geriye dönüşü olmaz. Unutmayalım ki hin-i hacette gidecek yerimiz yok.