İşta yazının tamamı...
2017 referandumu ile Türkiye için yeni bir dönem başladı. Başladı başlamasına ama dönemin nasıl ilerleyeceği neler yaşanacağını neredeyse kimse bilmiyor hatta tahmin dahi edemiyordu. Muhalefetin uyarıları eleştirileri yer yerde öneriler vardı. ‘’Tek adam rejimi’’ diye de tabir edilen sistem kamusal her kurum ve kişiyi tartışır hale getirdi. Son olanlardan bir tanesiydi Anayasa kararı tartışmaları. Baş döndüren gelişmeler içerisinde, ‘sistem’ seçimi kazananı bile memnun etmiyordu. Belki de amaç buydu, iktidarda olanın isteğine göre değişen bir yapı… AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın 50+1’den en yüksek oyu alanın kazanacağı formülü MHP ile ittifakın bitmesi için yapıldığı akla ilk gelendi. Bu konuda kendi açısından AK Parti haklı da olabilir. Daha sonrasında Bahçeli’nin adeta ‘’herkes kendine gelsin değişemez ve beraber yürüyeceğiz’’ mesajı tansiyonu daha da yükseltti. Bu tartışmalarda biz kurum ve sistemin bütün bir halk için iyi ne kazandırdığından ziyade kişi ve partileri konuşuyoruz. Burada bir başka konuya da değinmek gerekiyor. Ana muhalefet başta olmak üzere muhalefetin kendi içindeki tartışmalar partilerini etkilerken, Cumhur İttifakı’ndaki tartışma ve polemikler tüm ülkeyi etkiliyor. Kurumlarda kim kime nasıl davranacağını bilemez duruma geliyor. Sosyal bunalımlarda beraberinde geliyor maalesef…. Ve günün sonunda bunca yaşananın sorumluluğunu kim alacak sorusu geliyor akıllara…