Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, TBMM bütçe görüşmelerinde Saadet-Gelecek grubu adına söz aldı. Doğan, konuşmasında Suriye’de yaşanan gelişmelere dikkat çekerken İsrail’in coğrafyamızda at koşturduğuna dikkat çekti.
Doğan’ın TBMM’deki konuşmasının tamamı şu şekilde;
“Hangi açıdan bakarsak bakalım hem ülke olarak hem bölge olarak gerçekten çok sıkıntılı, çok karanlık, çok karışık bir süreci yaşıyoruz. Ülke adına belki de doğruları konuşmanın ne kadar zor olduğu bir sürece de hep beraber şahitlik ediyoruz. Ben, bu vesileyle, çok ara sokaklara girmeden, ana cadde babından birkaç konuda fikirlerimi ifade etmek isterim.
Türkiye’yi çok iyi günler beklemiyor!
Akıl, ne hâlde olduğumuzu görmektir; akıl, neden bu hâlde olduğumuzu sormaktır; akıl, bu hâlden nasıl kurtulacağımızı bilmek veya çalışmaktır ve en önemlisi, akıl, attığımız her adımın sonunu mutlaka ama mutlaka düşünmektir. Eğer biz ekonomik olarak, dış politika olarak, sosyal hayat olarak ne hâlde olduğumuzu görmez isek, neden bu hâlde olduğumuzu sorgulamaz ve öz eleştiri yapmaz isek, bu hâlden kurtulmak için neler yaptığımızı hep beraber istişare etmez ve çalışmaz isek inanın, Türkiye'yi çok iyi günler beklemiyor.
Bir Kızılderili atasözü diyor ki: "Bir nehirde 2 balık kavga ediyor ise bilesiniz ki oradan iki dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir." Elbette ki Kızılderililer bu tespitte bulunurken henüz Siyonistlerle tanışmamışlardı, Siyonizm’le tanışmamışlardı. Peki, tanışmış olsalardı ne olurdu? İnanın, bu sözleri yüzde yüz şu şekilde olurdu: "Eğer dünyanın herhangi bir noktasında 2 kardeş kavga ediyor ise bilesiniz ki oradan beş dakika önce bir Siyonist geçmiştir." Birileri bu tespitimizi çok abartılı görebilir ya da bu tespitin çok abartılı olduğunu düşünebilir ama inanın, gerçeği ve hakikati göstermek için bu yaklaşım bile çok eksik kalmaktadır.
İsrail dünyanın en azgın terör örgütüdür!
Bilesiniz ki İsrail, dünya açısından dünyanın en tehlikeli ve en azgın terör örgütüdür. İsrail'e devlet muamelesi yapmak, insanlığa yapılabilecek en büyük hakarettir, en büyük ihanettir. Zira İsrail terör örgütü o zihniyete sahip olanları insan olarak bile görmemektedir. Bundan dolayı biz bugün gelişen olayları sadece ara sokakta, iç kamuoyunu rahatlatacak şekilde okumaya kalktığımız zaman başımıza yakında ne kadar büyük bir felaketin geleceğini görmezlikten gelmiş oluruz.
İsrail terör örgütü, hedefine ulaşmak için kendi açısından her yolu mübah gören ve bunu bir hak olarak gören anlayışa sahip ve bunu yaparken pervasızlığına zaten bütün dünya şahit ama hedefine ulaşma noktasında kullanmış olduğu taktiği hep beraber görmek, okumak, anlamak zorundayız.
İsrail'in bir coğrafyada, bir ülkede hedefini gerçekleştirmek istediğinde uyguladığı en önemli taktik; o ülkede, o coğrafyada yaşayan insanların beklentilerinin içerisine kendi hedefini yerleştirilmesidir. Ne istiyorsun sen? Bahar. Seni "bahar" diye yola çıkarır, sen "bahar, bahar" diye yürümüş olduğun yolun sonunda kendini kışın ortasında bulursun. Ne istiyorsun sen? Demokrasi. Seni "demokrasi" diye yola çıkarır, sen "demokrasi, demokrasi" diye sloganlar atarken yolun sonunda kendini darbenin ortasında bulursun. Ne istiyorsun sen? Taban demokrasisi. Seni "taban demokrasisi" diye yola çıkarır, sen "taban demokrasisi" diye yürümüş olduğun yolda hocana bile ihanet etmeyi göze alırsın, yolun sonunda tek "Ah!"la mahkûm olursun. Ne istiyorsun sen? Barış. "Barış, barış" diye yol yürürsün, yolun sonunda kendini bugün olduğu gibi savaşın ortasında bulursun.
Krizi doğru yönetemezsek ülkemizi büyük bir kriz bekliyor!
Suriye'ye gelecek olursak; bugün geldiğimiz noktada Suriye'de ne oldu şimdi? Esad gitti. Bu büyük bir fırsattır ama fırsatı doğru yönetemediğimiz takdirde ülkemizi bekleyen büyük bir kriz, büyük bir felakettir.
30 yıl önce, 40 yıl önce bu Mecliste bulunan bütün arkadaşlarımızla şöyle bir fırsatımız olsaydı; Ankara'nın herhangi bir mahallesine, herhangi bir sokağına gitsek, karşımıza çıkacak 7-8 yaşında bir çocuğa şöyle bir soru sorsaydık: "Evladım, Türkiye'nin güneydoğudaki komşusu kim?" İnanın, o 7 yaşındaki çocuk hiç düşünmeden, hiç tereddüt etmeden diyecekti ki: "Efendim, güneydoğudaki komşumuz Irak, Suriye." Ama ben şimdi bütün Meclise soruyorum, iktidara soruyorum: Türkiye'nin güneydoğudaki komşusu kim? IŞİD mi, HTŞ mi, PYD mi, İsrail mi, Amerika mı? Bu kadar büyük bir dağınıklığın bu ülkenin faydasına olduğunu düşünmek büyük bir gaflettir.
İktidarın Gazze’den çıksın dediği İsrail Suriye’de
Suriye'de ne oldu? Aslında iktidarın özellikle Gazze'den çıksın diye yürüyüş yaptığı, miting yaptığı, kahvehane bastığı İsrail artık Suriye'de. Bunu görmezlikten gelmemiz mümkün olabilir mi? Biz bilelim ki bu felaketler yaşanırken asıl hatırlamamız gereken her şey unutturuldu. Bakın, dikkat edin, artık gündemimizde Gazze yok, gündemimizde Filistin yok.
Ama şu andaİsrail, coğrafyamızda istediği gibi at koşturuyor. Bunu böyle okumadığımız takdirde sadece kendi kendimizi tatmin eder ama yarın hep beraber felaketlerle baş başa kalmış oluruz. Bugün Türkiye'nin bu yaşananlar çerçevesinde yapması gereken 3 tane temel ödevi vardır. Nedir bunlar? Bir, mutlaka ama mutlaka, ne pahasına olursa olsun, İsrail'i durdurmak yani İsrail'e askerî müdahalede bulunmak. Buna binbir türlü sözler söyleyebiliriz "Hangi gerekçeyle, hangi amaçla?" denilebilir. Amerika'nın İsrail'e yardım etme mecburiyeti kadar Türkiye'nin Filistin'e yardım etme mecburiyeti yok ise yazıklar olsun, eyvahlar olsun! Filistin'de, şu anda binlerce çocuk, binlerce kadın, binlerce insan âdeta cehennemi yaşıyorlar.
İkinci olarak Türkiye'nin yapması gereken, Suriye'nin bütüncüllüğünü mutlaka ama mutlaka korumaktır. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının iki gün önceki yaklaşımını çok önemli, çok değerli buluyorum ama umut ediyorum ki bu yaklaşım lafta kalmaz.
Üçüncü olarak yapmamız gereken yani iktidarın yapması gereken üçüncü görev ise mutlaka içerideki sorunlarla yani gerçeklerle yüzleşerek iç barışı temin etmektir, tesis etmektir. Eğer bunları yapmaz isek, sadece ve sadece kendi taraftarlarımızı tatmin edecek reklam ve algılarla uğraşmış olur isek hem bu sizin sonunuz olur hem de ülke açısından büyük bir felaket olur. Bunu niye söyledim? Şundan dolayı söyledim: Unutmayın ki küresel güçlerin desteğiyle alacağımız yolun sonu karanlık bir felakettir ve unutmayın ki bugün, İsrail terör örgütüne ticaret yapmayı kesemeyecek kadar muhtaç olan bir Türkiye'nin söylediği sözlerin hiçbir anlamı, hiçbir karşılığı yok.
22 yıl boyunca söylediği her söz, attığı her adımın sonunda mahcubiyetini ifade eden bir partinin, elli beş yıl boyunca söylediği her sözün sonunda haklı çıkan bir partiyi düzeltmeye çalışması sadece komediden ibarettir.
Burada, Özlem Hanım ticaretin ne şekilde olduğunu Mecliste herkese zaten söyledi.
Son söz: Amerika'nın suyuyla abdest almak zorunda kalanların değil Şam'da, Kâbe'de namaz kılmaları bile bir anlam ifade etmez.”