Bu yılın başında aşırı sağcı ve ırkçı aktörlerin İsrail işgal devletinin yönetimini devralması ve bazı bakanlarının egemen ve önemli mevkilere gelmesiyle birlikte başta Kudüs olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında baskı ve şiddetin dozunu artırdığı bir yıl olarak kayıtlara geçti. İşgal hükümetinin desteğini alan aşırılık yanlısı tapınak grupları, aşırılık yanlısı bakanların destekleriyle Kudüs’ün yerli halkı Filistinlileri şehirden kovma, mallarına el koyma, Kutsal Şehri Yahudileştirme ve tarihini tahrif etme niyetlerine ek olarak, Mescid-i Aksâ'nın statüsünü değiştirmek, medeniyetini yıkmak ve yerine sözde tapınağı dikmeyi hedefleyen fikirleri hayata geçirebilmek için yoğun bir çalışma içerisinde oldular.
Bu yıl, Gazze'de Filistin halkına karşı Kudüs'ü de etkileyen savaş ve saldırılarla, işgal yönetiminin, yerleşimcilerin ve aşırılıkçıların, Mescid-i Aksâve özellikle Kudüs'ü Yahudileştirme ve işgal etme girişimiyle sona erdi. İşgal yönetimi, genel olarak dikkatlerin Gazze’ye çevrildiği bir süreci, Kudüs’teki emellerini gerçekleştirmek için fırsata çevirdi.
Kudüs meselesini gündemine ve öncelikleri arasına koyan, Kudüs'ü Yahudileştirmek, Arap ve İslami kimliğini kendi çıkarlarına göre değiştirmek için büyük bütçeler ayıran aşırılıkçı bir hükümetin varlığıyla Kudüs'e yönelik saldırılar bu yıl önemli ölçüde yoğunlaştı. Kudüs, Siyonist rejim işgalinden bu yana Yahudileştirme, yerinden edilme, uzaklaştırma ve evlerin yıkılması politikalarından muzdarip.
Bu raporu, özet olarak Kudüs'te yaşananlara ışık tutmak, İsrail’in Kudüs'ün, tarihine, tarihi eserlerine ve kutsallarına yönelik yürütmeye çalıştığı gerçekleri değiştirme hamlesine, aynı zamanda hem hükümet hem yerleşimciler tarafından Kudüs'e ve halkına yapılan saldırılara ışık tutmak, 7 Ekim sonrası Gazze ve Batı Şeria’da gerçekleştirdiği hak ihlallerini de (Rapora ek olarak) kayıt altına almak için hazırladık.
KUDÜS’TE EV YIKIMLARI, ARAZİ VE MÜLKLERE EL KOYMA VE TEHCİR FAALİYETLERİ
Kudüs'teki planlama ve inşaata yönelik bu politikalar, "Kudüs Belediyesi", sözde "İsrail Toprakları İdaresi" ve "Bölge İnşaat ve Organizasyon Komitesi" tarafından geliştirildi. Gelecek planlama politikalarının yapıcıları aşağıdakileri dahil etmiş ve bunlara odaklanmıştır:
Kudüs'ün doğu kesiminin nüfusu 397.000'e ulaşmış, batı ve doğu kesimleriyle birlikte kent nüfusunun %41'ini oluştursa da, kısıtlama ve boğma politikaları nedeniyle kent yüzölçümünün yalnızca %13'ü Kudüslülere tahsis edilmiştir. İşgal yetkilileri geçtiğimiz yıllarda Kudüs'ün doğu kesiminde 27 kilometrekarelik araziye el koymuş, Doğu Kudüs'te el konulan toprakların oranı Kudüs'ün doğu kesimindeki toprakların yüzde 38'ini oluşturmuştur.
Gelecek planlarına göre, inşaat artacak ve önümüzdeki yıllarda 67.000 yerleşim birimi eklenecek ve gelecekteki planlamanın Kudüslü veya Arap mahalleleri için herhangi bir birim içermediğini belirtti.
İşgal belediyesi, sistematik ve programlı bir politika çerçevesinde Kudüslülerin sayısını azaltmak amacıyla Arap mahalleleri için yapısal planlar yapmamakta, arazi ve alanların çoğunun ya yeşil, arkeolojik ya da kamu yararına arazi olduğunu iddia etmekte ve üzerlerine yapı inşa edilmesine müsaade etmeyerek konut sıkıntısı ve doğal nüfusa rağmen Kudüslülere inşaat ruhsatı vermemektedir.
Kudüs Belediyesi, Kudüs'ün doğusundaki arazilerin yüzde 87'sinin inşaat yapılmasına izin verilmemesi gereken araziler olduğu görüşünde. Bu, işgalci yetkililerin Filistin nüfusunun sayısını azaltma hedefine ulaşmak için halkını göç etmeye ve Kudüs dışında yaşamaya zorlamayı amaçlamaktadır.
Mahalle sakinlerinin inşaat ruhsatı almaması bahanesiyle bu yıl ev yıkımları arttı ve hızlandı. İşgal belediyesi, bilinçli bir politika olarak Kudüslülerin inşaat ruhsatı taleplerini reddetmektedir. Bu yıl 281 ev ve işyeri işgal Belediyesi’nden izin alınmadan inşa edildiği iddiasıyla yıkıldı.
İşgal yetkilileri, İsrail'in "Kemnitz" yasası uyarınca yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan 22 ev de dahil olmak üzere Al-Bustan mahallesindeki 116 evi yıkmaya çalışıyor ve böylece 1.550 Kudüslü vatandaş, Belediye planına göre “Tevrat Bahçesi”ni kurmak için evlerinden yerlerinden edilecek.
2023 yılında Kudüslüler tarafından işgal belediyesine 543 inşaat ruhsatı başvurusu yapıldı ve tamamen siyasi nedenlerden dolayı reddedilen başvurular da dahil olmak üzere inşaat ruhsatı almak için gereken tüm koşulları karşıladılar ve sadece 18 başvuru onay alabildi.
İşgal belediyesinin, Yerel İşler Mahkemesi'nde, belediyeden izin alınmadan yapıldığı ve sahiplerine mali para cezası kesildiği iddiasıyla yapı ihlallerine ilişkin karar verilen 762 dosya bulunuyor. Bu dosyalarda sözde Planlama Kanunu’na dayanılarak bahse konu yapıların sahiplerine 13,5 milyon İsrail şekeli tutarında (3,7 milyon ABD dolarına tekabül ediyor) para cezası verilmiştir.
KUDÜS’TEKİ YERLEŞİM (EL KOYMA) POLİTİKASI
Kudüs'teki işgal belediyesi, "Doğa Kurumu", "Eserler Kurumu", "İsrail Toprakları İdaresi" ve bazı yerleşim dernekleri tarafından yerleşim ve Yahudileştirme projeleri ve inşaat yapmak amacıyla 2023 yılında 13.200 dönüm toprak haczedildi veya el konuldu. Yerleşimcilerin gelişini kolaylaştırmak ve hızlandırmak için yollar, köprüler ve tüneller yapılıyor, yerleşim yerleri birbirine bağlanıyor, Filistin halkı kuşatılıyor, toprakları ellerinden alınıyor.
MESCİD-İ AKSÂ ÇEVRESİNDEKİ YAHUDİLEŞTİRME PROJELERİ
İşgal yetkilileri ve yerleşim birimleri, Kudüs'ün özelliklerini değiştirme, kimliğini yok etme ve yerine sahte bir kimlik ve tarih koyma girişimleri kapsamında Kudüs'te, özellikle Mescid-i Aksâ çevresinde 50 Yahudileştirme projesini hayata geçirmek için çalışıyor. Caminin (Kubbet’üs Sahra) görünümünü engellemek, Yahudileştirme projeleri ile boğmak ve Kudüs'ün Arap ve İslam kimliğinin simge yapılarını ve kanıtlarını gizlemek için çevresindeki ufku kapatmak. Ayrıca işgalci devlet ve yerleşim birimleri, Yahudileştirme planlarını hayata geçirmek için 16 milyar dolar ayırdı.
İşgalci örgütler, Mescid-i Aksâ'yı kuşatmak, Kudüs'ün Arap ve İslam kimliğini gösteren anıtları ve delilleri çarpıtmak, tarihi değiştirerek Arap ve Müslümanları yok etmek için Mescid-i Aksâ çevresinde en büyük Yahudileştirme projelerini hayata geçirmeyi, İslami anıtları yok etmeyi, Mescid-i Aksâ'yı kazılarla tehdit etmeyi ve temellerini zayıflatmayı amaçlıyor.
İşgal yetkilileri, kazılarla, bilimsel ve tarihi delillerle kendi varlığını ve uygarlığını kanıtlayamadığı için, bir medeniyetin varlığına ve sahte bir geçmişine delil olarak sahte mezarlar dikmektedir. Bu nedenle dünyanın beynini yıkamak, gerçekleri çarpıtmak için hile ve iftiraya başvuruyorlar.
Mescid-i Aksâ çevresine sahte mezar dikmek amacıyla el konulan Filistin toprakları şu ana kadar 620 dönümlük alana yayılıyor.
Mescid-i Aksâ'nın doğusundaki Tantur Firavun bölgesinde (Kudüs İslam Vakfı'na ait topraklar) 410, Vadi El-Rababa bölgesinde ise 65 sahte mezar yapılarak şu ana kadarki toplam sahte mezar sayısı 13.500’e kadar ulaştı.
Mescid-i Aksâ civarındaki “Tevrat Bahçeleri”. İşgal, Eski Şehir ve Mescid-i Aksâ çevresini kontrol altına almayı ve çevredeki Kudüs mahallelerini izole etmeyi amaçlayan bu Yahudileştirme projesine çeşitli aşamalarda 19 milyar şekel ayırdı.
Kudüs halkını kuşatmak için Kudüs'ün güneyinde Filistinlilerin gasp edilen arazilerine 16.500 kaçak konut inşa edilmesini planlıyorlar. Bunlar, Kudüs ile Batı Şeria şehirleri arasındaki iletişimi kesecek bir yerleşim kuşağı oluşturulmasını amaçlayan plan ve projelerdir.
MESCİD-İ AKSA’YA YÖNELİK İHLALLER
Bu yıl, İsrail toplumunda yaşanan siyasi ve dini değişimler ve İsrail toplumunun daha dini ve siyasi aşırılığa yönelmesi ile Mescid-i Aksâ için en zor yıllardan biri oldu. İşgal devleti ve onun aşırılıkçı hükümeti, özellikle de en aşırı sağcı grupların Gazze ve Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik savaşın sponsoru olması ve nefreti körüklemesi, Yahudi olmayan her şeye karşı ırkçılığın ve aşırıcılığın artmasını sağladı. Mübarek Mescid-i Aksâ fırtınanın ortasında kaldı ve yerleşimciler ile aşırılıkçı Tapınak gruplarının hedefi oldu. Aşırı sağın bu saldırılarından kilise ve ibadethaneler de kurtulamadı. Kudüs'teki Hıristiyan din adamları da aşırılıkçıların ve yerleşimcilerin saldırılarına karşı korunamadı.
Mescid-i Aksâ'nın dini, tarihi ve hukuki statüsünü değiştirmeye yönelik girişimler önemli ölçüde arttı ve yoğunlaştı. Yahudileştirme fikirlerini dayatma, Mescid-i Aksâ'yı zamansal ve mekânsal olarak bölme ve Talmud ritüellerinin bir kısmını gerçekleştirmek için girişimler arttı. Mescid-i Aksa, başta polisin ve Milli Güvenlik Bakanı denilen bakanın varlığıyla, işgalci devletin tüm kurumları tarafından desteklenen bir İsrail hedefi ve hayalidir. İsrail Meclisi’nin (Knesset) üyeleri aşırı fikirlere ve ideolojilere sahipler ve Mescid-i Aksâ'yı yıkıp ortadan kaldırmak ve İsrail'in yıkıntıları üzerine heykel ve tapınak inşa etme hayalini gerçekleştirmek için çalışıyorlar.
Bu yıl, İsrail mahkemelerinin fanatik işgalcilerin Mescid-i Aksâ'da toplu ibadet etmelerine izin vermesi ve işgalci yerleşimcilerin Yahudileştirme yönündeki girişimlerinin artması Yahudi bayramlarının Mescid-i Aksâ için bir kâbus ve felakete dönüşmesine neden oldu. Tapınak grupları olarak adlandırılan sözde gruplar, Mescid-i Aksâ'nın kutsallığına yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak, kendi dini gün ve bayramlarında özel ritüeller ve provokasyonlar gerçekleştirerek namaz kılanları hedef aldılar. İşgalci devletin polisi ve aşırılık yanlısı bakanları özellikle Yahudi bayramları döneminde ve sözde "Kudüs'ün Birleşmesi" gününde - Kudüs'ün doğu kısmının işgal edildiği gün – ve diğer özel günlerde, Kudüs'teki Vakıflar Dairesi'nin camideki görevlerini yerine getirmesini ve restorasyon çalışmalarını engelledi. Vakıflar Dairesi'nin yetkilerini büyük ölçüde azaltarak, onu camiye gelen Müslümanların işleriyle ilgilenmekle sınırladı.
Bu yıl içerisinde 52 bin yerleşimci Mescid-i Aksâ'nın avlusunda Talmudik ibadet ve ayinler gerçekleştirdi. Müslümanların duygularını kışkırtıp, Mescid’in hürmet ve kutsiyetini ihlal ettiler.
İşgal yetkilileri ve istihbaratı, Mescid-i Aksâ vaizi Şeyh İkrime Sabri dahil olmak üzere vaizleri, imamları, Mescid-i Aksâ vaizlerini ve Kudüs'teki cami imamlarını takip ediyor.
İşgal polisi ayrıca yıl içinde Kudüs'teki Vakıflar Dairesi'nden 46 koruma ve çalışanı tutuklayarak uzaklaştırdı; ayrıca bu yılın başından bu yana Kudüs ve Mescid-i Aksâ'dan 1.346 uzaklaştırma emri ve kararı çıkardı.
İşgal polisi, bu yıl içinde 22 kez olmak üzere Mescid-i Aksâ'nın kapılarını belirli süre ve saatlerde kapattı ve bu yıl içinde birkaç kez Mescid’in hoparlörlerinin kablolarını ve uzantılarını kesti.
7 Ekim'den bu yana Kudüs'te ve Eski Şehir'in kapıları ile Mescid-i Aksâ'nın kapılarında yoğun bir şekilde mevzilenen işgal güçleri, altmış yaş altı (ve bazı durumlarda yetmiş yaş altı) kişilerin girişini engelledi, mübarek Mescid-i Aksâ'ya girmekten mahrum etti.
İŞGAL REJİMİNİN KUDÜSLÜ MÜSLÜMANLARA YÖNELİK HAK İHLALLERİ
İşgal güçleri, Kudüslülerin mahallelerine saldırmaya ve evlerine baskın yapmaya devam etti, onları sıkmak amacıyla başta vergi yetkilileri olmak üzere Eski Kudüs Şehri'ndeki tüccarlara ve tüm Kudüs mahallelerine yönelik şiddetli saldırılarını artırdı. Kudüs ekonomisini bitirmek, özellikle Gazze savaşı sonrasında onlardan intikam almak, onları küçük düşürmek ve morallerini bozmak amacıyla yapılan uygulamalar sonucunda Kudüs'teki ekonomik ve ticari durum önemli ölçüde kötüleşti. İşgal yetkililerinin vatandaşların satın almak için ticari mağazalara erişimini engellemesi, işçilerin ve çalışanların atölyelerine veya ticari mağazalara ulaşmalarının engellenmesi ve Eski Şehir'in tekrar tekrar kapatılması ve gerek iç gerekse de dış turizm eksikliğinin bir sonucu olarak ülkedeki durum ve Gazze'deki savaş nedeniyle birçok dükkân kapılarını kapattı ve birçoğu da iflas ilan etti.
Kudüs'ün Eski Şehri'ndeki gelirler ve ticaret alışverişi, Gazze savaşı öncesindeki dönemlere kıyasla %91'e geriledi.
Binlerce Kudüslü ailenin hayatını olumsuz etkileyen ve ülkenin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle ekonomik durumun kötüleşmesi, Kudüslüleri yeniden canlandırmaya yönelik planlar yapılmadığı takdirde Kudüslüler üzerinde kötü etkilere sebep olacak.
İşgal yetkilileri ve onların istihbarat servisleri, aktivistleri, Kudüslü çalışanları, akademisyenleri ve gazetecileri takip etti, Filistin içerikleriyle mücadele etti ve onlarca web sitesini kapattı.
İşgalci devlete karşı kışkırtma veya yasaklı örgütleri destekleme iddiasıyla sosyal medyada çok sayıda aktivisti tutukladı.
Gazze'de savaşın başlamasıyla birlikte işgal yetkilileri, savaş zamanlarında Kudüslülere karşı kullanmak, onları kısıtlamak, zaten azalan haklarını iptal etmek, onlara ve mallarına baskı yapmak için olağanüstü hâl ilan etti.
Bu yıl içinde 2.600 ev ve işyeri baskına uğradı.
21 kültür, spor kurumu ve dernek kapatıldı veya kapatılma kararı yenilendi.
Bu yıl Kudüs'te işgal yetkilileri tarafından 600'ü çocuk olmak üzere 3.016 tutuklama gerçekleştirildi. (Bunların arasında 7 Ekim'den bu yana 910 tutuklama var.)
63 çocuğa işgal yetkilileri tarafından çeşitli sürelerle ev hapsi cezası verildi
34 çocuk yaşadıkları yerden uzaklaştırılarak şehrin diğer mahallelerine gönderildi.
İşgal yetkilileri bu yıl yalnızca Kudüs'te 42 Filistinliyi şehit etti.
İşgal yetkilileri Kudüslü Müslümanlara 65 milyon şekel (17 milyon 895 bin dolar) kefaletle cezalandırıldı.
İsrail işgal güçleri veya yerleşimciler tarafından Kutsal Şehir'in batı ve doğu kesimlerindeki çeşitli yerlerinde Kudüslülere yönelik 2.100 saldırı gerçekleştirildi.
Bu yıl işgal belediyesi Kudüs’teki 15 cadde ve yolun adını değiştirerek Yahudileştirme çalışması yaptı.
MİRASIMIZ KUDÜS DERNEĞİ’NİN 2023 YILINDA KUDÜS’TE YAPTIĞI FAALİYETLER
İşgal rejimi ve Siyonist Tapınak Örgütleri, Kudüs’ü Yahudileştirmek için her türlü adımı atarken, Kudüslü Müslümanların hayatlarını her anlamda yaşanmaz hale getiriyor. Mirasımız Kudüs Derneği, 2023 yılında da Türkiye’deki gönüllülerimiz ve yurtdışındaki gurbetçi gönüllülerimizin katkılarıyla Kudüslü Müslümanların insani ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun bir mesai harcadı.
7 Ekim saldırıları sonrası en büyük ihtiyaç sağlık hizmetlerinin yetersizliğiydi. Kudüs’teki Makasıd Hastanesi, hem Kudüslü Müslümanların sağlık hizmetini karşılıyor hem de Batı Şeria ve Gazze’den özel izinle gelen hastalara tedavi imkânı sağlıyor. Bu yıl içerisinde Makasıd Hastanesi’nin ilaç ve tıbbi ihtiyaç malzemelerinin karşılanması için 3.765.000 ₺ maddi destek sağlandı. İhtiyaç kalemleri temin edilerek hastane yetkililerine teslim edildi.
Yıl boyunca 225 ihtiyaç sahibi aileye maddi destek sağlandı, Ramazan ayında 620 aileye 7.255.000 ₺ zekât 550 aileye de 820.000 ₺ fitre ulaştırıldı.
Kudüs’ün yetim çocukları ve Kudüs Yetim Okulu yıl boyunca desteklendi. 161 Yetime yıl boyunca 4.830.640 ₺ nakdi destek sağlanırken, Kudüs Yetim Okuluna ise 365.000 ₺ nakdi yardım yapıldı.
Ramazan ayı dahil olmak üzere 8.600 Aileye gıda kumanyası, 5.650 aileye iftar yemeği ikramı yapıldı. 455 çocuk ise bayramlık ve bayram harçlıklarıyla sevindirildi
Kurban bayramında kesilen kurban hisseleri 1.328 aileye pay edilerek dağıtıldı.
Eğitim sezonu başlangıcında 425 yetim ve ihtiyaç sahibi çocuğa okul çantası ve kırtasiye malzemeleri ile destek sağlandı.
İhtiyaç sahibi Müslümanların tapulu arazilerine 750 adet yetişmiş zeytin fidanı dikilerek sahiplerine teslim edildi.
Mirasımız Kudüs Derneği olarak, 16 yıldır bir yandan Osmanlı’nın Kudüs’teki tarihi mirasını ihya ederken, bir yandan da yıl boyunca Kudüslü Müslümanların hayata tutunmalarını sağlayacak insani yardım faaliyetlerini sürdürüyoruz. Öte yandan yurtiçinde düzenlediğimiz seminerler, konferanslar, yarışmalar ve dergi, kitapçık v.b. basılı materyaller aracılığıyla bilinçlendirme faaliyetlerine devam ediyoruz.
7 Ekim sonrası Gazze ve Batı Şeria’da İsrail’in uyguladığı şiddet, insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklar
1947-1949 savaşı ile İsrail’in bağımsız olması Filistin ve çevresini adeta ateşe attı. Yaklaşık 80 yıldan beri milyonlarca insan mülteci durumuna düştü ve toprakları işgal edildi. Bu süreçte çok sayıda savaş, on binlerce insanın öldürülmesi ve özgürlüklerinin ellerinden alınması, evler ve ibadet yerleri başta olmak üzere binaların yok edilmesi, Filistin kültürünün bastırılmak istenmesi, yerleşimci denilen işgalciler eli ile işgalin derinleştirilmesi, konuşma ve seyahat özgürlüğünün kısıtlanması dahil her türlü temel insan haklarının engellenmesi İsrail tarafından Filistin halkına karşı uygulanıyor.
Gazze ise özellikle 2007 yılında İsrail tarafından abluka altına alındıktan sonra yüzde 70 genç işsizliği, geniş çapta kirlenmiş içme suyu ve çökmüş bir sağlık sistemi ile yaşanmaz hale gelmişti zaten. 16 yıldan beri devam eden ambargo 2 milyondan fazla Filistinliye ev sahipliği yapan Gazze Şeridindeki insani ve ekonomik durumu felaketle sonuçlandırdı. Bu raporda Gazze başta olmak üzere Batı Şeria ve Filistin çevresinde 7 Ekim sonrasında meydana gelen hak ihlallerini ve olayları ele almaya çalıştık.
7 Ekim öncesinde aşırı milliyetçi Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Haram-ı Şerif'e yaptığı tartışmalı ziyaretler ve Mescid-i Aksa'ya şiddetli polis baskınları nedeniyle bölgede gerilim zaten çok yüksekti. 7 Ekim ile İsrail hemen savaş durumu ilan etti ve o günden bu yana İsrail ordusu, Gazze'ye yönelik ağır, neredeyse sürekli ve benzeri görülmemiş bombardımanlar gerçekleştiriyor. 26 Aralık itibarıyla Birleşmiş Milletler, Gazze Hükümet Ofisi, ve Gazze Sağlık Bakanlığı'nın bildirdiği rakamlara göre Gazze'de 80 gündür devam eden 1745 saldırıda 27674 Gazzeli hayatını kaybetti. Bu kayıplardan 20.674 tanesi hastanelere ulaşırken geri kalanı halen enkaz altındalar. Bu kayıplardan 8.500’ü çocuk, 6.300’ü kadın 311’i sağlık personeli 40’ı Sivil Savunma görevlisi, 103’ü gazetecidir. Ölenlerin yüzde 70'inin kadın ve çocuk olduğu belirtiliyor. 26 Aralık itibarıyla 54.536 Gazzeli yaralanırken 101 sağlık personeli ve 9 gazeteci İsrail tarafından rehin alındılar. Öte yandan yine Gazze’deki Devlet Ofisinin verdiği rakamlara göre Gazze Şeridi'nde 1,8 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı, 355.000 kişi bulaşıcı hastalıklara yakalandı. 126 kamu binası ve 92 okul ve üniversite işgal nedeniyle tamamen yıkıldı. 285 okul ve üniversite işgal nedeniyle kısmen yıkıldı. 115 cami işgal tarafından tamamen yıkılırken 200 cami de işgal tarafından kısmen yıkıldı. 3 kilise de bu arada ağır hasar gördü. 65.000 konut işgal nedeniyle tamamen yok edilirken 290.000 konut da kısmen tahrip edildi. 23 hastane ve 53 sağlık ocağı işgal tarafından hizmet dışı bırakıldı. 140 sağlık kurumu ve 102 ambulans işgal tarafından tamamen imha edildi. Batı Şeria’da da çoğu çocuk 304 Filistinli öldürüldü ve 4730 kişi rehin alındı. Bu, yıl içerisinde Batı Şeria'da öldürülen tüm Filistinlilerin yarısından fazlasını temsil ediyor. İsrail güçleri 7 Ekim'den bu yana en az 575'i çocuk olmak üzere 3.801 Filistinliyi yaraladı. Detaylarını raporda ele almaya çalıştık.
BM Genel Sekreteri António Guterres, "Gazze'nin çocuklar için mezarlığa dönüştüğü" uyarısında bulundu. BM tarafından defalarca yapılan açıklamalarda Gazze'deki siviller için iki ay süren aralıksız bombardıman ile İsrail tarafından uygulanan kuşatma ve tehlikeli yer değiştirme emirlerinin Gazze'de hayatta kalma seçeneklerini ortadan kaldırdığı uyarısında bulunuldu. Raporda detaylarını göreceğimiz üzere İsrail ordusu bombardımanda "hassasiyete değil hasara önem verildiğini" duyurdu. Uluslararası Af Örgütü İsrail ordusunun yangın çıkarıcı bir silah olan beyaz fosfor kullandığını ve bu durumun sivillere zarar verilmesi konusunda ciddi endişelere yol açtığını bildirdi. İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog 7 Ekim saldırılarıyla ilgili olarak; “Sorumlu olan bütün bir ulustur. Ayaklanıp, Gazze'yi darbeyle ele geçiren o şeytani rejime karşı savaşabilirlerdi. Hepsi suçlu” dedi. Netanyahu; "Amalek'in sana ne yaptığını hatırlamalısın, Kutsal Kitabımız diyor ve biz hatırlıyoruz ve savaşıyoruz" diyerek onları yok etmeleri söylenen İsrailoğullarının İncil'deki baş düşmanı Amalekliler'e gönderme yaptı. İsrail Miras Bakanı Amihai Eliyahu ise bir radyo röportajında Gazze'ye nükleer bomba bırakmanın bir seçenek olduğunu öne sürdü.
+972 Dergisi İsrail'in Gazze'ye yönelik ağır hava saldırılarının yönetiminde sivilleri vurmak için yapay zekayı kullandığını ortaya çıkarttı. BBC, Gazze'deki 7. yüzyıldan kalma Büyük Ömeri Camisi'nin enkaz halindeyken gösterilen bir videoyu doğruladı. İsrail ordusu tarafından gözaltına alınan çok sayıda Filistinli erkeğin fotoğrafları ortaya çıktı; esirlerin bir okula sığındıkları anlaşıldı. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail'in insan şeklindeki hayvanlarla savaştığını ve kendilerinin de ona göre davrandıklarını iddia etmişti. Evlerin ve altyapının yıkılması, su, yiyecek, elektrik ve yakıt kıtlığının yanı sıra neredeyse sürekli devam eden ağır bombardıman tehdidi, çoğu UNRWA tesislerine sığınan Gazze'deki yaklaşık 1,8 milyon Filistinlinin yerinden edilmesine yol açtı. Doktorların anestezi olmadan acil sezaryen yaptıkları bildirildi.
Gazze ve İsrail'de çatışmalar şiddetlenirken İsrail güçleri ile işgal edilen Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan Filistinliler arasında çatışmalar yaşanıyor. 26 Aralık itibarıyla çoğu çocuk 304 Filistinli öldürüldü ve 4730 kişi rehin alındı. Uluslararası Af Örgütü İsrail tarafından keyfi olarak gözaltına alınan Filistinlilerin sayısında keskin bir artış olduğunu ve tutukluların işkenceye ve ağır kötü muameleye maruz bırakıldıklarına dair ayrıntılı vakaların bulunduğunu bildirdi. OHCHR'ye göre mahkumların "toplu olarak dövüldüğü" yönündeki raporların ortasında altı Filistinli tutuklu İsrail gözaltında öldü.
Şiddet yanlısı yerleşimcilerin devam eden ve yoğunlaşan saldırılarına ilişkin raporlar da var. İspanya Sosyal Haklar Bakanı Ione Belarra "planlı soykırım" olarak nitelendirdiği duruma tepki olarak diplomatik ilişkileri kesmek yoluyla harekete geçmeleri gerektiğini önerdi. Belçika Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter da X'te "İsrail'e karşı yaptırımların zamanı geldi" diye yazdı. İsrail’in kibirli ve sert güvenlik politikaları neticesinde milyonlarca insan mülteci durumuna düştü ve toprakları işgal edildi.
Raporda ele aldığımız ve 7 Ekim sonrası Gazze ve Batı Şeria’da İsrail’in uyguladığı şiddet, insan hakları ihlalleri ve hukuksuzluklar aslında İsrail’in Güney Afrika’da uzun yıllar devam eden aparkeit rejiminin daha modern ve daha manipülatif halini Filistin’de kurduğunu açıkça ortaya koymaktadır.