İslam kaynaklarında "Melhame-i Kübrâ", "Hermeciddun" ya da "Melhame-i Uzma" olarak adlandırılan büyük savaş, âhir zamanda Mehdi ve Hz. İsa önderliğindeki Müslümanlar ile Mesih-i Deccal önderliğindeki Yahudiler arasında yaşanacaktır.
Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında ise "Armageddon savaşı" olarak geçmektedir.
Şu anlamda hadisler vardır:
Ebu Hüreyre radıyallahu anh bildirmiştir:
Resûl-i Ekrem efendimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu: “Müslümanlarla Yahudiler harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş ya da ağaç; 'Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki Yahudi'dir, hemen gel de öldür onu!' diyecektir.” Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o Yahudilerin ağaçlarındandır." (Müslim, Fiten, 82)
Hz. Cabir (ra) anlatıyor: Resûlullah, buyurdular ki: “Ümmetimden bir grup, hak için muzaffer şekilde mücadeleye kıyamet gününe kadar devam edecektir. O zaman İsa ibnu Meryem'de iner. Bu Müslümanların reisi: "Gel bize namaz kıldır!" der. Fakat Hz. İsa aleyhisselam: "Hayır! Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emîrsiniz!” der. (Müslim, İman, 247)
Sahih Rivayetlerde Melhame-i Kübrâ'nın Seyri
Melhame-i Kübrâ, tarihin seyrini değiştirecek, yeryüzü zülüm ve haksızlıkla dolduktan sonra orayı adalet ve hukukla imar edecek, Allah'ın yarattıkları arasında en hayırlı olanlar ile şerlileri birbirinden ayıracak, kıyametin kopmasından önce vuku bulacak büyük alemetlerin başlamasına sebep olacak büyük bir hâdisedir.
Konu hakkında varid olan, Melhame-i Kübrâ'nın öncesi ve sonrasını anlatan hadisleri zikredip, sonrasında hadisleri incelemeye çalışalım.
Muaz bin Cebel'den radıyallahu anh rivayetler:
"Rasûl, Beytu'l Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır! buyurdu. Sonra elini (Rasûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (Muaz'ın) dizine vurdu ve: 'Senin burada oturuyor olman nasıl gerçekse, bu söylediğim de öyle gerçektir' buyurdu." (Müsned, 22023; Ebu Davud, 4294.)
Naf'i bin Utbe bin Ebi'l Vakkas'tan radıyallahu anh rivayetle:
"Arap yarımadasıyla savaşacaksınız, Allah size fetih nasip edecek. Sonra Farslarla savaşacaksınız, Allah size fetih nasip edecek. Sonra Rumlarla savaşacaksınız, Allah size fetih nasip edecek. Sonra Deccal'le savaşacaksınız, Allah size fetih ihsan edecek." (Müsned, 1540; Müslim, 2900.)
Müslümanların Rumlarla Savaşı
"Sizler Rumlarla güvenli bir barış yapacaksınız. Siz ve onlar birlikte arkanızdan saldıran başka bir düşmanla savaşacaksınız. Zafer kazanıp, ganimet mallarını alarak savaştan sâlimen çıkacaksınız. Sonra savaştan dönüp de tepeleri bulunan bir meraya varacaksınız. Orada haç ehlinden bir adam, haçı yukarı kaldırarak haç galip geldi diyecek, Müslümanlardan bir adam da kızarak, kalkıp o haçı kıracaktır, işte o zaman Rumlar, aranızdaki barışı bozarak sizinle büyük bir savaş yapmak üzere toplanacaklardır." (Ebu Davud, 4292)
Bir başka rivayette şöyle geçmektedir:
"...Orada haç ehlinden bir adam, haçı yukarı kaldırarak haç galip geldi diyecek, Müslümanlardan bir adam da kızarak, o adamı öldürecektir. İşte o zaman Rumlar, aranızdaki barışı bozarak sizinle büyük bir savaş yapmak üzere toplanacaklardır." (Müsned, 16826)
Rumlar Savaş için Geliyor
" 'Rumlar, A'mak ve Dâbık (Hadisin söylendiği dönemlerde iki toprak parçası da Halep şehri yakınlarında, Suriye toprakları içerisindeydi. A'mak, bir kısmı Türkiye toprakları içinde, Suriye sınırları yakınında Hatay civarlarındadır. Amik ovası olarak bilinir.) isimli yerlere inmedikçe kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak üzere saf saf düzen alınca, Rumlar: 'Bizden esir edilenlerle (ya da bizden esir alanlarla) aramızdan çekilin de onları öldürelim!' derler. Müslümanlar da: 'Hayır! Vallahi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz.' derler. Bunun üzerine (Müslümanlar) onlarla harp eder. Bunlardan üçte biri kaçar. Allah ebediyyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçte biri katledilir, bunlar Allah indinde şehitlerin en faziletlileridir. Üçte biri de muzaffer olur. Bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Savaşı kazanan üçte birlik ordu İstanbul'u fethederler. (Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış, ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şöyle seslenir: 'Mesih Deccal, sizin arkanızdan ailelerinize ulaştı!' Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber yanlıştır. Şam'a geldiklerinde (Deccal) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları düzenlerken, namaz için kamet okunur. Derken İsa İbni Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın düşmanı, İsa'yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helak oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu eliyle öldürür; öyle ki onlara, mızrağındaki kanını gösterir." (Müslim, 2897)
Rumların Sayısı
"Kıyametten önce gerçekleşecek altı şeyi sayıyorum: Ölümüm, sonra Beytu'l Makdis'in fethedilmesi, sonra aranızda, koyunlar arasındaki salgın ölümleri andıran çokça ölümlerin olması, sonra malın oldukça artması, öyle ki bir kişiye yüz dinar dahi verilecek olsa yine razı olmaz. Sonra Arap evlerinden girmedik hiçbir ev bırakmayacak olan bir fitne, sonra sizler ile Ben-i Esfer/Rumlar arasında bir antlaşma olacak. Onlar bu antlaşmayı bozacaklar, size her birisi altında on iki bin asker olmak üzere seksen sancak altında saldıracaklar." (Buhari, 3176)
Melhame-i Kübrâ Günü Müminlerin Karargahı
"Büyük savaş gününde Müslümanların çadırı (komuta merkezi) Şam'ın en hayırlı şehirlerinden olan Dimeşk adındaki şehir tarafındaki Guta da olacaktır.'' (Müsned, 21725; Ebu Davud, 4298.)
Peşpeşe Yaşanacak Dört Olay
"Beytu'l Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır! buyurdu. Sonra elini (Rasûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (Muaz'ın) dizine vurdu ve: 'Senin burada oturuyor olman nasıl gerçekse, bu söylediğim de öyle gerçektir.' buyurdu."
Hadisten anlıyoruz ki; 'Ahir zamanda Beytu'l Makdis, birileri tarafından yıkıma uğrayacak sonra imar edilecek. Aksa'nın imarı, Medine'nin yıkıma uğraması demektir. Medine yıkıldığında, İslam ehliyle Rumlar arasında büyük savaş yaşanacak. İslam ehli İstanbul'u fethedecek sonra Deccal çıkacak.' (Mefatih fi Şerhi'l Mesabih, 5/378.)
Beytu'l Makdis'in imarı, oranın yeniden inşa edilip, dünyevi olarak imar edilmesi olabileceği gibi, hilafetin orada kurulması şeklinde manevi bir imar da olabilir. Birinci ihtimali lugat desteklemekte, ikinci ihtimali ise Allah Rasûlü'nden rivayet olunan bir hadis...
"Allah Rasûlü ganimet elde edelim diye bizleri Medine çevresine yolladı. Ganimet alamadan geri döndük. Yüzümüzdeki yorgunluk izini görünce ayağa kalktı ve 'Allah'ım! Onları bana havale etme, haklarından gelemem. Nefislerine havale etme, aciz kalırlar. İnsanlara da havale etme onları öteler başkalarını tercih ederler.' Sonra şöyle dedi: 'Siz Şam'ı, Rum'u ve Fars'ı fethedeceksiniz. Şu kadar (çok) deveniz, ineğiniz ve koyununuz olacak. Öyle ki birine yüz dinar verildiğinde (az bulup) öfkelenecek. Sonra elini benim başımın üzerine koydu ve 'Hilafetin mukaddes topraklara indiğini gördüğünde muhakkak ki depremler, belalar ve büyük işler yaklaşmıştır. O gün kıyamet, benim elimin senin başına yakın olduğundan daha yakın olacaktır.' " (Müsned, 22487; Ebu Davud, 2535.)
İçinde yaşadığımız şu günlerde Beytu'l Makdis ne maddi ne de manevi olarak imar edilmediği gibi, tarihin en karanlık ve sıkıntılı dönemlerini yaşamaktadır. Medine, Al-i Selul işgali altındadır ve harap olmuş değildir. Yani Melhame'nin ilk adımı henüz tahakkuk etmemiştir. Hâliyle Melhame'nin yakın olduğunu söylemek, konuya dair rivayetleri bir arada ele almamanın yani parçacı yaklaşımın sonucu olacaktır.