Son iki gündür sosyal medyada ‘kanser neden büyük bir hızla artış gösteriyor’ başlıklı bir tweet zinciri tartışma yarattı. 'Majezik' isimli ilacın fotoğrafının paylaşıldığı, kanserin artma sebebi olarak gösterilen titanyum dioksit adlı maddenin uzunca anlatıldığı bu tweetler 3 milyon 800 bin görüntülemeye ulaştı. Zincire göre neredeyse ilaçların, bakım ürünlerinin ve hatta bazı yiyeceklerin içerisinde olan bu madde, kanser hastalığının yayılmasının sebebi.

Yazının sonuna gelindiğinde bize tüm bu "bilgileri" veren kaynağı değil, sadece "alıntıdır" yazısını görüyoruz. Yazıyı yazan kim bilinmiyor, fakat yazının içinde atıfta bulunulan bir isim, kaynağa dair iz sürmemizi sağlıyor: Aidin Salih. Zincirde, Salih’in "öğrenci"lerinden biri olan Faruk Günindi isimli kişinin “Beyazlarınız için aldığınız deterjanlar aslında lekeyi çıkarmıyor. İçinde bulunan titanyumdioksit ile beyaza boyuyor” sözlerine yer veriliyor.

İddianın referansı geleneksel tıpçı ilaç karşıtları

Özbek "doktor" Aidin Salih modern tıp düşmanlığı, ilaç karşıtlığı ve "İslam tıbbı" çalışmaları ile biliniyor. Salih aynı zamanda ciddi bir aşı karşıtı da, öyle ki "aşılar çocukları domuzlaştırıyor ve maymunlaştırıyor" ifadeleri yer alan yazıları mevcut.

Salih’e göre kanser hastalığı aralıklı oruç ile iyileşebilir ve ilaç tedavisi uygulanmamalı. Bunun en acı örneği ise 2019 yılında “Kemoterapi yerine alternatif tedavi ölüme götürdü iddiası: Açlık orucu yaptırdı” haberinde karşımıza çıkıyor. Özetle, 32 yaşındaki Merve Gülşah Şahin’e ikinci evre meme kanseri teşhisi konulması üzerine Şahin, tedaviyi reddedip Aidin Salih'in kitabında yer alan açlık oruçları ve sadece bitkilerle tedavi yöntemlerini uygulayan bir hekime gitti. Bu sürecin sonunda tümörünün büyüdüğü ve kanserin dördüncü evreye geldiği ortaya çıktı ve Gülşah 34 yaşında hayatını kaybetti.

Aidin Salih'in AKP iktidarıyla da bağı var. Öğrencilerinin kurduğu Doğal Sağlık Derneği de TÜRGEV’in bünyesinde verdiği eğitimlerle daha önce gündeme geldi. Söz konusu derneğin 24 Mart 2019’daki Aidin Salih Ekolü Konferansı açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar “Annem uzun yıllar mustarip olduğu bel fıtığından hekim Aidin Salih’in açlık tedavileri ve sağlık kürleriyle şifa buldu” ifadelerini kullandı. Ve hatta bu "tedavi" yöntemlerinin yasallaşması ve yaygınlaşması için Salih’in ne kadar mücadele verdiğine de değindi.

Bilim bize titanyum dioksit hakkında ne diyor?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Araştırma Görevlisi Volkan Tümer, titanyum dioksit üzerine dönen tartışmaların yeni olmadığına dikkat çekti. Tümer'e göre bu iddialar birkaç yılda bir alternatif tıp savunucuları tarafından gündeme getiriliyor.

Tümer, “En büyük dayanak Avrupa İlaç Güvenlik Ajansı olan EFSA'nın 'güvenli değil' olarak açıklaması. Baktığımız zaman titanyum dioksitin sadece ilaçlarda değil pek çok gıdada ve güneş kremlerinde de kullanıldığını görebiliriz” dedi.

İlaçlar özelinde değerlendirdiğimizde neden bu maddenin kullanıldığını ise şöyle açıklıyor:

“İlaçların etkin maddesinin ışıktan etkilenmesini engellemek için opasite sağlanması, bütünlüğünün korunması için kullanılır. EFSA'nın bu yorumunun sebebi titanyum dioksit için yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak kanserojen bulunması değil, olası genotoksik riskleri için güvenli sınır belirleyecek yeterli çalışma olmaması. Kanıta dayalı gitmek adına bu çalışmalara baktığımızda ne görüyoruz? 2022 Aralık ayında yayınlanan bir derlemeye baktığımızda 192 çalışmanın 34’ü toksik olabileceği yönünde sonuçlanmış ancak bu çalışmalarda (özellikle hayvan çalışmalarına baktığımızda) yüksek dozlarda ve farklı uygulama yollarıyla verildiğini görüyoruz. İlaçlarda kullanılan miktarın ne olacağına dair net bir yere varmak zor.”

EFSA'nın bu noktadan hareketle "güvenli değil" tanımlaması yaptığını ve daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söylediklerini ekleyen Tümer şöyle devam ediyor:

“Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ilaçlarda bu maddenin yüzde 1'den az kullanılması gerektiğine dair bir önlem alıyor. Dolayısıyla miktar anlamında bir sınırlama getirilmiş oluyor.

Bununla birlikte Avrupa İlaç Ajansı (EMA) 2021 yılında yayınladığı raporda titanyum dioksitin ilaçlardaki etkisinin alternatif bir madde ile doldurulmasının zorluğundan bahsediyor ve birkaç yıla yayılacak şekilde alternatif maddelerle değiştirilmesini öneriyor.”

Tümer, yapılan çalışmalar ve yayınlanan raporlar ışığında “Kesinlikle ‘kanser yapıyor’ diyebileceğimiz bir netlik yok” dedi ve şunları söyledi:

“Raporlar ilaçlarda kullanılan miktarların muhtemelen güvenli olacağı yönünde. Ancak diğer çalışmaları göz önüne aldığımızda elbette daha çok araştırma yapılıp güvenli miktarların netleştirilmesi gerekli. Günümüz dünyasında kanserojen ajanların çokluğu göz önüne alındığında böyle konulara, kanıta dayalı olmak kaydıyla, titizlikle yaklaşmak önemli ancak elbette alternatif tıp savunucularına prim vermeden.”

Piyasa da gericilik de sağlığı bozuyor

Burada bir parantez açmak önemli çünkü uluslararası ilaç tekellerinin kâr amacıyla çok sayıda hukuksuzluğa karışmış olması da insanlarda haklı olarak ilaç sektörüne dair kuşku yaratıyor. Sağlık ve ilaç sektörü özel sektörün elinde oldukça kâr güdüsüyle hareket etme hâli, insanları, "Acaba önüme sürülen ilaç halk sağlığını mı, şirketin kârını mı öncelik sayarak geliştirildi" boyutunu sorgular bir noktaya getiriyor. Fakat ne bilimden uzak ve çağdışı tedavi yöntemlerine ne de özel sektörün kâr hırsına güvenemeyeceğimizi vurgulamakta fayda var.

Zira enerji ve silah sektörünün ardından dünyadaki üçüncü büyük sektör olan ilaç sektörünün suç dosyası kabarık.

2012 yılında yaklaşık 10 bin kadın, Pfizer’ın östrojen hormonu içeren Prempro isimli ilacına meme kanserine yol açtığı sebebiyle dava açtı. Dava şirketin yaklaşık 1 milyar dolar uzlaşma bedeli ödemesiyle kapatıldı.

2013 yılında yine Pzifer’e ait erişkinlerde sigara bıraktırma tedavisinde kullanılan Chantix ilacı, intihar eğilimine yol açtığı gerekçesiyle dava edildi. Şirket dava sürecinde yaklaşık 273 milyon dolar para harcadı.

2011’de de Pfizer, Trovan ilacının deney aşamasında ölen çocuklar için ailelerine tazminat ödemek zorunda kaldı. 1996 yılında Nijerya’da menenjitli çocuklar üzerinde yeni ilacı Trovan için deney sürecini başlattı. Trovan’ı alan 100 çocuktan 5’i öldü, diğerlerinde ise ciddi bir karaciğer hasarına yol açtı.