Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yeni Yol Grubu İftar Programında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Şiddet diline tevessül etmeden, nefreti ve kutuplaştırmayı körüklemeden, ötekileştirmeden yeni bir siyaset tarzı benimsediklerini belirten Arıkan, Türkiye’nin iki partili bir sisteme mahkum olmadığına dikkat çekti.
Tarih boyunca "devlet" kelimesinin farklı dönemlerde farklı anlamlarda kullanıldığını dile getiren Arıkan, şunları söyledi:
“Devlet hakkında konuşmak, devlet yönetmek, devlet yönetmeye talip olmak ciddi bir iştir. Türkiye genç bir cumhuriyettir fakat bin yıllık bir devlet geleneğinin ve birikiminin üzerinde oturmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’yi yönetmek ve Türkiye üzerine konuşmak ciddi bir sorumluluk ister. Bu ülke ağzınıza her geleni söyleyebileceğiniz bir kabile devleti değildir. Bu ülke, sorumsuzca söylemlerle yönetilebilecek bir beylik değildir. Bu ülke, içi boş vaatlerle geleceğini riske atabileceğiniz bir macera alanı hiç değildir. Bugün Türkiye’de, hiçbir lisanda, hiçbir kitapta, hiçbir devlet geleneğinde yeri olmayan uygulamalar görülüyor. Bu durum, kurumlarımızı, kurallarımızı, kavramlarımızı, kodlarımızı ciddi anlamda zedeliyor.
Biz kimsenin savunucusu değiliz! Haksızlık ve hukuksuzluğu kim yaparsa karşısında oluruz!
Son iki yılda yaşadıklarımızın özetini; işte son iki haftada yaşıyoruz. Örgüt liderleri için ‘özgürlüğün’ konuşulduğu bir dönemde, siyasetçiler için ‘yasaklar’, ‘partiler’ için kayyumlar konuşuluyor. Eli silah tutanların serbest bırakılmasının konuşulduğu bir dönemde, eli kalem tutanlar içeri atılıyor. Biz kimsenin savunucusu değiliz. Adaletsizlik, hukuksuzluk, zulüm; kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, siyasi düşüncesine, rengine, milletine bakmaksızın yanında oluruz! Haksızlık ve Hukuksuzluğu da kim yaparsa yapsın onun karşısında oluruz! Bizim, çabamız; adaletine güvenilir, hukukuna sığınılır, tarafsız bir yargısı olan Türkiye’dir.
Devleti sadece kendi otoriteleri olarak görenleri ilk seçimde hak ettikleri yere göndermek en önemli vazifemizdir!
Biz, bu iktidarın geçmişini ve bugününü, anlayışını ve işleyişini en iyi bilen, en iyi tanıyan grubuz. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere, bizlere çok büyük görevler düşmektedir. Devleti, sadece ‘kendi otoriteleri’ olarak görenleri; bin yıllık devlet geleneğine oturan Türkiye’mizi, kendi partilerinin bir organı olarak görenleri; mahkemeyi, kadıya mülk görenleri; kaynaklarımızı, sırf birilerine şirin görünmek için peşkeş çekenleri ilk seçimde, tarih sahnesinde hakkettikleri yere göndermek bizim en önemli vazifemizdir.
Hiç kimse karamsarlığa kapılıp bu iş artık olmaz demesin!
Hiç kimse karamsarlığa kapılmasın! Hiç kimse “bu iş artık olmaz!” demesin! Unutmayalım ki, bu ülkeyi en güçlü şekilde geleceğe taşıyacak tek kurum siyasettir. Siyasetin neden olduğu yozlaşmayla mücadelenin yolu da yine siyasettir. Biz, bir beladan, bin bela çıkarmak yerine sorumluluk alacağız. Ve yeniden yola koyulacağız. Hedefimiz, 86 Milyonun saadet ve selamet içerisinde yaşadığı bir Türkiye’dir.
Hedefimiz, bu kötü yönetimden bir çıkış yolu arayan milletimize “Yeni Bir Yol” teklif etmektir.”