GÜNDEM

Mahmut Arıkan: Siyonizm'in dostu yoktur, bugünün işbirlikçileri yarının kurbanları olacaktır

Saadet Partisi Genel Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, 7 Ekim 2023'te başlayan Aksa Tufanı'nın 1 yılını Milli Gazete'deki yazdığı köşe yazısında değerlendirdi.

Abone Ol

Saadet Partisi Genel Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, 7 Ekim 2023'te başlayan Aksa Tufanı'nın 1 yılına ilişkin Milli Gazete'de bir köşe yazısı kaleme aldı. 

Arıkan yazısında şunları dile getirdi:

Son bir yıldır devam eden İsrail soykırımı, bölgemiz ve daha özelde de ülkemiz için büyük bir tehlike arz etmektedir. Terör rejimi İsrail’in bugün bahaneler sunarak Filistin’i işgal etmesinin asıl sebebini anlamak ve bölge ülkeleri olarak bir strateji geliştirmek zorundayız. Bu mücadelenin başarıya ulaşması için Siyonizm’i ve onun suç ortağı emperyalizmi iyi tahlil etmek ve geçmişi anlamak zorundayız. İlk önce Filistin’in işgal tarihini hatırlatmak isterim.

Birinci Siyonist Kongre

Avusturya Yahudi’si olan gazeteci Theodor Herzl, 1896 yılında Judenstaat (Yahudi devleti) isimli bir kitap yazar. Aynı isim 29 Ağustos 1897 tarihinde Basel’de toplanan Birinci Siyonist Kongresi’ne de başkanlık yapacaktır. Bu kongrede Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devletinin kurulması kararı alınır. Bu kararla birlikte bugün yaşanan soykırımın işaret fişeği atılır. Herzl’in, “Ben Basel’de İsrail devletini kurdum. En geç 50 yıl içinde bu gerçek olacak” sözü baz alınarak tam 50 yıl sonra İsrail devleti ilan edildi. Bu plan için Rothschildlerin finansör olduğu; İngiltere’nin ve ABD başta olmak üzere tüm emperyalist Batı’nın destek verdiği bilinen bir gerçektir.

Kurulduğu yıldan itibaren bölge ülkeleri için en büyük tehdit haline gelen İsrail, aldığı destekle bugüne kadar milyonlarca insanı yurdundan etti, sayısız insanı ise katletti. Altı Gün Savaşları ile daha büyük bir güç kazanan terör rejimi İsrail, o günden sonra bölge ülkeleri için de artık en büyük tehditti. Fakat bölge ülkelerinin bu tehdidi görmezden gelmesi ve Filistin’i kaderine terk etmesi; bugün yaşanmakta olan soykırımın en büyük sebebi olmuştur. Türkiye’de Necmettin Erbakan Hoca’mızın ve Milli Görüş’ün dikkat çektiği bu tehlike, ne yazık ki diğer iktidarlar tarafından yeterince ciddiye alınmamış ya da Siyonizm’le anlaşmaya gidilmiştir. Bugün bölge ülkelerinin bu vahşet karşısında neden sessiz kaldıklarını anlamak için ise bakmamız gereken ilk yer Büyük Ortadoğu Projesi, yani kısaca BOP’tur. Bugün ülkemiz başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinde yaşananları tahlil etmek için BOP’un ne olduğunu idrak etmek zorundayız.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)

ABD yönetimi ve CIA’ya stratejik AR-GE hizmeti veren “RAND Corporation” adlı düşünce kuruluşu tarafından, 2004 yılında 88 sayfalık kapsamlı bir rapor hazırlandı. Bu raporun kapsamı ve amaçları Necmettin Erbakan Hoca’mız tarafından yıllarca anlatıldı. Bu rapor açıkça tahrif edilmiş bir İslam anlayışından ve kaosa sürüklenmiş bir İslam coğrafyasından bahsediyordu. Çünkü emperyalizmin topraklarımızı sömürmesinin ve dilediği gibi yönetmesinin yegâne yolu buydu. Bu stratejiye uygun figüranlar seçildi. İşbirlikçi olarak nitelendirdiğimiz bu yöneticiler Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olmaktan gurur duyduklarını ve BOP’un bölgemiz için bulunmaz bir fırsat olduğunu dile getirdiler. Ama Büyük Ortadoğu Projesi’nin aslında Büyük İsrail Projesi olduğu ya görülmedi ya da gözden uzak tutuldu. Fakat gözden uzak tutulan bu tehlike bugün kapımıza dayanmış ve kırmak için fırsat kollamaktadır. Büyük İsrail Projesi’nin ne olduğunu bilmek için ise Arz-ı Mev’ûd kavramına bakmamız gerekmektedir.

Arz-ı Mev’ûd; 3000 Yıllık İşgal Planı

Tahrif edilmiş Tevrat’ın Tesniye bölümünde yer verilen bu ideanın sınırları Nil ile Fırat Nehri arasında kalmaktadır. Yahudi inancı için bu bölge vaat edilmiş topraktır ve Büyük İsrail bu sınırlar içerisinde kurulacaktır. Fakat yine Tesniye bölümünde, “Sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak” ibaresi, Siyonizm’in aslında bütün bir dünyayı esir etmek istediğini açıkça göstermektedir. Bugün Arz-ı Mev’ûd olarak adlandırılan işgal planı; Mısır, Ürdün, Lübnan, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin parçalanarak İsrail topraklarına katılması anlamını taşıyor. Bölgemizi vahşete, kaosa, istikrarsızlığa ve anarşiye teslim etmeye çalışan Siyonizm’in nihai hedefinin sadece bundan ibaret olmadığı da unutulmamalıdır. Fakat 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze’de yaşanan soykırım ve sonrasında yaşananlar bizlere başka bir tablo göstermiştir. Bu tabloda katil İsrail’e karşı sadece kınama mesajı yayınlayan, sessiz kalan ve maalesef ki ticarete devam eden İslam ülkeleri vardır. Sorunu sadece Filistin’den ibaret zanneden talihsiz anlayış; İsrail’in Yemen, İran, Suriye ve son olarak Lübnan’a saldırmasına rağmen hâlâ aynı hatada devam etmektedir. Bu durumun izahı yoktur. Bizler, tüm bölge ülkeleri için Filistin’in bir kale olduğunu ve bu kale yıkılırsa ateşin tüm bölgeye yayılacağını söyledik. Bugün Filistin bir direniş mevzisidir. Bu mevzi tüm bölgemizin emniyeti için hayati bir öneme sahiptir. Bugün tüm ülkelerin emniyeti Filistin’den başlar. Filistin kaybetmeyecektir Allah’ın izniyle fakat kaybettiği takdirde kaybeden İslam ülkeleri olacaktır.

Devekuşu Paradoksu ve Bölge Ülkeleri

Meyer-Kunreuther’in “Devekuşu Paradoksu” bilgi ve eylem arasındaki kopukluğu ifade etmek için isimlendirilmiştir. Bilindiği gibi devekuşları bir tehlike anında kafalarını kuma gömerek kurtulmayı ümit ederler. Avcının amacını bilirler fakat mücadele yöntemleri onlara acı bir son hazırlar. Bugün İslam ülkeleri maalesef ki bu paradoksu yaşamaktadır. Emperyalizmin ve Siyonizm’in kıskacındaki bölgemiz gün gün ateşe atılırken, mazlumlar katledilirken ve tarihin en büyük soykırımlarından biri yaşanırken birçok Müslüman lider sadece ve sadece başını çevirmektedir. Oysa bu ateş kendi ülkelerine yaklaşmaktadır. Bölgeyi yakıp kül edecek olan bu ateşin amacı bellidir ve herkesin malumudur. Öyleyse kim bu ateşe benzin dökenler? Ticarete devam edenler, söz ile kınayıp vicdanını rahatlatanlar, meydanda başka salonda başka konuşanlar, petrolünü İsrail’e akıtanlar, çıkar gemilerini Siyonizm’in kan gölünde yüzdürenler yaklaşan felaketin farkında değiller mi? Elbette bilinmektedir. Fakat yanılgı içindedirler. İsrail’e ses etmeyenin abat olacağını zanneden bu liderler; kafalarını kuma gömerek yaklaşmakta olan felaketten kurtulacaklarını ümit edebilirler. Fakat bilinsin ki Siyonizm’in ve emperyalizmin dostu yoktur, sırasını bekleyen kurbanları vardır. Bugünün işbirlikçileri yarın kurban olacaklardır. Bir zamanlar bölgemizde emperyalistlere hizmet edenlerin akıbetleri iyi tahlil edilmeli ve ibret alınmalıdır. Bugün bölgemizi etnik, dini, siyasi ve mezhepsel çatışmalara, ayrıştırmalara sürüklemek isteyenler bilsin ki Siyonizm ve emperyalizm için hepimiz biriz. Ve hepimiz katledilmesi, sömürülmesi, yok sayılması gereken toplumlarız. Bu tehlikeye karşı birlik olmak zorundayız, aksi takdirde istiklal ve istikbalimizi kaybettiğimiz gibi onur ve haysiyetimizi de ayaklar altında çiğnetiriz.

Ne Yapmalı?

Yukarıda geçen hain emellere karşı bugün tüm İslam ülkelerine düşen görevler vardır. Bunlar daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirilmeli ve Siyonizm’in bölgemizden sökülüp atılması için her sorumluluk eksiksiz yerine getirilmelidir.

Tüm bölge ülkeleri terör rejimi İsrail ile olan diplomatik ve ticari ilişkilerine son vermeli ve ambargo uygulamalıdır. Kardeşlerimizin katillerine ürün tedarik etme utancına son verilmelidir.

Katil Netanyahu başta olmak üzere soykırımdan sorumlu olan tüm Siyonistlerin ve İsrail’in soykırım suçundan yargılanması için uluslararası bir diplomasi yürütülmelidir. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin açtığı davayı neticelendirmek hepimizin görevidir.

Filistinli mazlumlara gönderilmek istenen yardımların bölgeye ulaşması için insanî yardım koridoru açılmalı ve bunu bölge ülkeleri denetlemelidir. Vicdan Gemisi’ne karşı uygulanan yasak kalkmalıdır.

İslam İşbirliği Teşkilatı daha somut adımlar atmalı ve bölgemizde yaşanan işgale karşı müdahalede bulunacak İslâm Ülkeleri Savunma İşbirliği antlaşması imzalamalıdır.

İsrail’in karşısında olan Batılı ülkeler ile iş birliği yapmalı ve terör rejimini yalnızlaştırmak için diplomasi trafiği artırılmalıdır.

Soykırımın tüm dünyada bilinmesi sağlanmalı ve eylemlerin düzenlenmesi için faaliyetler yürütülmelidir. Yapılan eylemlere finansal ve siyasal destek verilmelidir.

Bu adımlar mutlaka atılmalı ve Siyonizm’in daha fazla katliam yapmasına engel olunmalıdır. Bizler inanıyoruz ki atılacak bu somut adımların sonunda Siyonizm yerle yeksan olacaktır. Bu konuda siyasiler ve liderler kadar şüphesiz ki aydınlara da büyük bir görev düşmektedir.

Soykırıma ve İşgale Karşı Aydınların Görevi

İslâm tarihi aynı zamanda aydınların tarihidir. Tarihimizde nerede büyük bir lider varsa yanında mutlaka bir aydın da olmuştur. Osman Gazi ile Şeyh Edebali’yi, Fatih ile Akşemsettin Hazretlerini, Sultan Alparslan ile Nizâmülmülk’ü ayrı tutmak mümkün değildir.

Bugün aydınlara düşen görev soykırımı ve yaklaşmakta olan tehlikeyi topluma anlatmaktır. Siyasetle, orduyla ve silahla verilen bir mücadele; sanat ve fikir yönünden desteklenmedikçe daima eksik kalacaktır. Naci El Ali, Mahmud Derviş, Süleyman Mansur ve daha nice Filistinli aydın; sanatçı oldukları kadar aynı zamanda birer mücahittir. Çünkü işgali eserlerle tüm dünyaya duyurmuşlardır ve bir farkındalık yaratmışlardır. Bugünün aydınına düşen görev de aynıdır. Ülkemiz ve bölgemiz yeni Cahit Zarifoğlu’nu, Sezai Karakoç’u, Mehmet Akif’i, Mahmut Derviş’i ve Nazım Hikmet’i beklemektedir. Sinemada, tiyatroda, resimde, müzikte, şiirde, fikirde ve daha nice alanda Siyonizm ve emperyalizm anlatılmalı ve topluma mücadele bilinci aşılanmalıdır.

Son Söz

Bizler Milli Görüş olarak 55 yıldır Siyonizm ve emperyalizm ile mücadele ederek bugünlere geldik. Mücadelemiz aynı inanç ve kararlılıkla devam ediyor ve zafer gününe kadar devam edecektir. Saflarımız sıkıdır, cesaretimiz yerindedir. Cephedeki neferlerimiz değişse de bıraktıkları miras devam etmektedir. Bizler milletimizle yan yanayız. İnanıyoruz ki bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birlik ve beraberlik içinde tüm hain emelleri yok edeceğiz. İktidarımızın da bugüne kadar olan hatalara son vereceğini ve tüm bölge ülkelerine önderlik edeceğini ümit ediyor ve bekliyoruz. Siyonizm yenilecektir, bundan hiçbir şüphemiz yoktur. Bizler birlik, bütünlük ve cesaretle zaferi arzu eden siyasi bir hareketiz. Filistin’in bugün bölge ülkeleri için ne anlama geldiğini anlatmaya devam edeceğiz. Bütün işgal, soykırım ve vahşete rağmen Siyonizm ve emperyalizmin sonu hüsrandır. Bu hezimeti hep birlikte yaşatacağız.

Yaşasın nehirden denize özgür Filistin, kahrolsun emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçileri!