GÜNDEM

Mahmut Arıkan: Kimse kendi hatalarını örtmek için bize Esadçı demesin!

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Konya 8. Olağan İl Kongresi’ne katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Abone Ol

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Konya 8. Olağan İl Kongresi’ne katıldı.

İktidarın ekonomiden iç ve dış politikada birçok alanda yaptığı yanlış uygulamalara dikkat çeken ve çözüm önerileri sunan Arıkan, konuşmasında şunları söyledi;

“Bizim de bir hayalimiz var o da Saadet Partisi’nin iktidarıyla birlikte yeniden büyük Türkiye’yi yaşanabilir Türkiye’yi kurmak, yaşanabilir, hakkın hakim olduğu bir dünyayı kurabilmek, özgür Filistin’in kurulduğu günleri görebilmek bizim hayalimiz. Biz bu hayalimizi gerçekleştireceğiz yürekten inanıyoruz, bunu da teşkilatlarımızla gerçekleştireceğiz. Yeni Nesil Siyaset mottosuyla yeni bir dönem başlattık.

ÖZGÜR FİLİSTİN KURULUNCAYA KADAR GAZZE GÜNDEMİMİZDEN DÜŞMEYECEK!

Gündem çok hızlı büyük bir dağın üzerinden gelen çığ gibi gündem önüne gelen her şeyi yutuyor ama Milli Görüşlülerin, Saadet Partililerin gündeminden düşmeyen bir konu var o da Gazze.

Gazze’deki katliamın durdurulması, akan gözyaşının durulması katil İsrail’in zulmüne son verilmesi bizim kıyamete kadar İsrail mikrobundan kurtulana kadar, özgür Filistin kurulana kadar gündemimizden düşmeyecek.

Birileri bu gündemi unutturmak isteyecek, birileri başka suni gündemlerle başka mahfillere süreci çekmek isteyecekler ama Saadet Partililer bunu gündemlerinden düşürmeyecekler.

7 Ekim 2023’te ne oluyorsa Gazze’de bugün aynı şeyler oluyor. Değişen hiçbir şey yok hala katliam devam ediyor. 450 gün ve hala kan, gözyaşı katliam var. Katledilen insanların yüzde 70’i kadın ve çocuk. 46 bin resmi kayıtlara göre ama kayda girmeyen vefatlarla birlikte 70 bine yakın vefat haberi var. 100 binden fazla yaralı var. Bugün dünyanın gündeminde Gazze yok maalesef. Yüzde 90’ını terk edilmiş, yüzde 10’luk bir coğrafyaya sıkışmış Gazze var.

7 Ekim 2023’te katil Netanyahu çıkıp; ‘Düşmanlarımız daha önce hiç ödemedikleri bedel ödeyecekler bu savaş Gazze bitene kadar devam edecek’ dedi. Birçok kişi bunu duymazdan geldi ama biz kulağımıza küpe yaptık.

Bundan tam 1 hafta önce Netanyahu; ‘Orta Doğu’nun çehresini değiştireceğiz dedik ve değiştirdik’ dedi. Bu gün Gazze bir yıl önceki Gazze değil, bugün Suriye bir yıl önceki Suriye değil’ dedi. Bu gün Lübnan bir yıl önceki Lübnan değil ve koalisyonun başındaki İran bir yıl önceki İran değil’ dedi. Bütün bunların hepsini oturup Trump’la konuştuk, bundan sonra ne yapacaklarımızı Trump ile değerlendirdik. En önemli kısım, Trump’la şu kararı aldık; çok konuşmaktan ziyade işimize bakacağız hedefimize kilitleneceğiz’ dedi. Burası çok önemli, adamlar konuşmuyor, hedeflerine kilitlenmiş durumda. Bizim idarecilerimizle onlar arasındaki en önemli fark bu. Biz sadece konuşuyoruz onlar işlerine odaklanma durumundalar maalesef.

Son 15 günde biranda gündem Suriye, Esad, Şam’a kitlendi.

BİZ SİYASİ HAYATIMIZIN HİÇBİR DÖNEMİNDE ESADÇI OLMADIK!

Milli Görüşçülerin, Saadet Partisi’nin bakış açısına göre; baba Esad katildir, oğul Esad da katildir! Oğul Esad zalim oğlu zalimdir. Kimse bize iftira atarak kendi hatalarını örtmek için bizi şucu-bucu olmakla suçlamasın. Bu işten vazgeçin artık. Biz hayatımızın siyasi tarihimizin hiçbir döneminde Esadcı olmadık.

Biz sadece, akıl bir işin sonunu düşünmektir gerçeğinden hareketle bugünleri kestirdik. Suriye’de 1 milyona yakın insanın katledileceğini, milyonlarca insanın Suriye’yi terk edeceğini biz gördük. Biz bunu gördüğümüzde bir tane insan katledilmemişti. Bir tane insan Suriye’yi terk etmemişti. Yapmayın, etmeyin, hamasi cümleler insanları oyalamayın, Orta Doğu’yu kan gölüne çevireceksiniz dedik. Bizim bu cümlelerimiz karşısında bizi Esadçı olarak suçladılar. Bir yıl geçti haklı çıktık. 1 milyon kişi katledildi milyonlarca kişi o coğrafyayı terk etti. Ama bize dönüp siz haklıymışsınız demek yerine hala bize Esadcı olmakla suçluyorlar. Merhum Erbakan Hocamızdan bu yana hep olmadık konularla suçlandık ama zaman her zaman bizi haklı çıkardı. Bugün Saadet Partililer haklı çıkmanın gururunu değil üzüntüsünü yaşıyoruz.

27 Kasım’da HTŞ Halep’e girdi, sadece 11 gün sonra 8 Aralık’ta muhalifler Şam’ı ele geçirdiler ve katil Esad, zalim Esad Şam’ı terk etmek zorunda kaldı. İyi ki Esad gitti, devrildi. Bunda en ufak bir problem yok. Ama problem Netanyahu’nun 9 Aralık’taki konuşmasında. 9 Aralık’ta Netanyahu çıkıp dedi ki; ‘kuvvetlerimiz, silahlı güçlerimiz Suriye ordusunu darma duman etti, Suriye istihbaratını yerle bir ettik, Suriye’nin tabu dairesini, nüfus dairesini yerle bir ettik’ dedi. Kısaca Suriye’nin hafızasını yok ettiler. 

22 YILLIK GEÇMİŞİMİZDE NEREYE EL ATTIYSAK KAN VE GÖZYAŞI VAR MAALESEF!

Türkiye bütün Orta Doğu coğrafyasında kan kaybediyor. Nereye el attıysak 22 yıllık geçmişimize şöyle bir bakalım, Türkiye olarak nereye el attıysak orada kan ve gözyaşı var maalesef! Gönül isterdi ki Türkiye olarak biz şu coğrafyaya gittik, orada huzuru, barışı getirdik. Ama maalesef olmadı. 12-13 yıl önce Arap Baharı başladığında Merhum Erbakan Hocamız çıkmış ne demişti Arkadaşlar sadece oynanan oyunun, senaryonun başrol oyuncuları değişiyor demişti. 15 gün önce bir başrol oyuncusu daha değişti. Durum bundan ibaret. Keşke haksız çıksak; keşke bunların dedikleri gibi çıksa ama biz adımız gibi biliyoruz birkaç ayı sonra yine biz hata yaptık cümlesini kullanacaklar. Yine milletimizden af dilemek zorunda kalacaklar maalesef.

Peki yeni dönemde eleştiriyorsunuz siz ne yapacaksınız şeklinde sorulara maruz kalıyoruz. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Biz 1974’te hükümet olduğumuzda Kıbrıs Barış Harekatını yapmış bir teşkilatız. Merhum Erbakan, Merhum Ecevit Kıbrıs Barış Harekatını yaptı.

İKTİDARIN TÜRKİYE’YE VEREBİLECEĞİ BİR ŞEY KALMADI!

Ben iktidarın yetkililerin söylemlerini sonuna kadar destekliyorum. Her cümlesinin altına imza atarım. Ama eylem kısmına gelince tam bir fiyasko hayal kırıklığı. Hiçbir söylemlerinin arkasında duramayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bunu iktidar yetkilileri yılların yorgunluğu, mental yorgunluk falan demesinler. Artık iktidarın Türkiye’ye verebileceği bir şey kalmadı. Artık Türkiye’de iktidarın değişim vakti geldi. İnşallah bugünden itibaren yapacağımız çalışmalarla bunu hayata geçireceğiz.

2026’DA ERKEN SEÇİM KAÇINILMAZ

Dünyadaki en yüksek faiz bizde, lider olduğumuz tek yer faiz oranları. Yüzde 50 faiz oranlarıyla dünyadaki zirveyi maalesef hiç kimseye bırakmıyoruz. Bütçeye 1.95 trilyon yani 2 trilyon faiz ödemesi var. Bizim en fazla bütçe ayırdık dedikleri yer Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi. 1.45 trilyon. Milli eğitime ayırdığımız bütçenin daha fazlasını faize ayırmış durumdayız. Haliyle bütçe açığı da karşımıza 2 trilyon olarak çıkıyor. Bu şekilde gitmez bu iş. 2025 hadi kör topal gitti buradan 2026 ile alakalı bir ön görüde bulunuyorum. 2026’da erken seçim olması kaçınılmaz bir gerçek. Bütçe rakamları bunu gösteriyor. 2022’nin bütçesi 2023’ten, 2023’ün bütçesi 2024’ten, 2024’ün bütçesi 2025’ten iyi. 2025’in bütçesi de 2026’dan daha iyi olacak. Haliyle bu açık, bu faiz oranları, bu rantiyeciye aktarılan hortumlar dayanılamaz hale gelecek ve 2026’da çok büyük bir ihtimalle erken seçim olacaktır.

22 YILDA DEĞİŞEN BİRŞEY OLMAMIŞ TAM TERSİ FERSAH FERSAH GERİYE GİTMİŞİZ!

22 YIL AZ BİR ZAMAN DEĞİL. Bu millet iktidara ne istediyse verdi. Yerel seçim, genel seçim, referandum, başkanlık seçimi… hepsini verdi. Ama 22 yılın sonunda maalesef problemlerin çözülemediğini gördük. 2001-2002’li yıllarda AK Partili yetkililer bir eline çay bardağı, diğer ellerine simit alıp asgari ücretle çay-simit hesabı yapıyorlardı. Bir asgari ücretin çay simite yetmediğini görüyoruz diyorlardı. 22 yıl geçti ben de muhalefet partisi olarak çay simit hesabı yapıyorum. TÜİK’in verilerine göre 4 kişilik bir ailenin çay-simitle geçindiği taktirde ihtiyacı olan rakam 22 bin TL. Asgari ücret 17 bin TL. 22 senede değişen hiçbir şey olmamış, tam tersi fersah fersah geriye gitmişiz.

IMF’ye borç vereceğiz diyorlardı yaptılar, IMF’ye ihtiyacımız yok diyorlardı onu da yaptılar. Ama bugün geldiğimiz noktada IMF dışında uçan kuşa borcumuz var bizim. 22 yıl boyunca problemler maalesef çözüm odaklı olmadı.

22 YIL BOYUNCA İKTİDARI YERİNDEN ETMEYİ BAŞARAMADIK!

Muhalefet olarak biraz da biz kendimize özeleştiri yapalım. Maalesef 22 yıl boyunca muhalefet olarak iktidarı yerinden etmeyi başaramadık. Her seçim çalışıyoruz, olağan üstü gayret gösteriyoruz. Güzel işler yapıyoruz ama başarılı olamıyoruz. O zaman biz de Saadet Partisi olarak diyoruz ki muhalefet anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Biz bunun başlığını da yeni nesil siyaset koyduk. İktidarın 2002 yılında iktidara gelirken en önemli argümanı 28 Şubat’tı, başörtüsüydü, imam hatiplerdi, ilahiyatlardı, kuran kurslarıydı. Bununla alakalı fiziki rahatlamalar oldu. Bundan dolayı ben arkadaşlara teşekkür de ediyorum.

ARTIK İNSANLARIN MANEVİ DUYGULARINI İSTİSMAR ETMEKTEN VAZGEÇİN! ARTIK İMAM HATİPLERİ, BAŞÖRTÜSÜNÜ TARTIŞMAYALIM!

Ama o maya olmadığı için ne başörtüsü anlam ifade ediyor ne de imam hatipler bir anlam ifade ediyor. Bugün bütçe görüşmelerinde bazı bakanlar güzel konuştular. Ama son 10 dakikaya geldiklerinde, 2008’de başörtüsü krizi, 2009’da imam hatip krizi, 97’de kat sayı krizi, 28 Şubat. Olayı biranda oraya bağlıyorlar. 22 yıldır siz idare ediyorsunuz artık bunlar Türkiye’de konuşulmamalı. Siz bunları yasal güvence altına alamazsanız haliyle bu tedirginliği vatandaşa vererek bu korkuyla oy toplamaya gayret gösterirsiniz. Biz buna itiraz ediyoruz. Artık insanların manevi duygularını istismar etmekten vazgeçin.

Bizim Saadet Partisi olarak yeni dönemde yapacağımız şey, 2030’lara, 2040’lara Türkiye’yi nasıl taşırız. Ona kafa yoracağız. Artık imam hatipler, başörtüsünü tartışmayalım. Neyi tartışalım başörtüsünün içindeki kafaların şuurlu ve bilinçli olmasını tartışalım. İmam hatibe giden gençlerimizin şuurlu olmasını tartışalım. İşler iyi gitmiyor, nesil dindar değil kindar nesil olarak geliyor. Demek ki sadece imam hatip açmak bu işin çözümü değil. Sadece başörtüsünü serbest bırakmak bu işin çözümü değil. Bunlar kıymetli ama daha kıymetlisi o çocuğa o şuuru verebilmek. Namazı niçin kıldığı şuurunu verebilmek. İslam’ın şekil dini değil şuur dini olduğu anlayışını verebilmek. Saadet Partisi ile AK Parti’nin farkı da tam olarak bu dur.

İktidar suni kısa vadeli çözümlerle bir takım şeyler yapıyor ancak uzun vadede bunlar başarısızlığa ulaşıyor.

Bugün Türkiye’nin en büyük partisi kim? Kararsızlar partisi! Yüzde 33. 63 milyon seçmen var 21 milyon seçmen hangi partiye oy vereceğini bilmiyor kararsız. Biz o insanlara ulaşacağız, planlarımızı anlatacağız. Eleştiri mutlaka olacak ama daha ziyade… Her birimiz donanımlı bir Milli Görüşçü olmak zorundayız. İktidarın en üst yetkilisi ile bir araya geldiğimizde hem eleştirilerimizi hem de çözüm önerilerimizi paylaşabilmeliyiz. %33 kararsız seçmeni de en yakın zamanda Saadet Partili yapacağız inşallah! Biz seçmen merkezli değil insan merkezli siyaset yapacağız. 85 milyon insanı, 2 milyar İslam alemini, 8 milyar insanlık alemini hedef alarak çalışma yapacağız. Biz inancımızın gereğini yerine getirmek için siyaset yapıyoruz.”