GÜNDEM

Lübnan'da cihaz patlamalarının ardından soru işaretleri: Cep telefonlarımız ve teknolojik cihazlar ne kadar güvenli?

Lübnan'da iki gün boyunca gerçekleştirilen siber saldırılar birçok soruyu da akıllara getirdi. Hayatımızın hemen her yerinde kullandığımız akıllı telefonlar ve cihazlar ne kadar güvenli? Siber saldırılara Türkiye ne kadar hazır? Gelecekte siber saldırılar neleri etkiler? Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Dijital iletişim Araştırmacısı Prof. Dr. Ali Murat Kırık anlattı.

Abone Ol

İşgalci İsrail, 17 Eylül’de Lübnan’da Hizbullah tarafından kullanılan telsizlere siber saldırı düzenledi. Çağrı cihazları adeta bomba gibi patladı. Saldırıda çok sayıda kişi hayatını kaybederken binlerce kişi yaralandı.

Siyonist İsrail’in düzenlediği bu ‘siber saldırı’ ise dünya kamuoyunun gündemine oturmuş, gözler yaşanan olayda iken İsrail bu defa Lübnan’da Hizbullah tarafından kullanılan iletişim cihazlarına dün yeni bir siber saldırı düzenlendi.

İşgalci İsrail’in düzenlediği bu saldırılar akıllara dünyada yeni bir savaş yöntemi mi doğuyor sorusunu getirdi. Hiç görülmeyen bir türde gerçekleşen bu saldırılar ise hayatımızın her noktasında kullandığımız gelişen ve değişen teknolojiye yönelik çok fazla soru işareti oluşturdu.

Dünya kitlesel bir etkiye maruz bırakılmayı izlerken yeni bir savaş türü ile tanışıyor…

Peki çağrı cihazları üzerinden gerçekleştirilen patlama nasıl gerçekleşti? Günlük hayatımızın her alanında kullandığımız teknolojik cihazlar ne kadar tehlike barındırıyor? tv5.com.tr'ye konuşan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Dijital iletişim Araştırmacısı Prof. Dr. Ali Murat Kırık konuya ilişkin dikkat çeken açıklamarda bulundu.

"Siber saldırı mı uzaktan müdahale mi?"

Lübnan'da yaşanan çağrı cihazı ve telsiz patlamaları, “Bu bir siber saldırı mı yoksa üretim aşamasında cihazlara yapılan bir müdahale mi?” sorusunu akıllara getirdi.

Çağrı cihazları üzerinden gerçekleştirilen patlamanın uzaktan gönderilen sinyallerin cihaza ulaşmasıyla tetikleneceğini belirten Kırık, “Bu tür patlamalar, cihazın içerisine yerleştirilen patlayıcı düzenek ve bir tetikleme mekanizması ile gerçekleştirilir. Sinyal, çağrı cihazına ulaştığında, bu mekanizma aktive olur ve patlamayı başlatır” dedi.

Kırık, bu tip olayların özellikle terör eylemleri ve suikast girişimlerinde kullanılan bir yöntem olduğunu belirterek GSM şebekesi veya radyo sinyalleri gibi iletişim kanalları aracılığıyla tetiklendiğine vurgu yaptı.

“Akıllı cihazlar silaha dönüşebilir, güvenlik risklerine açık”

Yapılan dijital saldırıların ardından ise en çok merak edilen şey günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen cep telefonlarımız ne kadar tehlikeli sorusuydu. Günlük hayatta kullandığımız aklınıza gelebilecek tüm cihazlarımız da hayatımızın bir tehdit mekanizması…

Konuya ilişkin kritik açıklamalarda bulunan Kırık, akıllı telefonların ve diğer teknolojik cihazların potansiyel bir tehdit haline gelebileceğini hatta bir silaha bile dönüşebileceğini vurguladı.

Kırık, “Özellikle siber suçlular tarafından hedef alınan cihazlar, kötü amaçlı yazılımlar veya uzaktan kontrol edilen zararlı yazılımlar ile birer silah haline gelebilir. Aynı tehlike, günlük hayatımızda kullandığımız diğer akıllı cihazlar için de geçerli. Güvenlik önlemleri alınmadığında, bu cihazlar kötü amaçlı kişiler tarafından kontrol edilip, saldırı için kullanılabilir” dedi.

Bakan Uraloğlu: Siber güvenlik noktasında ilk 10 ülke arasındayız

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Lübnan'da patlatılan çağrı cihazlarının Türkiye'de neredeyse hiç kullanılmadığını belirterek, “Çağrı cihazları özelinde Türkiye'de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim. Siber güvenlik noktasında ilk 10 ülke arasındayız" demişti.

Türkiye olası bir siber saldırıya ne kadar hazır?

Bakan Uraloğlu'nun bu açıklamasını değerlendiren Kırık, Türkiye’nin dünyada ilk 10 ülke arasında yer aldığını ancak olası bir siber saldırıya karşı tam anlamıyla hazır olması gerektiğini bunun sadece teknik altyapı ile değil, aynı zamanda sürekli eğitim, farkındalık ve stratejik planlama ile de olması lazım dedi.

Türkiye saldırıların önüne geçebilmek için ne yapmalı?

Türkiye siber güvenlik alanında önemli adımlar atsa da sürekli gelişen tehditlere karşı hazırlıklı olmak zorunda. Bunun için sürekli güncellenen savunma mekanizmalarına, aktif izleme sistemlerine ve siber tatbikatlara ihtiyaç duyulmakta olduğunu ifade eden Kırık, “olası bir saldırıyı önlemenin en etkili yolu, güçlü bir güvenlik altyapısı kurmak, tehditleri önceden tespit eden sistemler geliştirmek ve uluslararası iş birliği ile güvenlik seviyesini artırmaktır” dedi.

Dünyayı siber saldırılar konusunda ne bekliyor?

Dünya siber saldırıların daha da arttığı bir sürece doğru gidiyor. Dünyayı ise korkutan krizler bekliyor…

Ali Murat Kırık, siber saldırıların daha karmaşık ve yıkıcı hale geldiği bir sürece doğru ilerlediğini, özellikle devlet destekli saldırılar, kritik altyapılara ve büyük ölçekli kurumlara yönelik tehditleri arttırdığını vurguladı.

“Toplumsal düzeni bozabilecek seviyede olabilir”

“Gelecekte, siber saldırılar yalnızca ekonomik zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda toplumsal düzeni bozabilecek seviyede etkili olabilir. Bu süreçte, küresel iş birliği, ortak siber savunma stratejileri geliştirme ve güvenlik farkındalığını artırma gibi konular ön plana çıkacak. Aynı zamanda, yapay zeka ve makine öğrenimi gibi teknolojilerin savunma sistemlerinde daha fazla kullanılması gerekecek, çünkü saldırı yöntemleri de bu teknolojilerle daha sofistike hale geliyor.

“Hiçbir sistem %100 güvenli değildir”

Siber saldırılar, kişisel ve kurumsal verilerin güvenliğini ciddi şekilde tehdit eden bir durumdur. Verilerimizin güvende olup olmadığı, büyük ölçüde kullanılan güvenlik önlemlerine ve bireylerin farkındalığına bağlıdır. Ne yazık ki, hiçbir sistem %100 güvenli değildir. Siber saldırganlar, her geçen gün daha sofistike yöntemler geliştirerek güvenlik açıklarını bulmaya ve verileri ele geçirmeye çalışıyorlar.

"Proaktif ve bilinçli bir yaklaşım benimsenmesi şarttır"

Kişisel veriler söz konusu olduğunda, güçlü parolalar kullanmak, iki faktörlü kimlik doğrulama (2FA) gibi ek güvenlik önlemleri almak, yazılımları düzenli olarak güncellemek ve şüpheli bağlantılardan kaçınmak gibi adımlar, güvenliği artırmak için önemlidir. Kurumlar açısından bakıldığında, kapsamlı bir siber güvenlik stratejisi geliştirmek, düzenli güvenlik testleri yapmak ve çalışanlara siber güvenlik konusunda eğitim vermek, olası saldırılara karşı koruma sağlamaya yardımcı olabilir.

Kısacası, verilerimizin güvende olması, hem bireylerin hem de kurumların aldığı önlemlere bağlıdır. Siber saldırıların sürekli evrildiği bir dünyada, güvenliğin sağlanması için proaktif ve bilinçli bir yaklaşım benimsenmesi şarttır.”

HABER: Melisa Aykaç