GÜNDEM

"Kur Korumalı Mevduat Belası"

Abone Ol

Milli Gazete Yazarı Siyami Akyel "Kur Korumalı Mevduat Belası" başlıklı yazı kaleme aldı.  

Akyel yazısında, Türkiye’deki Müslümanlar bu iktidarın eliyle, Hayrettin Karaman’ın izniyle, yol göstermesiyle faizle diyalog içerisindedir. Bu yol Hayrettin Karaman’ın yoludur. Müslümanların, Kur’an’ın yolu değildir. Dinler arası diyalogdan faizle diyaloga kadar gelinmiştir.” dedi.

İşte Akyel'in yazısının tamamı şu şekilde;

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, 21 Aralık 2021 tarihinde yürürlüğe koyduğu Kur Korumalı Mevduat (KKM), milletin başına bela oldu. Güya döviz kur oranlarını aşağıya çekerek TL’nin değer kaybını önleyeceklerdi bu formülle. Formüle göre, vadeli mevduatlara uygulanan faiz oranları döviz kurlarından düşük kalması halinde aradaki fark Hazine garantisiyle telafi edilecekti. Bu aslında vatandaşa, “Dövizini sat, vadeli yani faizli TL hesabına yatır, eğer faizden kazandığın para, dövizden kazandığından az olursa aradaki farkı Hazine ödeyecek” demekti.

Formül tutmadı, TL’nin döviz karşısında erimesi ve yabancı paraların değer kazanması devam etti. Aradan geçen iki yıllık sürede Kur Korumalı Mevduat inadı yüzünden bu ülkenin kasasından tam 23 milyar dolar çıktı. Bunlara vergi indirimlerini de katarsanız miktar daha da fazla. Bu miktar, Türkiye’nin bir yıllık milli gelirinin %2’sine tekabül ediyor.

11 ilimizi etkileyen deprem felaketinin maliyetinin 104 milyar dolar olduğunu düşünürsek, sadece bir kısım faizcilerin cebine devletin, milletin kasasından aktarılan miktar 23 milyar dolar; yani depremin bütün maliyetinin dörtte biri kadar.

Milli Gazete, 18 Temmuz 2023 tarihinde, “Kur Korumalı’ya ödenen emekliye ödeneni yakaladı” manşetiyle konuyu gündeme getirerek şu bilgileri paylaşmıştı: “Bütçe 219,6 milyar lira ile rekor açık verirken, Kur Korumalı Mevduat’ın Hazine’ye maliyeti Haziran’da 20,6 milyar lira oldu. 16 milyon emekliye ödenen bayram ikramiyesi ise 26 milyar lira oldu.”

Milli Gazete, Kur Korumalı Mevduat sistemiyle devletin ve milletin cebinden bir avuç faizcinin cebine para aktarılmasına hep karşı çıktı. Özellikle Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş Bey, hem Milli Gazete’de hem de TV5’te konuyu defaatle gündeme getirdi. Keza Yazı İşleri Müdürü Ercan Özcan Bey de.

Kurdaş, TV5’teki programında Kur Korumalı Mevduat’a tepki göstermiş ve şöyle demişti: “Eğer faiz bir nass konusu ise İslam her şart altından aynı şeyi söyler. Yani faizin yükseği de alçağı da alçaktır. Bu bakımdan yüksek bir faiz Allah ve Resulü ile savaşmaksa düşük faiz uygulamak da Allah ve Resulü’yle savaşmaktır. Günümüzde farklı fetva verenler ortaya çıktı. Politik duruma ve sosyal medya algısına göre bir de bakıyorsunuz fetva verilir, fetva alınır oldu. Hoca dediğiniz insanların da bir gün önce dediğiyle bir gün sonra dediği arasında bir fark görüyorsunuz. Fetva duruma göre olmaz, kitaba göre olur. Fetva da kitabın ortasından verilir, kıyısından değil. Politik duruma göre şekil alınmaz.

Türkiye’deki Müslümanlar bu iktidarın eliyle, Hayrettin Karaman’ın izniyle, yol göstermesiyle faizle diyalog içerisindedir. Bu yol Hayrettin Karaman’ın yoludur. Müslümanların, Kur’an’ın yolu değildir. Dinler arası diyalogdan faizle diyaloga kadar gelinmiştir.”

Meselenin ekonomik boyutu ve maliyetine baktığımız zaman milletin sırtına yüklenmiş ağır bir yüktür. Öyle ağır bir yük ki, milletin yüzde 98’inin cebinden alıp, çok küçük bir faizci azınlığa aktarılan türden.

Faizci, bankada vadeli yani faizli bir hesap açmış. Dövizdeki varlığını buraya yatırmış, faizini alıyor. Devlet, faizciye şunu demek istiyor: “Sen dövizden para kazanıyordun. Şimdi TL’ye yatırdığın paranın faizini almaya devam edeceksin. Daha önce dövizden kazanıyordun şimdi hem faizden hem de döviz kurundaki yükselişten kazanacaksın. Eğer faizden kazandığın para, dövizden kazandığından az olursa aradaki farkı da Hazine’den ödeyeceğim.” Kur Korumalı Mevduat tam olarak budur.

Meselenin dini boyutuna gelince, ortada, vadeli yani faizli bir hesap var. Bunu kimse inkâr edemez. Sadece bu da değil, faizli hesaba teşvik; faizcilerin kazanç kaybını önlemeye yönelik hamle de vardır. Hâl böyleyken fetvalarını “akit ve değer kaybı” üzerine inşa edenler, faizli paranın değer kaybını düşündükleri kadar, helalinden rızık kazanan ve paraları sürekli değer kaybeden buna rağmen faize bulaşmayan ihlâslı Müslümanları ifsad ettiklerini hiç düşünmemektedir.

Gelecek yazımızda konjonktürel fetvacıların faizi meşrulaştırma, dinler arası diyalogdan faizle diyaloga evrilme sürecinden bahsedeceğiz inşallah.

Kaynak: milligazete.com