Kılıçdaroğlu kendisine yöneltilen başörtüsü sorusuna şöyle cevap verdi: 

Soru: Şu an devamlı özgürlükçü bir ideolojiye sahip olduğunuzu iktidarın ise gençlere ve halka karşı baskıcı olmakla suçluyorsunuz. Bu kadar özgürlükçüyken, herkese hitap ettiğinizi iddia ederken, sürekli demokrasiyi vurgularken neden zamanında aynı hassasiyeti başörtüsü için göstermeyip 2018 yılında Anayasa Mahkemesi'ne başvuran vekiller arasında yer aldınız? 

Kılıçdaroğlu: Öncelikle bu soruyu sorduğunuz için yürekten teşekkür ederim. Bilmenizi isterim, hayatlarımızın evreleri vardır ve insanoğlu sürekli gelişen ve düşüncelerini geliştiren bir  kişidir. Sabit tuttuğunuz zaman asla büyüyemezsiniz, zamanı durdurmuş olursunuz ve sorunları çözmek için kapasitenizi öldürmüş olursunuz. Başörtüsü ile ilgili söylediğim sözler doğrudur ama bir şey söyleyeyim size Genel Başkan olduktan sonra bir şey söyledim ben; Artık helalleşmemiz lazım. Helalleşme ne demektir? Benim kusurum var, kabahat bana ait ve dolayısıyla bunu kabul ediyorum. Gelin helalleşelim. Genel Başkan olduktan sonra üniversitelere başörtülü kızlar alınmıyordu. Yusuf Ziya Özcan YÖK başkanıydı. Kendisini aradım ve dedim ki "Başörtülü kızları neden üniveristeye almıyorsunuz?" bana "Siz karşısınız" dedi.  "Bakın ben karşı değilim parti olarak karşı değiliz" dedim. Yusuf Ziya Özcan hayattadır, sorabilirsiniz. "O zaman ben yarın sabah alıyorum" dedi, "Alabilirsiniz" dedim. Başörtüsü konusunda bizim karnemizin kırık olduğunu ben şimdi söylemiyorum burada ben bunu gittiğim her yerde rahatlıkla ifade ediyorum çünkü orda bir hatamız ve kusurumuz var. Kadının kılık kıyafeti ile uğraşılmaz, gerek yok. Kadın istediği gibi giyinir, istediği gibi gezer biz buna bir şey diyemeyiz. O kadının var olan başka bir sorunu varsa ve o sorunun çözümü siyaset kurumuna düşüyorsa siyaset kurumu onu çözebilmelidir.