Kılıç, başta İsrail-Filistin gündemi olmak üzere pek çok konuya değinerek şunları dile getirdi:
“İslam ülkelerinin İsrail karşısındaki sessizliği utanç vesilesidir”
Kılıç, işgalci İsrail ordusunun Gazze’de hastane bombalamasına ilişkin, “İşgal rejimi İsrail’in katliamları karşısında artık sözün bittiği yerdeyiz. Uluslararası hukuku her gün çiğneyen, insani hiçbir değer gözetmeden, katliamlarını sürdüren İsrail derhal durdurulmalıdır. Katil İsrail, dün akşam Gazze’de bombaladığı hastanede 900’den fazla masum sivili katlederek, şimdiye kadar işlediği insanlık suçlarına bir yenisini eklemiştir. Nil ile Fırat nehirleri arasındaki emellerini gerçekleştirmeye çalışan bu azılı katil, bütün insanlık için yaşayan en büyük tehdittir. Kudüs ve Mescid-i Aksa bizim inancımızdır. İstanbul’un, Ankara’nın, Diyarbakır’ın, Tahran’ın, Bakü’nün güvenliği Kudüs’ün güvenliğinden geçer. Emperyalist batılı devletler İsrail’in güvenliği için bölgeye akın ediyorken, İslam ülkesi yöneticilerinin tepkisizliği kendileri açısından bir utanç vesikasıdır. Vakit söz söylemek vakti değil, vakit icraat vaktidir. 7 Ekim Cumartesi gününden bugüne kadar tam 12 gündür işgalci İsrail, Gazze’ye bomba yağdırıyor. Müslümanların birlik olamamasından cesaret alan İsrail, sadece son 12 gün değil, 75 yıldır işgal ettiği Filistin topraklarında, zulmün her türlüsünü tatbik etmektedir. Bebek, çocuk, kadın demeden masumları katleden azılı katil İsrail’e karşı, devletler düzeyinde ne yazık ki herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Yaptırım uygulamak bir yana; Dünyanın güya uygar ülkeleri, İsrail’in yanında yer alarak bu vahşete ortak olmaktadır. Filistin topraklarına 10 bin kilometre ötedeki ABD, Akdeniz’e savaş gemileri gönderiyor, İsrail’e destek sağlamak adına, bölgeye 2 bin asker göndereceğini açıklıyor. Fransa, ülkesinde Filistin bayrağını yasaklıyor, Filistin bayrağını taşıyanları 5 yıl hapis cezasıyla yargılanacağını açıklıyor. İtalya, Filistin’e destek gösterileri yapan insanlara, coplarla ve gaz bombalarıyla saldırıyor. Bilge Aliya İzzetbegoviç, uygarlık iddiasında olan bu devletleri şöyle tanımlamaktadır; Bilge Aliya der ki; “Şunu hiç unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur. Bugün, bu tarifin ne kadar doğru olduğuna yakinen şahit oluyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Filistinlilerin haklı mücadelesini desteklemek sadece İslami değil, en başta insani bir meseledir”
Kılıç, İslam ülkelerinin İsrail’e karşı tepkisizliğine ilişkin "Batılı ülkeler, onları var eden değerlere uygun olarak, İşgalci İsrail’den yana tavır alıyorlar. Peki ya İslam ülkeleri? Batılı devletler işgalciden yana net tavır koyarken, İslam ülkelerinin Filistin davasına kayıtsız kalmaları, onlar adına utanç vesikasıdır. Mescid-i Aksa Bizim inancımızdır, Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemizdir. Kudüs ve Mescid-i Aksa bize, Peygamber Efendimizin bir emanetidir. Tabii olarak; emanete sahip çıkmak ve korumak sadece Filistinlilerin değil, bütün Müslümanların görevidir. İsrail’in, yıllardır Mescid-i Aksa’nın kutsiyetini çiğneyen, Filistinlileri katleden tutumuna karşı, Filistinlilerin haklı mücadelesini desteklemek sadece İslami değil, en başta insani bir meseledir, insan olmanın gereğidir. Takdir edersiniz ki; dar bir cendereye sıkıştırılmış Filistin halkı, baskı ve zulümlere karşı, tabii olarak reaksiyon gösterecektir. Ancak ne hazindir ki; Filistin meşru müdafaa hakkını kullanırken, itidal çağrısı yapmak, büyük bir gaflettir ve zımnen de olsa İsrail’i desteklemek anlamına gelir. İsrail, her zaman uluslararası hukuku hiçe saymış, katliam ve zulümlerini arttırarak devam ettirmiştir. İsrail, sadece bölgemiz için değil, bütün insanlık için bir tehdittir. Böylesine zalim bir işgalciye karşı, kullanılan meşru müdafaa hakkı için itidal çağrısı yapılamaz. Görevi layıkıyla yapmak başka şeydir, bir şey yapıyormuş gibi lafla geçiştirmek başka şeydir. Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm gerekir. İsrail ancak güçten, aksiyondan anlar. Ancak ne hazindir ki; İsrail, Filistinlilere insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine, uluslararası sularda yaptığı saldırıda 10 vatandaşımızı şehit ederken; giderken bana mı sordunuz diyen, bugünkü iktidardır. Mavi Marmara’da şehit olan 10 vatandaşımızı 20 milyon dolara peşkeş çekip davayı kapatan, bugünkü iktidardır. İsrail’le ticaret hacmini katlayarak arttıran, Filistinlilerin çalınan gazını Avrupa’ya pazarlayabilmesi için ülkemizi, İsrail’e koridor yapmaktan çekinmeyen, bugünkü iktidardır. Kudüs’ü sözde İsrail’in başkenti olarak ifade eden Ankara Anlaşmasına imza atan, bugünkü iktidardır. Elbette bu adımların her biri tarihe geçmiştir ve asla unutulmayacaktır. Filistin-İsrail arasındaki savaş batıla karşı sürdürülen bir savaştır. Böyle bir savaşta tarafsız kalmak ile batılın yanında saf tutmak arasında hiçbir fark yoktur. İsrail’i besleyip büyüterek, bu coğrafyaya musallat eden her tavır önce vicdanlarda, sonra terazinin asla şaşmayacağı o büyük günde yargılanacaktır.” ifadelerini kullandı.
Kılıç, kış mevsimi yaklaşırken deprem bölgesinde hala çadırda kalan vatandaşların olduğunu belirterek “Daha önce de gündeme getirdik, tekrar ifade ediyoruz; Deprem bölgesi maalesef kışa hazır değil. Birçok ilimizde, vatandaşlarımız halen çadırlarda yaşıyor, konteyner sırası bekliyorlar. Alt yapı sorunları, içme suyu ihtiyacı devam etmekte, hijyen problemi en ciddi sorunlar arasında yer almaktadır. Havaların soğumasıyla birlikte hijyen sorunu acil olarak çözülmezse, üzülerek ifade ediyorum ki salgın hastalıklar baş gösterecektir. Yaz dönemi, deprem bölgesindeki ihtiyaçları gidermek için ciddi bir fırsattı ancak bunu değerlendirmek yerine bazı algılar oluşturmaya çalıştılar. İktidar; sorunları kökten çözmek yerine, oluşturdukları algıyla çözüyormuş gibi yapma yoluna gidiyor. Ancak iş yapmak başka, laf üretmek başkadır. Deprem bölgesindeki insanlarımızın yaşadığı sorunlarla ilgili de, ne yazık ki aynı şeyi yapıyorlar. Ülkemiz deprem bölgesi ve kesinlikle bu konuda olağanüstü tedbirler almayı gerektirecek bir zeminde yaşamaktayız. Ancak orman yangınları ve sellerde olduğu gibi, deprem konusunda da gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda kayıplarımız artmaktadır. Elazığ’da 24 Ocak 2020’de bir deprem yaşadık. Deprem; Elâzığ, Tunceli ve Malatya illerimizin birçok ilçesinde hasara sebep oldu. Vatandaşlarımız evlerinden oldu, çadırlarda ve konteynerlerde barınmak zorunda kaldılar. Elazığ depreminin üzerinden yaklaşık 4 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, halen konteynerde kalan vatandaşlarımız vardır. Evleri hakkında ağır hasar kararı verilmiş, köylerde ahırları yıkılmış ve yerine yenilerinin yapılacağı söylenmişti. Ancak bırakın ahırları, konutların bile çoğu halen teslim edilmemiştir. Bakınız; Elazığ Mazgirt ilçemizde, güya yapılıp teslim edileceği söylenen 140 konutun bir tanesi bile hak sahiplerine teslim edilmemiştir. Haklarını arayan vatandaşlarımıza “gidin firma ile görüşün” deniliyor. Siz ne hakla vatandaşı firmaların inisiyatifine bırakıyorsunuz? Bu insanlarımız evsiz 4 kış mevsimi geçirdi, şimdi de 5. Kış mevsimine giriyorlar. Hayvanları çadırlarda telef oldu, ahır yapılacak dediniz onu da yapmadınız. Geçen 4 yılın sonunda, konutların sadece kaba inşaatı tamamlanabildi. Buradan yetkililere sesleniyorum; Depremde evsiz kalan vatandaşlarımızı, firmaların inisiyatifine bırakamazsınız. Algı oluşturmaya gelince bunu çok iyi yapıyorsunuz ancak, en azından algı için harcadığınız enerjinin bir kısmını vatandaşın sorunlarını çözmek için harcayın. Şubat depremlerinden etkilenen 11 ilimizde kış mevsimi gelmeden önce ivedilikle yapılması gereken çalışmaları ihmal etmeyin. Sözlerime son verirken siz değerli basın mensuplarımıza ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimize selam ve saygılarımı sunuyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.” İfadelerini kullandı.