Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şerafettin Kılıç basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya bir röportaj ile başlayan Kılıç, iktidarın sık sık dile getirdiği ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ne dikkat çekerek, “İktidar, ekonomide ne kadar sıkıntılı konu varsa hepsinin halledileceğini dile getiriyor ancak durum ortada” dedi.
“AK Parti iktidarı yıllardır Türkiye’yi iddialı sözlerin rüzgârında savurmaktadır” diyen Kılıç’ın açıklaması şu şekilde;
Bu görüntüler; ülkemizin acı halinin, geçim derdinin nasıl can yaktığının vücut bulup ekrana yansımış halini en yalın ve gerçek şekliyle bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor.
Burada konuşan çocuğumuzun “gerçekten geçinemiyoruz” derken döktüğü gözyaşları; iktidar mensuplarının kendi hayal dünyalarında kurguladıkları, halktan tamamen kopuk ve habersiz olarak ülkemizin ekonomisinin gayet iyi durumda olduğu sanrısını yerle bir etmeye yetiyor da artıyor bile..
Derdimiz, bu kız çocuğunun üzerinden siyasi polemik çıkartmak değil. Zaten kızımızın dilinden ekrana yansıyan bu acı, politik tartışmaların çok ötesinde derin bir gerçekliği anlatıyor.
Bir çocuğun, hayatının en güzel günlerini yaşaması gereken daha bu yaşında geçim derdini iliklerine kadar hissetmesi, bu dertle gözyaşlarına boğulması, sesinin tir tir titremesi, boğazına dizilen düğümler, iktidarın kulaklarını tıkadığı feryatlara tercüman olması, ne kadar acı ve iktidar adına utanılası bir durum..
Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, “Verdiğiniz oyun ahiretteki hesabını düşünün” türünde sözler söyledi.
Ülke yöneticilerinin hiçbirinin ahiret hesabından söz edilmiyor.
Oysa biliriz ki, mesela Halife Ömer, “Dicle kenarında kurdun kaptığı koyunun hesabının kendisinden sorulacağı” bilinci ile devlet yönetirdi. Hesap verme derdinin, taşınması ağır ve belini büken bir yük olduğunu söylerdi.
AK Parti iktidarı ise ahiret hesabını, verdikleri oy üzerinden vatandaşın boynuna yüklemiş. Sanırsınız ki yöneticiler şu yaşanan tablodan tamamen bağımsız ve sorumsuz, sıfır veballe gidiyorlar öteki dünyaya..
Kiramen katibîn geçim derdinden gözyaşlarına boğulan çocukları yazmıyor mu? Ayyuka çıkan yolsuzluk dosyalarını yazmıyor mu? Aç yatanları yazmıyor mu? İsraf deryalarını yazmıyor mu? Adam kayırmacılığı, liyakatsiz işe yerleştirmeleri yazmıyor mu? Hakkı hukuku yenenleri yazmıyor mu?
Ahiret hesabı noktasında herhalde en derin kaygıyı hissetmesi gerekenler, ülkeyi yönetenlerdir. Aldıkları kararlarla, uyguladıkları icraatlarla milyonlarca insanın yaşam şartlarını belirleyenler başkalarına ahiret hesabı hatırlatacaklarına, bu ikazı önce kendilerine yapsınlar ve kendilerini hesaba çeksinler.
Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de hükümet yetkililerinden devamlı duyduğumuz bir tanımlama var: ‘Türkiye Ekonomi Modeli’.
İktidar, mükemmel bir modele sahip olduklarını ve bu sayede enflasyon başta olmak üzere, ekonomide ne kadar sıkıntılı konu varsa hepsinin halledileceğini dile getiriyor. Ancak, tablo ortada.
Zaten iktidar gücüyle ‘ben yaptım oldu’ demek, hiçbir denetime ve fizibiliteye dayanmayan, sadece kendi akıllarına gelen bir fikri uygulamaya koymak da model üretmek değildir.
Model dediğiniz zaman, hedefleri ve adımları belli olur. Sistemli bir şekilde neyi niçin yapacağınız önceden belirlenmiştir. Her aşamada hesap verebilir ve denetlenebilir. Örnekleri ve başarı deneyimleri vardır.
Dilek ve temennilerle model olmaz, popülist uygulamalarla model olmaz.
Yaşanan ağır ekonomik kriz, insanların umutsuzluğu, gençlerin ve nitelikli nüfusun geleceğini yurt dışında arama talebi, modelsizliğin bir sonucudur.
İktidara ne sorulursa sorulsun ileri bir tarih veriliyor. Yaptığı tek şey bu. Enflasyon soruluyor. Şu ay, bilemediğiniz ondan sonraki ay, en kötü ihtimalle filanca ay düşer, diyorlar. Türk Lirası’nın değer kaybı soruluyor, yine şu ay, bu ay, olmadı daha sonraki ay değeri yükselecek cevabı veriliyor. Hani doğalgaz bulunmuştu, büyük büyük müjdelerle açıklanmıştı, bulunan doğalgaz ne zaman evlerde kullanılacak diye soruyorsunuz. Önümüzdeki yıl, olmazsa ondan sonraki yıl diye yuvarlıyorlar.
Biz de hükümete soruyoruz: İnsanın hayatı da ileri bir tarihe ertelenebiliyor mu acaba?
Türkiye’nin modelsizliği sadece ekonomi alanında değil
Gelecek aylar geldiğinde, daha gelecek aylara öteleniyor. Gelecek yıllar geldiğinde, daha daha gelecek yıllara öteleniyor. Sonu yok ki bunun, tekerlek mübarek. Sürekli, kendi kendine, kendi etrafında dönen bir tekerlek. Ancak çok acı ki tekerler fırlamış, boşa dönüyor.
Türkiye’nin modelsizliği maalesef sadece ekonomi alanında değildir. Hukuk, insan hakları, ifade özgürlüğü, şeffaflık gibi bütün istatistiklerde en sonlarda yer almaktadır. Ne dış politikada bir model sahibidir, ne eğitimde. Ülkemiz, bütün alanlarda bir modeli ve yol haritası bulunmadan savrula savrula yönetilmektedir.
Dünyanın en büyük on ekonomisi olmak iddiası, sloganlar, nutuklar havalarda uçuşuyor. Gerçekte ise Türkiye ilk 20’den de aşağı konumda bulunuyor. Sadece ekonomide değil; ülkelerin hukuk, şeffaflık, ifade özgürlüğü, eğitim gibi temel alanlardaki kapasitesini ölçen diğer endekslerde de Türkiye en sonlarda yer alıyor. Ve giderek gerilemeye de devam ediyor.
AK Parti iktidarı yıllardır Türkiye’yi iddialı sözlerin rüzgârında savurmaktadır. Kimi zaman bütün dünya güçleriyle mücadele ettikleri iddiasıyla.. Kimi zaman kendilerinin bile inanmadığı pembe ve hayali başarı tablolarıyla.. Kimi zaman da ne zaman geleceği hiç belli olmayan ihtişamlı tarihleri bekleyerek..
Türkiye’nin teminatı olmaya hazırız
Beklenti ve öteleme yöntemini o kadar kanıksamışlar ki, 20 yıl boyunca güzel günlerin 2023’te geleceği vaat edildi. 2023 gelip kapıya dayandığında ise tarih birdenbire 2053 veya 2071 oldu.
Bu itibarla, bizler Saadet Partisi olarak geleceğimize sahip çıkmak için, bu ülkenin rotasının refah, kalkınma, adalet, hukuk, şeffaflık istikametine dönmesi için teşkilatlarımızla birlikte çalışıyoruz. Yolsuzluğun, haksızlığın, adaletsizliğin olmadığı bir Türkiye’nin teminatı olmaya hazırız.