Trendyol Süper Ligi'nde 2023-2024 sezonu Trabzonspor - Antalyaspor karşılaşması ile başladı. İlk haftanın ikinci günü ve sıcak bir İstanbul akşamında Kasımpaşa A.Ş. - MKE Ankaragücü karşılaşmasını yakından takip ediyoruz.
Mücadele öncesi ilk dikkatimi çeken şey takımların ısınma antrenmanını izlerken MKE Ankaragücü ekibinin farklı bir metot izlemesi oldu. Öyle ki sanki mücadele başlamış taktik çalışmalarını sahada gerçekleştirmeye çalışıyorlardı. Bu bir başarı mıdır, tabi ki değil ancak yenilenme, bir değer kazanma ancak ve ancak böyle başlar. Bu da kurulan hayallerin başlangıcı olur.
Hakem Bahattin Şimşek ve Ekibi
Mücadelenin ilk yarısı ile beraber özellikle ikinci yarının başında hakem Bahattin Şimşek'in sarı kartına başvurmamış olması ilk etapta şaşırtıcı gelsede oyuna hakimiyeti ve karşılıklı toleransları oldukça yerindeydi. Belki sadece oyunun akışı adına düdüğü ya daha erken ya da hiç çalmamalı idi.
Taraftarlar ve Yönetemenler
Oldum olası takımını destekleyen taraftarlara hayranım. Mağlupken hatta takımın yerden kalkamadığı anlarda bile vazgeçmeyelere hayran olmamak zaten elde değil. Birde bu taraftarların takımlarına yönelik destek yerine gerek kendilerine gerek çevrelerine gerek takımlarına gerek ailelerine gerekse rakiplerine yönelik yaptıkları haksızlık ise kabul edilebilir bir şey değil. Ne yapıyorlar peki. Küfürden besleniyorlar. Hormonal, çok yapay ve anormal yaşayarak büyüyerek, sağlıksız yaşıyor olmalılar. Bugün Kasımpaşa ve özellikle Ankaragücü taraftarları yarın kimbilir başkası.
Oyuncu değişiklikleri ile Tolunay hoca oyuna ortak olmayı başardı ancak takımının birlik ve beraberliği kazanması puan almasına yetmedi.
Ayrıca Serkan Reçber'i sahada görmediğime çok sevindim. Maç sonu tribüne giderek ona sarılan Kemal Özdeş'te sevinmiş olmalı. Gerçi benim bu sevincim kısa sürdü. Karşılaşmanın son dakikasında golle beraber yaşanan yumruklu kavga ise hiç ama hiç kabul edilebilir değil.
MKE Ankaragücü başkanının tartışmayı sonlandırılmayı başardığı yerde bunun kavagaya dönüşmesini gerçekten anlamıyorum.
Mücadele gücü yüksek başlayan oyunun kontra ataklarla bir o kalede bir bu kalede sürmesi heyecan verici iken maça odaklanmayıp tribün olaylarının içerisinde kalmak rezil bir duyguydu. Kınamak bile istemiyorum.
Karşılaşma sonunda Tolunay Kafkas'a sordum. İlk yarıdaki oyunla ikinci yarıdaki oyunu değiştiren, takımı kamçılayan neydi diye?
3'lu savunma ve daha sonra geçiş yaptığı 4'lü savunmayı nezaketle anlattı. Ve daha önemlisi sahada çok konuşarak üretim yapmayı unutan oyuncular için oyuncu profilleri ile ilgili problemlerini dile getirdi.
Bu bizim pek kabul edebildiğimiz şey değil aslında ama gördüğüm şu ki yine yakından tanımadığımız insanları çok kolay yargılıyoruz. Günün teşekkürü Tolunay hocaya...
Son söz, hocaya katılıyorum, Türkiye'de takıntılar pek fazla. Ama bilmediklerinden. Sistemler güncellenir ve her yenisi eskisinden daha iyi ve muhakkak her birinin diğerinden farklı değerleri vardır.
Mehmet Ali Kayacı