Karamollaoğlu'nun röportajından konu başlıkları şu şekilde; 

İttifak içinde ittifak öneriniz neden olmadı?
Saadet Partisi 20 yıllık bir parti. Seçim ve sandık kurullarında temsil edilme hakkımız var. ‘Bu hakları ziyan etmemeliyiz bunun için de Saadet Partisi amblemi altında seçime girmek uygun’ diye düşündük. Ancak arkadaşlardan bazıları buna yanaşmadılar, ‘Bizim amblemimiz olsun’ deyince de gerçekleşmedi. 

HDP’nin çekilmesi de SP için bir avantajdı aslında...
Her sandık kurulunda temsil edilmiyoruz ama onlar çekilince biz hemen hemen tüm sandık kurullarında temsil edilme hakkını kazanıyoruz. O çok önemliydi ama gerçekleşmedi. Böyle olunca da üçlü ittifak olmadı.

Sizin bu önerinizle daha fazla milletvekili çıkarma imkanı mı olacaktı?
Tabii. Üçlü ittifak gerçekleşmiş olsa o zaman yapılan kamuoyu yoklamalarına göre biz çok ciddi bir hamle yapmış olacaktık. Bizim oylarımız o günkü anketlerde yüzde 2, 2.5,3, 3.5 gibi rakamlar çıkıyordu. Üç partininkini toplasak 7,8 civarında oy alabiliyorduk. Üçümüzün bir araya gelmesinden dolayı bir sinerji oluştuğunda 6,7 puan artıyordu oylarımız. Ama olmadı. 

Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı netleşti. Bu ısrarın nedeni sizce nedir?
Bir insan bir makamda çok fazla kalınca oraya ısınıyor, o makamı terk etmek istemiyor. 20 yıl boyunca dediği dedik birine ‘Süren doldu, ayrıl’ deyince o da ‘Ben nasıl ayrılayım, bir yere giderken en az 100 konvoyluk arabayla gidiyorum. Normal bir hayata nasıl dönerim’ diyor. Onun için Tayyip Bey bırakmak istemiyor. Kendisine bunu yakıştırıyor. 

Yargılanma korkusu var mıdır?
Ondan da korkar. ‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar’ derler. Tedbir alınıyordur. Ama bu tedbirler her şeyin üzerini örtmeye yetmez. Ama bu kin, nefret, öç alma duygusuyla olursa insanı yanlışa götürebilir. İktidara gelindiğinde tüm çalışmalar gözden geçirilir, yanlış varsa hesabı sorulur. Yaptığı bir yanlış varsa bundan da endişe duyuyor olabilir. Örneğin 100’e yapılacak iş 500’e yapılıyor. Bunun üzerini örtmek mümkün olmaz ki. Yarın hesaplar ortaya döküldüğünde net biçimde görülür.


Erdoğan’ın sizin partiye sonradan katıldığınıza yönelik ve ‘Sen Erbakan'la ne zaman tanıştın?” ifadelerine ne dersiniz?
Ya söylemiyorlar ya duymuyor. Ya da duymasına rağmen yanlışı tekrar ediyor. Ben 67’de Türkiye’ye döndüm. Birkaç ay sonra Erbakan hoca ile tanıştım ve sonra da hiç ayrılmadım. O zaman Sayın Erdoğan kısa pantolonluydu, 13 yaşındaydı daha. Askerliğimi geç yaptım, tam seçim öncesinde terhis oldum ancak seçime yakın olduğu için aday olamadım. Süre olsaydı Sivas’tan vekil adayı olurdum. Aday olmadım ama İstanbul Fatih İlçe Başkan yardımcısı oldum. Tayyip Bey o tarihte ancak gençlik kollarında görev alabiliyordu. Kendisini de o zaman bir kere gördüm. Çiçeği burnunda delikanlıydı ama ben ikinci başkandım Fatih’te. 

Sizin bunu açıklamanıza karşın ısrar etmesinin nedeni nedir?
Hafızasında bu kadar zaaf varsa cumhurbaşkanlığı yapamaz. Kendisine söyleniyor buna rağmen itibar etmiyorsa gerçekleri söylemiyor. Yanıltıyor milleti. Benim milletvekilliği zamanımda da kendisi il başkanlığı yaptı. O zaman da tanıştık, görüştük. Benim Erbakan hoca ile olan yakınlığımı Tayyip bey hiçbir zaman yaşamadı. 

İstanbul seçimi öncesi sizi rakip olarak mı gördü?
94 seçimlerine giderken İstanbul’a benim aday olmamı arzu edenler vardı, birde İstanbul’da Sivaslı çok. Ben ‘Olmam’ dedim. Bu benimle genel merkez arasındaydı. O zaman Tayyip Bey de Sivas’ta idi. İl başkanımızın yanına gidiyor ‘Temel abi aday olacak mı?’ diyor. İl başkanımız da ‘Zannetmiyorum ama açıp soralım’ diyor. Bana telefon ediyor, telefonu da Tayyip Beye dinletmiş. Yanlış yapmış. ‘Ben aday değilim’ dedim, rahatlamış. Aramız o zaman dört dörtlüktü. 

Tayyip Bey’in amacı Saadet Partisi tabanından oy almak mı?
Hem oy almak. Hem de Tayyip Bey siyasete atılınca tabanımız oraya kaydı. O zaman şöyle bir laf dolaştırdılar: ‘Erbakan hocamızın rızası olmadan ayrılmaz’ diye. Hiç alakası yok. Kopma biz parlamentodayken başladı, yarı yarıya bölündük.

Neden böyle bir başkaldırı oldu?
Batı, özellikle siyonist çevreler Erbakan hocamızı içselleştiremedi. Erbakan hocamız bir; ‘Mutlaka güçlü bir ülke haline gelmeliyiz, sanayileşmeliyiz. Uçağımız, topumuz ne varsa her şeyi yapabilecek bir yapıya kavuşmalıyız’ diyordu. Bu İsrail’i de ABD’yi de rahatsız etti. İki; biz, İsrail’in genişleme politikalarına karşı koyabilmek için geçmişi bizim gibi olan İslam ülkeleriyle birlik oluşturmalıyız’ dedik. O zaman ABD, kendisine adam aradı. Tayyip Bey nasıl razı oldu bilmem.

‘ABD’nin desteğini alıyor’ iddiasıyla Kemal Beyin eleştirilmesine ne dersiniz?
Kılıçdaroğlu’nun ABD başkanı ile bir tane pozu yok. Ama Tayyip Beyin siyaseten yasaklıyken Beyaz Saray’da fotoğrafı var. Bu ABD’nin kendisini desteklediğinin en açık delili. Sonra da gitti ‘Milli görüş gömleğini çıkardım’ dedim. Siyonist lobisi Erdoğan’a cesaret madalyası verdi. Neden? Erbakan hocaya koyduğu tavır ve Türkiye‘yi hangi noktaya götüreceği konusunda yaptığı vaatlerden dolayı.

Vaatlerini gerçekleştirdi mi?
Elbette gerçekleştirdi. Savunma sanayide şunu yaptık bunu yaptık, Hepsi hikaye. SİHA’lar yapıldı ama bu Tayyip Beyin değil SİHA’yı yapanların başarısı. Uçakları var, motoru nerede? Eskişehir’de devletin jet motor fabrikası var, modeller üretilmiş. Bir tanesi bile uçaklara, helikopterlere takılmadı. Erbakan hocamızı mahkum eden mahkeme onun zamanında karar aldı. 

Muharrem Bey’in aday olmasının seçime etkisi ne olur?
Zarar veriyor. Muharrem Beyin böyle bir adımı neden attığını anlamıyorum. Bu mantıklı değil. AKP’ye destek veriyorsan çık söyle. Bu AKP’nin işine yarayan bir adım. Aklım almıyor. Böyle bir mantık doğru değil. Buna rağmen milletin sağ duyusunun hakim olacağını, birinci turda bu işin biteceğini ümit ediyorum. 

Saadet Partisi tabanının Kemal Bey’e bakışı nedir?
Tabanımızda farklı tepkiler var. Bu farklı tepkileri dikkate alarak adım atma durumundayız. Ümit ediyoruz ki ciddi bir sapma olmaz. Çünkü tabanımız AKP’yi, Sayın Erdoğan’ı tanıyor. Bir, iki yıl içinde bir takım iddiaları ortaya atarak değişmiş gibi gözükmek kimseyi kandırmaya yetmez. 

Kemay Bey ‘helalleşme’ diyor, Saadet Partisi tabanının beklediği helalleşme var mı?
Helalleşmeden, ‘Biz geçmişte iktidarda olduğumuz dönemlerde yanlış adımlar atmış olabiliriz. Bunlardan rücu ediyoruz’ ben bunu anlıyorum. Gelin Türkiye’de barışalım. Ben yaklaşımını önemsedim. Bunun için de yaklaşıma bir yanıt olarak kendisini ziyaret ettim. Erbakan hocamızı anma programına çağırdım. Orada yaptığı konuşma tarihi bir konuşma idi. Kudüs’le ilgili mitingimiz olmuştu. Oraya da geldi. Muazzam bir konuşma yaptı. Bu şunu gösteriyor, klasik bir CHP anlayışından çıkmalı, milletin bütünüyle barışmalıyız. İnançlı kesime karşı bir tavır sergilememeliyiz. 

CHP’de başörtülü partililer, yöneticiler var, bunun tabanınızda etkisi olur mu?
Elbette olur. Kemal Beyin bu yaklaşımı bizim tabanımız tarafından da görülüyor. Bizimle yüzde 100 aynı olmayabilir. Bugün AKP ile uyuşmadığımız nokta uyuştuğumuzdan fazladır. Onlar başörtüsünü serbest bıraktılar, Allah razı olsun, teşekkür ederiz. Ama diğerleri ne olacak? İslam güzel ahlakı emreder. Siz her şeyi bırakacaksınız görünüşle ilgili konularda ahkam keseceksiniz. Güzel ahlakın başı adalettir. Adalet olmadan devlet olmaz. Dürüst olacaksınız. Yemeyeceksiniz, yedirmeyeceksiniz, yetim malına el uzatmayacaksınız.

Bunlar mı yapılıyor şu an?
Maalesef. ‘Yolsuzluk, hırsızlık değildir’ diye fetva veren hocalar olmuş, üzüldüm. Aynı olmayabilir ama aynı neticeyi doğurur. Emanete hıyanet etmek, iftira etmek bunların hepsi güzel ahlakın içinde. Çıkıyorlar, ağza alınamayacak laflar söylüyorlar. Ben aynı şekilde yanıt veremem ki. En ağır küfrü söylemiş, ben onun seviyesine düşemem ki. 

AKP ile ilgili ‘uyuşmazlık’ ifadesini kullandınız, nedir uyuşmazlıklar?
Depremde Malatya’ya gittik. Malatya’nın en önemli simgesi Cumhuriyetin başlarında kurulan Sümer Bank tesisi idi. Artık yok. Tütünü yasaklıyorsunuz. Birçok yerde tütün ekimi önemliydi. Çiftçi para kazanıyordu. Sigara içmem, içilmesini de tavsiye etmem. Ama birileri içiyorsa ille de ABD’den sigara getirmeyi de hiç doğru bulmam. Tekel’in fabrikalarını yıktılar. Nuri Demirağ önemli bir isim. Atatürk, Demirağ soyadını yaptığı demir yolu nedeniyle veriyor. Orduya uçak almak için Demirağ’dan yardım istemişler. ‘Ben uçak alımı için yardım etmem’ demiş, Gelenler bozulmuş. Kapıdan çıkarken demiş ki ‘Bir dakika, ben size uçak almak için para vermem ama siz bana derseniz ki ‘bu uçağı yapar mısın?’, yaparım’ demiş ve yaptı. Ama bugüne getirilemedi. Türkiye’ye çok büyük zararlar verildi. Neden bu kadar şeker fabrikası kapatıldı? İlk kez şeker ithal ettik. Hani kalkınmıştık. Anadolu neden boşaldı. İstanbul’da 20 milyon nüfus var. 

Yatırımlar hep İstanbul’a yapılıyor...
Ben 1975-77 yıllara arasında Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü yaptığımda İstanbul’a yapılan tüm yatırımları hükümet rızası ile durdurduk. Neden? Nüfus artmasın diye. Kendi üretimini istihdamı artırmadan artırana destek verdik ama yeni istihdama imkan vermeyiz demiştik. İstanbul’un nüfusu o zaman 2 milyondu. Tarımı öldürdüler, akıl alabilir bir durum değil. Bizim ilk ele alacağımız konu tarımın geliştirilmesi, tarıma bağlı olarak gıdanın en mükemmel noktaya çıkarılması ve mutlaka ilaç sanayinde büyük haleler yapılması. Bizim SP olarak Milli Görüş olarak ilk hedefimiz bu üç sahada ciddi çalışmaya ihtiyacımız var. Ondan sonra da yüksek teknolojiyi üretmek. Her bölgede teknoloji müesseseleri kurmak zorundayız. Bunu kuracağız, istihdam olacak ve işsizlik bitecek. Sonra İstanbul’a giden nüfus memleketine geri dönecek. Bizim bu konulara yaklaşımımız Erdoğan’ın yaklaşımından çok farklı. 

Tayyip Bey’i peygamber ile bir tutanlar dahi var, bu zihniyet nasıl oluyor?
İnsan insanı köle yaparmış. Siz birilerine ihsanda ikramda iltifatta bulunursanız o da maalesef bu ihsanın kulu oluyor. En büyük tehlike bu. Kendisi belli bir yerdeyse çocukları bir yere gelmişse, işte felaketi o zaman bekle. Son dönemlerde beceriksizlikleri ayyuka çıktığı için bunun üzerini örtemiyorlar. Dış ticarette borcumuz 500 milyar doları geçti. Açık artıyor. Bu sürekli borçlanıyoruz demektir. Borç alan emir alan mekanizması işliyor. Sizden taviz koparıyorlar.   

Cumhur İttifakı’na katılan Yeniden Refah Partisi’nin tabanından  size oy geçişi olur mu?
Elbette olur. Erbakan hocamızın ifadelerini çok güzel ezberleyip aktarıyorlar. O da bir ülkenin yönetimine yetmez. 

3-6 Mart krizinden çıkmada nasıl bir etkiniz oldu?
Kararı veren Akşener oldu. Sonunda ‘Ben buradayım’ dedi. 

Sayın Akşener iki belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcısı olma önerisinin kabul görmesiyle döndü. Nasıl bir getirisi olacak?
Her iki belediye başkanına da teşekkür ediyorum. Gittikleri yerlerde ses getiriyorlar. Bu çalışmalara çok önemli katkıları var. Seçim sürecine kesinlikle faydası oldu. 

Cumhurbaşkanı yardımcısı olmaları konusu peki?
Açık bir şekilde söyleniyor. Alınan neticeye bağlı ve 9 ay sonra yerel seçimler yapılacak. Tercih belediye başkanlarında kalacak. O günkü şartlarda bu mesele ele alınacak. 

Partilerin il binalarının kurşunlanmasına ilişkin hükümetten gelen açıklamalar tatmin edici mi?
Ben bunu göz dağı olarak görüyorum. Siyasette bu olmamalı. Sayın Erdoğan güya ‘Elimizde bir şey yok, kendiliğinden meydana geliyor’ diyor ama kendilerinin ifadeleri olmasa, bunu kınayabilseler çok daha farklı olur. 200 metre uzaktan İYİ Parti’nin il binasının camları kırılıyor. Binde bir olur, binde 999 ne olacak? Bu siyasetin çirkin yüzü, herkes tepki göstermeli, ihtimal gündeme bile gelmemeli. Bunlar AKP’ye fayda değil zarar veriyor. Bu tehdit anlamındadır ve insanlar tehditten ne olursa olsun hoşlanmazlar. 
‘Seccade meselesini nasıl karşıladınız?
Demek ki orada namaz kılanlar olmuş, hemen seccadelerin ortadan kalkması gerekirdi. Sayın Kılıçdaroğlu da kalktı, özür diledi, ‘Görmemişim’ dedi. Biz onun özrünü kabul etmeyeceğiz, seccade dolaşacak. Seccade namaz kılınan bir bez parçası. Özel olarak hazırlanır. İlle de namaz için seccade sermeye ihtiyaç yok. Sırf temizliktir. Evimde ben halının üzerinde kılarım. Biliyorum ki kimse ayakkabısıyla gelmiyor. Ayrıca seccade sermem. Serdiğimiz zaman da olur. Onun için seccadeyi kutsamak doğru değil. Seccade çevre kirliyse temiz bir zeminde namaz kılabilmek için oluşturulmuş bir imkan. 

Seçime olumsuz bir etkisi olur mu?
Bu kadar menfi tavır Kılıçdaroğlu’na karşı husumet besleyenlerin husumetini artırır. Ama bitaraf duranlara da ‘Yeter artık bu kadar da olmaz’ dedirtir.

Geçen seçimde partinizden 2 kişi öldürüldü, dava ne durumda?
Suçlu belli, alındı. Biri daha vardı, onu takip edemediler. Babaları hüküm giydi. Ona da 6-7 ay önce yaş haddinden evde mahkumiyetini tamamlama kararı verildi, hapisten çıkardılar. Ev hapsinde. Fiilen o katlim yapıldığı zaman seçimin iptal edilmesi gerekirdi. Ama belediye başkanı seçildi ve makamına oturdu. Kabul edilebilir bir şey değil.

İstanbul Sözleşmesi konusu sizin açınızdan ittifak içinde tartışmalı görünüyor, ne dersiniz?
İstanbul Sözleşmesi lafzını kullanmadan tüm siyasi parti liderlerine aktardım. Şu anda dünyada iki büyük tehlike var. Biri ailenin tahrip olması. ABD, AB bunun için ciddi hamle içinde. Trump mahkemeye, düştü ifade verdi. Son çıkışı ‘Geldiğimde eş cinsel evliliği kaldıracağım’ dedi. Aile toplumun temelidir, aile tahrip olursa toplum tahrip olur. Böyle bir konuda bizim tavizimiz olmaz. İkincisi de BOP. Dünyayı bir felakete doğru götürüyor. Bu, yalnızca Türkiye’yi değil dünyanın şeklini değiştirecek bir proje.