Saadet Partisi GM Başkanlık Divanı Üyesi Üyesi Fesih Bozan "Kamulaştırdıklarımızdan mısınız, Kamulaştıramadıklarımızdan mısınız!" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte yazının tamamı...
"Sivil toplum kuruluşları, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları yapan, gerektiğinde iktidarlarlara baskı grupları olabilen, kâr amacı gütmeyen, oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösteren kuruluşlardır.” (Alıntı)
Aslında bu tanıma, cemaat, terikat, medrese ve hocaları da ekleyebiliriz. Ve diyoruz ki;
Kuruluş amaçlarına baktığımızda, toplumun haklarını savunma, aydınlatma ve öncülük yapmak olan STK’lar, bundan uzaklaşır ve iktidarın sağladığı çıkar ve beklentilere göre davranırlarsa, o STK’lar kamulaştırılmış demektir
Maalesef bugün bazı İslami STK ve cemaatler, hak, hukuk, adalet, kul hakkı, dinin emir ve yasaklarını yaşama ve yaşatmanın mücadelesini vermek yerine, iktidara yakın durarak, siyasal ve ekonomik güç elde etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bundan dolayı da yapılan yanlışlara sesiz kalmaktalar. İşte bu kamulaşmaktır.
Biraz daha açarsak;
İktidarın, yolsuzluk, torpil, rüşvet, yalan ve talan haberlerine tepki vermiyor, kem küm ediyor, fakatlı, amalı açıklamalarla “bizdendir” yaklaşımı içinde olan, iktidarı aklama derdinde, hatta iktidarın önüne set olan STK’lar, kamulaştırılmış demektir,
Adaletsizliği ve haksızlığı gördüğü halde, “bizdendir” yaklaşımı içinde olan ve iktidarı aklama derdinde, hatta iktidarın önüne set olan STK’lar, kamulaştırılmış demektir,
İşçinin, memurun, çiftçinin ve esnafın hakkını savunmak yerine, bu kesimlerin sesini kesmek, gazlarını almak ve onlara iktidarın taleplerini kabul ettirmek için uğraşan STK’lar, kamulaştırılmış demektir,
Hepimizin şahid olduğu gibi, bir çok ilde Gazze’ye destek amaçlı platformlar kurulmuş durumda.
Bu platformların temsilcileri, yaptıkları miting, yürüyüş, dua, oturma eylemleri ve basın açıklamalarında, “Ey İslam Alemi” diyerek başka ülkelere saydırıp hitap ederken, kendi iktidarına seslenemeyen, hatta iktidara seslenenlere de, “siyaset yapmayın” diye müdahale eden platform üyesi STK’lar, iktidar adına milletin gazını almak ve iktidarı korumakla görevli, kamulaştırılmış platformlardır, diye düşünüyorum.
Elbette, kamulaştırılmamış, “uyarı ve baskı grubu olma” görevlerini layıkıyla yapan, iktidarın arka bahçesi olmayan Stk, Cemaat ve Hocalarımızı her zaman istisna ediyorum. Bu durumda olanları da asıl görevlerine dönmeye, davet ediyorum.
Diğer taraftan, Parti, Platform, STK, Cemaat, Hoca ve bu eylemlere katılım sağlayan vatandaşlarımız, günlerdir dua, yürüyüş, miting ve oturma eylemleriyle sahada oldukları halde, İsrail katliamlarını sonlandırdı mı? Hayır. Çünkü İsrail’i durduracak güç, ancak siyasi güçtür.
Bütün bu eylemlerle, bırakın İsrail’in katliamlarını durdurmasını, Türkiye’den İsrail’e yapılan ihracatı bile durduramadık. Evet yanlış okumadınız, bu kadar eyleme rahmen halen Akp/Erdoğan’nın yönettiği Türkiye’den İsrail’e günde ortalama 7 gemi olmak üzere, yakıt, gıda, demir çelik sebze, meyve taşıyan gemiler gitmeye devam ediyor. Bu olacak şey mi? Evet maalesef oluyor.
O zaman bu eylemlerin iktidar üzerinde etkili olabilmesi ve iktidarın İsrail’e yaptığı ihracatı durdurması için, kamulaştırılamayan Stk’lar bütün eylem ve söylemlerini doğru adres ve kişiye, yani eylemlerini AKP il binaları ve ilgili Bakanlıkların önünde yapmalıdırlar. Elbette her türlü şiddet ve provokasyondan uzak durmak şartıyla.
Muhatabımız, diğer ülkelerin liderleri değil, sesimizi duyan ve icra makamında olan kendi iktidarımız olmalıdır.
Ve Ey İktidar! “kınama yetmez, hamaset yapma, terör örgütü olan İsrail, laf ve kınamadan anlamaz ancak güçten ve yaptırımlardan anlar, ticari ilişkilerini ve diğer anlaşmaları hemen iptal et, Azerbeycan’dan gelen petrolu, limanlarında gemilere yükleyip İsrail’e gönderme, İncirlik ve Kürecik’i biran önce kapatarak, ABD ve İsrail’i kör ve sağır et” diye haykırmalıdır.
Aslında Müslüman ülkelerinin niye sesiz kaldıklarını ve İsrail’e destek verdiklerini Netanyahu’nun, bir kaç gün önce yaptığı tehditinden çok rahat anlıyoruz.
Netanyahu: "Arap liderlere söylüyorum, eğer çıkarlarınızı/iktidarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmak zorundasınız: “Sessiz kalın!" demişti. Belli ki, bu ülkelerin liderleri iktidarlarını ABD ve Siyonist güçlere borçlular.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap ülkeleri, katliamın ancak 36. gününde toplanması ve herhangi bir yaptırım kararı almadan, “fotoğraf verip dağılmaları, Netanyahu’yu maalesef teyit etmektedir
Şunu artık anlamamız lazım: Bu ülkelerdeki liderlerin hiç biri, Müslüman halkları temsil etmiyor” hepsi iktidarlarını ABD ve İsrail’e borçlu olan işbirlikçi ve kukla liderlerdir.
Dilleri, Filistin, Kudüs ve Gazze diyor,
Elleri, İsrail diyor.Artık uyanmak, maskeleri düşmüş yüzleri tanımak ve aksiyon almak zorundayız.
Unutmayalım, “… Bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez….” (Rad 11)
Vesselam