KÜLTÜR - SANAT

İstiklal Marşı ve Safahat Şairi: Mehmet Akif Ersoy

İstiklal Marşımızın yazarı ve vatan şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, vefatının 88. yıl dönümünde düzenlenen anma programı ile kabri başında dualarla anılacak.

Abone Ol

"Millî Şair" ünvanı ile anılan, İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, 88 yıl önce bugün hayata gözlerini yumdu. Türk milletine, vatanına, değerlerine ve davasına derinden bağlı olan Ersoy, İstiklâl Marşı’nı bir bağımsızlık andı olarak Türk milletine miras bıraktı.

Mehmet Âkif, 20 Aralık 1973 tarihinde İstanbul’un Fatih ilçesinde doğdu. Babası kendisinin daha sonrasında “Hem babam hem hocamdır, ne biliyorsam kendisinden öğrendim” diyerek tanıttığı Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmed Tâhir Efendi; annesi ise Emine Şerife Hanım’dır. Mehmet Âkif eğitim hayatına doğduğu ilçede bulunan Emîr Buhârî Mektebinde başladı. Burada iki yıl eğitim aldıktan sonra, 1979’da Fatih Muvakkithânasinin yanındaki ibtidâî mektebe yazıldı. Öte yandan babasının Mühüdar Emin Paşa’nın oğulları İbnülemin Mahmud Kemal ve Ahmed Tevfik’in hocaları olması vesilesiyle ailece kaldıkları köşkte Mahmud Kemal ile manzumeler yazmaya çalıştı.

Asıl mesleği baytarlıktı

1885’te Mülkiye Mektebinin lise kısmında eğitime başlayan Mehmet Âkif, üç yıllın sonunda geçtiği yüksek okuldan babasının ölümü üzerine ayrılmak zorunda kaldı. Kısa yoldan meslek sahibi olmak amacıyla girdiği Mülkiye Baytar Mektebinden 1893 yılında birincilikle mezun oldu.

Bu sırada edebiyata olan ilgisi artan Mehmet Âkif baytar olarak; İstanbul’da, Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli bölgelerinde dolaşarak bulaşıcı hastalıklarla ilgili çalışmalar yaptı. Çocuk yaşlarda başladığı ve ara verdiği hafızlık eğitimini de çalıştığı sırada tamamladı.

Edebiyat hayatına giriş

Mehmet Âkif, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra Ebül‘ulâ Zeynelâbidîn ve Eşref Edip ile birlikte devrin ilim ve fikir hayatında önemli yeri ve tesiri olan, hemen hemen bütün şiir ve yazılarının çıkacağı Sırat-ı Müstakîm yayınının başyazarlığını yapmaya başladı. 1908’de İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Şubesinde Osmanlı edebiyatı hocalığına atandı.

Millî mücadele ve vaazlar

Kişiliğini “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!" ifadeleriyle tanımlayan Mehmet Âkif, Balkan Savaşı sırasında kurulan ve ileriki yıllarda Millî Mücadele’nin teşkilatlanmasında önemli rol oynayacak olan Müdâfaa-i Milliyye Cemiyeti’ne bağlı Hey’et-i Tenvîriyye’ye katıldı.

Balkan Savaşları sonunda ise, memleketin içine düştüğü vahim durum karşısında yeise düşmemek, birlikten ayrılmamak ve orduya yardım gibi konularda Fatih, Beyazıt ve Süleymaniye camilerinde metinlerini bu sırada adı Sebîlürreşâd olarak değişen dergisinde yayımladığı vaazlar verdi.

Millî mücadelenin manevi lideri

Mehmet Âkif Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı İmparatorluğu’nun yenik duruma düşmesinin ve ülke topraklarının düşmanlar tarafından işgal edilmesi üzerine; 1920’de fiilen Millî Mücadele Hareketi’ne katıldı. Balıkesir’de Kuvâ-yi Milliyecilerle görüşen Mehmet Âkif, Zağanos Paşa Camii ile çeşitli yerlerde halkı birliğe davet ve direnmeye teşvik maksadıyla vaaz ve konuşmalar yaptı. Mehmet Âkif, aynı yıl Ankara’dan gelen davete icap etti ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) ertesi günü, halka birlik, beraberlik ve hürriyet üzerine vaaz verdi.

TBMM Reisi Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın teklifi üzerine Budur Milletvekili olan Mehmet Âkif, halka vaazlar vermeye devam etti.

1920 yılının son aylarında düzenlenen millî marş yarışmasına 500 lira para ödülü sebebiyle katılmayan Mehmet Âkif’i Hasan Bahri Bey ikna etti ve Hamdullah Suphi Bey'in Meclis'te okuduğunda ayakta alkışlanan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921'de Milli Marş olarak kabul edildi. Ersoy, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

Bütün şiirlerini Safahat’ta topladı

Şiirlerini 7 kitaptan oluşan Safahat adlı eserinde toplayan Ersoy, 1911'de yazdığı ilk bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini, 1912'de yazdığı Süleymaniye Kürsüsünde adlı ikinci kitapta da Osmanlı aydınlarını anlattı. Halkın Sesleri adlı üçüncü bölümü 1913'te kaleme alan Ersoy, Fatih Kürsüsünde isimli eserini ise 1914'te yazdı. Ersoy, 1917 tarihli Hatıralar ile Birinci Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli Asım'ın ardından 7. bölüm olan Gölgeler'i 1933'te tamamladı.

1936'da hayatını kaybetti

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır'da yaşayan ve orada Türkçe dersleri veren Ersoy, 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü. Mısır'dan hasta ve yorgun olarak dönen ve Abbas Halim Paşa'ya ait Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nın dördüncü katındaki dairede kalan Ersoy, 27 Aralık 1936'da hayata gözlerini yumdu.

İstiklâl Şairi Mehmet Akif Ersoy'un her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği kabri, Edirnekapı Şehitliği'nde bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında 2018 Yılı Vefa Ödülü’ne layık görülen Âkif, millî şair olarak Türk insanının kalbindeki yerini koruyor.