İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Tuzla Belediye Başkan adayı Eren Ali Bingöl ile birlikte önce seçim otobüsüyle ilçe turu gerçekleştirip, sonra halkla bir araya geldi. İmamoğlu konuşmasında “hakikatleri yüzümüze haykırın” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için “ Bir de çıkmış diyor ki, ‘Hakikatleri yüzümüze haykırın.’ Bak sen ya! ‘Hatalarımızı görün.’ Aman aman. Şirinliğe bakar mısınız? Emekliler haykırıyor. Atanamayan öğretmenler haykırıyor. Öğretmenler haykırıyor, diyor ki, ‘Ya mülakat yapmama sözü verdin. Hani kaldıracaktın? 11 ay geçti. Ne oldu? Hani? Hani?’ Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Yüzümüze haykırın’ diyor ya; bak haykırıyor. Ben, onlar adına haykırıyorum. Adalet arayanlar haykırıyor. Memlekette mağdur olmayan, haykırmayan bir kesim kalmadı. Herkes haykırıyor. Herkes haykırıyor da senin duymaya niyetin var mı Allah aşkına? Yok. Bu millet yüzüne haykıracak ama, merak etme. Nerede haykıracak biliyor musun? 31 Mart'ta, sandıkta, sandıkta, sandıkta haykıracak. 31 Mart'ta, öyle bir hakikatle bu usulsüzlükleri, bu haksız, hukuksuz ortamı, bakanın bile görevini unutup, seçimle uğraştığı ortamla ilgili öyle bir hakikatle karşılaşacaksınız ki; ezdiğin, sefalete sürüklediğin, derdiyle dertlenmediğin, yanında durmadığın bu millet, haykıracak. Çok büyük haykıracak hem de. 2019’da bize ne yaşattılarsa, aynısını yaşatma arzusundalar. Ama millet, 16 milyon İstanbullu, 86 milyon milletimiz, sizin kumpaslarınızı başınıza geçirecek sandıkta, başınıza geçirecek” dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Tuzla Belediye Başkan adayı Eren Ali Bingöl ile birlikte önce seçim otobüsüyle ilçe turu gerçekleştirip, sonra Cami Mahallesi’nde halkla bir araya geldi. Vatandaşlar hem yol boyu hem de buluşma alanında İmamoğlu ve Bingöl’e yoğun sevgi gösterilerinde bulundu. Kendi dönemlerinde, önceki yönetimden 5 katı fazla iş ve hizmet ürettiklerini belirten İmamoğlu, bu başarıyı daha az gelirle başardıklarının altını çizdi. Altyapı yatırımlarından metroların yapımın, kreşlerden sosyal yardımların artırılmasına kadar farklı alanlardaki hizmetlerden örnekler veren İmamoğlu, gündemdeki konuları da içinde barındıran konuşmasında özetle şunları söyledi:  

"GÖREVE GELİNCE İSTANBULUMUZUN BÜTÇESİNE BEREKET GELDİ

Biz göreve gelince İstanbul'umuzun bütçesine bereket geldi. Bereketi ne arttırır biliyor musunuz? Paylaşmak arttırır. Bu dönem 600 bin haneye çeşitli sosyal yardımlarda bulunduk. Bu milletimizin parasıyla milletimize eğer bir eksiklik yaşatılıyorsa onu gidermek anlamına gelir. Siyasette ve bugünün iktidarında var edilen bir kültür var. Yapılan destekleri sanki iktidarın bir lütfuymuş gibi anlatır ya bu iktidar. Biz bunu şiddetle reddediyoruz. Biz diyoruz ki vatandaşımıza yapılan destek bizim sorumluluğumuz. İnsanını aç ve açıkta bırakan bir yönetim eğer iyi bir sosyal devletse, onun eksiğini gidermekle yükümlüdür. Onun için vatandaşımıza yapılan her destek bir lütuf değildir, vazifedir. Böyle görüp böyle anlayacağız bu işi. O bakımdan biz bu ve benzer sosyal yardımlarda bulunduk, bulunmaya devam ediyoruz. Biz göreve geldik 100 bin üniversite öğrencisine burs vermeye başladık. Bu sene yedi bin beş yüzer lira verdik gençlerimize. Önümüzdeki dönem 15  bin lira vereceğiz helali hoş olsun. Öğrencilerimizin zihni açık, önü açık olsun.

BUNLAR DAĞITTIĞIMIZ  SÜTÜ BİLE KÜÇÜMSEDİLER

 Bizim dönemimizde şu an itibariyle 650 bin anne ulaşımı ücretsiz kullanmaya başladı. 0-4 yaş arası çocuğu olan annelerimize kreşler açarak anneleri rahatlattık. Daha fazla açacağız. İnşallah iş birliği yapacağız. Bizim kadar değil Tuzla'da bizden fazla Eren Ali Başkanım açacak. Anlattı zaten projelerini size. Halkçı, sosyal demokrat ve adaleti önceleyen programlarını anlattı. 250 bin çocuğumuza halk süt dağıttık. Bunlar dağıttığımız sütü bile küçümsediler. Allah onlara akıl versin. 26 milyon litrenin üzerinde süt dağıttık çocuklarımıza. Barınma sorunu çekmesin diye üniversiteye gelen gurbetçi gençlerimiz için 14 yurt açtık. O yurtlarda şu anda beş bin 200 gencimiz kalıyor, konaklıyor ve ihtiyaçları gideriliyor. Göreceksiniz bu dönem onun sayısını 15  bine çıkartacağız. Kent lokantaları açtık inşallah bir tanesini de çok hızlı Tuzla'da Şifa Mahallesi'nde açıyoruz. Bakın iki milyon 800 bin öğün yemek verdik kent lokantalarında. Ve kent lokantaları şimdi Ramazan ayında iftarda da açık, vatandaşlarımızın hizmetine devam ediyor. Evlilik yardımları, yeni doğan bebek yardımları uzayıp gidiyor bu liste. Bizden önce milletle bu dayanışma yoktu. Bizim dayanışmamızın, hemşerimizin ihtiyacına, çocuğu düşünen, bebeği düşünen, genci, kadını, emeklisini düşünen işimiz hep bu. Ama hiçbir insanımızı şöyle sınıflandırmadık, bize oy verdin mi? Vermedin mi? Hangi partiye oy verdin? Nerelisin? Bakın bu ayrımı hiç yapmadık, yapmayız. İşte onun için bizim dönemimizin milletimizle olan dayanışması çok güçlü oldu.

ONLAR DAHA FAZLA HİZMET GETİRMEK İÇİN DEĞİL DAHA FAZLA GÖTÜRMEK İÇİN UĞRAŞIYORLAR

 Bizden önceki süreçte 16 milyon İstanbullu ile değil bir avuç ayrıcalıklı insanla bir dayanışmaları vardı. Onu önemsiyorlardı, Kamu kaynakları halkla değil, halkla değil, başka kişi ve gruplara aktarılıyordu. Niçin yurt açamadılar? Niçin burs veremediler? Çünkü akıllarında bunlar yoktu. Partizanlık ve kayırmacılık vardı. O hakların hepsini biz ne yaptık kestik, milletin parasını ne yaptık? Millete verdik. Vermeye devam edeceğiz. Onlar,İstanbul'un aralarında rantıyla eğlenirken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bereketini kaçırdılar. İşte o yüzden aralarında hükümet ve bizden daha çok gelirleri olduğu halde bizim yaptığımız icraat onların beş katı oldu. Onlar, hem hükümet hem belediye bizde olsun, çok hizmet getirelim diyorlar ya toptan yalan hiç inanmayın. Onlar daha fazla hizmet getirmek için değil, daha fazla götürmek için uğraşıyorlar.  Buna müsaade etmeyin. Metro inşaatlarını durduran onlar değil miydi? Tuzla -Pendik - Kaynarca- Tuzla hattını geldiğimizde şantiyesi yoktu, Bir lira ödeneği yoktu. Projesi yoktu,  sadece ortada ihalesi vardı. Parasını bulduk, sürecini başlatana kadar tam bir buçuk sene geçti. Bizden önce de iki buçuk sene duruyordu. Bir işe başlarken önce projesi hazırlanır sonra bunun fizibilitesi yapılır ve kaynağı bulunması için çalışılır kaynağı bulunur, sonra ihalesi yapılır. Ondan sonra da işe başlarsın. tıkır tıkır işler. Bunların derdi o değil. İhaleyi yapalım hemen gitsin başka dertleri yok. Biz geldik düzelttik, düzenledik, başlattık.

BU BİR İNSANIN KAFASINA GÖKTAŞI DÜŞMESİ GİBİ BİRŞEY

 Ne yazık ki ekonomiyi perişan ettiler. İhaleleri iptal etmek zorunda kaldılar. Bir daha iptal oldu ihalesi. Bir daha ihale yaptık, bir daha başlattık işin ile dertleneceksin kardeşim. İşinle dertlenmezsen her şey senin olsa bir işe yaramaz. Onların milletiyle dertlendiği yok. Onları Tuzla'yla hiç dertlendiği yok bunu unutmayın. Tuzla'yla dertlenen biziz, Tuzla'yla dertlenen Eren Ali Başkanımız. Onun için onların bu anlattığı o kurguya asla inanmayın. Bakın altyapı yapmadılar bu şehre. Kentin göbeğinde su baskınları, denizde kaldırımlar, onların zamanında bir olmadı mı. Bir tane kreş yaptılar mı? Çocuklara bir bardak süt verdiler mi? Hak eden öğrencilere bir tane burs verdiler mi? Verdiler, üç kişiye verdiler. Hani birini İBB'de işe aldılar hatırlar mısınız. Şans bu ya işe alıyorlar, tesadüf bu ya işe girdiğin gün ona burs çıkıyor. Hem de birisi Türkiye dışında yaşarken nasıl oluyorsa hem işe giriyor hem burs kazanıyor. Ya bu nasıl bir şans değil mi? Bir insanın kuş geçerken bir şey oluyor ya. Bu bir insanın kafasına gök taşı düşmesi gibi bir şey. Yani diğeri de metro A.Ş. işe girdi. Bu daha komik. Hemen ona burs çıktı. Ayarlanan bursa bakın şimdi. Metro A.Ş'ye giriyor. Ama oraya işe girene ne bursu çıkıyor biliyor musunuz? Siyaset Bilimi bursu. Bak sen Metro A.Ş’de teknik bir yerde Siyaset Bilimi bursu, metroda siyasetin ne alakası var? Burs kazandılar derken yanlış anlamayın. Sizlerin parasıyla burs planladılar. Sizin paranızla ne yaptılar biliyor musunuz? Biz inim inim inleyerek 100 bin gencimize yedi bin beş yüzer lira, seneye yüz bin gencimize 15 bin lira vermek için bütçeden ne kadar ayıracağız bu sene biliyor musun? Bir buçuk milyar lira, bir buçuk katrilyon lira. Kime? Çocuklarımıza. Onlar ne yaptılar? Bir tanesine 100 bin dolarcık. Bir tanesine 120 bin dolarcık burs verdiler. Suç duyurusunda bulunduk. Mahkemelerde sürüyor. Üçü de daha sonra ne oldu? Şansa bak. O üç kişi işe girerken şans. Yüzer bin dolar burs verilirken şans. Bir de ne olsun? Üçü de milletvekili oldu. Bak sen şimdi.

SENİ TOPAL ÖRDEK YAPACAĞIZ DEDİLER, BİZDEN ÇIKTI ATOM KARINCA. KAFALARI KARIŞTI 

İçlerinden birisi mahkemeye gitmiş. Bu doğru, bu gerçek haberler için  yayın yasağı aldırmış. Yayın bile yapamıyorsun, onun için ben buradan naklen anlatıyorum. Gülüyoruz ama bu bizim ağlanacak halimiz. Onun için İstanbul'da iş yapamadılar. Onun için İstanbul'un bereketi kaçtı. İstanbul'un, milletin parasını bile bereketini kaçırdılar. Kentin, şehrin adeta kepeklerini indirdiler. O bakımdan bunların hepsi yaşanırken nasıl bir dönemdi? Tekrar hatırlatayım. Hem merkezi yönetim, hemde yerel yönetim onlardayken. Sonra ne oldu? Biz geldik. 16 milyon insanımız kazandı. Hep birlikte geldik ne dediler gelir gelmez seni topal ördek yapacağız dediler. Ne oldu? Bizden çıktı atom karınca. Kafaları karıştı. Açılışlara, temel atmalara gün yetmiyor, akşam yetmiyor. Dün gece saat 10’da açılış yaptım Durusu Terkos'ta, Arnavutköy'de. Önümüzdeki dönemde ne yapacağız biliyor musunuz? Daha çok çalışacağız. Bize şimdi Atom Karınca diyorsunuz ama o gün öyle çalışacağız ki bize koyacak isim bulamayacaksınız. Daha çok çalışacağız, onları çalışkanlığımızla ezeceğiz. Sosyal destekleri daha da büyüteceğiz. 100 bin yeni evli çifte 30 bin lira destek sağlayacağız. Gençlerin evlenmesine katkı sunacağız. 45 bin haneye yenidoğan destek paketi sunacağız bebelerimize, o güzel annelerine. Tek asgari ücretle geçinen  hanelere bir kişiye yıllık 10 bin lira ulaşım desteği vereceğiz. Tek asgari ücretle geçinen hanelere yıllık 10 bin lira pazar alışverişi desteği vereceğiz. Önümüzdeki iki yılda ilk ve ortaokula giden çocuklarımıza iki milyon adet okul beslenme paketini biz dağıtacağız.

ADALET BAKANI UTANMADAN İDDANAME YAZIYOR

 Biz onlarla ilgilenirken onlar ne yapıyor? Ramazan ayında bile bizimle ilgili kumpaslarla uğraşıyorlar kötülüklerin de boğulsunlar. İşleri güçleri otobüs reklamı çekmek. Bir de başaramıyorlar rezil oluyorlar. Niye? Yaradan büyük, yaradan iyinin yanında her seferinde ifşa oluyorlar. Her yıl, her ay kul hakkı yediniz, bari bir ay yemeyin Ramazanda rahat durun. Ramazanda kul hakkı yemeyin. Bir ay kalmadı seçime. Ramazan'ın içindeyiz, bari iftira atmayın. Hala bana daha bugün Tuzla'da gezerken beş yıl önce atılan iftirayla vatandaşın biri dalga geçti ama onu ben burada anlatamam. Gülmek iyi de, gülmeden sonra bunların sağı solu belli olmaz. Bunların Adalet Bakan’ı bile savcılığa soyunuyor. Bunların Adalet Bakanı bile miting miting gezer şimdi oy toplar.  Adalet Bakanı sözüm ona Adalet Bakanı. 16 milyonun, sizlerin iradesini gördüler ya şimdi oylar yükseliyor ya ha bire engelleyemiyorlar ya. Hemen türlü iftiralar atmaya başladılar. İftira atıyorlarlar yalanları ortaya çıkıyor yine yüzleri kızarmıyor? Yalanı konuşuyorlar yine yüzleri kızar diyor. Önce bakın ne dediler? Görüntü çok yeni dediler. Sonra para görüntüdeki para İBB'den geldi dediler. Olay yeri CHP'nin İstanbul İl Başkanlığı dediler. Sonra utanmadan, edepsizce bu parayı CHP kurultayında kullandılar dediler. A'dan Z'ye yalan çıktı mı? Orada yazıyor, tarih bile yazıyor. Yani kendi yalanlarına, kendi kumpaslarında kendileri boğuluyor. Amaçları neydi? Sözüm ona CHP içerisinde bir ayrılıkçılık çıkarmak. CHP içten karışsın istediler. Kurdukları tuzağı başlarına geçirdik. Ama durmuyor. Kim kaşıdı bugün? Hemen Adalet Bakanı çıktı. Adam oturmuş bakan bey. Bir de utanmadan iddianame yazıyor. Ya bir bakan, bu. Tüm konularda susar, yerinde durur, konuşmaz. En son konuşacak insandır. Oradan iddianame yazıyor. İstanbul'daki savcıya gönderiyor. Diyor ki yani resmen alenen böyle yap talimatımdır diyor Talimat vermeye yüzü yok, ekranlar üzerinden veriyor. Sen nasıl adalet bakanısın? Sen mi adaleti savunacaksın? Senin olduğun sistemde mi seçime gireceğiz biz.

İFTİRAYI ATAN, DEVLETİN BANKASINDAN 800 MİLYON DOLAR  KREDİ ÇEKİP, KENDİSİNE MEDYA SATIN ALAN KİŞİNİN ELEMANI

 2019’da bize ne yaşattılarsa, aynısını yaşatma arzusundalar. Ama millet, 16 milyon İstanbullu, 86 milyon milletimiz, sizin kumpaslarınızı başınıza geçirecek sandıkta, başınıza geçirecek. Bunlar; sorsan ‘Yargı bağımsız’ derler. İftirayı atan da iftiranın başını çeken de kim biliyor musunuz? Sözüm ona bir meczup gazeteci. Meczup gazeteci bile değil, meczubun önde gideni. Devletin bankasından 800 milyon dolar kredi çekip, kendisine medya satın alan kişinin elemanı. Çalışanı bile demem ona, elemanı, silahşorü. Devlet bankasından para almak derken, adında ‘Ziraat’ geçen bir banka. Vatandaşın parası değil mi? Hepimizin parası. Sizin paranızla medya satın alınıyor, sonra o bankadan para çekerek satın alan kişinin elemanı da bize iftira atıyor, iftiranın da lokomotifi oluyor. Yüzü de yok zaten. Edepsizin önde gideni. Üstelik krediyi ödeyen de bir patronun elemanı da değil, parayı da ödemiyor. 800 milyon dolar.

ÖNCE PATRONUNA BAKACAKSIN, SONRA AYNAYA BAKACAKSIN: Hadi bakalım, şimdi sen de gazetecisin! O gazeteci olduğu gibi, o televizyonda konuşan kişi sözüm ona bana doğruları savunuyor. Hadi oradan. İşine bak. Kargalar güler sana, kargalar. Önce patronuna bakacaksın. Sonra aynaya bakacaksın. Ya da o gazete, televizyon, ‘Ben gazeteyim, televizyonum’ diyorsa bu mensupları, bu gazeteci değil, bu mensupları, o televizyona çıkartmayacak. Bakın ben size söyleyeyim. Devletin bankası değil mi? Adında ‘Ziraat’ yazıyor, ziraat. Allah aşkına, çiftçiye destek olsun diye kurulmuş bu banka, sizlerin parasıyla beslenen bu banka, medya satın alsın diye birisine para verir mi? Bir kişinin izni olmadan o verilir mi? Mümkün mü? Onun için bakın ben size söyleyeyim. Bir başka kamu bankası da -hatırlayın-Ankara'da, birkaç ay önce tutuklanan organize suç örgütü liderine ne kadar kredi vermişti biliyor musunuz? 700 milyon lira. Hem de nasıl vermişti? Kefilsiz. Yahu bunların Allah'tan korkusu falan yok.

MEMLEKETİN DE BEREKETİNİ KAÇIRDI BUNLAR

 İstanbul Büyükşehir Belediyesi, milletin belediyesi, kamu bankalarından ne kadar kredi alabildi 5 senede. Sıfır, sıfır. Sen, kamunun en güvenilir kuruluşuna bir lira bile vermeyeceksin. Ama bir adam medya satın alsın diye, tutuklanan bir suçlu paranı kullansın diye -nereye kullanacaksa- milyarlarca lirayı vereceksin. Bunlara para dağıtacaksın. Bunlar var ya, devletin bütçesinde de para bırakmadı söyleyeyim size. Zaten biz İBB’yi aldığımızda, kasasında 6 milyon lira vardı. Bizim o zaman bir aylık maaşımız, 280 milyon liraydı. Kasada 6 milyon lira bırakarak, koca bu kurumu bize verdiler. Bizim yıl sonu ise kasamızda, tam 27 milyar lira vardı, 27 milyar. Hem de bu kadar iş yaptık. Bunlar, bereket mereket bırakmadı. Memleketin de bereketini kaçırdı bunlar. Sonra da utanmadan emeklilere ne diyorlar? ’10 bin lirayla geçinin’ diyorlar. Bana bugün bir emekli bir ağabeyimiz ne dedi biliyor musunuz? Yine Tuzla'nın bir mahallesinde. Bana dedi ki, ’10 bin lirayla nasıl geçineceğimi Saray, listesini yazsın, yollasın. Ben bilmiyorum, bulamıyorum yolunu, yöntemini. Bana listesini yollasın, ona göre bari harcayayım. Yöntemini bana anlatsın’ dedi. Feryat ederek, göğsüme vurarak.

ESKİDEN ‘MİLLET, MİLLET’ DİYENLER

 Onun için hem ’10 bin lirayla geçinin’ diyorlar hem de zam yaparlarsa ne diyorlar? Bütçeye yük getirirmiş. O milyarların dağıtırken -hem de tahsil edilmemek üzere- bütçeye yük getirmiyordu da şimdi mi yük getiriyor emekliye 10 bin lira verirken? Eskiden ‘millet, millet’ diyenler, bugün kendi milletini hem de yıllarca bu millete hizmet etmiş amcalarımızı, teyzelerimizi kendine yük görmeye başladı yük. Buna ne denir biliyor musunuz? Onun sesiyle demeye çalışayım, ‘Nereden nereye’ derler? Nerede nereye? Bir de çıkmış diyor ki, ‘Hakikatleri yüzümüze haykırın.’ Bak sen ya! ‘Hatalarımızı görün.’ Aman aman. Şirinliğe bakar mısınız? Emekliler haykırıyor. Atanamayan öğretmenler haykırıyor. Öğretmenler haykırıyor, diyor ki, ‘Ya mülakat yapmama sözü verdin. Hani kaldıracaktın? On bir ay geçti. Ne oldu? Hani? Hani?’ Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Yüzümüze haykırın’ diyor ya; bak haykırıyor. Ben, onlar adına haykırıyorum. Adalet arayanlar haykırıyor. Memlekette mağdur olmayan, haykırmayan bir kesim kalmadı. Herkes haykırıyor. Herkes haykırıyor da senin duymaya niyetin var mı Allah aşkına? Yok.”

BU MİLLET YÜZÜNE HAYKIRACAK AMA MERAK ETME

 Lafa gelince tatlı, sorsan demokrat! Çünkü, onun kurduğu cümleler gerçeğe yansıtmıyor. Sokak röportajlarında bile konuşan bir kişiyi hemen alıp içeri attılar. Bu millet yüzüne haykıracak ama, merak etme. Nerede haykıracak biliyor musun? 31 Mart'ta, sandıkta, sandıkta, sandıkta haykıracak. 31 Mart'ta, öyle bir hakikatle bu usulsüzlükleri, bu haksız, hukuksuz ortamı, bakanın bile görevini unutup, seçimle uğraştığı ortamla ilgili öyle bir hakikatle karşılaşacaksınız ki; ezdiğin, sefalete sürüklediğin, derdiyle dertlenmediğin, yanında durmadığın bu millet, haykıracak. Çok büyük haykıracak hem de. Bunlar 2019’da da aynı işleri yaptılar. Bunlar, 2019’da da uydurma iftiralarla bizi bastıracaklarını zannettiler. Seçimi bile çaldılar, seçimi elimizden aldılar. Hatırlayın, sizin iradenizi elinizden aldılar. Ne dediler? Sandıkta 700 terörist varmış! 1000’e yakın da İBB'de vardı.

BUNLAR BÖYLE YAPARLAR; İFTİRAYI ATARLAR, YALANI SÖYLERLER, ONDAN SONRA PİŞKİN PİŞKİN GEZERLER

 Bunlar böyle yaparlar; iftirayı atarlar, yalanı söylerler, ondan sonra pişkin pişkin gezerler. Seçimden sonra da ne derler biliyor musunuz? ‘O siyaseten söylenmiş bir laftı.’ Birine ‘yalancı’ denir mi siyaseten? Bir insana yalancı demek, dünyanın en büyük hakareti. Ben durup dururken birine yalancı diyebilir miyim? Hayır. Devletin en başındakinden İstanbul'daki adayına, bakanından bilmem kime, herkes işin ortağı. Sonra ne oldu? Seçimden sonra davalar, mavalar… 1 tane bile suçlu yok. Bulamadın. Yahu bu yalanlarınızda boğulun. Allah sizi ıslah etsin. Bak Ramazan ayında buradan dua ediyorum: Allah sizi ıslah etsin. Allah size akıl versin.”

BU MİLLET SİZE FIRSAT VERMEYECEK

Ama bu millet, size fırsat vermeyecek, vermeyecek. Biz, her kökenden, her hayat tarzından, her siyasi görüşten, 16 milyon İstanbulluyuz. Biz büyük ve güçlü İstanbul İttifakı’yız. İstanbul İttifakı; gençlerin, kadınların ve emeklilerin ittifakıdır. İstanbul İttifakı, namusuyla çalışan büyük çoğunluğun ittifakı. İstanbul İttifakı, haktan ve adaletten yana olanların ittifakıdır. 2019’da İstanbul'un talan edilmesine ‘dur’ diyen bu ittifak, 31 Mart'ta yine tarih yazacak. Kardeşlerim, güzel hemşehrilerim bir kez daha birleşelim. Gelin, başlattığımız büyük hizmet, icraat ve yatırım dönemi daha güçlü devam etsin. Haydi İstanbul, haydi İstanbul, tam yol ileri, tam yol ileri.”