GÜNDEM

"İmamlar, siz yalnız imam değilsiniz"

Milli Gazete yazarı Mahmut Toptaş “İmamlar” başlıklı yazı kaleme aldı. Toptaş, yazıda, "İmamlar, siz yalnız imam değilsiniz. Halkı İslam’la irşat etmek için kimsenin sahip olmadığı imkânlara sahipsiniz" diyerek dikkat çeken noktalara değindi.

Abone Ol

Milli Gazete yazarı Mahmut Toptaş'ın 'İmamlar' başlıklı yazısının tamamı şu şekilde;

Sekiz tane müftü ile ben, imam, murakıp ve vaiz olarak çalıştım.

Ölenlere Allah rahmet eylesin, kalanlara sağlıklı, hayırlı ömürler versin ve imanla Rabbin huzuruna varmayı lütfetsin.

Bunların içinde İstanbul müftisi Selahaddin Kaya Beyefendi ile merhum Abbas Şimşek hoca efendiler, en fazla hizmet ettiklerine inandığım değerli insanlardırlar.

Mersin’in Mut ilçesine vaiz olarak atandığımda, Abbas Şimşek merhum, Mut’un müftüsü idi.

Bir ay beni izledi; bir ay sonra bana, “Bu şehirde ne yapmak istiyorsan yap; arkanda değil şoförün olarak önde gideceğim” dedi ve müftülüğün makam arabasıyla, birlikte gitmediğimiz köy kalmadı.

Yalnız, 12 Eylül 1980 darbesinde Mut’a komutan olarak gönderilen yüzbaşının yanına benimle gelmedi ve ben yalnız gittim.

İmamlar, siz hiç kaymakam veya valinin yanına bir hizmet teklifiyle gittiniz mi hiç?

Gitmediyseniz neden? Kendinize sorun; neden?

İmamlar, siz yalnız imam değilsiniz. Halkı İslam’la irşat etmek için kimsenin sahip olmadığı imkânlara sahipsiniz.

Caminin anahtarı, 24 saat sizin elinizde.

Bu imkâna hiçbir kimse veya kurum sahip değildir.

Bu imkânı kullanmamanın günahı bize yeter de artar bile.

Hastalıktan ölmek üzere olan adam mahallesindesiniz ve onun aradığı ilaç da sizin dolabınızda olduğu halde siz o ilacı ona vermezseniz sorumlu olduğunuz gibi, inkâr çukurunda bocalayanlara, İslam’dan çıkış yolunu gösteren ayetleri okumazsanız daha fazla sorumlu olursunuz.

Camide bir tek cemaat bile olsa onu irşat etmek için öne geçiniz. Onunla diz dize oturunuz, ilmihal kitabından bir iki maddeyi okuyunuz ve anlaşılması için karşılıklı değerlendirme yapınız.

Namazdan sonra mutlaka Kur’an-i Kerim’den bir Aşr-ı Şerif okuyunuz.

“Dinlemezler” demeyiniz.

İşi olanlar, acele gitmesi gerekenler sizin moralinizi bozmasın.

Bir tek kişi kalsa bile okuyunuz ve sevabınızı çoğaltınız.

Beş vakit okuduğunuzda o acele gidenler bile “aferin imama” derler içlerinden.

Kaldı ki biz insanların “aferin”i için okumuyoruz; Allah rızası için okuyoruz.

Okuduğumuzun, kral sözü, filozof felsefesi, en ünlü şair şiiri… gibi değil, bütün insanları yaratanın kelamı olduğunu önce hatırlayıp ona göre ruh halimizi donatıp, öyle başlayalım okumaya.

Hani bilmediğiniz bir dilde söylenen bir şarkıyı dinlerken, hiç anlamadığınız halde bütün cildiniz kulak kesilir ve her derinizin her gözeneğinden tatlı bir şey girer gibi olur ya işte bu şarkıcıyı da, onun sesini de yaratan Rabbimizin kelamını, anlayarak, vurgularını da yaparak, kâfirlerin cehenneme doğru gidişlerini anlatan ayetlerde hüzünlenerek okuyunuz.

Oğlunun katil, kızının uyuşturucu müptelası olduğuna üzülen annenin feryadı gibi, feryat makamında okuyun.

Uçuruma doğru hızla giden adamı uyarmak için bağıran, kornaya basan adam gibi çığlık makamında okuyun.

Cennetten ve cennete gidecek salih insanların özelliklerinden bahseden ayetlerde sevinç hissi vererek okumaya devam ediniz.

Huşu içinde okuyun ki, dinleyenlerin tüyleri ürpersin, derileri yumuşasın ki; kalplerine de tesir etsin.

Sesinizi güzelleştirerek, nağmesine dikkat ederek, manayı anlıyormuş gibi bir hale getirin ki; o Rab için secdeye kapansınlar.

Arapça bilenlerin manayı takip edebilmesi için yavaş yavaş okuyun ki; dinleyenlerin gözlerinden akan yaşlar kurtarsın bizi.

Allah rahmet eylesin, Beyazit Camii imamı İsmail Biçer hoca efendi anlatmıştı: “Bana gelip de ‘Sende hafız olmak istiyorum” diyen hiçbir kimseyi geri çevirmedim. Bir gün bir adam geldi ve bende hafız olmak istediğini söyledi. “Bir sayfayı kaç günde ezberlersin” dedim, “18-20 günde ezberlerim” dedi.

Olacak iş değil ama hiçbir kimseyi de reddetmediğimden, usulümü bozmayayım dedim ve, “Ne zaman ezberlersen gel, bu camide seni dinlerim” dedim. 18 yılda hafız oldu ve merasim yaptık” demişti.

“Manasını bilmeden ezberlemenin ne faydası var” diyerek dudak büken, geçen on sekiz senede sen ne yaptın?

Haydi bugün başlayıver ve sen manasıyla beraber ezberleyiver.

Çorumlu bir adam geldi, hafız olduğunu, Alevi olduğunu, Çorum’un Alevi köylerinde yıllarca imamlık yaptıktan sonra İstanbul’a geldiğini anlattı.

TV5’teki benim Tefsir Günlüğü’nün bir tanesini dahi kaçırmadan tekrarlarını da dinleyerek birkaç defa baştan sona dinlediğini anlattıktan sonra hangi ayeti okurlarsa ben onun manasını biliyorum” dedikten sonra sohbet esnasında ayet okumuşsam manasını ve hangi sürede olduğunu hemen söylüyordu.

Bunu şunun için anlattım; TV’lerdeki tefsir derslerini de takip ederek çok şeyler öğrenilebilir.