6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki yıkıcı deprem 11 ilde büyük yıkımlara ve acı can kayıplarına neden oldu. Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından olası Marmara depremin de yaklaştığı, Marmara’da da büyük yıkımlar yaşanabileceği uzmanlar tarafından dile getirildi.

Marmara Bölgesinde beklenen depreme ilişkin TV5 televizyonunda Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu Haber Merkezi programında Esra İnce’ye bölgeden değerlendirmelerde bulundu. Saroz Körfezi’ndeki limanın tehlikesine dikkat çeken Gaytancıoğlu, limanın fay hattı üzerinde olduğuna dikkat çekti.

Gaytancıoğlu’nun açıklaması şu şekilde;

“Doğamız katledildi”

Burası Edirne, Keşan ilçemizin Saros Körfezi'nin Sazlıdere ve Gökçetepe arasındaki liman yapılan yer. İskenderun Limanı biliyorsunuz yandı, ciddi bir tehlike arz etti ondan öncesinde Tüpraş Limanı da yanmıştı. Yani burada da bir deprem olursa fay hattı üzerinde burası. 55 bin atom bombası büyüklüğünde bir deprem olacağı söyleniyor yine yangın olabilir. Buraya milyonlarca dolar para harcandı, hukuk karşı çıktı. Hukuk karşı çıkmasına rağmen, bilim adamları karşı çıkmasına rağmen, halk karşı çıkmasına rağmen buraya bu FSRU liman projesi yapıldı. Başka ülkelerin doğalgazı buraya gelecek sıvı halde buradan işlenerek gaz halinde başka ülkelere aktarılacak. Ya Türkiye bundan biraz para kazanacak ama yazık günah değil mi? Doğamız katledildi, çevremiz katledildi on binlerce ağaç kesildi.

Sazlıdere köyü muhtarı yayında limanın fay hattı üzerinde olduğuna dikkat çekerek İskenderun limanında yaşanan facia burada da yaşanabilir diyerek şu ifadeleri kaydetti;

“Yapılmaması gereken yere liman yapıldı”

Bu limanın buraya yapılmasının baştan beri de köylüler de bilim adamları istemedi. Fakat inadına biz bunu yapacağız dediler ve yaptılar. Sayın milletvekilimin dediği gibi ya burası fay hattı üzerinde Saros'tan fay hattı geçmektedir. Yarın öbür gün aynı İskenderun Limanı'nda olan facia burada da yaşanmayacak diye hiç kimse garanti veremez. Yapılmaması gereken yere bu liman yapıldı, yanlış yapıldı. Saros kendi kendini temizleyen denizlerden bir tanesi. Fakat o kadar çok derinde olmayan bir deniz Yarın buraya gemiler yanaşmakta zorlanacak, balık nesillere zarar verecekler. Burada çok güzel balıklar yetişirdi dolayısıyla tam bir facia her an olabilir.

Bölgede yaşayan vatandaşlardan biri Saroz Körfezi’nin önemine dikkat çekti;

Yani biz buralarda doğduk, büyüdük. Saros Körfezi İstanbul'a en yakın Ege sahili. Burası İstanbulluların da çok sık hafta sonlarını değerlendirdiği bir yer, hatta büyük tatillerde bayramlarda burasının yani özellikle Keşan sahillerinin 200-300 bin kişinin hafta sonlarını burada geçirdiği oluyordu. Fakat buraya liman yapıldı burası gerçekten çok büyük bir tehlike arz ediyor.

Hocamızın dediği gibi burası bir fay hattı burada deprem bekleniyor zaten. Şimdi muhtarımızın da dediği gibi Saros Körfezi Kendi kendini temizleyen bir iki denizden, sahilden biri. Burada akıntılar içeriden yani dipten giderek kıyıları temizleyerek geri dönüyor. Bu dönüşlerde de kıyılardaki işte kum ve gevşek tabakalar yine olduğu yerlere oturuyor. Bu limanın önüne kadar açılsa da bu limanı yaparken buralardan gemilerle milkum taşındığı açıklara bırakıldı. Fakat bu akıntılarla bu milkum tekrar geriye geliyor akıntılar kıyıdan geriye döndüğü için.

“Tarım hayvancılık yapılması gerekirken binalar yapılmış”

Bu limanın buraya yapılması kesinlikle yanlış çünkü doğa kendini yeniliyor. Bu limanın önü tekrar akıntılarla dolacak buralara gemilerin gelmesi zorlaşacak, zor olacak olmaması gereken yerdi burası. Yani şunu anlatmak istiyoruz aslında doğayla mücadele edilmez. Doğayla dost olmak lazım doğa diyor ki benimle yaşayabilirsin. Tarım yap, hayvancılık yap sanayi tesisi de kur. Ama doğanın istediği yere, yani doğa diyor ki alüvyal tabanlı yerlere. Yani Hatay'ın merkezi, Antakya'nın merkezinin ne kadar yıkıldığını gördük. Asi Nehri geçiyor, Amik Ovası var yani buralarda tarım yapılması lazım.

Gerek bahçe tarımı, sebze tarımı, meyve tarımı, bitkisel üretim, hayvansal üretim yapılması gerekirken oralara koca koca binalar dikilmiş. Çiftçi başka yerlere gönderilmiş ve çiftçi borçlandırılmış yıllarca. Üretim yapmak istemiş, hayır biz ithalat yapacağız. Çünkü Türkiye'ye ithalatçı bir ülke olmalı, tarım ülkesi olmasın denmiş, tarım alanları maalesef kamu yararı denmiş, yanlış bir şekilde bakım havaalanı yapılmış dümdüz ovaya. Havaalanına karşı değiliz, limana karşı değiliz, tren yoluna hiçbir şeye, sanayi tesislerine karşı değiliz ama bunun bilim kurulu var, inşaat mühendisleri var, şehir plancıları var hep beraber oturulur nereye şehirler planlanacaksa, Kahramanmaraş'ta mesela yüz yıllık binalar duruyor ama o kadar güzel binalar yapmışlar ki hepsi yerle bir olmuş.

Yani onu anlatmak istiyorum, deprem bölgesinde tarım ve hayvancılık çok zor durumda. Türkiye tarımsal üretiminin %15’inin sağlandığı yerlerde şu anda çiftçimiz inanın ne bekliyor biliyor musunuz devletin sıcak yüzünü bekliyor, destek bekliyor kredi beklemiyor, bedelsiz ödeme bekliyor.

Yani devlet gelsin desin ki senin traktörün bozulmuş al sana bedava bir traktör. Hayvanlara bedava yem çünkü o insanların motive olması lazım. Devleti yanında hissetmesi lazım yeniden üretime başlaması Lazım ki Türkiye bu ekonomik krizden zaten önceden çok etkilenmişti. Depremle daha da fazla etkilendi. Nasıl çıkacak? Tabii ki üreterek çıkacak. Tarımsal üretimi arttırarak çıkacak. Köylüye elini uzatarak elini uzatarak çıkacak.