Gelecek Partisi Yönetim Kurulu Üyesi, İstanbul Milletvekili Dr. Selim Temurci, çiftçilerin yaşadığı mağduriyetleri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda gündeme getirdi. Temurci'nin açıklamaları şu şekilde;
Kamu bankaları ve özel bankalarda çiftçilerin borçları 2,4 milyar TL'den 245 milyar TL'ye ulaşmış durumda! 2018 yılı Ocakta mazotun litre fiyatı bu ülkede 2,53 TL idi, bir ekmek 1,5 TL idi. Şimdi meseleyi böyle değerlendirdiğimizde, bu ülkede beş yıl içinde biz ne yaşadık ki şu an tarımla ilgili bu meseleleri konuşuyoruz?
Maaşımızı dolarla almadık!
Şöyle bir sorunumuz var: Evet, belki maaşımızı dolarla almadık ama biz enerjide ithalat bağımlısı bir ülkeyiz. İnşallah çok güzel gelişmeler var, inşallah bu bağımlılığı düşüreceğiz ama sonuç itibariyle mazot önemliymiş, sonuç itibariyle gübre fabrikalarını 266 milyon dolara özelleştiren Türkiye'nin bugün gübre ithal edip onu alım noktasında çiftçiye sunduğunda, bu alınmadığında bu problemmiş. Dolayısıyla ithalata bağlı bir tarımın, şu beş yıl içerisinde, özellikle, bu büyük devalüasyonlarla birlikte, maalesef, böyle büyük bir maliyet problemi var. “Filistinlilere kan kusturan alçaklar gelmişler, tarım makinelerini ikinci elde düşük fiyatlarda memleketimizden toplayıp götürmeye çalışıyorlar.”
Temurci, “Peki, burada hani yeni ekonomi modeli, Türkiye ekonomi modeli, birçok şey yaptık birçok program denedik!
Bakın, ben geçtiğimiz yazın Adana Kozan'daydım. Büyük bir arazi, arazinin ortasında iş makineleri toplanmış ve üzülerek ifade ediyorum, şu anda Filistinlilere kan kusturan alçaklar gelmişler, tarım makinelerini ikinci elde düşük fiyatlarda oradan toplayıp götürmeye çalışıyorlar. Oradaki birçok insanla sohbet ettik, Çukurova'da 20 noktaya gittim ve bu insanlar elbette ekim dikim yapıyorlar ama bu insanların şöyle bir problemi var: Bu insanlar artık ekmeye dikmeye başladıklarında "Ne kadar zarar ederim"i hesap etmeye başlıyor. Dolayısıyla Türkiye'de, şu anda Tarım ve Orman Bakanlığını konuşuyoruz ama siz sizin üzerinize boca edilmiş yanlış ekonomik politikaların sonucuna katlanıyorsunuz. Üzülerek bunu ifade etmem lazım.”dedi.
“Devlet çiftçisini korumak zorunda!”
Sözlerinin devamında, “Eğer mazotun litresi 2,53'ten bugün 40 liraya çıktığında o vatandaş, o çiftçi almak zorundaysa bizim bir çare üretmemiz lazım. Biz bu çağrıyı şöyle ürettik: Bakın, bu sene sonu itibarıyla 4-5 defa revize edildi ama sanıyorum yüzde 65, 70'lerde bir enflasyonla bitireceğiz. Enflasyonun üzerinde olan bütün yükte devlet çiftçisini korumak zorunda. Bakın, biz Ukrayna tahılının uluslararası piyasalara açılması noktasında Türkiye'nin girişimlerini alkışladık, bunlar çok kıymetli şeylerdi ama bunun da önemli bir kısmının -sizler de çok iyi biliyorsunuz ki Avrupa ve Amerika'ya gittiğini biliyoruz, keşke az gelişmiş ülkelere daha fazla gönderebilseydik.” dedi.
“Sayın Cumhurbaşkanımızın burada çok önemli adımları oldu, bakın, bunların altını çiziyoruz ama şöyle bir problemimiz var: Türkiye şu anda bir karar vermek zorunda. Bugün pandemi, uluslararası krizler, iklim değişikliği eğer tarım üzerinde bu kadar etkili oluyorsa. Bırakın şu yüzde 1'i, şu an Tarım Bakanlığımızın bütçesi 283 milyar TL. Genel bütçeyi konuştuk 41 trilyon küsur. 41 trilyonun yüzde 1'ini Tarım Bakanlığına verememişiz, bırakın çiftçiye vermeyi geçtiğimiz Mayıs ayında çay fiyatları açıklandı 11,30, 11,30. 17,5 liraydı doların Türk lirası kotasyonu. Bir para birimi eğer beş ayda yüzde 65, 70 değer kaybederse o çiftçiye vermiş olduğunuz fiyat ölür, işte, gübre fiyatı artar. Dolayısıyla kur korumalı mevduat nasıl varsa kur korumalı tarımı getirip enflasyona endeksli mutlaka bir çalışma yapmamız lazım. 2018'den bu yana Allah aşkına ne yaşandı da 1,5 lira olan ekmek bugün İstanbul'da iki gün önce 8 liraya çıktı? Eğer her şey mükemmelse bu millet bu sorunları niye yaşıyor? Gayrisafi millî hasıladan alınan payı çok konuştuk ama ben şöyle bir şeyi dikkatinize sunmak isterim, en son uluslararası raporlarda da dikkatimizi çekmişti: Tarımdaki istihdam yüzde 20'lerden 15,8'lere kadar indi ama burada önemli olan sanayinin istihdamdaki payı da yüzde 20'nin üzerinde, gayrisafi millî hasıladan aldığı pay da yüzde 20'nin üzerinde.
Eğer bir sektör, tarım sektörü istihdamın yüzde 15,8'ini sağlıyorsa gelirden ne kadar pay alıyorsa bizim bakmamız lazım. Dünya örnekleriyle ve özellikle Avrupa'yla karşılaştırdığımızda şöyle bir tablo var: Bizde yüzde 15,8 istihdam sağlayan tarım yüzde 6,9 alıyorsa kişi başına verimlilikte çok ciddi bir problemimiz var. Bakın, biz tarımda küresel hasılada, verimlilikte dünyada 9'uncuyuz ama üstümüzde kim var diye baktığımızda siz de biliyorsunuz ki Meksika üzerimizde, Avusturya üzerimizde.” Şeklinde konuştu.
Temurci “Rize'de çay müstahsillerinin dörtte 3'ünün tarlası var ve bunların hiçbiri 5 bin lira alamıyor; ya burada bir yanlış uygulama var, mutlaka bunun giderilmesi lazım.” Konuşmasının sonlarında Temurci, “Bakın köyler boşalıyor, Anadolu boşalıyor. Neden? Çünkü çiftçi ekim yaptığında para kazanamadığına inanıyor. Bizim burada Tarım Bakanlığımız ile Millî Eğitim Bakanlığımız mutlaka ve mutlaka Millî Eğitim içerisinde 1950'lerde, 1960'larda olduğu gibi artık bunu yapmak zorundayız, bize bu pandemi bunu öğretti, buradan ders çıkartmalıyız. Sadece bütçe meselesi değil, bizim artık çocuklarımızın da tarımla hayvancılıkla tanışması lazım ve bunun için okullarda ders olarak 1940'larda, 1950'lerde, 1960'larda olduğu gibi... Şu anda mevcut resmi çekemezsek bu maliyet resmini ortaya koyamazsak bakın benim elimde şu anda kalkınma planımızdan bir tablo var, bunu okuyarak bitiriyorum.
Bakın, sulama çok önemli, makineleşme çok önemli tarımda değil mi verimliliği arttırmak için. 2022 yılında sulama oranımız yüzde 69'dan yüzde 68'e düşmüş... Son olarak hububata, yağlı tohuma, sığır varlığına bakın. Buradaki artışlar Türkiye'nin hani yüzde 1,5-2 nüfus artışı olduğunu düşünürsek bunu dahi karşılayamayacak bir ölçüde. Meralarımızın ıslahı konusunda ise; Bir yılda 500 bin hektar artırmışız, önümüzdeki beş yılda 1 milyon hektar artırmayı düşünüyorsunuz ıslahla ilgili olarak. Dolayısıyla çok daha fazla rakam paylaşabiliriz ama sonuç itibariyle ülke bizim. Şu taban fiyat meselesi de, taban fiyat gerçekten minimum fiyat olsun, taban fiyatın altında bugün fındıkta da aynı şey var 1-2 tane firma alıyorlar işlenmemiş malı, işliyorlar ve bize satıyorlar ve biz burada yüzde 75 monopol bir ülkeyiz, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Onun için taban fiyatı bütün tarımsal ürünlerde minimum fiyat olarak kabul edecek bizim bir yasal düzenlemeye ihtiyacımız var.” Dedi.