Ülkemizin siyasetinde yine bir tiyatro sahnelenmektedir. Oyuncuları belli. Zira bugünlerde devamlı onları TV ekranlarından seyrediyoruz. Ama seyretmekten de bıkmış durumdayız. Ne var ki kılıç, onların ellerinde.
İç politikamızı karıştıran onlar, dış politikamızı da onlar perişan ettiği halde, manipülasyonlarla hâlâ alkışı alan da, yine onlar. Bu millet ne hale geldi, artık akıl erdiremiyoruz. Gözü kapalı, birilerinin peşinde koşup, duruyor. Baykuş ötüşü, onlara ninni gibi geliyor.
Oysa emekliler feryat ediyor, asgari ücretle çalışanlar umut içinde bekleşmekte, buna mukabil alkışladığı muktedirler külliyelerinde, konaklarında, köşklerinde, villalarında keyif içinde hayatlarını devam ettirmekte.
İnsanların maalesef bu kadar mankurtlaşmasına akıl ermiyor. Ancak haram yeme kampanyasına dâhil olanların gözü görmüyor, kulakları işitmiyor. Zira onların gönülleri mühürlenmiştir. Onun için onlara nasihat kâr etmiyor. Bundan dolayı perdede sadece Hacivat ve Karagöz görünüyor, millet onları oynatan asıl gücü göremediği için de Hacivat-Karagözü zevkle seyrediyor.
Oysa bu görüntüler, oyunlar gerçekleri kamufle etmek için sergileniyor. Yani horoz dövüşü oynanıyor, böylece gerçekler bizden saklanıyor. Çünkü siyasetimize vakvaklar ve gakgaklar hâkim olmuş durumdadır.
Dünya liderimiz(!) var. Onun anlattıklarına güveniyoruz diyenlerin sayısı azalmıyor. Ama şikâyetlerden de vazgeçilmiyor. Bu ne biçim kafa, insan olarak anlamakta zorlanıyoruz. Koyun sürüsü gibi onların ardından koşulup, duruluyor.
Oysa demokrasinin hâkim olduğu yerlerde vatandaş aklını kullanabiliyor, zararını görebiliyor. Ama ‘demokratur’ anlayışta, maalesef baskı altında kaldığı için, sesini çıkaramıyor. Onun için de ezilip duruyor, direnemiyor. Çünkü hanede ‘evlad ü i’yal’ var deniyor.
İç politikamız, maalesef birikimsiz insanların elinde perişan haldedir. Aklına her gelen de ‘kurtarıcı benim’ diyerek parti kuruyor. Bu da milletin gafletinden neşet ediyor. Böylece ne idüğü belirsiz kişiler, ekranlardan meydan okuyor. Bunların yaptığı, parti adı altında, ülkeyi bölmekten ibarettir. Millet de bunları maalesef adam yerine koyarak, dinliyor. Bu akıl tutulması değil de nedir?
Bu akıl almaz bölünmeler birliğimizi zedeliyor. Meseleleri algılamada millet zorlanıyor, onun için de bir oraya, bir buraya koşup duruyor. Yani aklını kullanamıyor, haram lokma metastaz yaptığı için de vücut ve akıl görevini yapamıyor. Bundan dolayı siyasetimiz perişan oluyor.
Bu durumdan da bazıları müstefit oluyor, her konuda veryansın ediyor. Yanlışı doğru göstermek için de televizyonlar işgal ediliyor. Bu hal hayra alamet değildir. Çünkü tek ses selametlere değil, dağılmalara sebebiyet verir. Onun için de böyle ülkelerde darbeler eksik olmaz.
Millete gerçekleri göstermemek için televizyon ekranları borazancılık yapıyor, böylece millet manipüle ediliyor, yanlışlar doğru olarak takdim ediliyor, millete yalan söyleniyor, millet çalınıyor, devlet soyuluyor, tüm imkânlar sömürülüyor ve toplanıyor. Bunlara karşı millet konuşmuyor, susmayı tercih ediyor. Alınan ücretler kâfi gelmeyince de feryatlar yükseliyor.
Dış politikamız da, iç politikamız benzeri, dalgalı deniz gibi bir türlü durulamıyor. Zira şahsiyetli dış politikadan uzaklaşıldığı için, emir-komuta altında bir şeyler gevelenip duruyor. Herkes Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası asker miğferini başına geçirdiği gibi, şimdi de bu miğferi Sayın T. Erdoğan başına geçirmeye çalışıyor. Bu görüntüler artık insanları bıktırıyor. Suriye politikası da asparagas haberlerle geçiştiriliyor.
Sonuç olarak denir ki:
Ey bunca nimete nail olan insan,
Gafletten uyan, Allah’a dayan.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 23.12.2024