Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, grup toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin şunları söyledi:

"HER OLAYDA MUHALEFETİ MAHKUM ETMEK SUFLİ VE BANAL BİR POLİTİKA"

"Maalesef Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı büyük acılarla geçti. 6 Şubat depremi, terör saldırıları artan ve derinleşen yoksulluk emeklilerimizin içler acısı hali, tarımda geldiğimiz durum bizi üzdü. Bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenenlere sesleniyorum, gelişen her olay da muhalefeti mahkum etmek, muhalefeti kutuplaştırmak gibi sıradan, banal, süfli bir politika yerine doğru dürüst bir değerlendirme yapın... Yanı başımızda iki doğrudan savaş yürüyor. Yüz günü aşkın bir süredir de bir soykırım sürüyor Gazze'de. Yemen'e bir hareket yaptı. Tam da bizim askerlerimizin şehit olduğu günlerde İngiltere ve Amerika... Yemen bombalandı. Bir müddet sonra Kuzey Irak'ta İran Erbil'i bombaladı. İsrail Lübnan'a saldırıda bulundu. Bu resmi görmeden, Türkiye'deki terör olayını, muhalefeti köşeye kıstırmak için bir fırsat görenler açık söylüyorum, dünyayı da okumuyorlar bu milletin geleceğini de düşünmüyorlar. 2024'te bizi bekleyen büyük krizleri de öngöremiyorlar.

"KİMİN NE DİYECEĞİNDEN KORKUMUZ YOK"

Dün bu saatlerde taktiksel bildiri savaşı yürürken Grup Başkanımız Selçuk Özdağ ve arkadaşlarımızın getirdiği öneriyle bu farklı bildiriler başkanlık tezkeresine dönüştürüldü ve TBMM'den tek bir ses yükseldi. Şu bilinsin, bizim grubumuz bölmeye, ayrıştırmaya değil birleştirmeye gönülleri bir araya getirmeye ayarlıdır. Bu milleti birleştirecek olan TBMM'nin güçlü sesi de Saadet- Gelecek Grubu'dur. Onlar ayrıştıracak. Kimin ne diyeceğinden korkumuz yok. Çünkü 24 saate değil, bir güne değil, bir yıla değil, asırlara ayarlıyız.

"TERÖR KORKUSU ÜZERİNDEN ONAY ALIRLARSA OTORİTERLEŞME DERİNLEŞİR"

Biraz unutulmuş gibi görünse de iki üst yargı birbiri ile mücadele halinde. Anayasa Mahkemesi , Yargıtay meselesi. Yoksulluk almış başını gitmiş. Seçimlere doğru giderken ülkeyi kutuplaştırma siyaseti üzerinden prim yapmaya çalışan bir iktidar var. Çok kaygılıyım arkadaşlar. Bu kadar devlet tecrübesinden sonra bunu söylemek bana hüzün veriyor ama 2024 için çok kaygılıyım. Herkesi uyarıyorum ayağınızı denk alın, küçük hesaplarla bu ülkeyi mağdur etmeyin. 31 Mart eğer tekrar bu milletten terör korkusu üzerinden bir onay alırlarsa arkasından Türkiye'de otoriterleşmenin derinleşeceği, fikir özgürlüğünün tümüyle gündemden düşeceği, Türkiye'nin başka bazı ülkelerde göründüğü gibi yukarıdan aşağıya doğru her an kontrol edilen ve yukarıdakilerin de uluslararası güçler tarafından tasallut altına alındığı bir uydu devlete dönüşme riski vardır.

"TERÖRLE MÜCADELEDE ÖVÜNÜLMESİ GEREKEN ŞEY EN AZ ASKER KAYBIYLA KARŞI TARAFTA ETKİ UYANDIRAN OPERASYONDUR"

Dün Sayın Dışişleri Bakanı ve Sayın Savunma Bakanı'nı dinledim... Tabi Meclis’te kamuya açık oturumda konuşmanın sınırlarını yaşayan biri olarak bilirim, her şeyi paylaşamazsınız. Her şeyi konuşamayabilirsiniz. Ama ben isterdim ki ikisiyle de geçmişte çalışmış olan ve onların yapabileceklerini bilen bir başbakanları olarak ikisinden de daha vizyoner bir konuşma beklerdim. Bütün bu tehlikeleri gören millete güven veren bir konuşma beklerdim. Kaç terörist öldürüldü? Kaç askerimizi kaybettiğimiz... Sayıyla rakamların ötesinde, terörle mücadelede övünülmesi gereken şey, en az asker kaybıyla en fazla karşı tarafta etki uyandıran operasyon yapılmasıdır.

"DOLMABAHÇE OFİSİ’NDE LÜKS ODALARDA YAPILMAZ GÜVENLİK TOPLANTISI"

İlk baskını anlıyorum. Her ülke böyle baskın görebilir ama ikinci baskın... Nasıl oldu? Nasıl şehit verdik 9 kardeşimizi. Bunun hesabını sorardım muhalefete dönmeden önce. Devlet adamının görevi kendi altındakini sigaya çekmektir, muhalefeti değil. 9 şehidimizin acısı yüreğimizde ama beni daha çok yakan terör örgütüne karşı psikolojik üstünlüğü kaybettiler... Kim ikinci baskını yedi. Neden ilk baskından sonra gerekli tedbirler alınmadı? Neden riskli bölgeler gerekirse boşaltılmadı veya takviye birlik gönderilmedi? Neden lojistik koridorlar oluşturulmadı? Hava muhalefetiymiş. Hava muhalefeti terör örgütü için de var... Şehit cenazelerinde muhalefet liderlerinin katılımını engellemek için boy göstermekten başka ne yaptınız siz? Sayın Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum, Dolmabahçe Ofisi’nde lüks odalarda yapılmaz güvenlik toplantısı sadece. Ben olsaydım aynı güvenlik toplantısını Hakkari'de, Silopi'de yapardım ve dünyaya gösterirdim.

"DERHAL BİR KRİZ MASASI KURUN"

Devlet yönetmek, her çıkan krizde siyasi rant elde etmek demek değildir. Devlet yönetmek, devletin menfaati ve geleceği söz konusu olduğunda bütün öfkeyi, kini, farklılığı içine gömüp basiretle davranmalıdır. Bakın sayıyorum, bir askeri soruşturma. İki; liderleri tek tek veya topluca çağırıp kapalı kapılar ardında onlara bilgiler vermek onların tecrübelerinden istifade etmek. Üç, şimdi tavsiye ediyorum, derhal daimi bir kriz masası kurun.

Türkiye'nin yüzyıllık tarihinde iki büyük kaybı vardır. Birisi Musul, birisi 12 adadır... Birisi de Batum'dur. Bunlar Misak-ı Milli içerisinde. Musul'da hiçbir savaş kaybedilmedi. Neden? Çünkü Osmanlı Devleti'nin bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti'ni enerji kaynaklarından uzak tutmak istediler. Çünkü Ortadoğu halkı olan Türkleri, Kürtleri, Arapları özellikle Türkleri ve Kürtleri birbirine düşürmek istediler... PKK denilen örgüt böyle çıktı. Mazlum Kürt halkı hep sıkıntılar yaşadı. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer terörle mücadele edecekse, bu halkları birleştiren bir merhamet seferberliği açacak.

KAMUOYU 'KİM İMZA ATTI, KİM ATMADI' DİYE TARTIŞIYOR"

Kamuoyu bunu tartışmıyor. 'Kim imza attı' 'kim atmadı' 'kim ne yaptı, kim ne yapmadı.' Çünkü öyle isteniyor. Neden Erbil'de İran böyle bir operasyon yaptı. Dördüncü yapacakları şey derhal İran'la oturup bu operasyonun arka planı dahil kapsamlı stratejik istihbarı mekanizma kurun.
'Bizim ülkemizde zaten herhangi bir uluslararası suç işlenmez' diyebilmek lazım.

"BU MUYDU AK PARTİ'NİN KURMAK İSTEDİĞİ TÜRKİYE"

Bakıyorum da whatsapp gruplarında şunu yayıyorlarmış. Her şeyi meşru gösteren maşallah sivil toplumları var. Her şey meşru onlar için. Uluslararası Adalet Divanı'na Türkiye başvuramazmış, çünkü Roma şartına bağlı değilmiş, onun için Türkiye Güney Afrika Cumhuriyeti'ne belgeler sunmuş da Güney Afrika Cumhuriyeti başvurmuş. Aslında bu başvurunun gerçek sahibi Türkiye'ymiş. Ya Allah aşkına efsaneler üzerine fikir üretilmez. Uluslararası Adalet Divanı'na BM üyesi her ülke başvurabilir. Uluslararası Adalet Divanı'na Türkiye başvurabilir. Türkiye taraf değilmiş. Orası Uluslararası Adalet Divanı değil, Uluslararası Ceza Mahkemesi... O ayrı bir süreç. Ayrıca da çekinmemek lazım. Bizim ülkemizde zaten herhangi bir uluslararası suç işlenmez diyebilmek lazım. Bizim ülkemizde çeteler, mafyalar yok, uyuşturucu lobiler, baronları yok diyebilmek lazım.

Ama korkuyorlar. Eski Türkiye'nin korkuları bunlara da sirayet etti. 'Eski Türkiye'yi yıkıp yeni bir Türkiye kuracağız' diyenler 1990'lı yılların derin devlet retoriğine, 90'lı yılların uyuşturucu baronlarına teslim oldular. Bu muydu istediğimiz Türkiye. Bu muydu kurmak istediği AK Parti'nin kuruluş yıllarındaki Türkiye.

‘Belediye kreşleri’ tartışması: Kreşler kapatılacak mı DMM'den açıklama ‘Belediye kreşleri’ tartışması: Kreşler kapatılacak mı DMM'den açıklama

"GAZZE YÜZÜNCÜ GÜNÜNDE, NEDEN KİMSE TÜRKİYE'NİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ SORMUYOR"

Gazze bize asla ırak değildir. Gazze, yüreğimizde yanan bir yangın ve önümüzde yürüyen bir meşaledir. Hamas ile İsrail arasında geçici bir anlaşma sağlandı. Sağlayan kim? Katar. Ama kim destek oldu Fransa. Katar ve Fransa işbirliği ile bugün bir ateşkes sağlandı. Yahu yüzüncü gündesiniz, niye kimse Türkiye'nin ne düşündüğünü sormuyor? Neden? Eğer kendi halkınızı baskı altında tutarak susturmaya çalışırsanız, eğer kendi ülkenizi arkanızda muhalefeti ile birlikte bir ve beraber gösteremezseniz, eğer dünyaya söyleyecek sözünüz kalmamışsa kimse size itibar etmek, kimse sizi dinlemez. En yakın dostlarınız bile dinlemez.

"EMEKLİLER KORKSUN"

Sayın Cumhurbaşkanı 2024 yılını emekliler yılı ilan etti. Aman emekliler korksun. Allah muhafaza eylesin '2024 yılı emekliler yılı' denmişse, emeklilere Allah uzun ömür versin ama gömme yılı demektir. Neden? Mezarda emeklilik demektir. Emeklilerin maaşı, 2016'da asgari ücretin 1.2 misliydi. Şimdi Cumhurbaşkanı 10 bin lirayı müjde gibi söylüyor."