Geçmişi 3 bin yıl öncesine dayanan Ergili Mahallesi'ndeki antik kentte 1954'te başlatılan kazı çalışmaları, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaan İren başkanlığında devam ediyor.
Bu yıl temmuzda başlatılan çalışmalar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Balıkesir Valiliği, Büyükşehir ile Manyas belediyeleri ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Kentte yaşayanların beslenme ve mutfak alışkanlığını araştıran arkeologlar, "Lidya Mutfağı" olarak adlandırılan bölgede çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Ekibin penset ve spatül gibi diş hekimliğinde kullanılan küçük ve hassas aletlerle yaptığı çalışmalarda, sığır, koyun, keçi, domuz ve su kuşlarına ait çok sayıda kemiğe rastlandı.
Çalışmalarda, tatlı ve tuzlu su yumuşakçalarına ait kabuklarla beraber balık kılçıkları ve omurgası, olta iğnesi, balık ağı ağırlıkları da bulan ekip, kent sakinlerinin 2 bin 500 yıl önce büyükbaş ve küçükbaş hayvanların yanı sıra su ürünleri tükettiğini ortaya çıkardı.
2 bin 500 yıl önce de hem olta hem ağ balıkçılığı yapılıyormuş
Kazı ekibinden Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Dr. Özgün Kasar, Daskyleion'un çok kültürlü bir Anadolu kenti olduğunu söyledi.
Daskyleion'da milattan önce 9. yüzyıldan itibaren önce Mysialılar, daha sonra Frigler, Lidyalılar, Persler ve Makedonların hüküm sürdüğünü belirten Kasar, şöyle devam etti:
"Hayvan kemikleri üzerine yapılan çalışmalarda ilginç verilere ulaştık. Önceki kazılarda da ele geçmiş farklı balık tiplerine ait kemik, omurga ve kılçıklar bulundu. Aynı zamanda metal olta iğneleri, ağ ağırlıkları tespit ettik. Dolayısıyla günümüzden 2 bin 500 yıl öncesinde de Daskyleion'da hem olta hem de ağ balıkçılığının yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Balık türleri içinde hem sazan gibi büyük balıklar hem de küçük balıkların kemikleri olduğunu tespit edebiliyoruz. Günümüzde tüketilen balıkların, Daskyleion halkı tarafından 2 bin 500 yıl önce de tüketildiğini görmekteyiz."
Kasar, kent halkının Manyas Gölü ile çok yakın ilişkide olduğunu, antik dönemde bu kaynağı en verimli şekilde kullanmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Yumuşakçalara ait kalıntılar da tespit ettiklerini anlatan Kasar, "Manyas Gölü'ne ait tatlı su yumuşakçalarının dışında Marmara Denizi'nden getirildiğini düşündüğümüz yumuşakçalar da tespit ettik. Dolayısıyla Marmara Denizi'nden getirilen bu yumuşakçaların hem tüketildiklerini hem de kabuklarının süs eşyası olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu da o döneme ait beslenme alışkanlıklarının tespit edilmesi açısından çok önemlidir." dedi.
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü araştırma görevlisi Fatma Nihal Köseoğlu ise bu yıl çoğunlukla zooarkeolojik (arkeolojik kazılarda bulunan hayvan kemiklerini arkeolojik bakış açısıyla değerlendiren bilim dalı) çalışmalara odaklandıklarını belirtti.
Kemiklerde yaptıkları araştırmalara göre Daskyleion'da sığır, koyun, keçi, domuz, su kuşlarının tüketildiğini gördüklerini aktaran Köseoğlu, şöyle konuştu:
"Tavşan ve alageyik gibi hayvanların da avlanarak tüketildiğini biliyoruz. Bu sene Daskyleionluların günlük yaşamlarına, gıda ekonomilerine, rutinlerine ve mutfak, beslenme alışkanlıklarını aydınlatan çalışmalara odaklandık. Kemiklerdeki kesi ve kasaplık izlerinden bu hayvanların tüketimde kullanıldığını görebiliyoruz. Örneğin at, eşek, katır gibi hayvanlarda bu izleri görmüyoruz. Bunları muhtemelen taşımacılık ya da diğer işler için kullanıyorlardı ancak koyun, keçi, sığır gibi hayvanları tükettiklerini biliyoruz. Hatta biz bu tüketilen hayvanlar ve bitkisel besinlerin, antik kaynaklarda bize ulaşan yemek tarifleriyle örtüştüğünü görebiliyoruz."