Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Maydos Kilisetepe Höyüğü Başkanı Prof. Dr. Göksel Sazcı başkanlığındaki ekip, ilçe merkezinde denize yakın bir bölümdeki kazıların 14'üncü yılında önemli bulgular elde etti.

Tarihi Gelibolu Yarımadası'ndaki ilçede yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi veren Sazcı, bu yılki kazı çalışmalarının temmuzda başladığını, eylül ayının ortasına kadar devam edeceğini söyledi.

Bu yılki çalışmaların bölgede Troya-5 dönemi olarak bilinen ve üzerine az bilgi sahip oldukları Orta Tunç Çağı'nın başı yani milattan önce 2000'li yıllara tarihlenen tabakalar üzerinde yoğunlaştığını belirten Sazcı, şu bilgileri verdi:

"Bu seneki kazılarda iki alanda çalıştık. Birincisi savunma sistemleriyle alakalı bir alanda çalıştık. Bu alan, yerleşmenin güneybatı kısmında. Bir de bu dönemi daha geniş bir alanda araştırabilmek için yerleşmenin kuzeybatı kısmında yeni bir açma açtık. Çalışmalarımızda o dönemin insanlarının günlük hayatlarında kullandıkları çanaklar, çömlekler, ağırşaklar, dokumayla ilgili aletler, metal aletler, deliciler gibi taş aletler de bulduk. Buluntular arasında en ilginç olanı ise bir silindir mühürdü."

"Bu tür mühürler, eski Troya kazılarında da ortaya çıkmıştı"

Silindir mühür geleneğinin aslında Anadolu'ya yabancı bir gelenek olduğuna değinen Sazcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu gelenek ilk kez güney Mezopotamya'da ortaya çıkıyor. Anadolu ile yapılan ticaret ve ilişkiler sayesinde milattan önce 3'üncü binin sonlarına doğru Anadolu'nun ortalarına doğru geliyor. Ticaretin de ilerlemesiyle Kuzeybatı Anadolu'ya kadar geliyor. Biz en yakın örneğini Kütahya'daki Tavşanlı Höyük'te gördük. Bu tür mühürler eski Troya kazılarında da ortaya çıkmıştı. Bu örnek ise Anadolu toprakları dışında, Avrupa'da bulunan ilk örneği bu tür mührün. Yunanistan'da da var ama biraz daha geç bir döneme tarihleniyor. Günümüzden yaklaşık olarak 3900 yıl öncesine ait bu uygulamanın Avrupa'ya yayıldığını, buradan gittiğini, içlerine kadar gitmese bile belki Balkanlara kadar ticaret sayesinde ulaştığını söyleyebiliriz."

Bir diğer ilginç buluntunun ise kurşun bir sapan taşı olduğunu anlatan Prof. Dr. Göksel Sazcı, "Bu tür buluntular, Paleolitik Dönem dediğimiz avcı-toplayıcı yaşam tarzının hüküm sürdüğü dönemden itibaren günümüze kadar kullanılıyor." dedi.

Sapan taşlarının genellikle taştan ve pişmiş topraktan üretildiğini belirten Sazcı, şöyle devam etti:

İznik'te 19 yıl önce ortaya çıkarılan "Meryem ve çocuk İsa" freski restore edildi İznik'te 19 yıl önce ortaya çıkarılan "Meryem ve çocuk İsa" freski restore edildi

"Kurşundan olanları çok nadir daha çok Helenistik ve Roma dönemlerinde var. Tunç Çağı'nda ise ele geçenlerin sayısı çok az. Troya'da yarım bir örneği var. Daha çok Girit'den, Knossos yerleşmesinden ve Kıbrıs'tan biliniyor bu tür buluntular. Bunlar ölümcül silahlar. Bir ucu sivri, insana isabet ettiğinde kalıcı, ağır hasarlar verebiliyor."

Kazıların yürütüldüğü bölgenin milli tarih açısından önemli bir yer olduğuna dikkati çeken Sazcı, "Bölgede yakın zamanda Çanakkale Savaşları var, milyonlarca kurşun atılmış. Biz arkeologlar olarak enleri, başına 'en' getirmeyi çok severiz. O yüzden de belki bu kurşun örneğimizin, bu bölgede günümüzden 3300-3400 yıl önce atılmış en eski kurşun olduğunu söyleyebiliriz." diye konuştu.

Kaynak: AA