"Bu devlet kime devlet?"

İsmail Müftüoğlu "Bu devlet kime devlet?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Abone Ol

İktidar ne yapmak istiyor, bilinmez. Zira konuşmaları manidar, dilleri de lâldir. Cesaret gösterileri içinde ama gerçek yüzlerini gizliyorlar. Nitekim yıllardır MHP’nin, PKK ve Abdullah Öcalan’a karşı olan amansız düşmanlığı, bir anda dostluğa dönüşüyor. Mecliste DEM partililerle tokalaşmalar, sempatik konuşmalar…

Bu çalışmalar, ülkenin bekası için denemez. Çünkü PKK tarafından takribi 40 bin insanımız öldürülmüş, analar, babalar feryat etmiş. Ama Sayın Bahçeli herhalde bu feryatları duymamış ki, şimdi mavi boncuk dağıtıyor. Millet elbette ki bu aymazlığı affedecek değildir. Seçimde gereğini yapacak, yıllarca milleti kandıranları sandıkta perişan edecektir. Kurt işaretini yapanları, mutlaka, sandıkta cezalandıracaktır. Böylece köhnemiş kurdun kulaklarını kesecektir.

Bu zat, milletimizle, özellikle ülkücü kardeşlerimizle dalga geçiyor. Zira PKK denince, Sayın Bahçeli küplere biniyordu. Şimdi ne oldu ise oldu, onlara beyaz mendil sallıyor. O zaman 40 bin şehidin hesabını vermesi lazım. Ayrıca PKK’nın bitirilmesi için yapılan masrafları da ödemesi gerekmez mi? Keza gerçek milliyetçileri kullananlar, bunun da hesabını vermeyecek mi?

Hani ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’di. Şimdi bu yaklaşımlar, neyin nesidir? PKK’nın hedefi değişmediğine göre, sizin eşkal değiştirmeniz neyin karşılığıdır? Sakın ola ki, vatan tehlikede demeyin, inandıramazsınız. Çünkü sizde, bu hassasiyetin kırıntısı bile yoktur.

Gerçek ülkücüler, bu aymazlığı yapan başkanlarına karşı niye suskun, neden vatan bölünmez, bayrak inmez, şehitler ölmez diyerek sokaklara dökülmüyorlar, neden başkanlarını protesto etmiyorlar, cai sualdir.

Tekrar Sayın Bahçeli’ye dönecek olursak; yıllarca Apo aleyhinde konuşup, durdu. 40 bin vatan evladının öldüğünden bahsederek, siyasi rant temin etmeye çalıştı. Şimdi de: “(terörist başının) tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse ‘umut’ hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılsın ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Hodri meydan. Buna varız. Vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye, sonuna kadar hazırız” saçmalıklarını dillendirmiş, nerede ise ‘Apo kardeşimizdir’ diyecek kadar ileri gitmiş durumdadır.

Hemen belirtelim ki, çocuğu olmayanların çocukların ölüm acısını anlaması mümkün değildir. Ayrıca 40 bin insanımızın ölümü münasebetiyle, ailelerin fikrini alan oldu mu ki, Sayın Bahçeli bunlar hakkında konuşabiliyor. Bu konuşmalar vicdanı olan herkesin vicdanını kanattığı halde, kendi vicdanı sızlamıyor ki, Aponun hürriyete kavuşturulmasını istiyor. Yukarıdaki konuşmayı yapma cesaretini gösterebiliyor.

Zaten bu zat, bir ara R. T. Erdoğan’ın aleyhinde, ağza alınması çirkin olan konuşmaları, hakaretleri yaptıktan sonra, R. T. Erdoğan’ın önünde diz çöktü. Şimdi de PKK ve Apo’dan özür diler ifadeler kullanmıştır.

Halk arasında ‘büyük lokma yut ama altından kalkamayacağın laf etme’ derler. Bu ikaz bile Sayın Bahçeli’ye tesir etmemiş ki, şimdi tükürdüğünü yalıyor. Böylece milletin önünde maskara oluyor. Böylece sözünde istikrarlı olmuyor, konuşmalarında zikzaklar çiziyor ama her konuşmasında ‘milletin bekası’ndan bahsediyor. Oysa Sayın Bahçeli’nin bu açıklamalarında da samimiyet yoktur. Aslında milletin bekasına zararlı olan, yaptığı çıkışlar sebebiyle kendisidir.

Nitekim sanayimizin kalbi TUSAŞ’ta, bu konuşmalardan hemen sonra canımızı yakan bir terörist eylemin -ki lanetlediğimiz bu terör eyleminde şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve ailelerine kolaylıklar diliyoruz-, meydana gelmesi calibi dikkattir.

Yaptığı konuşmanın devletin bekasıyla ilgili olduğunu söyleyemez. Vatan, millet, bayrak sloganlarını kullanması, artık aldatmacadan ibarettir. Çünkü “ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.

Bu gibi insanlar için Ziya Paşa mısralarında der ki:      

Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât.

Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.

Onun için, bu devlet kime devlet sorusu, merak konusudur.

 Siyasetimizin, lider geçinenlerin perişanlığını, tutarsızlıklarını gördükçe çok üzülüyoruz. Sonuç olarak, Sultan Veled’in dediği gibi:

Takrir edemem, derd-i derûnum, elemim var

Allah’ı seversen beni söyletme, gâmım var.                                  

 Rahman ve Rahim,

Kadir ve Muktedir,

Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.

“Ya Rabbi bu haftayı bize hayırlı ve bereketli kıl. Hayırlara yakın, şerlere uzak eyle.”     

Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 28.10.2024