Süper Lig'in 9. haftasında İstanbulspor - MKE Ankaragücü karşılaşmasını yakından izleme şansını bulduk.

Bir tarafta sezon öncesi hazırlıklarını eldeki kadroya göre yapabilen diğer tarafta bir başka hoca tarafından kurulan takımın başına yeni gelen bir hoca vardı. Bu ne kadar önemli ve kıymetli derseniz. Maç sonu basın açıklamasında Ömer Erdoğan'ın sözleri bakmak yeterli diyebiliriz. Öyle ki hocanın ilk sözleri İstanbulspor ve rakibin oyun felsefesi üzerine kurdu ve tebrik etti. Hakeza Osman Zeki Korkmaz'ın da bu maça özel hazırlandığı ve rakibini yakından tanıyor olması nedeniylede büyük saygı duyduğu aşikardı.

FAUL EŞİĞİ FAULU AŞTI

Bugün son zamanların en kıran kırana mücadelesini izlediğimi söylemeliyim. Hakemin ya da ekibinin oyun sertliğine müsade ettiği ya da oyunu oynatma isteğine büyük saygı duyuyorum. Ancak verilen ve verilmeyen faullar ya da kartlar adil miydi derseniz, bana pek adil gelmedi. Maç haftası yapılan açıklamaların oyunun gerginliğine sebep olup olmadığını bilemiyorum ancak bu gerginlik nedendir diye de kendi kendime sorgulamadan edemiyorum.

İstanbulsporun penaltı pozisyonunda VAR düşünmeyen yönetimin devamında sıradan bir konu hakkında uzun süre VAR kontrolünü beklemesinide hiç ama hiç anlamıyorum. VAR yok dedi dersin tamam ama hiç bakmamak büyük saçmalık, kabul edilemezlik.

SİZCE KAÇ DAKİKA?

Matematiğin gücüne inanan ve oyunun ruhuna matematiği katmayan biri olarak şu sorunun cevabını merak ediyorum. Analizler her zaman her şeyi anlatmaz heleki doğru yerden sormaz veya sorgulamazsanız size hiçbir değerde katmaz. Ama bu karşılaşmanın oynandığı süreyi ya da tipik bir dil ile bu basit hava dolu meşin yuvarlak, birbirine paralel olan o upuzun çizgilerin içinde ne kadar kalmış olabilir. Hakikaten merak ediyorum bu top bu oyunda kaç dakika sahada kaldı. Bugün biz kaç dakika oyun izleyebildik.

Hakem arkadaşımızın durmadan durdurduğu, durmadan devam ettirmeye çalıştıkça milletin enerjisinin diline vurduğu o basit ve kıymetli düdüğün çalması ile biz bugün kaç dakika maç izleyebildik.

Hele ki karşılaşmanın gollerinin ardından gelen yavaşlamayı saymıyorum. Hele ki kaleci Gökhan Akkan kardeşimizin sakatlığından doğan gecikmeyi hiç saymıyorum. Ama bu upuzun 3 ana temayı dahi çıkarsak bitmeyen bir karşılaşma izlemeye çalıştık. 70. dakikadan itibaren gözüm saatte dakikaları saymakla, oyunun başlamasını ümit etmekle geçti. Bu nasıl bir eziyetti anlamak mümkün değil. Zaten haksızca 10 dakika uzatılan maçın uzatmasında gelen gol ve duran dakikalarında eklenmemiş olmasını hiç anlamadım. Bize acımış olmalılar ki erkenden bitirdiler. Sağolsunlar

OYUNA GELİNCE...

Ankaragücü, ilk golünü 1. bölgede duran topla başladıktan sonra önce sağ beke sonra sol kanattan 3. bölgeye ulaşarak buldu. Hatta rakibin sol bek ve sol kanat oyuncularının bir oyuncuyu paylaşamaması ya da kararsız kalarak yetişememesi nedeniyle arkaya sarkan oyuncusu ile buldu. Bu basit ve sıradan bir gol değildi. Kendi sahasındaki baskıdan çıkarak poziyona girmek ve rakibi kendi alanına çekip arkada alan oluşturup net hücüm sergilemek oldukça kıymetli idi. Peki bunu nasıl yaptılar.

Ankaragücü, İstanbulsporu iyi analiz etmiş ve kendi sahasında top kaybetmemek için uzun topla çıkmayı dahi tercih etmiş. Bu tercihi yaparkende geçiş oyunu ile kalesini gole kapatmak adına top/atak neredeyse kanadın tersinde kalan bekini orta sahanın merkezine çekti. Bunu yaparak hızlı hücumü engellemiş olsada orta saha oyuncularınıda daha ileri sevk ederek hem rakibini kesti/dönen topları hem de rakip ceza sahası ve çevresinde yer aldı.

Maçtan sonra Ömer Erdoğan'a sordum. Bu ilginç bir uygulamaydı. Neden yaptınız ve sizin için etkisi ne oldu? Sn Erdoğan, analiz ve sual için teşekkürlerini iletti ve rakip analizinde dönen topları alan İstanbulspor için özel bir uygulama olduğu detaylıca anlattı. Bu yöntem bana çok ilginç geldi ama tuttu mu, tuttu.

OYUN KARAKTERİ...

Maçın analizi için her ne kadar faul eşiği ve zaman kaybını ifade etmiş olsam da bugün karakterli takımların karakterli hocaları ile oyamak isteyen oyncuları bir kez daha gördüğüme mutlu oldum.

HOCALARIMA NOT !

Değerlisiniz. Değerinizin bilinmemesi sizin için bir şey ifade etmez. Etmediği gibi sizden hiçbir şey götürmez. Yaptıklarınız çok kıymetli. Umuyorum ki oyununuz, oyuncu arkadaşlarınız ve ekibinizde sizler gibi kıymetli olmayı başarırlar. Saygılarımla.

MEHMET ALİ KAYACI