Beşiktaş Vodafone Park Stadyumu’nda ilk kez bir karşılaşma izliyorum. Beklediğimiz gibi heyecanı yüksek bir oyunla karşılaştk.
Ancak bu karşılaşmada tansiyonu yükselten şey, geçtğimiz hafta oynanan Alanyaspor – Beşiktaş mücadelesi ve sonrasında TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin masaya vurması oldu. Ve beklenen oldu, Beşiktaş taraftarı karşılaşma öncesinde stadı doldurdu ve maç sonuna kadar federasyona tepkisini gösterdi. Taraftar nefesiyle trübünde, oyuncularda sahada oyunu ile bir tepki gösterdi adeta.
Maçın başından sonuna kadar etkili olan bir Beşiktaş izlediğimizi söyleyebiliriz. Maç sonunda Pirlo’nun “yol haritası değişikliği” düşüncesi ise takımının bir varlık gösterememesi neticesi ile doğmuş olabilir.
SİSTEM NEDİR, NE DEĞİLDİR
Karşılaşmaya başlayan ilk 11’de Kartal’ın yerine neden Berkay’ın başladığını anlamamıştım. Oyunu tutan ve iki stoperin arasına giren Berkay’ı gördükçe bir şeyleri anlamayada başladım doğrusu. 3’lü savunma sisteminden vazgeçtiğini düşündüğümüz İsmael’in, aslında 5’li savunma sisteminden vazgeçmediğini görüyoruz.
Futbolda 1-3-5-2 sistemi kanatların daha aktif kullanılmasıyla 3. bölgede çoğalmak için kurgulanır. İlahi emir değil muhakkak. Ancak teknik adamın bu sistemi işleyiş tarzı, 1-5-3-2 şekline dönüyorsa burada büyük bir anlayış farklılığı var demektir. Şöyle ki teknik adamlık yaptığınız takım, süper ligin daimi şampiyonlarından biri ise siz o takıma 5’li savunma kurgulayamazsınız. Hatta süper lige yükselen hiçbir takım artık kapanan oyun anlayışını yapmadığı gibi 5’li savunma anlayışına hakim değil.
Bu sistemin bir benzerini takımının oyun gücü ile oyununu rakibine kabul eden bir süper lig takımı var. Örneğin İstanbulspor. Skor ve puan katkısını henüz görmemiş bir takım. Becerileri ve bu seviyede oynayan oyuncular açısından ele aldığımızda ilk kez bunu deniyorlar. Belki daha karşılığını alamadılar ancak Beşiktaş’ın teknik diretörü gibi takımı kendi sahasına hapsederek, geniş alan oyunu oynamıyorlar.
Sanıyorum ki bu oyuncu kadrosunu Osman Zeki Korkmaz’a versek, şu an şampiyonluğun tek adayı olabilirdi. Aynı şekilde İstanbulsporun kadrosunu Valerien İsmael’e versek, kapanan ve kendi ceza sahasına hapsolmuş br takımla karşı karşıya kalırdık.
Kartal, Salih ve Cenk
İkinci yarıda oyuna giren Kartal Kayra Yılmaz’ı izlerken bu oyuncu bugüne kadar neden giç değerlendirilmedi diye üzüldüm. Topu ayağında tutuş süresi kısa, oyunun akışına yönelik adımlaması oldukça yerinde. Sadece rakibin hızlı ataklarında karşılama eksikliği çok geride. Kartal’ı bu kadar beğenmişken Berkay’ın da hakkını yemeyelim tabi. Ancak Berkay Vardar’ın top kontrolü ve pas trafiği çok fena. Belki bu karşılaşmada bunun acısını yaşamadı ancak topun kontrolünü ve dönüşlerini geliştiremezse hem yarın başına iş açabilir hem de bu seviyede kalamayabilir.
Uzun yıllardır izlediğimiz ancak bu yıl başka bir hüviyete bürünmüş Salih Uçan’la da karşı karşıyayız. Bir insan oyunun her iki yönünü de oynayabilirken enerjisini sahaya ancak bu denli yansıtabilirdir. Tribünde onu izlemek çok keyifli. Ne zaman nerede olacağını çok iyi biliyor. Ve akan her oyunun içerisinde onu görmek seyir zevkini yükseltiyor.
4 golünüde yabancı oyunculardan bulan Beşiktaş’ta karşılamanın son 30 saniyesinde oyuna Umut Meraş ve Cenk Tosun girdi. Ve skor 4-1 iken bu gerçekleşti. Anlamak, kabul etmek mümkün değil. Tribünler Cenk’i istedi hoca niye almadı diye söylemiyorum. 1-3-5-2 sisteminde takımını ileride 5’lemesi gereken Beşiktaş’ta takımını savunmada 5’leyen İsmael’in düşüncesi böylelikle ortaya çıktı.
Bu arada bir kişide çıkıp demez mi hocaya, hocam trübünler 20 dakikadır Cenk tezahüüüretıyla inliyor diye. Cenk Tosun’u da tebrik etmeli, 30 saniye sahada kaldı, bitiş düdüğüyle beraber hızlı ve sessiz adımlarla tünele girdi.
Vazgeçilmez Necip’te her zaman ki gibi takdiri haketti.
KORKU İSMAEL’İ SARIYOR
Cesaret kolay bir şey değil tıpkı korkaklık gibi. Geçtiğimiz hafta 10 kişi kaldığı için takımını savunmaya çeken teknik adam İsmael, skor 4-1 ikende son saniyelerde en tecrübeli oyuncularla maçın bitmesi için zamanı kullandı.
Cenk gibi bir oyuncu böyle bir skorda son saniye oyuna girecek bir oyuncu değildir. BU büyük bir problem ama asıl sorun ve sınırları aşacak problem, korku. Hele ki karşılaşma sonrası yaptığı açıklamada geçtiğimiz yılda bu takımın 3-0’dan 3-3’e gelen mçları oldu diyorsa bunu anlamak mümkün değil.
Beşiktaş, 10 kişi ile oynadığı karşılaşmalarda dahi kapanan bir takım değilken 11’e 11 oyunda hele ki farklı bir skorlar öndeyken bunu tercih edebilecek bir takım hiç değildir. Denibilir ki oyun felsefesi böyle bir şey. Zamana ve oyuna göre değişiklik gösterebilir. Bu tecrübe ve anlayışa göre değişkenlik gösteren bir durumdur. Anlayışınız savaşmak ise bütün güçlerinizi savunmaya çekmez aksine bütün güçlerinizle hücumu düşünürsünüz.
Kaybetmeden koltukları korumak, büyük düşünmek yerine küçük olsun benim olsun anlayışını doğurabilir ancak büyük takımlarda bu anlayış, bir süre sonra o kulübün emekçileri tarafından kabul görmez ve değişeme muhtaç hale gelinir.
Andrea Pirlo
Valerien İsmael’in Beşiktaş gibi bir takımda uzun bir süre kalamayacağının temel sebebinin çekingen veyahut ürkek bir anlayışa sahip olmasında görüyorum. Bunun çok uzun bir zamanda olmadığı kanaatindeyim. Fatih Karagümrük’ün başındaki Andrea Pirlo’nun ise İsmael gibi elinde zengin bir kadro var ama kullanmıyor diye değil aksine ne elindeki kadro yeterli ne de istediği mantaliteyi verebileceği bir zamanı olmadığı için uzun bir zaman görevinin başında kalacağını sanmıyorum.
MEHMET ALİ KAYACI



